HPV ve Prostat Kanseri – Bilinmeyen Bağlantının Peşindeki Bilim İnsanları
Prostat kanseri, dünya genelinde akciğer kanserinden sonra erkeklerde en yaygın ikinci kanser türüdür. Her yıl Türkiye'de yaklaşık 20 bin prostat kanseri tanısı konmaktadır ve bu erkeklerdeki tüm kanser vakalarının %15'ine karşılık gelmektedir.
Prostat kanserinin gelişimine katkıda bulunan birçok risk faktörü olmasına rağmen, kanseri başlatan etkenler henüz belirlenememiştir. Bu durum, bu kanser türüyle ilişkilendirilen yeni nedensel faktörlerin belirlenmesi için araştırmaları teşvik etmiştir.
İnsan papillomavirüslerinin (HPV) özellikle yüksek riskli olanları insanlarda karsinojen (kanser yapıcı) ajanlar olarak belirlenmiştir. HPV'ler, cildi ve genital bölgeyi enfekte edebilen ve hiper-proliferatif lezyonlara (siğil veya papilloma olarak bilinir) neden olan küçük, zarfsız virüslerdir. Bugüne kadar 200'den fazla HPV tipi keşfedilmiş ve kanser gelişimine olan ilişkilerine göre "düşük riskli" veya "yüksek riskli" olarak sınıflandırılmıştır. Düşük riskli HPV tipleri iyi huylu oluşumlara lezyonlara neden olurken, yüksek riskli tipler karsinojen özellik gösterirler.
Uzun süreli viral kalıcılık, kanser gelişimi için vücudun bağışıklık saldırılarından ve temizlenmesinden kaçınmayı gerektirir. HPV'nin, insan bağışıklık sistemini baskılamak için E5, E6 ve E7 gibi üç ana onkoprotein ile etkileşime girdiği gösterilmiştir. Genellikle enfeksiyonlar bağışıklık sistemi tarafından belirli bir gecikme süresinden sonra zamanında temizlenir, ancak virüs, uygun çevresel koşullar altında bağışıklık sisteminden kaçabilir ve kanserleşmeye neden olabilir.
Yüksek riskli HPV tipleri, serviks kanseri vakalarının %95'i için en önemli nedensel faktör olarak kabul edilir. HPV'nin, diğer birçok kanser türünün de nedeni olduğu bulunmuştur. Bu bulgular, HPV'nin orijinal enfeksiyon bölgesinden diğer organlara taşınabileceğini ve çeşitli organlarda kanser gelişiminden sorumlu olabileceğini gösterebilir.
HPV ve prostat kanseri arasındaki ilişki birkaç nedenle değerli olarak kabul edilir.
1951'de Ravich, cinsel yolla bulaşan hastalıkların (CYBH) prostat kanserinin gelişimine katkıda bulunabileceğini öne sürmüştür. O zamandan beri, CYBH'lerin ve prostat kanseri arasındaki ilişkiye odaklanan birçok araştırma yapılmıştır. CYBH'ler genellikle prostatın iltihaplanmasına ve sonrasında kanser gelişimine yol açarak prostat kanseri riskini artırır. 2019'da Vignera ve arkadaşları, prostatitli hastaların %82'sinin sürekli olarak menide yüksek riskli HPV DNA'sına sahip olduğunu bildirmiştir.
Yakın zaman kadar yapılan çalışmaların sonuçları oldukça tartışmalı olup, prostat kanserinde HPV'nin varlığına dair somut kanıtlar hala eksikti. Yüksek riskli HPV tipleri ve prostat kanseri arasındaki ilişkinin geniş bir ilgi görmesi göz önüne alındığında, dünya genelinde prostat dokularında 16 ve 18 tipi dışındaki HPV tiplerinin de sıklığını doğrulamanın çok önemli olduğu düşünülmektedir.
Prostat kanserinin dünya genelinde yaygın oluşu ve yüksek riskli HPV'nin bu kanser türünün gelişiminde olası bir tetikleyici olabileceği düşünüldüğünde, Birleşik Krallık'ta HPV enfeksiyonunun prostat kanseri üzerindeki etkisi hakkında herhangi bir araştırma yapılmaması oldukça şaşırtıcıdır. Bu bilgi boşluğunu doldurmayı hedefleyen ve HPV-kanser ilişkisi konusunda uluslararası arenada tanınan bilim insanı Hossein Ashrafi liderliğindeki bir araştırma ekibi, bu konuda önemli bir çalışma gerçekleştirdi. Ashrafi'nin doktora öğrencisi Yahya Ahmed çalışmanın baş yazarıdır ve ekipte Türk bilim insanı Muharrem Okan Çakır'ın da bulunmaktadır. Ekip, Birleşik Krallık'ta toplanan benign (iyi huylu) ve kanserli prostat doku örneklerinde 12 yüksek riskli HPV tipinin varlığını hassas moleküler analiz yöntemleri kullanarak detaylıca inceledi. Bu çalışma, HPV'nin prostat kanseri üzerindeki potansiyel etkisini anlamak adına önemli bir adımı temsil ediyor.
Dr. Hossein Ashrafi, İngiltere’deki Kingston Üniversitesi’nde çalışan bir araştırmacıdır. Kendisi, viral patojenler ve kanser arasındaki etkileşimler üzerine araştırmalar yürütmektedir. Ayrıca HPV ile ilişkili kanserlerin tedavi yaklaşımları üzerine dünyaca tanınan öncü bilim insanlarından biridir. Dr. Ashrafi onkoprotein E5'yı keşfetmiştir. E5, HPV genomu tarafından kodlanan bir proteindir. E5 proteininin özellikle epidermal büyüme faktörü reseptörünün (EGFR) hücre içindeki etkinliğini artırarak hücrelerin aşırı büyümesine ve bölünmesine neden olduğu düşünülmektedir. Bu da hücrelerin kontrolsüz bir şekilde büyümesine ve tümörlerin oluşmasına yol açabilir. E5 ayrıca virüsün vücutta kalıcı hale gelmesine yardımcı olur çünkü bağışıklık sistemini manipüle ederek virüsün tespitini ve yok edilmesini engeller. Ashrafi'nin E5'i keşfi, HPV ile ilişkili kanserlerin moleküler mekanizmalarının daha iyi anlaşılmasına yol açtı. Ayrıca bu kanserlerin önlenmesi ve tedavisi için yeni stratejilerin geliştirilmesine de yol açmıştır.
Çalışmanın Detayları
Bu çalışmada, yazarlar hassas bir moleküler analiz kullanarak İngiltere'deki 49 erkekten alınan prostat doku örneklerinde HPV DNA'sının varlığını tespit ettiler.
Çalışmada özetle;
- HPV DNA'sı tüm prostat doku örneklerinin %32.7'sinde bulundu. Prostat kanseri dokularının ise %35.7'sinde HPV DNA'sı tespit edildi.
- Prostat doku örneklerinde en yaygın bulunan HPV tipleri HPV 16, 31, 33 ve 35 idi.
- Prostat kanseri doku örneklerinde, iyi huylu prostat büyümesi (BPH) olan erkeklerin prostat doku örneklerinden daha fazla HPV DNA'sı bulundu.
Yazarlar, bulgularının HPV'nin prostat kanserinin gelişiminde bir rol oynayabileceğini öne sürdüğü sonucuna vardılar ve bulgularının prostat kanseri için yeni tedavilerin geliştirilmesi üzerinde etkisi olabileceğini öne sürüyorlar. Ayrıca, bulgularını doğrulamak ve HPV'nin prostat kanseri gelişimindeki tam rolünü belirlemek için daha fazla araştırmaya ihtiyaç olduğunu belirtiyorlar.
Bugüne kadar, prostat kanserinin yüksek riskli HPV enfeksiyonu gibi önleyebileceğimiz risk faktörleriyle açık bir şekilde bağlantısı yoktu. Ancak, bu çalışmanın bulguları, yükskek riskli HPV'nin prostat dokusunda bulunduğunu gösteriyor.
Bu çalışma yıllar süren biyoloojik olarak aktif HPV enfeksiyonunun prostat kanseri gelişmesinde rolü olduğunu düşündürüyor. Bu çalışmanın bulguları önemlidir çünkü HPV'nin prostat kanseri için önleyebileceğimiz bir risk faktörü olabileceğini öne sürer. Eğer bu doğrulanırsa, proostat kanserini önleme ve tedavi etme için yeni stratejilere yol açabilir.
M. Yahya Ahmed, Nadia Aziz Salman, Sarbjinder Sandhu, M. Okan Cakir, Alan M. Seddon, Christian Kuehne & G. Hossein Ashrafi. et al. Detection of high-risk Human Papillomavirus in prostate cancer from a UK based population. Sci Rep 13, 7633 (2023). https://doi.org/10.1038/s41598-023-34734-3