İnsanlar kilolarının kendi kontrolleri altında olduğunu, daha az yiyebileceklerini, kilo verebileceklerini ve sonra bu kilo kaybını sürdürebileceklerini düşünürler. Güncel bilimsel kanıtlar, bunun doğru olmadığını söylüyor. Sıkı bir diyet uygulamak ve/veya egzersiz yapmak, obez kişilerinin sadece üçte birinde vücut ağırlıklarının %5'ininin veya daha fazlasının kaybı ile sonuçlanıyor. Ve bu, ne tür bir müdahale olursa olsun, ancak bir veya iki yıl sürebilir.

Günümüzde sadece obezite tedavisine yönelik stratejiler değişmiyor, aynı zamanda obezite için "mutlak gerçekler" ve öneriler, özellikle doktorların bu sorunu yönetme konusunda hastalara nasıl tavsiyede bulundukları ve hastaları tedaviye nasıl dahil ettikleri referans alınarak yeniden değerlendiriliyor. Bu fikirler İspanyol Endokrinoloji ve Beslenme Derneği'nin (Sociedad Española de Endocrinología y Nutrición) 63. Konferansı'nda iki oturum olarak sunuldu.

Obezite, Sadece Bir Çok Yeme Sorunu Değildir

"Obezite Tedavisinde Gelecek: 21. Yüzyıl İçin Bir Perspektif başlığını taşıyan oturumda İrlanda, Dublin Üniversitesi, Metabolik Tıp Grubu direktörü Dr. Carel Le Roux, "Şu anda obezite hakkında bildiğimiz kesinliklerin çoğu önümüzdeki birkaç yıl içinde değişecektir ve bu çerçevede cevaplamamız gereken asıl soru, bunun bir hastalık olup olmadığıdır" dedi.

“Uzmanların çoğu bunun bir hastalık olduğuna inanıyor ancak bu, pratikte obeziteye bir hastalık olarak yaklaşıldığı anlamına gelmiyor. Obezite ile ilişkili, sadece metabolik değil, aynı zamanda tedavi edilmesi gereken yaklaşık 220 komplikasyon olduğunu unutmamalıyız. Dünya Sağlık Örgütü'nün obezite tanımı, sağlığın bozulmasına yol açan anormal yağ dokusu fazlalığıdır. Korkunç, ama bugün sahip olduğumuz en iyi tanım bu. Bununla birlikte, bu kavramı yönetirken, iki farklı varlığı tanımlayabilmeliyiz: bir yandan, obezitenin bir hastalık olduğunun kanıtı; diğer yanda da fit olmak için kültürel arzu. Hastaya bir hastalık nedeniyle tedavi gördüğü mesajını net bir şekilde iletmenin önemi kaybolmadığı ve asıl amacın onları sadece daha mutlu olmaları veya fiziksel olarak daha iyi görünmeleri için zayıflatmak olmadığının altı çizildiği sürece, prensip olarak, zayıf bir öncül değildir. Endokrinologların görevinin bir hastalığı tedavi etmek olduğunu varsayarak, işimizin insanların kilo vermesine yardımcı olmak olduğu fikrinin üstesinden gelmeliyiz. Bunun sonucunda hasta doğal olarak kilo verecektir.”

İlgili konu: Obezite tedavisinde kullanılan cihazlar hakkında bilinmesi gerekenler

Vücut Kitle İndeksini Düşürmek

Dr. Le Roux, “obeziteyi tedavi ederken, her zaman doğru kabul ettiğimiz ilkelerin çoğunu sorgulamak zorundayız" diyor.

“Bunlardan biri de VKİ'nin (vücut kitle indeksi) oynadığı roldür. Şüphesiz, bu çok kullanışlı ve geçmişte çok yararlı bir araç oldu, ancak gelecekte de böyle olacağına inanmıyorum. VKİ'nin kendi başına bir tanı veya yanılmaz bir parametre olduğuna inanmıyorum. Bence bunu bir tarama testi olarak görmeliyiz. Bu nedenle, bir kişi VKİ’si 30 ile doktora gelirse, yapılacak ilk şey, o kişinin obeziteden muzdarip olup olmadığını doğrulamak için bir tanı koymaktır, çünkü VKİ'si düşük olan ancak hastalığı sergilemeye devam eden hastalar da vardır."

Dr. Le Roux, uzmanın yeniden gözden geçirmesi gereken bir başka ilkenin de enerji alımını azaltmak ve enerji harcamasını artırmak olduğunun altını çiziyor.

Obeziteyi bir termostat fonksiyon bozukluğu olarak düşünmeliyiz ve bu anlamda patolojik belirtileri not etmek önemlidir. Üstelik artık bunun nörolojik bir hastalık ya da daha iyi bir tanımla nöroendokrine bağlı sorun olduğunu biliyoruz. Bu nedenle, obezitenin genetik belirleyicileri olduğundan ve bununla ilişkili genlerin %80'i beyinde bulunduğundan, obeziteyle ilgili beyinsel mekanizmalar da (somut olarak, açlık ve tokluk hissi) dikkate alınmalıdır.”

İspanya, Navara Üniversitesi Kliniği Endokrinoloji ve Beslenme Bölümü Direktörü Dr. Javier Salvador Rodríguez ve Santa Cruz de Tenerife, Nuestra Señora de Candelaria Üniversite Hastanesinden Dr. Ignacio Llorente, “Obezite Tedavisi: Bugünün ve Geleceğin Kilit Noktaları” başlıklı oturumda obeziteye yaklaşımda gelecekteki zorlukları analiz ettiler.

Uzmanlar, endokrinologlar için obeziteyi kronik bir hastalık olarak görmenin sonuçlarını tartıştılar. Llorente'ye göre bu önerme, elde edilen sonuçlardan bağımsız olarak hastaları takip etmek ve bu kronikleşme (yani, uzun süreli, yavaş evrim ve zor tedavi veya remisyon) nedeniyle, hastaların sağlık hizmetlerine başvurması gerektiğinin farkına varmak anlamına gelmektedir.

Dr. Llorente, "endokrinologlar olarak, obezitenin kronik bir hastalık olduğuna inanmalı ve diğer patolojilerde olduğu gibi yönetiminin baş rol oyuncusu olmalıyız" dedi.

Dr. Salvador, obezite hastalarının damgalanmasını önleme ihtiyacını vurguladı.

“Bu konuda yapılan araştırmalar, damgalamanın kesinlikle hastanın kişiliği için yıkıcı olduğunu, onları parçaladığını ve marjinalleşmeye yol açtığını göstermektedir. Aynı zamanda hastalığın kronikleşmesini kolaylaştırır ve komplikasyonların artmasına neden olur. Damgalamanın, kilo önyargısından kaynaklandığı açıktır (bu, hastaya obezitenin kendi hatası olduğunu düşündürür). Bu, sorunun anlaşılmamasından, obezite ile ilişkili çok çeşitli genetik değişikliklerin varlığından kaynaklanmaktadır. Neyse ki, bunun için daha fazla tedavi seçeneği vardır.”

Damgalanmak, Tedavide Başarısızlık

Dr. Llorente, cümlelerine şöyle devam etti: "Yaşam tarzındaki değişikliklerin obezite tedavisi için kilit nokta olduğu doğrudur, ancak oluşumunda rol oynayan tek faktör bunlar değildir. Bu nedenle, yalnızca hastanın tutumuna ve tedavide başarılı olma isteğine odaklanırsak, yanılırız, çünkü girişimlerinde başarısız olurlarsa onları damgalarız."

Yaşam tarzını değiştiren, zayıflamak için sıkı bir diyet uygulayan "çoğu" obezite hastasının, önce kilo verip, sonra tekrar kilo almaları, obezitenin oluşumunda yaşam tarzı dışındaki faktörleri (özellikle genetik) akla getirmektedir.

Her iki uzmana göre de kanıtlar, obezite ile ilişkili damgalamanın komplikasyonları artırdığı ve onları daha kronik hale getirdiği konusunda hiçbir şüpheye yer bırakmıyor. Bu nedenle, sağlık uzmanlarının eğitici rolü ve inancı esastır.

Obezitenin ilaçla tedavisindeki gelişmeler, tedavinin bireyselleştirilmesi ve başarısı için daha iyi bir olasılık anlamına gelmektedir.

"Obezitenin kapsamlı tedavisine erken başlanmasından kaynaklanan ana avantaj, ilişkili bir komorbidite (ek hastalık) geliştirme olasılığını azaltmak için esastır. Bu anlamda çok önemli bir kavram var: basit (diğer iki ana hastalıkla ilişkili) ya da karmaşık (dört ilişkili hastalık) çoklu-ek hastalık."

"Obez olmanın, bu hastalığı olmayan kişilere göre göre üç kat daha fazla komorbidite ile ilişkili olduğu gösterilmiştir. Ancak erken obezitede basit çoklu-ek hastalık 5 kat iken, kompleks obezitede sağlıklı topluma göre 12 kat fazladır. Bu nedenle, obeziteye sahip olma gerçeği, örneğin 55 yaşında bir obezin, bu hastalığı olmayan 75 yaşındaki bir kişiyle aynı çoklu ek hastalık riskine sahiptir. Dolayısıyla, yanlış oldukları için 'metabolik olarak sağlıklı obezite' veya 'her boyutta sağlık' gibi eğilimlere ve hareketlere dikkat etmenin önemi burada yatmaktadır. Obez olan ve tedavi edilmeyen bir hasta ekli hastalıklar geliştirecektir."

Salvador, diğer kronik hastalıklarda olduğu gibi, obezite süresi ile ek hastalıkların gelişimi arasındaki açık ilişkinin altını çizdi. Bu anlamda yapılan araştırmalar, bir hastanın kilosundan endişe etmeye başlaması ile bir uzmana başvurması arasında geçen ortalama sürenin 6 yıl olduğunu göstermiştir.

Obezite Tedavisi için Yeni İlaçlar

Araştırmacılar ayrıca yeni, ikinci nesil ilaçlardan neler beklenebileceğini de tartıştılar. Esas fayda, maksimum uzun vadeli güvenlik ile daha büyük bir kilo kaybı yüzdesi olacaktır. Bazı ilaçlar kısa sürede kullanılabilirken, bazıları da yakın zamanda FDA (ABD Gıda ve İlaç İdaresi) tarafından onaylanmıştır. Bu ilaçlar obezite tedavisi ve ilişkili komplikasyonlardan kaçınmak için onaylanmışken, toplum tarafından "zayıflama iğneleri" olarak bilinmektedir. 

  • 2021'de semaglutid, uzun süreli kilo kontrolü için farmakolojik bir tedavi olarak onaylandı.
  • 2022 Ekim'de, tirzepatide obeziteyi tedavi edecek bir ilaç olarak hızla onay aldı.

Tüm bu ilaçlar, obezite için faz 3 klinik araştırma sürecinden geçmektedir. İlaçların kilo kaybı ve ergen yaş grubu üzerindeki etkileri araştırılmaktadır. Kalp-damar sağlığı için güvenlikleri de değerlendirilecektir. Önemli bir soru, bu ilaçla tedavi seçeneklerin, hastaların mevcut ilaçların sağlayamadığı güvenli bir şekilde kilo vermesine yardımcı olup olmadığıdır.

Salvador bu noktada aynı fikirde değildi. Ona göre, bu obezite ilaçları için uzun vadeli güvenlik garantisi hala sağlanamadı. "Yeni ilaçların güvenlikten çok avantajlarının, kilo kaybı açısından yanıt vermeyenlerin oranının daha düşük olacağına inanıyorum. Bu moleküller aynı zamanda komorbiditeleri (örneğin karaciğer yağlanmasını), başka bir tedaviyle asla mümkün olmadığını düşündüğümüz bir şekilde tedavi etmemize de olanak sağlayacak. Bu nedenle mesaj şudur: Ürün özelliklerinin özetine göre bu tedavileri seçelim."

İlgili konu: Zayıflamak isteyenler için kanıta dayalı 23 ipucu