Bundan altı ay, bir yıl, on yıl sonra ne durumda olacağız? Yaşamlarımız eskisi gibi olacak mı? Mevcut salgın koşullarında kimimiz daha daha şanslı, kimimiz ise işini kaybediyor. Koronavirüs tüm ekonomiyi kötü vuruyor. İşini kaybeden insanlar sular durulduğunda eski pozisyonlarını kazanabilecekler mi?

Hükümetlerin ve toplumun yeni tip koronavirüse ve ekonomik sonuçlarına nasıl tepki verdiğine bağlı olarak bir dizi olası gelecek senaryosu var. Hep aklımızda olması gereken, umut verici ve içimizi ferahlatan olasılık ise bu krizi daha insancıl bir gelecek üretmek için kullanacağız. Ama belki bazı alanlarda bizi daha kötüsü bekliyor olabilir.

Eski krizlere ve politik sonuçlarına bakmak durumumuzu ve geleceğimizde neler olabileceğini anlamamızda yardımcı olabilir

Ama öncelikle modern ekonominin temellerine odaklanmak gerekirse: küresel tedarik zincirleri, iş gücü maliyetleri ve verimlilik dinamiklerine odaklanmak gerekiyor. Ekonomik değişimlerin, iklim değişikliği, çalışanların sağlığının bozulması gibi zorluklar ortaya çıkardığı gerçeği de karşımızda duruyor. Toplumsal olarak adil ve ekolojik yönden sağlam bir gelecek inşa etmek için çok farklı bir ekonomik yaklaşıma ihtiyaç olduğu gerçeği ile karşı karşıyayız.

COVID-19 ile yüzleştiğimiz bugünlere gelene kadar tüm bu gerçekler hiç bu kadar belirgin olmamıştı

Bu pandemiye verilen cevaplar, diğer sosyal ve ekolojik krizleri yönlendiren dinamiğin yükseltilmesidir: bir tür değerin diğerlerine göre önceliklendirilmesi. Bu dinamik, COVID-19'a küresel yanıtlar verilmesinde büyük rol oynamıştır. Virüse verilen yanıtlar geliştikçe, ekonomik geleceklerimiz nasıl gelişebilir? Ekonomik açıdan 4 olası gelecekten bahsedebiliriz:

  1. Barbarlığa düşüş,
  2. Sağlam bir devlet kapitalizmi,
  3. Radikal bir devlet sosyalizmi ve
  4. Karşılıklı yardım üzerine kurulu büyük bir topluma dönüşüm.

Değişiklikler ve Önlemlerin Kapsamı

Koronavirüs, iklim değişikliği gibi, kısmen ekonomik yapının bir sorunudur. Toplumsal güdümleme nedeniyle her ikisi de daha çok “çevresel” veya “doğal” felaketler gibi görünürler.

Evet, iklim değişikliği ısıyı emen bazı gazlardan kaynaklanmaktadır. Ama bu yeterli derinlikte bir açıklama değil. İklim değişikliğini gerçekten anlamak için, sera gazı yayılmasının artmasına neden olan sosyal nedenleri anlamalıyız. Aynı bakış açısı COVID-19 için de gerekiyor. Evet, doğrudan bakılınca, bu doğal felaketin nedeni virüs. Ancak bakış açısı genişletilmeli, ki felakete yol açan insan davranışını ve daha geniş ekonomik bağlamını anlayabilip, salgının etkileri ile başa çıkabilelim.

Gereksiz ekonomik faaliyetler azaltılırsa, hem COVID-19 hem de iklim değişikliği ile mücadele etmek çok daha kolaydır

Daha az malzeme üretilir, daha az enerji kullanılır ve daha az sera gazı yayıldığında iklim değişikliğine ile baş edilebilir.

COVID-19 ile savaşta en önemli silahımız virüsün yayılmasını önleyecek önlemler alınmasıdır. Yani insanların hareketliliğini kısıtlamaktır. Ancak bu yaklaşım diğer yönüyle ekonomik çöküşe karşılık gelmektedir. Aynen iklim değişikliği yaklaşımındaki gibi daha az, doğrusu gerektiği kadar, üretim ve buna paralel tüketim anlayışı virüsün daha az yayılması ile eş değerdir. Wuhan'da bu önlemlerin, yani sıkı karantinanın, uygulanmasının etkinliğini gördük. Ama salgın gerçeğine Amerika ve Avrupa devletlerinin ilk yaklaşımı, ekonomik politikalar doğrultusunda atılan adımların en güzel örneği oldu. Neyse ki biraz geç de olsa geri adımlar atılsa da ekonomik çıkar ve mevcut dengeler korunmaya çalışıldığı biraz derinlemesine bakıldığında görülebilir.

Kırılgan Bir Ekonomiye Karşı Hassasiyet

Karantina küresel ekonomi üzerinde ciddi baskı oluşturuyor. Bu baskı, bazı dünya liderlerinin yetersiz karantina önlemlerini uygulamasına, hatta uygulamamasına, neden oluyor.

19 ülke karantina durumundayken, ABD başkanı Donald Trump ve Brezilya Cumhurbaşkanı Jair Bolsonaro karantina yerine yayılmayı daha az hafifletecek önlemleri öne sürdüler. Trump'ın, “Amerikan ekonomisinin 3 hafta içinde normale dönmesi” gibi söylemleri oldu. Daha sonra ise sosyal mesafenin daha uzun süreli sürdürülmesi gerektiği gerçeğini kabul etti. Bolsonaro “Hayatlarımız devam etmeli. İşler korunmalı… Evet, normale dönmeliyiz.

Bu arada İngiltere'de, “evde kalın” çağrısında bulunmadan dört gün önce, Başbakan Boris Johnson, iyimser bir tutumunu azaltarak "İngiltere'nin 12 hafta içinde işleri yola koyacağını” belirtti. Ancak Johnson haklı olsa bile, bir sonraki pandemi atağında çökme tehditi olan bir ekonomik sistem söz konusu olabilir mi?

Ekonomik Çöküş Oldukça Aşikâr Bir Gerçek

İşletmeler kâr etmek için var. Eğer üretemezlerse, bir şeyler satamazlar. Bu, kâr elde etmeyecekleri anlamına gelir ve elbette istihdam da azalır. İşletmeler işçileri geçici bir süreliğine askıya alabilirler, çünkü ekonomi tekrar geri döndüğünde talebi karşılayabilmek isterler. Ancak, işler gerçekten kötü gitmeye başlarsa, o zaman işin rengi değişir. Daha fazla insan işini kaybeder ya da işini kaybetme endişeleri giderek artar. Alım gücü azalır. Bu döngü devam ettikçe ekonomik bunalımı getirir.

Normal bir krizde, bunu çözmek daha basittir. Hükümet harcama yapar ve insanlar tekrar tüketmeye ve çalışmaya başlayana kadar harcar (ekonomist John Maynard Keynes'in meşhur reçetesi).

Ancak burada normal müdahaleler işe yaramayacaktır, çünkü bu noktada dilemmaya dönüşen bir gerçek var: ekonominin canlanmasını istemiyoruz (en azından hemen değil). Ekonomik depresyona neden olan karantinanın tüm amacı insanların hastalığı yayabildikleri yerlere gitmelerini engellemektir. Çok yeni bir araştırma Wuhan’da karantina önlemleri kaldırıldığında yeni bir salgın pikinin rahatlıkla ortaya çıkabileceğini ortaya koydu. Yani karantina önlemlerini kaldırılıp toplumun ve dolayısıyla ekonominin hareketlenmesini sağlamak salgının tekrar baş göstermesi ile eşdeğer.

Ekonomist James Meadway'in yazdığı gibi, "Savaş zamanı gibi üretimi artırmak COVID-19 sürecine karşı doğru ekonomik taktik değildir. Aksine, savaş dönemi ekonomik taktiklerin tersine ihtiyacımız var.

Salgın hastalık krizinden en az etkilenebilmenin yolu (iklim değişikliğinden de kaçınmak için), geçim kaybı olmayacak şekilde üretimi makul ölçülere çekebilecek bir sisteme ihtiyacımız var." Ekolojik iktisatçılar uzun zamandır "Toplumsal olarak adil dağılımı sağlayacak şekilde nasıl daha az üretiriz?" sorusuyla ilgileniyor. Daha az üretme konusu iklim değişikliğiyle mücadelenin merkezinde yer alıyor. Her şey aynı kaldığında, daha fazla üretime ve tüketime, beraberinde daha fazla sera gazına neden oluyoruz. Öyle bir ekonomik model olmalı ki insanların işlerini kaybetmeden üretim ve tüketim azalabilmeli.

Çalışma saatlerinin azaltılması ya da insanların daha makul bir tempo ve daha az baskı altında çalışmasına izin veren bir sistem gibi öneriler ortaya çıkıyor. COVID-19 için amaç üretimi azaltmaktan ziyade teması azaltmak, böyle düşünülürse hedefler direkt olarak aynı değil gibi görünüyor. Ama özleri aynı, sadece meseleye biraz derin bakınca fark ediliyor. İnsanların yaşayabilmek için ücrete bağımlılığının azalması gerektiği gerçeği işin özünü oluşturuyor.

Mevcut Ekonomik Dinamikler

Ekonomik dinamiğin mantığını anlayabilmek COVID-19'a verilen yanıtları anlamanın anahtarıdır. Şu anda, küresel ekonominin temel amacı para alışverişini kolaylaştırmaktır. Ekonomistler buna “değişim (değiş tokuş) değeri” diyor (bizdeki en basit anlatımı; çokomel-para/para-çokomel).

İçinde yaşadığımız sistemin baskın mantığı “değişim değerinin”, “kullanım değeri” ile aynı olduğudur. İnsanlar istedikleri veya ihtiyaç duydukları şeylere para harcarlar ve bu para harcama eylemi “kullanıma” verilen değerin hakkında birçok şey ifade ediyor. Bu yüzden piyasalar, toplumu yönetmenin en iyi yolu olarak görülmektedir.

Dünyanın dört bir yanında, hükümetler kritik sistemlerin bozulacağından veya aşırı yükleneceğinden korkuyor: tedarik zincirleri, sosyal bakım ve en önemlisi sağlık hizmetleri. Bu duruma katkıda bulunan birçok faktör vardır. Ama 2 tanesini ele alalım.

  • Birincisi, en önemli toplumsal hizmetlerin çoğundan para kazanmak oldukça zordur. Çünkü kârın en önemli kısmı çalışanın verimliliğine dayanır. Özellikle sağlık hizmetleri gibi kişisel etkileşimlere dayanan sektörlerde “insan” büyük bir maliyet faktörüdür. Sonuç olarak, sağlık sektöründeki verimlilik artışı kolay değilken maliyetleri ise kolaylıkla artış gösterebilir ve kârı düşük olabilir. Hatta zarar edebilir.
  • İkincisi, birçok kritik hizmetteki işler toplumda en yüksek değere sahip olanlar değildir. En iyi ücretli işlerin çoğu sadece borsadaki değişimleri etkileyebilenlerdir. Yani para yapan işler. Bunlar toplumun temel ve geniş amaçlarına hizmet etmezler. Bir antropolog olan David Graeber'in “saçmalık işler” dediği şey budur. Yine de çok para kazandırdığı için devasa bir reklam endüstrisi ve devasa bir finans sektörü var. Bunun yanında ise, sağlık ve sosyal bakımda bir kriz ile karşı karşıyayız. İnsanların genelde keyifle çalıştıkları faydalı işleri bırakmak zorunda bırakıldıkları bir ekonomik dinamik var. Bu sistem gerçekten faydalı işte çalışanın iyi yaşaması için yeterli parayı almasına izin vermiyor.

Anlamsız İşler

Pek çok insanın anlamsız işlerde çalışması, diğer deyişle yaşamsal olmayan anlamsız sektörler, COVID-19'a bu kadar hazırlıksız yakalanmamızın nedenidir. İşlerin şu an olduğu gibi kötüye gittiği bir zamanda bu duruma yanıt verebilecek yeterli kilit çalışan yok.

Piyasaların devam etmesinin esas olduğu bir toplumda yaşam için temel olan veya olmayan tüketim mallarını satın almaya ve satın almak için bir işten gelen bir gelire ihtiyacınız vardır. Sistemin toplumun satın alışına ve her düzeyde tüketmesine ihtiyacı vardır ve insanlar anlamsız işler yapmaya mecbur kalmışlardır.

COVID-19 salgını ile mücadelede piyasaların mevcut durumuna ters düşen kararlar, en radikal (en etkili) eylemlerdir. Dünyanın dört bir yanında hükümetler, üç ay önce imkânsız görünen eylemlerde bulunuyorlar. İspanya'da özel hastaneler kamulaştırıldı. İngiltere'de, bazı ulaşım tiplerinin kamulaştırılması beklentisi gerçek oldu. Fransa büyük işletmeleri kamulaştırmaya hazır olduğunu belirtti.

Son 40 Yılın Baskın Eğilimlerinin Tersine Dönebileceği Gelişmeler Giderek Artabilir

Bu süre zarfında, piyasalar ve döviz değerleri bir ekonomiyi yönetmenin en iyi yolu olarak görülmüştür. Sonuç olarak, kamu sistemleri, para kazanmak zorunda işletmeler gibi, pazarlamaya yönelik artan baskılara maruz kalmıştır.

COVID-19 bu eğilimi tersine çeviriyor. Sağlık ve emek ürünlerini serbest piyasadan çekiyor ve devletin eline alıyor gibi görünüyor. Devletler birçok nedenden dolayı üretim yapıyor. Bazıları iyi, bazıları kötü. Ancak piyasaların gerektirdiğinin aksine, sadece döviz değeri için üretim yapmak zorunda kalarak değil.

Devletlerin COVID-19’a verdiği tepkilerde ekonomik önlemler umut verici. Ama buraya gelmek neden bu kadar uzun sürdü? Neden birçok ülke piyasaları yavaşlatmaya bu kadar hazırlıksızdı? Cevap yakın zamanda yapılan bir Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) raporunda yatıyor: “Doğru zihniyet yoktu” (Report of the WHO-China Joint Mission on Coronavirus Disease 2019).

Ekonomik Hayallerimiz

40 yıldır mevcut bir ekonomik mutabakat var. Bu, politikacıların ve danışmanlarının sistemdeki çatlakları görme veya alternatiflerini hayal etme yeteneklerini sınırladı. Bu zihniyet birbiriyle bağlantılı 2 inanç tarafından yönlendirilir:

  •  Pazar, iyi bir yaşam kalitesi sunan şeydir, bu yüzden korunmalıdır
  • Kısa kriz dönemlerinden sonra piyasa her zaman normale dönecektir

Bu görüşler birçok Batı ülkesinde ortaktır. Bu görüşlerin en çok hâkim olduğu İngiltere ve ABD'nin COVID-19'a yanıt vermede iyi hazırlıkları olmadığı ortaya çıktı.

Birleşik Krallık'ta, özel bir toplantının katılımcıları Başbakan'ın en kıdemli yardımcısının COVID-19'a yaklaşımını “sürü bağışıklığı olacaktır, ekonomiyi koruyun” olarak bildirdi (bakınız Koronavirüs ile mücadelede tehlikeli bir yol: Herd immunity – Sürü bağışıklığı).

Sürü bağışıklı görüşü, kendilerini daha iyi koruyabilecek veya iyi bir sağlık hizmetine erişmede kuşkusu olmayan belirli bir seçkin sınıfta yaygındır Texas'tan bir resmi yetkilinin, pek çok yaşlı insanın ABD'nin ekonomik bunalım içine düştüğünü görmek yerine memnuniyetle öleceğini savundu. Bu görüş birçok savunmasız insan için tehdit oluşturur. Ayrıca tüm savunmasız insanlar yaşlı değildir.

COVID-19 krizinin yapabileceği şeylerden biri, ekonomik hayal gücünü genişletmektir. Hükümetler ve vatandaşlar üç ay önce imkânsız görünen adımlar attıkça, dünyanın nasıl işlediğine dair fikirlerimiz hızla değişebilir. Bu şartlarda hayal gücünün bizi nereye götürebileceğine bakalım.

4 Olası Gelecek Senaryosu

Geleceği görmeye yardımcı olmak için, gelecek çalışmaları alanında bir teknikten yardım alalım. Geleceği yönlendirmede önemli olacağını düşündüğünüz iki faktörü alıyorsunuz ve bu faktörlerin farklı kombinasyonları altında neler olacağını hayal ediyorsunuz.

Bu faktörler “değer” ve “merkeziyetçilik” olsun.

Değer, ekonomimizin yol gösterici ilkesini ifade eder. Kaynaklarımızı borsaları ve parayı maksimuma çıkarmak için mi kullanıyoruz yoksa yaşamı maksimuma çıkarmak için mi kullanıyoruz?

Merkezileştirme, birçok küçük birim ya da büyük bir komuta gücü tarafından işlerin örgütlenme biçimlerini ifade eder. Bu faktörlerin içeriklerinde kombinasyonla 4 farklı modelde senaryo yapabiliriz.

  1. Devlet Kapitalizmi: Merkezileşme ile değişim değerine öncelik vermek (yani ekonomik politikaların önceliği) kombinasyonu
  2. Barbarlık: Değişim değerine öncelik vermek ile merkezileşme olmayan tepkinin kombinasyonu
  3. Devlet Sosyalizmi: Yaşamın korunmasına öncelik vermek (değişim değerinin yerini alıyor) ile merkezileşme kombinasyonu
  4. Müşterek Yardım: Yaşamın korunmasına öncelik vermek ile merkezileşme olmayan kombinasyon.

1. Devlet Kapitalizmi Modeli

Devlet kapitalizmi şu anda dünyada gördüğümüz baskın modeldir. Tipik örnekler İngiltere, İspanya ve Danimarka'dır.

Devlet kapitalist toplumu, ekonominin yol gösterici ışığı olarak değişim değerini sürdürmeye devam ediyor. Ancak krizdeki piyasaların devletten destek alması gerektiğini kabul ediyor. Birçok işçinin hasta olduklarında veya yaşamı tehdit eden bir durumda çalışamayacağı göz önüne alındığında, devlet genişletilmiş refah ile devreye girer. Aynı zamanda, krediyi genişleterek ve işletmelere doğrudan ödeme yaparak (Keynesian reçetesi) muazzam teşvik yaratır.

Buradaki beklenti, bunun kısa bir süre için olacağı yönündedir. Atılan adımların birincil işlevi, mümkün olduğunca çok sayıda işletmenin ticarete devam etmesine izin vermektir. Örneğin, Birleşik Krallık’ta gıdaların dağıtımı hala marketlerle yapılmaktadır (hükümet rekabet yasalarını gevşetmiş olsa da). Çalışanın direkt olarak desteklendiği yerlerde normal işgücü işleyişinin aksamasını en aza indirgemek için yapılır. Örneğin, İngiltere'de olduğu gibi, işçilere yapılan ödemeler işverenler için uygulanmalı ve işverenler tarafından dağıtılmalıdır. Ödemelerin büyüklüğü, bir işçinin işinin yararlılığından ziyade, piyasalardaki değişim değerinin varlığına bağımlılık ile ilişkilidir.

Devlet kapitalizmi başarılı bir senaryo olabilir mi? Eğer koronavirüs salgını kısa bir süre içinde kontrol edilebilirse muhtemelen başarılı olabilir. Pazarın işleyişini sürdürmek için tam karantinadan kaçınıldığından, enfeksiyonun bulaşmaya devam etmesi ise yüksek olasılıktır. Örneğin İngiltere'de, elzem olmayan inşaat çalışmaları devam ediyor ve işçileri inşaat sahalarında yaşamaktadır. Salgın paralelinde ölümlerin artması durumunda ise devletin aldığı sınırlı önlem politikasının sürdürülmesi giderek zorlaşacaktır. Artan hastalık ve ölüm huzursuzluğa neden olacak ve ekonomik etkileri derinleştirecek ve devleti piyasa işleyişinin korunması için daha fazla radikal eylemde bulunmaya zorlayacaktır.

2. Bu İşin Sonu Barbarlığa Gider Modeli

Bu en karanlık senaryo. Barbarlık, yol gösterici ilkemiz olarak değişim değerine güvenmeye devam ediyor ve yine de hastalık veya işsizlik nedeniyle piyasaların dışında kalanların desteklenmemesi durumunda gelecektir. Henüz görmediğimiz bir durumu anlatıyor.

İşler yolunda gitmezse işçiler aç kalır, çünkü onları piyasanın sert gerçeklerinden koruyacak mekanizmalar yoktur. Hastaneler olağanüstü önlemler ile desteklenmemekte ve bunalmaktadır. İnsanlar ölür. Barbarlık, nihayetinde, politik ve sosyal bir yıkım döneminden sonra yıkım veya diğer senaryolardan birine geçişle sonuçlanan kararsız bir durumdur.

Barbarlık? Pandemi sırasında istemeden ya da pandemi zirve yaptıktan sonra kasıtlı olarak ortaya çıkması endişe vericidir. Hata, bir hükümetin salgının en kötü sürecinde yeterli büyük bir yol alamamasıdır. İşletmelere ve hane halklarına destek sunulabilir, ancak bu yaygın hastalık karşısında pazarın çökmesini önlemek için yeterli olmazsa, kaos ortaya çıkacaktır. Hastanelere ekstra ödenek ve insan gücü sağlanabilir, ancak yeterli olmazsa hasta insanlar ortada kalacaklardır.

Potansiyel sonuç, pandemi zirve yaptıktan sonra ciddi bir kemer sıkma ile normale dönmeye çalışılır. Almanya’da bunun gözdağı verildi. Kemer sıkma sırasında kritik hizmetlerin desteksiz kalması ve ülkelerin pandemiye yanıt kapasitesini etkilemesi ise oldukça feci bir durum.

Bu senaryo doğrultusunda ekonomik ve toplumsal başarısızlık tablosu siyasal ve toplumsal huzursuzluğu tetikleyecektir. Başarısız bir devlet ülkenin refah sistemlerinin çökmesine neden olur.

3. Devlet Sosyalizmi Modeli

Devlet sosyalizmi, ekonominin kalbine farklı türde bir değerin yerleştiği ve kültürel bir değişimin gerçekleştiği gelecek senaryosunu tanımlamaktadır. İngiltere, İspanya ve Danimarka'da şu anda gördüğümüz önlemlerin bir uzantısı ile böyle bir gelecek söz konusu olabilir.

Hastanelerin kamulaştırılması ve işçilere yapılan ödemeler gibi önlemler ön plana gelir. Bu ve benzeri yaklaşımlar piyasaları korumak için bir araç olarak değil, yaşamın kendisini korumanın bir yolu olarak uygulanmaktadır. Böyle bir senaryoda, devlet gıda, enerji ve barınma ihtiyacı gibi ekonominin yaşam için gerekli olan kısımlarını korumaya başlar. Böylece temel yaşam ihtiyaçları artık piyasaların kaprisinde değildir. Devlet, hastaneleri kamulaştırır ve konutların kullanımında serbestlik politikası oluşturur. Tüm vatandaşların azaltılmış işgücü gerektiren temel tüketim mallarına erişimini sağlar.

Bu şekilde vatandaşın temel ihtiyaçlarına erişiminde, işverenlere aralarındaki ilişki aracılık etmiyor. Ödemeler herkes için aynıdır (sadece hayatta olduğumuz için yaşamayı hak ettiğimiz temeline dayanır) veya işin yararlılığına dayanır. Süpermarket çalışanları, teslimat sürücüleri, depo istifleyicileri, hemşireler, öğretmenler ve doktorlar yeni CEO'lar olur.

Devlet sosyalizminin, uzun süreli bir salgının etkileri sonucunda, devlet kapitalizmine çözüm olarak ortaya çıkması mümkündür. Derin durgunluklar meydana gelirse ve arz zincirlerinde, şu anda gördüğümüz standart Keynesiann politikalarla (para basmak, kredileri daha kolay hale getirmek vb.) talebin karşılanmasında ciddi şekilde aksama olursa, devlet üretimi devralabilir.

Bu yaklaşımın riskleri vardır. Otoriter rejime dönüşümden kaçınılmalıdır. Ama iyi yapılırsa, hayatımın akışını değiştiren COVID-19 salgınına karşı en iyi umudumuz olabilir. Ekonominin ve toplumun temel işlevlerini korumak için kaynakları sıkıştırabilen güçlü bir devlet.

4. Müşterek Yardım Modeli

Müşterek yardım, “hayatın korunmasını” ekonominin yol gösterici ilkesi olarak benimsediğimiz ikinci gelecek olasılığıdır. Ancak, bu senaryoda, devlet tanımlayıcı bir rol üstlenmez. Aksine, bireyler ve küçük gruplar halinde kendi toplulukları içinde destek ve bakım sistemlerini örgütlemeye başlarlar.

Bu gelecekle ilgili riskler, küçük grupların, sağlık hizmetleri gibi hizmetleri etkili bir şekilde arttırmak için gerekli olan kaynakları hızla harekete geçirememesidir. Ancak yardım modeli, korunmasız kişileri ve polis izolasyon kurallarını koruyan öbek destek yapılanmalar oluşturarak daha etkili bir şekilde salgının yayılmasını önleyebilir. Bu en iddialı gelecek modeli yeni demokratik yapıların ortaya çıkışına önünü açabilir. Önemli kaynakları uygun hızda seferber edebilen toplulukların yapılanmasına dayalı bir sistem olarak da tanımlanabilir. Oluşan topluluklar hastalığın yayılmasını durdurmak ve hastaları tedavi etmek için yerel/lokal uygulamalar planlıyorlar.

Bu tür bir senaryo diğerlerinden ortaya çıkabilir. Barbarlıktan veya devlet kapitalizminden çıkış yolu olabilir veya devlet sosyalizmini destekleyebilir. Bu tür bir lokal gruplaşma modelinin Batı Afrika Ebola salgınında kilit rol oynadığını ve bu şekilde baş edildiğini gördük. Şu günlerde de örnekleri olan lokal bakım ve destek amaçlı organizasyonlar bu tür bir geleceğin kökenlerini oluşturduğunu söyleyebiliriz. Bu olası sonuç devlet tepkilerinin başarısızlığı olarak görülebileceği gibi, ortaya çıkan bir krize karşı pragmatik, merhametli bir toplumsal tepki olarak da görülebilir.

Umutlar

Bu görüşler uç senaryolardır ve hepsinin birbirine karışması muhtemeldir. Ama devlet kapitalizminden barbarlığa inişin yaşanması oldukça ürkütücü olasılıktır. Devlet sosyalizmi ve karşılıklı yardımın bir karışımını ortaya koymak makul olabilir. Daha güçlü bir sağlık sistemi kurmak için kaynakları harekete geçiren, savunmasız olanları piyasaların kaprislerinden korumaya öncelik veren ve vatandaşların müşterek yardım grupları oluşturmalarına olanak sağlayan güçlü, demokratik bir devlet modeli.

COVID-19 mevcut sistemimizdeki ciddi eksiklikleri vurguluyor. Buna etkili bir yanıtın radikal toplumsal alışkanlıklarda radikal değişim gerektirmektedir ve bu da bir miktar sancılı olabilir. Ama bu sınavı ne kadar iyi verirsek, gelecekteki salgın hastalıklar ve iklim değişikliği gibi yaklaşan krizler karşısında bizi daha dayanıklı yapan daha insancıl bir sistem inşa etmiş oluruz.

Sosyal değişim birçok yerden ve birçok etkiye sahip olabilir. Hepimiz için kilit bir görev, ortaya çıkan sosyal formların bakım, yaşam ve demokrasiye değer veren bir etikten gelmesini talep etmektir. Bu kriz zamanında merkezi politik görev, yaşamak ve (neredeyse) bu değerler etrafında örgütlenmektir.

Kaynak: What will the world be like after coronavirus? Four possible futures. theconversation.com - 30 Mart 2020.