Meme Kanseri Tedavisinde Yenilikler ve St Gallen Meme Kanseri Konferansı
105 ülkeden 2000’e yakın meme kanseriyle ilgilenen alanında uzmanlaşmış doktorların katılımı ile gerçekleşen St. Gallen Meme Kanseri Konferansı’nın bu yıl 17.’si düzenlendi.
1987 yılında eğitim ve meme kanserinde ortak uzlaşı oluşturulmak amacıyla İsviçre’nin St. Gallen kentinde St. Gallen Onkoloji Konferansı vakıf olarak kuruldu. St. Gallen Meme Kanser Konferansı bu tarihten itibaren hem meme kanserindeki bilgileri güncellemek hem de erken evre meme kanserinde uluslararası ortak bir tedavi yaklaşımı sergilemek amacıyla iki yılda bir düzenlenir. Bu seneki toplantı ilk defa Viyana’da yapıldı.
4. Evre Meme Kanseri Tedavisinde Yeni İlaç
Toplantının ilk oturumunda metastatik meme kanserinde hastalıksız süreyi iki kata çıkaran CDK 4/6 baskılayıcı Ribosiklib’in FDA onayı haberi damgasını vurdu.
Hücrelerimiz çoğalma sırasında çeşitli evrelerden geçer. Hücreyi iki kardeş hücreye bölmeye hazırlayan bu olaylar dizisi hücre döngüsü olarak adlandırılır. İlk olarak 1980 yılında Amerikalı bilim insanı Dr. Leland H. hartwell ve ekibi tarafından hücre çoğalmasının kontrol basamağı olan siklin isimli proteinler keşfedildi. Bu keşif bilim Dr. Hartwell’e 2001 yılında Nobel Ödülü’nü kazandırdı. Siklin proteinlerinin kanser hücresindeki etkisinin belirlenmesinden sonra, bu protein karşı ilaç geliştirme süreci de aynı dönem başlamıştır.
Bu çoğalmanın kontrol mekanizmalarından olan CDK 4/6 olarak adlandırılan proteinler hormon reseptörü pozitif meme kanserinde aşırı aktivite gösterip kanser hücresinde aşırı çoğalmaya neden olabiliyor. Bu proteinleri baskılayan ilaçlardan olan Ribosiklib’in heyecanla beklenen sonuçları Avrupa Kanser Kongresi ESMO 2016’da bildirilmişti. Daha önce tedavi almamış hormon reseptörü pozitif HER2 reseptörü negatif vücuda sirayet etmiş meme kanserinde hastalığın artışına kadar geçen zamanı iki kat artırarak başarısını ortaya koyan Ribosiklib’in Letrozol isimli hormon baskılayıcı ilaçla kombinasyonu Amerikan İlaç Dairesi FDA tarafından onaylandı. Bu toplantının ilk gününde tartışma konuus olan bu ajanlarla ilgili iki önemli soru gündeme geldi.
İlki; Hormona Duyarlı Vücuda Sirayet Etmiş Hastalarda Bu Tedaviyi İlk Seçenek Olarak Vermeli Miyiz?
Hormon duyarlı ve HER2 reseptörü içermeyen hastalar, tüm meme kanserli hastaların yaklaşık %70’ini oluşturur. 4. evre hastalıkta amacımız hastanın hastalığını kontrol altına almaktır. Tedaviyi uzun süreli planlamak gerektiği için bu tedaviyi daha ileri basamakta kullanabileceğimiz hastalar mevcut. Daha önceki çalışmalarda başarısını ortaya koyan östrojen reseptör baskılayıcı olan fulvestrantın sadece kemiğe metastaz yapmış hastalardaki katkısı, ribosiklib ve letrozole ikilisinin birlikte kullanımına yakın. Bu nedenle sadece kemiğe sirayet etmiş çok yaygın olmayan hastalığı bulunan hastalarda öncelikle fulvestrant düşünülebilirken, organlara sirayet etmiş hastalıkta ön planda ribosiklib ve letrozolün birlikte kullanımı düşünülmelidir.
İkinci Soru İse; Vücuda Sirayet Etmiş Hastalıkta Bu Kadar Başarılı Olan Bir İlacın Ameliyat Olmuş Hastalarda Koruyucu (Adjuvan) Tedavide Etkinliği Olacak Mı?
Malesef bugün için bu sorunun cevabını bilmiyoruz. Şu anda devam eden bu konuyla ilgili pek çok çalışma olsa da çalışmaların sonuçlanması zaman alacak gibi; çünkü adjuvant tedavi alan hastalardaki sonuçlar için beş ve daha fazla takip sürelerine ihtiyaç var. Bu koruyucu tedavi gibi, ameliyat öncesi küçültücü (neoadjuvan) tedavilerin etkinliğini araştıran tedaviler de devam etmektedir.
4. evre hastalarımız için, uygulanan tedavinin hastaya sağladığı yaşam süresi katkısı kadar yan etkisinin az olması da çok önemlidir. Uzun sureli bir tedavi planladığımız için hastanın tedaviyi kolay tolere etmesi yaşam kalitesini bozmaması gerekir. CDK 4\6 baskılayıcıların yan etkilerine bakacak olursak, en sık görülen yan etki, bağışıklık sisteminin temel elemanları olan kan beyaz hücre sayısında (nötrofil) düşmedir.
Bu ilaçlar çoğalan hücreleri baskıladığı için bu hücrelerin üretiminde durmaya neden oluyor. Bu baş edilebilir bir yan etkidir. İlacı kestikten sonra birkaç gün içinde geri dönüşümlü bir etki olması ve hastaların sadece % 3’ünde infeksiyonlu (nötropenik) ateş meydana getirmesi, ilacın kullanımını kolaylaştırmıştır. Diğer yan etkiler açısından bu ilaçların, kolay tolere edilebilen güvenilir ilaçlar olduğu, yapılan çalışmalarla ortaya konmuştur. Bu CDK 4\6 baskılayıcı ajanların hormon duyarlı, vücuda sirayet etmiş hastalarda işe yaradıkları net olmakla birlikte, tedaviyi vereceğimiz hasta grubunu iyi seçmemiz gerekiyor. Ek olarak kime daha faydalı olduğunu gösterecek biyolojik belirteç çalışmalarına ihtiyac var.
Bu yeni geliştirilen ajanlarla birlikte artık vücuda sirayet etmiş meme kanserinde uzun süreli kullanabileceğimiz pek çok tedavi alternatifimiz doğdu. Sizin için en doğru tedavi seçeneğini hekiminiz ortaya koyacaktır.
1. The Nobel Prize in Physiology or Medicine 2001, Illustrated Lecture
2. Hortobagyi GN, et al. N Engl J Med. 2016;37 5:1738-1748