2020 yılının Şubat ayında Küçük J’in henüz 17 aylıkken nadir bir kanserle başlayan 7 yıllık yolcuğu maalesef son buldu. Bu süreçte onunla ilgilenen tıbbi ekibimiz, babasının bilgilendirildiği sıralarda nasıl düşünceli olduğunu görmüştü. Kibar ve nazik annesinin, içinde kopan fırtınaları ne zaman dışa vurduğu zamana şahit olduk. Bu süreçte hastamız Küçük J’in canavar kamyonları seven minik bir çocuktan, babası gibi mühendis zekasına sahip zeki bir çocuğa dönüşüne tanıklık ettik.

Küçük J’in kız kardeşi, abisi ile hastanede büyüdüğünden henüz küçücükken, dünyanın geri kalanının da yakın zamanda aynı şeyi yağacağından bir haber, el dezenfektanı kullanmayı alışkanlık haline getirdi. Küçük J’in ailesi hastanemizin bulunduğu Massachusetts’te yaşamıyordu. Ancak biz, J’in sağlık ekibi olarak bu süreci, arada yüz yüze arada da telefonla yönetebiliyorduk. J biraz daha uzun yaşayabilseydi, Covid-19’un hayatımıza getirdiği teletıp devrimi ile aramızdaki iletişim gelişmiş olabilirdi.

J, yaşamının sonuna yaklaşırken ailesi ile Boston’daydı ve uzun süredir var olan ilişkimiz, onların duygularını kelimelerin ötesinde hissetmemize olanak sağladı. Son günlerinde, onu ve ailesini ziyaret ettik. Yatağına oturduk, yaşamı kaybetmeyi ve korkuyu birlikte tartıştık. J’in ailesi en zor soruları sorarken birlikte ağladık; Bedenini terk ettiğini nasıl anlayacağız? En sevdiği aslanını, kendimiz için saklamalı mıyız yoksa onun yanına mı koymalıyız?..

Küçük J, ziyaretimizden birkaç gün sonra hayata veda etti. 2020’nin son yüz yüze cenaze törenlerden biriydi. Birlikte, omuz omuza yas tuttuk. Bu büyük keder, ailesinin hayatını dondurmuştu adeta. Bir tesadüf ile tüm dünya da J’in vedasından sonra dondu.

Tüm Dünya Dondu

Covid-19’un neden olduğu pandemi ile sağlık çalışanları ve hastalar arasındaki etkileşimler, çarpıcı değişikliklere uğradı. Hastanelerdeki hareketliliğin yerini personel eksiklikleri, ziyaretçi kısıtlamaları ve maskeli yüzlerden kaynaklanan bir sessizlik aldı. Bekleme salonlarındaki sosyal mesafe, hastalar ve hasta yakınları arasındaki sohbetleri, deneyimleri paylaşmayı ve empatiyi engelledi. Bomboş pediatrik oyun odalarının, artık ses geçirmez duvarlara ihtiyacı yoktu.

Şu anda dünya, eski günlere, sarılmalara, yüz yüze sohbetlere geri dönse de hastaneler o günlere sonsuz dek veda etmiş olabilir. Pandemi sürecinde hastanelerdeki enfeksiyonu kontrol altında tutma çabaları – ki bu gerekliydi ve artı olarak, diğer bulaşıcı hastalıkları da kontrol altına almaya ve azaltmaya yardımcı oldu – sağlık personeli ve hastalar arasındaki ilişkileri de derinden etkiledi ve hala etkilemeye devam ediyor.

Hastaları ve ailelerini teselli etmek, ellerini tutmak ya da onlara sarılmak insani açıdan bir ihtiyaçtır, özellikle de uzun süreli bir hastanız gözünüzün önünde son günlerini yaşıyorsa. Ne yazık ki kişisel koruyucu ekipmanlar (KKE), iletişimi yalnızca göz teması ile sınırlıyor.

Covid-19’un Olumlu Etkisi Var mı?

Tüm bu olumsuzluklara rağmen yine de Covid-19’un bazı olumlu etkileri de oldu diyebilir miyiz? Teletıp, bunlardan biri mi?

Yaygın olarak benimsenmesi, hastalara kendi evlerinin rahatlığında ulaşmamıza hem hastalar hem de hastaneler için tedavinin mali etkisini azaltmamıza, yoğun stres dönemlerinde seyahat yüklerini hafifletmemize ve aile üyelerinin ziyaretlere daha kolay katılmalarını sağlamamıza olanak sağladı.

Ayrıca, coğrafi olarak uzman kişilere erişme fırsatını genişletti ve tedavi eşitsizliklerini azalttı. Özellikle, çocukluk çağı kanserleri gibi nadir hastalıkların tedavisi için çok önemli olan yüksek hacimli merkezlerden uzak, yetersiz kaynaklara sahip bölgelerde yaşayan hastalara faydalı oldu.

İlgili konu: Yüz Yüze Muayenenin Gerçek Bir Alternatifi Olma Yolunda TELESAĞLIK

Uzaktaki Hastalara Teletıp Hizmeti

Salgın sırasında, sağlık çalışanlarının şehir merkezleri dışındaki hastalara sanal olarak ulaşabilmelerine izin veren düzenlemeler, özellikle uzak mesafelerdeki hastaların seyahat etmelerine gerek kalmadan sağlık çalışanlarına ulaşmalarına olanak sağlamıştır. Böylelikle aileler, sevdiklerinin aldığı tanı ve koşulların doğrultusunda, sonraki adıma rahatlıkla karar verebilirler. Uzak yerlere seyahatin uygun veya mümkün olup olmadığı konusunda, transfer seçenekleri konusunda ve bir sürü tercih üzerine olası tüm seçeneklerin araştırıldığından emin bir şekilde seçim yapabilirler.

Küçük bilgisayar kameraları aracılığı ile teletıp, enfeksiyon bulaştırma riski olmadan birbirimizin yüz ifadelerini tam olarak görmemizi sağlar. Böylece KKE gerektiren yüz yüze randevulardan çok daha fazla duygusal bilgi ediniriz. Hastaların hayatlarına, evcil hayvanlarına, sanatlarına, müziklerine, hastalıklarının dışında onları onlar yapan her şeye dair kısa da olsa bir bakış atarız. Tıbbi ekip için ekstra bir gözetime izin verilmesinin ötesinde, hastaların ev ortamın da kalabilmeleri, onları rahatlatabilir ve endişelerini hafifletebilir. Bu da süreci anlamalarını geliştirebilir ve soru sormak konusundaki rahatlıklarını da artırabilir. Küçük hastalar odalarında oynayabilir ve aileleri, onların bir randevu için sohbete katılmaları konusunda doğru zamana karar verebilir.

Lisanssız Hekimlik Yapmak

Bu nedenle hem doktorları hem de hastaları hazırlıksız yakalayan teletıp – online randevu sistemlerine gelen devlet kısıtlamalarının her zamankinden daha agresif bir şekilde uygulanması acımasız görünüyor. Şehir dışındaki hastalarımızla aylarca teletıp randevuları yaptıktan sonra, bu hastalara tıbbi yardım sağlamak için telefon görüşmelerine geri dönemeyeceğimiz ve onlarla sanal randevular gerçekleştiremeyeceğimiz söylendi. Bu tür etkileşimler artık "lisanssız hekimlik yapmak" olarak kabul ediliyor. Bu yasaklar, belli stres altında olan ve yaşamları hastalık nedeniyle altüst olan insanlar için daha fazla kargaşaya neden oluyor.

NOT: Ülkemizde ise durum biraz daha farklı. Teletıbbın yasal bir zeminde işleyebilmesi için ülkemizde de hızlıca düzenlemeler yapıldı ve 10 Şubat 2022'de "Uzaktan Sağlık Hizmetleri Yönetmeliği" yayınlandı. Bu yönetmeliğe kadar, bir hekim, hastasını bizzat muayene etmeden tıbbi kararlar alamaz ve/veya uzaktan reçete düzenleyemezdi. Günümüzde ise online muayene ile ikinci uzman görüşüne başvurmak giderek yaygınlaşmaktadır. 

Teletıp – Hiç Yoktan İyi

Klinik tedavi ekipleri, şehir sınırları boyunca sürekliliğin yüksek kaliteli tedavi için çok önemli olduğunun farkındadır. Seyahat edemeyecek kadar hasta olan hastalar, özellikle son gün ve saatlerinde tanıdıkları ve güvendikleri klinisyenlerden bakım almayı hak ediyor. Bu kutsal ama acılı anları yaşayan ailelere şehir sınırları maalesef ki uzak geliyor.

Eleştirmenler, hastalar ve aileleri yüz yüze tıbbi bakım ve tedavinin daha iyi olduğunu savunuyorlar. Ancak, maskelerin ve KKE'nin getirdiği engellemeler olmasa bile, bu tartışma asıl noktayı gözden kaçırıyor: çoğu zaman asıl soru, bir teletıp randevusunun, hiç randevuya gidememekten daha iyi olup olmadığıdır. Bu durumun özel / palyatif bakım için eski haline getirilmesi gerektiğine inanıyoruz.

Küçük J, ilgili uzmanların olmadığı bir şehirde nadir görülen bir hastalık tanısı aldığında, bu deneyim, ebeveynleri ve tanıyı koyan doktoru için de oldukça kafa karıştırıcıydı. Aynı zamanda özel bakım maliyetlerini düşürmeye yönelik devam eden çabalar, hastaneye yatışları ve ziyaretleri azaltmayı amaçlamaktadır. Doktor sıkıntısı olan şehirlerde hastaları, teletıp randevularına teşvik ederek neden bu iki ihtiyaç grubunu aynı anda ele almamalıyız? Geçtiğimiz birkaç yıl bize, sağlık hizmetlerindeki eşitsizliğin yalnızca tıbbi tedaviye erişimi olmayan grupları etkilemediğini, herkes üzerinde olumsuz etkileri olduğunu gösterdi. Şehir sınırları boyunca özel sağlık hizmetlerinin sağlanmasına ilişkin politikanın, hastaların ve doktorların ortak hedefi olan herkes için yüksek kaliteli, adil bir tıbbi tedavi tarafından yönlendirilmesi gerektiğine inanıyoruz.

Pandemi sırasında şehir sınırlarındaki hastalara tedavi sağlamada elde edilen başarı, yetersiz bilgilendirilen hükümet politikası tarafından reddedilirse, bu yıkıcı bir gerileme olur. Şahsen, şehir dışındaki hastalar ile teletıp aracılığı ile iletişim kurduğumuz için çok mutluyduk ve bunun sonsuza kadar süreceğini düşündük. Hastaneler yeni politikalar, dersler ve e-postalar aracılığıyla doktorları ve personeli bilgilendirerek lisanslarımızı riske attığından, artık bu tür hastalarla iletişim kurma konusunda pandemi öncesine göre daha da kısıtlandık. Uzmanların teletıp ayrıcalıklarını geri almanın hem ailelerin hem de sağlık sisteminin üzerindeki mali yükü artıracağını biliyoruz. Bu aynı zamanda Küçük J gibi hastaların yaşamlarını tehdit etmek ve tedaviye erişimini hızlandıran nadir bir fırsatı kaçırmak anlamına gelecektir.

Her hasta tedavi olmayı hak ediyor.