Alkali diyet vücudumuzdaki asit-baz dengesine dayanmaktadır. Yediğimiz besinler çoğunlukla sebze ve meyve grubunda yer aldığında idrarımız alkali (bazik) olurken tahıllar, et çeşitleri ve süt ürünleri tükettiğimizde asidik ortam meydana gelmektedir.

Tükettiğimiz besinlerin asit içeriğini belirleyen en önemli unsurlar kükürtlü ve fosforlu bileşiklerken, alkali olmasını sağlayanlar da kalsiyum, magnezyum ile potasyum gibi minerallerdir. Fakat böbreklerimiz düzgün çalıştığı sürece idrarda oluşan asit ve baz değişiklikleri kanımıza yansımaz. Çünkü böbreklerimiz bir taraftan asitleri atarken diğer taraftan da bikarbonat üretip asit yükünü dengeleyebilecek kapasiteye sahiptir.

alkali diyet asit ve baz ph spektrum alkali yiyecekler kanser tedavisi 1024x734

Bir çözeltinin asitlik veya bazlık derecesi pH ile ifade edilir. Besinin pH değeri 7 den küçük ise asidik,7 den büyük ise alkalidir. Vücudumuzun pH değeri hafif alkali olan 7,35-7,45 gibi çok hassas ve dar bir aralıktadır ve bu aralık değişirse vücudumuzda birçok rahatsızlık görülür (7’nin altındaki kan pH değerleri yaşam ile bağdaşmaz). Bu rahatsızlıklar; vücudun mineral ve diğer besinler ile ilgili emilim kabiliyeti azalması, hücrelerdeki enerji üretiminin düşmesi, vücudun hasar görmüş hücreleri onarma gücü azalması, vücudun zararlı ağır metalleri vücuttan atma-temizleme gücünün azalması, tümör hücrelerinin gelişimini destekleyen bir ortamın yaratılması şeklindedir. Böbreklerimiz, vücudumuzun normal çalışmasını sağlayan pH düzeyini çok dar sınırlarda tampon sistemleri devreye sokarak dengede tutmaya çalışır.

Ne kadar alkali ya da asidik tüketirseniz tüketin kanın pH'ını değiştiremezsiniz

Yapılan araştırmalar, siz ne kadar asidik ya da alkali içeren yiyecek tüketirseniz tüketin böbrekleriniz sağlam çalıştığı sürece kanın olması gereken hafif alkali düzeyde kaldığını göstermiştir. Ancak böbrek hastalıklarında veya böbrek yetmezliği durumunda, vücut tarafından kanın asiditesi dengelemek mümkün olmamaktadır. Bu hastalar düzenli diyalize girmek ve asitliği az gıdalar tüketmek zorundadır.

Alkali diyet, süt, et, deniz ürünleri, tuz, yağ ve sanayi ürünleri gibi yiyeceklerin günlük tüketimini kısıtlar veya ortadan kaldırırken, günlük beslenmeye salatalık, zerdeçal, zencefil, ıspanak, hindibağ, kırmızı ve kara turp, brokoli, soya filizi, pazı, kuşkonmaz, ısırgan otu, çörek otu ve nane gibi birçok besini ekler.

Alkali diyet, yüksek lif alımı sağladığından dolayı kişinin kilo verme sürecine olumlu etkide bulunabilir. Fakat, temel hayvansal protein kaynaklarını kısıtladığı veya bulundurmadığı için genellikle kişilerin protein gereksinimlerini karşılamaz. Demir, kalsiyum ve B12 vitamini eksikliğine yol açabilir.

Kanser için alkali diyetin faydası var mıdır?

Kanserden korunmak veya kanser tedavisi için alkali diyetin olumlu etkileri var mı diye bakacak olursak, alkali diyet taze sebze ve meyveleri, kök sebzeleri ve bakliyatları vurgular. Bu besinlerin bazılarının antioksidan etkisi vardır. Fakat bunun asitlik/alkalilik özelliği ile hiçbir alakası yoktur.

Son yıllarda yaygın inanışlardan biri de alkaline diyetlerin kanser önleyici özelliklerinin olduğu yönündedir. Bu düşünce kanser hücresinin asidik ortamda çoğalabildiğini destekleyen deneylere dayanmaktadır. Ancak yapılan araştırmalar kanser hücrelerinin alkali yani asidik olmayan ortamlarda da çoğalabildiğini göstermiştir. Bunun yanı sıra yediğimiz besinlerin kanın asidik ve bazik olmasını etkilemediği net bir şekilde tespit edilmiştir.

Asidik ortam kanserleşmenin nedeni değil, sonucudur!

Bu tezi çürüten bir başka araştırmadan çıkan sonuç ise asidik ortamın kanserleşmenin nedeni değil de bir sonucu olduğudur. Kanser hücreleri çok hızlı enerji üreterek ve kan akışını yavaşlatarak etraflarında asidik bir ortam oluştururlar. Böylelikle kan kanser mikro çevresinde pH düzeyini dengeye getiremez.

Sonuç olarak; alkali diyetin kanser önleyici veya kanser hastaları üzerinde olumlu bir etkisi olmadığı görülmüştür.