Depresyon ve anksiyetenin (aşırı kaygı), bir kişinin sağlıkla ilgili davranışlarını etkileyerek veya kanser gelişimini destekleyen biyolojik etkileri olabileceğinden şüphelenilmektedir. Ancak yeni bir meta-analiz, depresyon ve anksiyetenin çoğu kanser türü için daha yüksek risklerle bağlantılı olmadığını ortaya koydu. Bu bulgular, 7 Ağustos 2023'te Cancer dergisinde yayınlandı.

Meta-analiz, belirli bir konuda yapılmış birbirinden bağımsız birden çok çalışmanın sonuçlarını birleştiren ve elde edilen bulgularının istatistiksel analizini yapan geniş kapsamlı araştırmalardır. Meta-analiz sonuçları, bilimsel anlamda en güçlü kanıtlardır.

Depresyon ve Anksiyete ile Kanser Riski Arasındaki İlişki

Araştırmanın baş yazarı Lonneke A. van Tuijl ve ekibi, Hollanda, Birleşik Krallık, Norveç ve Kanada'dan 300 binden fazla yetişkinin bilgilerini içeren uluslararası Psikososyal Faktörler ve Kanser İnsidansı konsorsiyumundan verileri inceledi. Bu geniş çaplı çalışma, 26 yıla kadar bir takip süresi boyunca depresyon veya anksiyete ile genel, meme, prostat, kolorektal ve alkolle ilişkili kanserlerin insidansı arasında bir ilişki bulamadı.

İnsidans, belirli bir zaman diliminde belirli bir grupta yeni ortaya çıkan hastalık vakalarının sayısını ifade eder. Başka bir deyişle, insidans oranı, belirli bir süre boyunca bir hastalığın yeni vakalarının sayısını belirler ve genellikle 100.000 kişi başına vaka sayısı olarak ifade edilir.

Depresyon veya anksiyete durumunun varlığı, akciğer kanseri ve sigara ile ilişkili kanserlerin gelişme riskini %6 artırdı. Ancak bu risk, sigara kullanımı, alkol kullanımı ve vücut kitle indeksi dahil olmak üzere diğer kanserle ilgili risk faktörleri dikkate alındığında önemli ölçüde azaldı. Bu, depresyon ve anksiyetenin kanser riski üzerindeki etkisinin, sağlıksız yaşam tarzı seçimlerinden kaynaklanabileceğini gösteriyor.

İlgili konu: Kanser Stres Yapsa da Stres Kanser yapmıyor!

Anksiyete ve Depresyonun Kanserle İlişkisi Üzerine Yeni Bakış

Bu analiz, tütün kullanımını ve anksiyete veya depresyon sonucu gelişebilecek diğer sağlıksız davranışları ele almanın önemini vurgulamaktadır. Dr. van Tuijl, “Sonuçlarımız, tanılarının önceki anksiyete veya depresyonlarına atfedildiğine inanan birçok kanser hastası için bir rahatlama olabilir” diyor ve ekliyor: “Ancak, depresyon, anksiyete, sağlık davranışları ve akciğer kanseri arasındaki tam ilişkiyi anlamak için daha fazla araştırmaya ihtiyaç var.

Bu analiz, depresyon ve anksiyetenin kanser riskini artırma teorisini sorgulayan önemli bir çalışmadır. Bu, hem sağlık profesyonelleri hem de genel halk için önemli bir bilgi olabilir, çünkü bu durumlarla yaşayan birçok kişi, bu durumların kanser riskini artırıp artırmadığı konusunda endişe duymaktadır. Bu çalışma, bu endişeleri hafifletebilir ve aynı zamanda sağlıklı yaşam tarzı seçimlerinin önemini vurgulayabilir.