Yağlı Bir Diyet Prostat Kanserinin Yayılmasını Nasıl Tetikler?
Yağ ağırlıklı diyetlerin – özellikle batı diyetinde sık kullanılan kızartmaların – prostat kanseri riskini artırdığı biliniyordu, fakat bunun altında yatan mekanizmalar net değildi. Nature Genetics’te yayımlanan yeni bir araştırma, yağların, genetik faktörlerle birlikte prostat kanseri hücrelerinin yayılması nasıl kolaylaştırdığını açıklamaktadır. Bulgular, genlerimiz ve diyetimizdeki yağlar arasındaki karmaşık etkileşimlerin prostat kanserinin yayılmasını teşvik etmesi dinamiğine bir ışık tutmaktadır.
Bu araştırmanın sonuçları yaşam tarzı değişikliğine gitmek için oldukça ikna edicidir. Araştırma ayrıca, prostat kanseri tedavisinde hücresel lipid/yağ yolaklarının hedef alınacağı yeni tedavilerin kapısını açmaktadır.
Batı Diyeti Nedir?
Doymamış yağlar, kırmızı etler, karbonhidratlar, abur cubur gibi işlenmiş gıda ağırlıklı beslenerek, taze meyve ve sebzeler, kepekli tahıllar, deniz ürünleri, kümes hayvanlarının az tüketildiği diyet olarak tanımlanır. Sağlık etkileri olarak batı diyeti; hipertansiyon, kalp-damar hastalığı, hiperkolesterolemi, diyabet, obezite ve bazı kanser türleriyle ilişkilendirilmektedir.
Prostat Kanseri ve Batı Diyeti
Batı diyetinin prostat kanseri ilerlemesini tetikleyebileceği yaygın olarak kabul edilmiştir. Ancak batı diyetinde daha yaygın olarak kullanılan yağlar ve prostat kanseri arasında güçlü bir ilişkiyi destekleyen direk kanıtlar eksik kalmıştır.
Bu çalışmalardan birinde, batı diyeti uygulayan erkeklerin prostat kanseri nedenli yaşam kaybı riskinin, meyve, sebze ve tam tahıllarla zengin bir diyet uygulayanlara göre 2,5 kat daha fazla olduğu gösterildi.
Genler ve Diyet İlişkisi – Obezite İlacı Kanser Tedavisinde Kullanılabilir Mi?
Bu çalışmada batı diyetinde sıklıkla tercih edilen yağların, prostat kanserinin yayılmasını tetikleyen genetik sebepleri araştırılmış ve ek kanıtlar bulunmuştur.
Bilim insanları prostat kanseri oluşumunda PTEN geninin önemli bir rol oynadığını biliyordu, çünkü tümör baskılayıcı bir gendir ve hayvan çalışmaları kanser yayıldığında bu genin yok olduğunu göstermiştir. Fakat önceki çalışmalar, bu genin kaybının metastazı tetiklemek için tek başına yeterli olmadığını düşündürüyordu.
Araştırmacılar PTEN ile birlikte metastaza neden olan işbirlikçi başka bir gen olup olmadığını anlamak için tümörler üzerindeki genomik verileri analiz ettiler ve bunun sonucunda bir başka tümör baskılayıcı gen olan PML’yi henüz metastaz yapmamış prostat kanseri tümörlerinde keşfettiler. Buna ek olarak, yayılan tümörlerin yaklaşık %20'sinde, her iki tümör baskılayıcı genler de yoktu.
Önemli olan bir diğer nokta ise, bu metastaz yapan tümörleri analiz ederken, hücrelerin anormal yüksek miktarda yağ içerdiği bulunmasıdır.
Bunun üzerine kanser hücrelerinin yağ depolamasını durdurmanın metastazı da önleyebileceği, hatta metastatik prostat kanserini tedavi edilebileceği düşünülerek araştırmacılar normal, az yağlı ya da bitkisel bazlı bir diyetle beslenen farelere fatostatin adı verilen bir obezite ilacı uyguladılar. Çalışmada görüldü ki obezite ilacı şaşırtıcı bir şekilde lipogenezi (yağ üretimini) bloke ediyor ve tümörler gerileyip metastaz yapmıyor.
Bu, prostat kanserinin yayılmasında genetik olmayan, çevresel faktöre işaret eden bir çalışmadır. Elde edilen bulgular aynı zamanda iki yeni tedavi fikrine yol açıyor. İlki, metastatik tümörleri olan hastalara yağlardan fakir bir diyetle beslemenin; ikincisi, fatostatin gibi yağ engelleyici ilaçlar kullanmanın tedavide fayda sağlayabileceğidir. Elbette bu iddiaları doğrulamak için klinik çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır.
Ming Chen, Jiangwen Zhang, Katia Sampieri ve ark.
An aberrant SREBP-dependent lipogenic program promotes metastatic prostate cancer.
Nature Genetics, January 2018