Kolon-rektum kanserinde nüks (tekrar) riskini ve kemoterapi ihtiyacını belirlemek için LİKİT (KANDAN) BİYOPSİ

Kolon-rektum kanserinde nüks (tekrar) riskini ve kemoterapi ihtiyacını belirlemek için LİKİT (KANDAN) BİYOPSİ

Her yıl 1.3 milyon yeni vaka ile kolorektal (kalın bağırsak) kanserler, Dünya çapında en sık görülen 3., en çok ölüme neden olan 2. kanser türüdür. ABD istatistiklerine göre kolorektal kanserli hastaların yaklaşık % 75'ine erken ve bölgesel ileri (1. - 3.) evrede, % 25'ine metastatik (4.) evrede tanı konmaktadır. Gerek erken teşhis gerekse tedavi alanında sağlanan gelişmelere rağmen, kolorektal kanserlerde 5 yıllık sağkalım oranı % 65 düzeyindedir. Bu nedenle kolon ve rektum kanserlerinin yönetiminde yeni stratejilere ihtiyaç vardır.

Günümüzde bölgesel olarak ilerlemiş (2. ve 3. evre) kalın bağırsak kanserlerinin standart tedavilerinden biri; cerrahi müdahale ile tümörün ortadan kaldırılmasını ve sonrasında bazı hastalara, geride kalan olası tümör hücrelerinin yok edilmesi için adjuvan kemoterapi uygulamalarını içermektedir. Standart olarak, evre 2 kalın bağırsak kanserlerinin çoğuna adjuvan kemoterapi uygulanmamaktadır. Ancak bu hastaların %10-15’inde geride rezidüel hastalık (kalıntı tümör dokusu) kaldığı gözlenmektedir. Yine bunun aksine, evre 3 kalın bağırsak kanserlerinin %50’sinde cerrahi tedaviyle tam tümör temizlenmesi sağlanabilmesine rağmen, kanserin nüks (tekrar) riskinin azaltılması için bu hastaların da çoğuna adjuvan kemoterapi uygulanmaktadır. Dahası adjuvan kemoterapi uygulanan evre 3 kalın bağırsak kanserli hastaların %30’unda sonraki dönemde, adjuvan kemoterapiye rağmen hastalığın nüks ettiği gözlenmektedir. Dolayısıyla istenmeden; adjuvan kemoterapiler bir kısım hasta grubunda yetersiz tedavilerin, bir kısım hasta grubunda gereksiz-fazla tedavilerin başrolünde yer almaktadır. Bu yüzden, adjuvan tedaviden fayda görecek hastaların belirlenmesi için nüks riski yüksek olan hastaları tespit edebilen daha iyi biyobelirteçlere ihtiyaç duyulmaktadır. Böylece hem nükslerin erken tespiti hem de adjuvan tedaviden yarar görecek hastaların tespiti; takip ve tedavi stratejileri belirlenebilecektir. İşte tam bu noktada; kanda serbest dolaşan tümör hücreleri DNA’sı (ctDNA), invaziv (girişimsel) olmayan, umut verici bir biyobelirteç olarak karşımıza çıkmaktadır.

Son yıllarda yapılan araştırmalarda; ölmekte olan kanser hücrelerinin DNA parçalarını kana verdikleri keşfedilmiş ve bu DNA parçalarına kanda dolaşan tümör DNA parçaları (circulating tumor DNA =ctDNA) adı verilmiştir. Ve kanda dolaşan bu tümör DNA parçalarının alınıp, incelenmesi yöntemleri de genel olarak likit (sıvı, kandan) biyopsi olarak adlandırılmıştır. Bu yöntemlerde herhangi bir invaziv girişim olmaksızın, sadece hastadan alınan az bir kan örneği üzerinde çalışılmaktadır. Son zamanlarda likit biyopsilerin, kanserde nüksün tahmin edilmesindeki rolü sıklıkla incelenmektedir. İşte JAMA Oncology dergisinde yayımlanan, 122 hastanın katılımıyla gerçekleştirilen kapsamlı bir çalışmada da bu konu ele alınmıştır.

Çalışmada; evre 1-2-3 kalın bağırsak kanserli 122 hastadan cerrahi öncesinde, cerrahi sonrası 30. günde ve 3 ayda bir toplamda 3 yıl süresince kan örnekleri alınmış ve bu örneklerde dolaşan tümör DNA parçaları (ctDNA) incelenmiştir.

Çarpıcı sonuçlar

Çalışma sonucunda; cerrahi sonrası erken dönemde ctDNA analizleri, 16 nüksün 14’ünü saptamıştır. Cerrahi sonrası 30. günde alınan örneklerde de ctDNA pozitif saptananlarda, negatif saptananlara kıyasla 7 kat daha fazla nüks gözlenmiştir. Benzer şekilde, adjuvan tedavi sonrası ctDNA pozitif saptananlarda, negatif saptananlara kıyasla 17 kat daha fazla nüks gözlenmiştir. Öyle ki; adjuvan tedavi sonrası ctDNA pozitif saptanan 7 hastanın tamamında nüks saptanmıştır. Cerrahi sonrası dönemde toplam gözlem süresince ise, ctDNA pozitif saptananlarda negatif saptananlara kıyasla 40 kat daha fazla nüks gözlenmiştir.

Sonuç olarak; kalın bağırsak kanserli hastalarda, cerrahi sonrası dönemde dolaşan tümör DNA’sı analizleri, nükslerin erken dönemde tespit edilmesinde ve adjuvan kemoterapi etkinliğinin değerlendirilmesinde yarar sağlamıştır. Bu teknik; kalın bağırsak kanserinde operasyon sonrası dönemde, adjuvan kemoterapi için uygun hasta seçimi, adjuvan kemoterapi süresi, gözlem süresi ve nükslerin erken tespiti için kullanılabilir. Dolayısıyla; dolaşan tümör DNA’sı analizleri, cerrahi sonrası dönemde kalın bağırsak kanserlerinin yönetimini değiştirebilir. 

Reinert T, Henriksen TV et al. Analysis of Plasma Cell-Free DNA by Ultradeep Sequencing in Patients With Stages I to III Colorectal Cancer. JAMA Oncol. 9 May 2019

Sağlık ve Mutlulukla Kalın...

Sayfada yer alan yazılar sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Kanser tanısına sahip bir hasta için online muayene randevusu hakkında bilgi almak için aşağıdaki formu doldurabilirsiniz.


İlgili Haberleri


Rektum Kanserinde Kalıcı Kolostomi Kader Değil mi?

Rektum Kanserinde Kalıcı Kolostomi Kader Değil mi?

Kalıcı Kolostomi Torbası Endişesi Yeni bir araştırma, kemoterapi sonrası "lokal eksizyon" adı verilen bir cerrahi uygulamanın, bazı...

Ağız Mikrobiyomu ve Kolorektal Kanser İlişkisi: Yeni Araştırma Neyi Gösteriyor?

Ağız Mikrobiyomu ve Kolorektal Kanser İlişkisi: Yeni Araştırma Neyi Gösteriyor?

Kolon ve rektum kanserleri, dünya genelinde en sık görülen üçüncü kanser türüdür. Her ne kadar ileri...

Ameliyat Öncesi İmmünoterapi Süresi ve MMRd Kolorektal Kanserde Tam Yanıt Oranı

Ameliyat Öncesi İmmünoterapi Süresi ve MMRd Kolorektal Kanserde Tam Yanıt Oranı

Kolorektal kanser, dünya genelinde en sık görülen kanser türlerinden biri olarak dikkat çekiyor. Ancak, tüm kolorektal...

dMMR Kolon Kanserinde Ameliyat Öncesi Tek Doz İmmünoterapi Yeterli mi?

dMMR Kolon Kanserinde Ameliyat Öncesi Tek Doz İmmünoterapi Yeterli mi?

Kolon Kanserinde Tedavi Stratejileri Değişiyor mu? Kolon kanseri tedavisinde cerrahi en önemli basamak olarak kabul edilse de,...

Hakkımda

Özgeçmişim, kanser tanı ve tedavisine dair çalışmalarım ve ilgi alanlarım için tıklayın.

Prof. Dr. Mustafa Özdoğan Hakkında