Prostat kanseri, idrarı mesaneden vücudun dışına taşıyan idrar kanalını yüzük şeklinde saran prostat bezinin kanseridir. Son 20 yılda giderek artan sayıda prostat kanseri erken evrede teşhis edilmekte ve tamamen tedavi edilme şansı bulmaktadır. Bu yazımızda başta prostat kanseri belirtileri ve erken tanı için neler yapılabileceği ve kısaca prostat kanseri tedavisi hakkında bilgiler bulabilirsiniz.

Prostat Kanseri Olabileceğimden Şüpheleniyorum, Ne Sormalıyım? Ne Bilmeliyim?

Prostat kanseri belirtilerini bilmelisiniz!

Erken evre prostat kanseri genellikle belirti göstermez. İleri evre prostat kanseri ise, aşağıdaki belirtilere neden olabilir:

  • İdrar yaparken oluşan problemler; idrarı az ya da yavaş yapma, özellikle akşamları sık idrara çıkma isteği,
  • İdrarda kan (hematuri),
  • Sertleşme (ereksiyon) problemi, tıbbi adıyla empotans,
  • Kanserin kemiklere yayılımına bağlı kalça, sırt (omurga), göğüs veya vücudun diğer bölgelerinde ağrı,
  • Bacaklar ya da ayaklarda halsizlik veya uyuşukluk ya da kanserin omuriliğe yaptığı baskıdan dolayı idrar veya dışkı kaçırma.

Aynı belirtiler, başka hastalıklarda da görülebilir. Örneğin; idrar yapmada zorluk, kanserden çok iyi huylu prostat büyümesinin neden olduğu bir belirti olabilir. Yine de, bu tür belirtilerle karşılaşıldığında vakit kaybetmeden uzman bir doktora başvurarak gerekli teşhisin erken koyulmasına ve tedaviye hızlı başlanmasına imkan sağlanmalıdır.

Herkesin Prostat Kanserine Yakalanma İhtimali Aynı Mıdır? Prostat Kanserine Yakalanma İhtimalini Arttıran Nedenler Hakkında Ne Sormalıyım? Ne Bilmeliyim?

Erkeklerin yaklaşık %20’sinde hayatlarının bir döneminde, prostat kanseri görülecektir. Bu oranın sadece %3’lük bir kısmı yaşamsal tehlike taşır. Her kanser türünde olduğu gibi prostat kanserinde de erken teşhis ile yaşam kaybı oranları azaltılabilir.

Prostat kanseri, kişide hem genetik hem de genetik olmayan faktörlere bağlı olarak gelişebilir. Genetik faktörler, kalıtsaldır ve değiştirilmesi pek mümkün değildir. Ancak beslenme, egzersiz, sigara ve alkol kullanımı gibi kişinin yaşam tarzına göre değişkenlik gösteren çevresel etkenler, genetik olmayan faktörlerdir ve bunları değiştirmek mümkündür. Farklı kanser türleri için o kansere yakalanma ihtimalini arttıran faktörler vardır. Ancak, kansere yakalanma ihtimalinizi arttıran bir veya birden fazla faktörünüzün olması, o hastalığa yakalanacağınız anlamına gelmez.

Prostat Kanserinde Kalıtsal Veya Genetik Faktörler

Tahminen prostat kanserlerinin yaklaşık %9’u, kalıtsal yatkınlıkta genler sonucu oluşabilir. Genetik prostat kanseri, bu spesifik genler ile belirlenir. Prostat kanseri olan erkeklerin ortalama %15’inde hastalık, birinci derece erkek akrabalarından (baba veya erkek kardeş) geçmektedir. Bu alanda önemli aşamalar kaydedilmesine rağmen, araştırmalar devam etmektedir. Kadınlarda olan meme ve yumurtalık kanserleriyle bağlantısı bilinen BRCA2 genindeki mutasyonun, erkeklerde prostat kanserinde yakalanma ihtimalini arttırdığı gözlenmiştir.

Prostat Kanserinde Çevresel Veya Genetik Olmayan Faktörler

Bazı erkekler prostat kanserine yakalanırken, bazı erkeklerde prostat kanserinin gelişmemesinin nedeni henüz tam bir netlik kazanmamıştır. Ancak yapılan araştırmalar, çevresel faktörlerin prostat kanseri gelişiminde genetik faktörlere nazaran daha önemli bir rol oynadığını göstermiştir. Her ne kadar prostat kanserinin sebebi muğlak olsa da, bu kanser türü ile bağlantılı bazı faktörler tanımlanabilir:

Prostat Kanserinde Yaşın Etkisi: Erkeklerde, prostat kanserinin oluşma ihtimali ilerleyen yaşla birlikte artar. Bu sebeple prostat kanserine yaşlılık hastalığı da denilebilir. Prostat kanseri, 50 yaşın altındaki erkeklerde nadir görülürken, 55 yaşın üzerindeki erkeklerde sık rastlanan bir kanser türüdür.

Prostat Kanserinde Beslenme: Araştırmalar, belli besin ürünlerinin kullanımı ile prostat kanserine yakalanma ihtimali arasında net bir bağlantı bulamamıştır. Bununla birlikte yağda kızarmış yiyeceklerin prostat kanseri riskini arttırdığı sitemizde haberini yazdığımız bir çalışma ile gösterilmiştir.

Ayrıca daha önce yapılan araştırmalar, selenyum ve E vitamininin prostat kanserine yakalanma ihtimalini azaltabileceğini göstermiş olsa da, sonradan yapılan araştırmalardan edinilen daha net sonuçlar, her ikisinin de fayda sağlamadığını göstermiştir.

İyi huylu prostat kanseri tedavisinde kullanılan ilaçlar: Bu ilaçlara 5-alfa-redüktaz enzimi engelleyici ilaçlar denilir. Testosteronun, dihidrotestesteron (DHT) olarak bilinen ve prostatta bulunan en etkili erkeklik hormonuna dönüşümünü engelleyen ilaçlardır. Pprostatın iyi huylu büyümesi (benign prostat hiperplazisi) tedavisinde kullanılır ve prostat kanserine yakalanma ihtimali yüksek olan erkeklerde, bu ihtimali azaltabilir. Bu ilaçlar, finasterid ve dutasteriddir. Ancak, bu ilaçların kullanımı mutlaka doktor tavsiyesi ile olmalıdır. Bireyler kendi başlarına prostat kanserinden korunmak amacı ile bu tür ilaçları kullanmamalıdır.

Prostat Kanserine Yakalanma İhtimalim Yüksek ise, Erken Teşhis İçin Ne Sormalıyım? Ne Bilmeliyim? Prostat Kanserine Yönelik Check-Up Yapılır mı?

Hekiminize prostat kanseri tarama testlerinin sizin için gerekli olup olmadığını sormalısınız.

Prostat kanseri, kanda prostat spesifik antijen (PSA) oranı ölçülerek erken teşhis edilebilir. Prostat kanserinin erken teşhis edilmesi için uygulanan başka bir yöntem de makattan parmakla muayenedir (dijital rektal muayene). Bu testlerden birinden elde edilen sonuçlarda anormal bulgulara rastlanırsa, kanserin varlığını sorgulamak için başka testlerde gerekli olabilir. Prostat spesifik antijen testi ya da dijital rektal muayene sonrası prostat kanserine rastlanırsa, hastalık muhtemelen tedavi edilebilir erken evrede tespit edilmiş demektir.

Prostat Kanserinde Erken Tanı Mümkündür!

Tarama testlerinin birçok prostat kanserinin erken evrede tespit edilmesine yardımcı olabilir. Ancak, ne PSA testinin nede dijital rektum muayenenin %100 kesin sonuç vermediği bilinmesi gereken önemli bir konudur. Yanlış pozitif sonuçlar, kanser olmadığı halde kişiye bir sonraki aşamada gereksiz yere prostat biyopsisi uygulanmasına neden olabilir. Bu sebeple, PSA testi ya da dijital rektal muayene konusunda uzman bir doktor tarafından gerçekleştirilmeli ve bir sonraki aşamada uygulanacak yol yine aynı uzman doktor tarafından belirlenmelidir.

PSA kan testi ve/veya makattan parmakla muayene sonuçlarına göre prostat kanseri olasılığı söz konusu ise, şüphenin biyopsi (iğne ile prostattan parça alınması) ile onaylanması gerekir. Prostat kanserine, prostat bezine yapılan bir veya birden fazla biyopsi sonucunda tanı konur. Biyopsi, hastada var olan benin prostatik hiperplazi, kanser veya var olan diğer medikal problemleri belirler. Biyopsi sırasında, iğne yardımıyla rektumdan girilerek prostat dokusundan birkaç ufak parça örnek alınır. Bu doku örnekleri, laboratuvar ortamında incelenerek varsa kanser hücreleri tespit edilir.

Alınan Biyopsi Sonucu Prostat Kanseri Olduğu Belirlenirse İlk Olarak Ne Sormalıyım? Ne Bilmeliyim?

Öncelikle 2 soru sormalısınız:

  1. Prostat kanserim hangi aşamada?
  2. Prostat kanseri için hangi risk grubundayım?

Prostat kanserinin tedavisinde; cerrahi müdahaleyle prostat bezinin çıkarılması (radikal prostatektomi), kemoterapi, radyoterapi ve herhangi bir müdahale yapılmaksızın yakından izlem gibi birden fazla seçenek mevcuttur.

Bu tedavi seçeneklerinden hangisinin sizin için en uygun olduğuna karar verilirken; kanserin evresi, agresifliği veya PSA değerleri baz alınabilmektedir. Ancak esasında en doğru olanı; bu ölçütlerin hepsinin birden değerlendirilmesi ve hastanın risk grubunun (düşük / orta / yüksek) belirlenmesidir. Çünkü bu, hem tedavi kararının verilmesinde hem de prostat kanseri tedavisindeki gelişmelerin daha iyi takip edilebilmesinde ciddi yarar sağlamaktadır.

Düşük riskli prostat kanserlerinde ve orta riskli prostat kanserlerinin de bir kısmında herhangi bir tedavi uygulanmaksızın yakından izlem yaklaşımı ön plandayken, yüksek riskli prostat kanserlerinde ve orta riskli prostat kanserlerinin diğer bir kısmında cerrahi ve radyoterapi gibi yöntemler ön plana çıkmaktadır. Bunun yanında yapılan çalışmalarla prostat kanserindeki gelişmeler duyurulurken; sürekli risk grupları telaffuz edilmektedir. Ancak birçok hasta, kendi risk grubunu dahi bilmemektedir. Oysa prostat kanserli bir hasta, tedaviye başlamadan önce mutlaka hangi risk grubunda olduğunu bilmeli ve ona göre tedaviye başlamalı, ona göre gelişmeleri takip etmelidir.

Sonuç olarak; prostat kanserli hastaların, hekimlerinin de yardımıyla hangi risk grubunda olduğunu öğrenmesi; gerek tedavi kararı verilirken, gerekse hastalığıyla ilgili gelişmeleri takip ederken daha aktif bir rol oynayabilmeleri için son derece önemlidir.