Venöz tromboembolizm (VTE), kanın damarlarımızda pıhtılaşması sonucu oluşan bir durumdur. En yaygın formları derin ven trombozu (DVT), genellikle bacaklarda oluşan kan pıhtıları ve pulmoner emboli (PE), bu pıhtıların akciğerlere seyahat ettiği durumdur. VTE, genellikle hareketsizlik veya bazı hastalıkların sonucu olarak meydana gelir. VTE ciddi bir durumdur çünkü pulmoner emboli potansiyel olarak hayatı tehdit edebilir.

Kanserde VTE'nin Önemi

VTE'nin kanser hastalarında önemli bir konu olmasının sebebi, kanser hastalarının VTE geliştirme riskinin genel toplumdan daha yüksek olmasıdır. Kanser, genellikle kendi başına hiperkoagülasyon (artmış kan pıhtılaşması) durumuna neden olabilir ve bazı kanser tedavileri VTE riskini daha da artırabilir. Ek olarak, kanser hastalarında VTE gelişmesi, genellikle tedavi sürecini karmaşıklaştırır ve hastaların yaşam kalitesini düşürür. Dünya genelinde yapılan çalışmalarda, kanser hastalarının %4 ila %20'sinde VTE'nin geliştiği görülmüştür.

Bu nedenle, kanser hastalarında VTE riskini yönetmek son derece önemlidir ve bu hastaların tedavisinde önemli bir rol oynar. Ancak, en iyi yönetim stratejisi hala tartışmalıdır ve bu konuda daha fazla araştırma yapılması gerekmektedir. Bu makale, kanser hastalarında VTE riskini yönetmek için kullanılan farklı antikoagülanların (kan sulandırıcıların) etkinliğini karşılaştıran yakın zamanda yapılan bir araştırmayı ele alacaktır.

Hangi Kan Sulandırıcı

Kanserli hastalarda venöz tromboembolizm (VTE), majör kanama ve yaşam kaybı riski açısından direkt oral antikoagülanlar (DOAC'lar) düşük moleküler ağırlıklı heparin (LMWH) ile karşılaştırıldığında daha az riskli olabilir. Bu çıkarım, 24 Temmuz 2023'te JAMA Network Open dergisinde yayımlanan kapsamlı bir analizden elde edildi. Bu çalışma, hem hekimlere hem de hastalara kanser tedavisi sürecindeki VTE riskini yönetme konusunda yol gösterici olabilir.

Direkt oral antikoagülanlar, oral (ağız) yoldan alınabilen ve kan pıhtılaşma faktörlerine doğrudan etki eden bir antikoagülan türüdür. Bu ilaçlar genellikle kan pıhtılaşması riski olan veya kan pıhtıları oluşmuş olan kişilere reçete edilir. Dabigatran (Pradaxa), rivaroksaban (Xarelto), apiksaban (Eliquis) ve betrixaban (Bevyxxa) bu ilaçların örneklerindendir. Her biri, pıhtılaşma sürecinin farklı bir aşamasına etki eder.

İlgili konu: Toplardamar Tıkanıklığı - Venöz Tromboemboli İçin Yeni Bir Kan Sulandırıcı FDA Onayı Aldı

Çalışmanın Detayları

Bu geriye dönük grup çalışması, OptumLabs'ın elektronik kayıtlarından elde edilen verileri içerir ve kanseri ve akut VTE olan yetişkinleri kapsar.

Hastalar, VTE başlangıcından sonraki 30 gün içerisinde kendilerine reçete edilen antikoagülanlara göre kategorize edilmiştir: DOAC, LMWH veya warfarin (coumadin).

Hastaların takibi tedavi sonuna kadar devam etti. VTE'nin tekrarlanması ve tüm sebeplere bağlı yaşam kaybı, ana etkinlik sonuç noktalarıydı, büyük kanama olayları ve kanama bölgeleri ise ana güvenlik sonuç noktalarıydı.

Toplamda analize, 5100 hasta dahil edildi (ortalama yaş, 66.3); çoğunluğu (%69.8) beyaz, %15.7'si siyahi ve %7.6'sı Hispanik idi. Hastaların çeşitli kanser türleri vardı, bunlar arasında akciğer, kolorektal, jinekolojik ve ürolojik kanserler yer alıyordu.

Hastaların yaklaşık yarısı (%49.3) DOAC, %29.2'si LMWH ve %28.6'sı warfarin almıştı.

Sonuçlar

  • DOAC'lara kıyasla, LMWH ve warfarin VTE'nin tekrarlanma riskini artırmıştı (hazard oranı [HR], sırasıyla 1.47 ve 1.46).

"Hazard oranı" (HR), bir olayın (bu durumda VTE'nin tekrarlanması) bir grup içinde (bu durumda LMWH veya warfarin kullananlar) meydana gelme riskinin, kontrol grubuna (bu durumda DOAC'lar ile tedavi edilenler) kıyasla ne kadar fazla olduğunu gösterir.

HR 1'den büyükse, o olayın riski, deney grubunda kontrol grubuna kıyasla daha yüksek demektir. Örneğin, 1.47 HR, LMWH kullanan hastaların VTE tekrarlama riskinin, DOAC'lar ile tedavi gören hastalara kıyasla %47 daha fazla olduğunu gösterir. Benzer şekilde, 1.46 HR, warfarin kullanan hastaların VTE tekrarlama riskinin, DOAC'lar ile tedavi gören hastalara kıyasla %46 daha fazla olduğunu gösterir.

  • LMWH kullanımı, majör kanama riskinde (HR, 2.27) ve tüm sebeplere bağlı yaşam kaybı oranında (HR, 1.61) DOAC kullanımına göre artışla ilişkiliydi; warfarin ve DOAC'lar arasında yaşam kaybı oranları önemli ölçüde farklılık göstermedi (HR, 1.19; %95 CI, 0.85 - 1.68).
  • DOAC alanlara kıyasla, LMWH alan hastalar majör kanama, gastrointestinal kanama ve intrakranial (beyin) kanama için hastaneye yatış riskinde artış yaşadılar (HR, sırasıyla 2.27, 1.72, 2.72).
  • Warfarin ve DOAC alan hastalar arasında majör kanama, gastrointestinal kanama ve intrakranial kanama için hastaneye yatış riskleri benzerdi (HR, sırasıyla 1.12, 1.03, 1.04).

Bu Çalışmadan Ne Anlamalıyız?

Bu çalışmanın sonuçları, yakın dönemde yapılan klinik denemelerle aynı yönde bulgular sunarak, kanserli hastaların tedavisinde Direkt Oral Antikoagülanların (DOAC'ların) genel etkinliğini ve güvenliğini teyit etmektedir. İlave olarak, DOAC'ların kullanımının tüm sebeplere bağlı ölüm oranlarını azaltma eğiliminde olduğunu gösteren bir ilişki ortaya çıkmıştır. Bu veriler, klinisyenlerin hastalarla birlikte tedavi sürecinde bilinçli kararlar alabilmesi için önemli bir kaynak oluştururken, aynı zamanda kanserli hastaların VTE tedavisine yönelik klinik rehberlerin geliştirilmesine de önemli bir katkıda bulunmaktadır.

İlgili konu: Kanser Hastalarında Kan Sulandırıcı İlaçlar, Arterlerde Pıhtı Oluşum Riskini Azaltmıyor