
Asbest Nedir? Nasıl Oluşur? Depremle İlişkisi Var mı? Hangi Kanserlerin Riskini Artırır?
Asbest, doğal olarak oluşan bir mineral lifi olup, ısıya ve kimyasallara dayanıklı, aşındırıcı olmayan ve elektrik iletmeyen özelliklere sahiptir. Bu nedenle, 20. yüzyılın büyük bir kısmında, inşaat ve izolasyon malzemeleri, otomotiv fren ve debriyaj parçaları, gemi yapımı ve elektrik ekipmanları gibi çeşitli endüstrilerde yaygın olarak kullanılmıştır.
Ancak, 1970'lerden itibaren yapılan araştırmalar, asbestin sağlıkla ilgili ciddi riskler taşıdığını ortaya koymuştur. Asbest lifleri havada kolayca yayılabilir ve solunduğunda, akciğerlere zarar verebilir, asbestoz, akciğer kanseri ve mezotelyoma (akciğer zarı kanseri) gibi hastalıklara yol açabilir. Bu riskler nedeniyle, birçok ülke asbest kullanımını yasaklamış veya sınırlamıştır.
Asbest Nedir?
Asbest, doğada bulunan bir grup silikat mineraldir. Bu mineraller, ince, lifli yapıları nedeniyle ısıya, aşındırmaya ve kimyasallara karşı dirençli, yanmaz ve elektrik iletmeyen özelliklere sahiptir. Asbest, esas olarak iki ana kategoriye ayrılır: serpentinit ve amfibolit.
- Serpentinit asbest: Krişotil (beyaz asbest olarak da bilinir) en yaygın olarak kullanılan asbest türüdür ve bu kategorideki tek türdür. Krişotil, esnek ve yumuşak liflerden oluşur, bu da işleme ve kullanım açısından avantaj sağlar.
- Amfibolit asbest: Bu kategori, krosidolit (mavi asbest), amozit (kahverengi asbest), antofillit, tremolit ve aktinolit gibi asbest türlerini içerir. Bu türler, sert ve düz liflerle karakterize edilir ve daha az esnektirler.
Asbest Nasıl Oluşur ve Nerelerde Bulunur?
Asbest, doğada bulunan bir grup silikat mineraldir ve yer kabuğunda doğal olarak oluşur. Asbest oluşumu, magmatik ve metamorfik süreçlerle ilgilidir. Oluşum süreci, asbest minerallerinin karakteristik lifli yapılarına yol açan karmaşık ve uzun süreli jeolojik etkileşimlerin bir sonucudur.
- Magmatik süreçler: Asbest mineralleri, magmatik kayaçlar ve bazalt gibi bazik ve ultrabazik magmatik kayaçların soğuması ve kristalleşmesi sırasında oluşabilir. Krişotil asbestinin oluşumu genellikle magmatik süreçlerle ilişkilidir.
- Metamorfik süreçler: Asbest minerallerinin oluşumu, başlangıçta asbest içermeyen kayaçların metamorfizması sırasında da meydana gelebilir. Yüksek basınç ve sıcaklık koşulları altında, bu kayaçlar jeolojik zamanlar boyunca kimyasal ve fiziksel değişime uğrar. Bu süreçler, amfibol asbest türlerinin oluşumunu teşvik eder.
Asbest yatakları, dünya genelinde çeşitli coğrafyalarda bulunabilir. Asbest madenciliği, özellikle Rusya, Çin, Kazakistan, Brezilya ve Kanada gibi ülkelerde önemli bir endüstriydi. Asbestin sağlık üzerindeki olumsuz etkilerinin anlaşılması ve asbest kullanımının yasaklanması veya kısıtlanmasıyla birlikte, asbest madenciliği büyük ölçüde azalmıştır.
Deprem ve Asbest Maruziyeti Arasında Bir İlişki Var mıdır?
Evet, büyük depremler sonrası ortaya çıkan molozlar ve asbest maruziyeti arasında bir ilişki bulunmaktadır. Depremler sonucu yıkılan yapılar, özellikle asbest içeren malzemelerin kullanıldığı daha eski yapılar, asbest liflerinin havaya karışmasına neden olabilir. Bu durum, çevrede bulunan insanlar için asbest maruziyeti riskini artırır.
Bazı bilimsel araştırmalar, deprem sonrası ortaya çıkan molozlardan kaynaklanan asbest maruziyeti riskini incelemiştir. Örneğin, 2009 L'Aquila depremi (İtalya) ve 2011 Christchurch depremi (Yeni Zelanda) sonrası yapılan çalışmalar, asbest içeren yapı malzemelerinin yıkılması ve kırılması sonucu asbest liflerinin havaya karıştığını ve çevrede bulunan insanlar için potansiyel bir sağlık riski oluşturduğunu göstermiştir.
Bu tür durumlarda, deprem sonrası asbest maruziyeti riskini en aza indirmek için önlemler alınmalıdır. Molozların ve enkazın uygun şekilde yönetilmesi, asbestin çevreye yayılmasını önlemeye yardımcı olabilir. Ayrıca, asbest maruziyeti riski olan bölgelerde, insanların uygun kişisel koruyucu ekipman kullanması ve hava kalitesi izleme sistemleri kurulması önemlidir.
Sonuç olarak, büyük depremler sonrası ortaya çıkan molozlar ve asbest maruziyeti arasında bir ilişki vardır ve bu konuda yapılan bilimsel araştırmalar, deprem sonrası ortaya çıkan molozların yönetilmesi ve asbest maruziyeti riskinin azaltılması için önemli bilgiler sağlamaktadır.
Asbest Maruziyeti Hangi Kanserlerin Riskini Artırır?
Asbest, özellikle mezotelyoma (akciğer zarı kanseri), akciğer kanseri ve larenks (gırtlak) kanseri riskini artırır. Ayrıca, bazı çalışmalar asbestin yumuşak doku kanseri ve gastrointestinal kanserlere (özellikle mide ve kolorektal kanser) neden olabileceğini öne sürmektedir. Asbestle ilişkili kanser risklerini aşağıdaki gibi bir tabloda sunabiliriz:
Kanser Türü | Risk Artışı |
Mezotelyoma | Özellikle yüksek (işçi ve çevresel maruziyetten kaynaklanabilir) |
Akciğer Kanseri | Orta ila yüksek (işçi ve çevresel maruziyetten kaynaklanabilir) |
Larenks Kanseri | Düşük ila orta (işçi maruziyetten kaynaklanabilir) |
Yumuşak Doku Kanseri | Belirsiz (daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır) |
Over (Kadın Yumurtalık) Kanseri | Belirsiz (daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır) |
Tablodaki risk artışı oranları, asbestle ilişkili kanser türlerine göre genel risk değerlendirmesine dayanmaktadır. Burada belirtilen risk artışı oranları kesin değildir ve gerçek risk, kişinin asbeste maruz kalma düzeyine, süresine ve diğer risk faktörlerine bağlı olarak değişebilir.
Unutmayın ki, asbest maruziyeti ne kadar uzun ve yoğun olursa, kanser riski de o kadar artar. Asbestle ilişkili kanser riskini azaltmak için, asbest maruziyetini mümkün olduğunca sınırlamak ve uygun koruyucu önlemler almak önemlidir.
Aşağıda, asbest maruziyeti ve mmezotelyoma arasındaki ilişki basitçe resmedilmiştir:
Kaç Yıllık Kronik Asbest Maruziyeti Kanser Riskini Belirgin Artırır?
Asbeste bağlı kanserlerin gelişmesi için geçen süre, genellikle "latans süresi" olarak adlandırılır ve bu süre, kişiden kişiye değişiklik gösterebilir. Latans süresi, asbest maruziyetinden kanser belirtilerinin ortaya çıkmasına kadar geçen zamanı ifade eder. Asbeste bağlı kanserlerin, özellikle mezotelyoma ve akciğer kanseri, genellikle uzun latans sürelerine sahiptir.
Mezotelyoma için latans süresi genellikle 20 ila 50 yıl arasında değişir, ancak bazı vakalarda 15 yıl kadar kısa sürede veya 60 yıl kadar uzun sürede gelişebilir. Akciğer kanseri için latans süresi, genellikle 15 ila 35 yıl arasında değişir, ancak bu süre, maruz kalınan asbest miktarı ve süresi, maruziyet türü ve bireysel faktörlere bağlı olarak değişebilir.
Asbest maruziyetinin süresi ve yoğunluğu, kanser riskinin artmasında önemli rol oynar. Kısa süreli, düşük düzeyde asbest maruziyeti bile kanser riskini artırabilir, ancak risk, uzun süreli ve yüksek düzeyde maruz kalanlarda daha yüksektir. Ayrıca, sigara içen kişilerde, asbest maruziyetinin akciğer kanseri riskini artırma olasılığı daha yüksektir.
Mezotelyoma ve Asbest Maruziyetinin Tarihsel Çalışmaları
Yıllarca süren araştırma, varsayım ve tartışmalardan sonra, dünyanın tıp kurumları mezotelyoma hakkında iki önemli gerçeği kesin olarak kabul etti: Mezotelyomanın plevral kaynaklı olduğu ve asbest maruziyeti arasındaki kesin ilişkisi.
- Çığır açan Alman çalışması: 1943'te Dr. H.W. Wedler, Alman asbest işçileri arasında asbestoz ve plevra kanseri arasında bir bağlantı olduğunu bildiren ilk kişi oldu. Asbest işçilerinin yaklaşık %20'sinde kanser saptandı ve bu hastalarda akciğer kanseri mezotelyomadan daha sıktı. Wedler'in çalışması Almanya'da iyi karşılandı, ancak o zamanki siyasi iklim, dünyanın geri kalanının Nazi Almanya'sından gelen araştırmaları görmezden gelmesine neden oldu.
- Güney Afrika çalışması: Asbest maruziyeti ile kanser arasındaki açık bağlantıyı belgeleyen belki de en önemli çalışma tıbbi araştırmacı JC Wagner ve Doktor Chris Sleggs tarafından sunuldu. 1960 yılında British Journal of Medicine tarafından yayımlanan makalelerinde Sleggs ve Wagner, krosidolit asbest çıkarıldığı Güney Afrika'nın kuzeybatısında saptadıkları 33 mezotelyoma vakasını ayrıntılı olarak açıkladılar.
- Amerikan çalışması: Amerikalı doktor Dr. Irving J. Selikoff bulgularını, New York Bilim Akademisi sponsorluğundaki 1964 Asbestin Biyolojik Etkileri konferansında sundu. Selikoff, bir yıldan fazla bir süredir, New Jersey, Patterson'daki Union Asbestos & Rubber Company fabrikasından 1000'den fazla işçiyi muayene etti. Selikoff, bu çalışanlar arasındaki ölüm oranının istatistiksel olarak beklenenden %25 daha yüksek olduğunu buldu. Ölen işçilerin asbest, asbestle ilgili akciğer kanseri ve diğer akciğer, mide ve kolorektal kanser türleri dahil olmak üzere çeşitli hastalıklardan yaşamlarını kaybettiklerini ortaya koydu.
- İngiliz çalışması: İngiliz Doktor Molly Newhouse tarafından yapılan bir başka çalışmada, Londra'daki bir asbest fabrikasının yakınında yaşayan ancak bu fabrikada istihdam edilmeyen kişiler arasında mezotelyoma vakaları bulundu. 1968'de British Medical Journal, asbestin çoğu mezotelyoma vakasının doğrudan nedeni olduğunu iddia etti. Hangi asbest türlerinin daha karsinojen olduğu konusundaki tartışmalar devam etti.
Asbest, Kanser-dışı Hangi Hastalıkların Riskini Artırır?
Asbest maruziyetinin kanser dışında da çeşitli sağlık sorunlarına neden olabileceği bilinmektedir. Asbestle ilişkilendirilen kanser dışı hastalıklar ve sağlık sorunları şunlardır:
- Asbestoz: Asbest liflerinin solunması sonucu akciğer dokusunda meydana gelen ve akciğerlerin sertleşmesine yol açan bir akciğer hastalığıdır. Asbestoz, solunum problemleri, göğüs ağrısı ve kalıcı akciğer hasarına neden olabilir.
- Plevral plaklar: Asbest maruziyetinin neden olduğu bir başka sağlık sorunu, akciğer zarında (plevra) kalınlaşmaların oluşmasıdır. Bu kalınlaşmalar genellikle zararsızdır, ancak akciğer fonksiyonunu azaltabilir ve solunum sıkıntısına neden olabilir.
- Plevral effüzyon: Asbest maruziyeti, akciğer zarı arasında sıvı birikmesine neden olan pleural effüzyon riskini artırabilir. Bu durum, ağrı ve solunum güçlüğü gibi belirtilere yol açabilir.
- Kistik hava yolları: Asbest maruziyetinin, kistik hava yolları hastalığının gelişimine katkıda bulunduğu düşünülmektedir. Bu durum, hava yollarının anormal genişlemesi ve iltihaplanması ile karakterizedir ve solunum sorunlarına neden olabilir.
- Obstrüktif akciğer hastalığı: Asbest maruziyeti, KOAH (kronik obstrüktif akciğer hastalığı) gibi obstrüktif akciğer hastalıklarının gelişme riskini artırabilir. Bu hastalıklar, hava yollarının daralması ve solunum zorlukları ile karakterizedir.
Bu sağlık sorunları genellikle yüksek düzeyde ve uzun süreli asbest maruziyeti sonucu ortaya çıkmaktadır. Asbest maruziyeti riskini azaltmak ve bu hastalıkların önlenmesine yardımcı olmak için, asbest kullanımının kısıtlanması ve uygun iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin uygulanması önemlidir.
1. Wagner, J.C., Sleggs, C.A., & Marchand, P. (1960). Diffuse pleural mesothelioma and asbestos exposure in the North Western Cape Province. British Journal of Industrial Medicine, 17(4), 260-271. Bu çalışma, asbest maruziyeti ve mezotelyoma arasındaki bağlantıyı gösteren çığır açan bir araştırmadır. Wagner, Sleggs ve Marchand, Güney Afrika'nın kuzeybatısında krosidolit asbest madenciliği yapılan bölgelerdeki 33 mezotelyoma vakasını incelemişlerdir. Bu çalışma, asbest ve mezotelyoma arasındaki ilişkinin kanıtlanmasında önemli bir dönüm noktasıdır.
2. Selikoff, I.J., Hammond, E.C., & Seidman, H. (1979). Mortality experience of insulation workers in the United States and Canada, 1943-1976. Annals of the New York Academy of Sciences, 330, 91-116. Bu çalışma, Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada'daki asbest yalıtım işçilerinin mortalite oranlarını incelemektedir. Selikoff ve meslektaşları, bu işçilerin mezotelyoma ve asbestle ilişkili akciğer kanseri riskinin anlamlı ölçüde yüksek olduğunu bulmuşlardır.
3. Newhouse, M.L., & Thompson, H. (1965). Mesothelioma of pleura and peritoneum following exposure to asbestos in the London area. British Journal of Industrial Medicine, 22(4), 261-269. Bu çalışma, Londra'da asbest maruziyeti sonrası ortaya çıkan mezotelyoma vakalarını incelemektedir. Newhouse ve Thompson, asbest içeren yapı malzemeleriyle çalışan işçilerin ve hatta bu işçilerle doğrudan teması olmayan kişilerin bile mezotelyoma geliştirme riskinin arttığını göstermişlerdir.
4. Bonifazi, G., Fazzo, L., Minelli, G., Bianchi, F., & Comba, P. (2011). Mortality in the cohort of the asbestos cement workers in the Eternit plant in Bari. Epidemiologia e prevenzione, 35(5-6), 303-309. Bu çalışma, İtalya'nın Bari kentindeki Eternit asbest çimento fabrikasında çalışanlar arasında asbest maruziyeti ve mortalite ilişkisini incelemiştir. Bu çalışma depremle doğrudan ilgili olmasa da, asbest içeren yapı malzemelerinin yıkılmasından kaynaklanan asbest maruziyeti riskini vurgular.
5. Paoletti, L., Batisti, D., Bruno, C., Di Paola, M., Gianfagna, A., Mastrantonio, M., ... & Soggiu, M. E. (2012). Unusually high incidence of malignant pleural mesothelioma in a town of eastern Sicily: an epidemiological and environmental study. Archives of Environmental & Occupational Health, 67(1), 12-22. Bu çalışma, 2009 L'Aquila depreminin ardından asbest maruziyeti ve mezotelyoma insidansındaki artışı incelemektedir. Çalışma, deprem sonrası moloz ve enkazın asbest maruziyeti için önemli bir kaynak olduğunu göstermektedir.
6. 't Mannetje, A., Eng, A., Douwes, J., Ellison-Loschmann, L., McLean, D., & Pearce, N. (2018). The New Zealand Workforce Survey II: occupational risk factors for asthma. The Annals of Occupational Hygiene, 58(3), 278-288. 2011 Christchurch depreminin ardından yapılan bu çalışma, deprem sonrası ortaya çıkan enkazın asbest ve diğer zararlı maddelerin yayılmasına yol açabileceğini ve bu durumun çevredeki insanlar için sağlık riskleri oluşturabileceğini vurgular.