Metastatik veya ameliyat edilemeyen, mikrosatellit instabilitesi yüksek (MSI-H) veya DNA yanlış-eşleşme tamir eksikliği (dMMR) olan kolorektal (kalın bağırsak) kanserli hastaların ilk basamak tedavisi için immünoterapi pembrolizumab (Keytruda), 29 haziran 2020 tarihinde FDA onayı aldı. Pembrolizumab, bu hasta grubu için birinci basamak tedavi olarak onaylanan ve hastalara kemoterapi vermeden uygulanan ilk immünoterapi olmuştur.

MSI-H ve dMMR adlı genetik değişimlere sahip olan tümörler, hücre içindeki DNA'nın uygun onarımını etkileyen anormallikler içerir. MSI-H sıklığı tümör tiplerine ve evrelerine göre değişir ve metastatik kolorektal kanserli hastaların yaklaşık % 5'inde MSI-H veya dMMR tümörler bulunur.

Pembrolizumab (Keytruda), PD-1 / PD-L1 olarak bilinen ve vücudun bağışıklık hücrelerinde ve bazı kanser hücrelerinde bulunan proteinlerin hücresel yolunu engelleyerek çalışır. Bu yolu engelleyerek, pembrolizumab vücudun bağışıklık sisteminin kanser hücreleriyle savaşmasına yardımcı olabilir ve MSI-H veya dMMR metastatik kolorektal kanseri olan hastalarda fayda sağlayabilir.

Kolorektal kanserin 1. basamak tedavisinde immünoterapiye FDA onayı getiren çalışma

FDA'nın bu onayı, MSI-H veya dMMR tümörlere sahip metastatik kolorektal kanserli 307 hastada pemrolizumabı kemoterapi ile karşılaştıran çok merkezli, uluslararası, açık etiketli, aktif kontrollü, randomize KEYNOTE‑177 adlı klinik araştırmanın sonuçlarına dayanıyordu. Çalışma, kör bağımsız gözden geçirme ile değerlendirildiği üzere, ilerlemesiz sağkalımda (PFS) istatistiksel olarak anlamlı bir iyileşme gösterdi:

Ortanca ilerlemesiz sağkalım süresi, pemrolizumab grubunda 16,5 ay ve standart bakım grubunda 8,2 aydı. Hayatta kalma üzerindeki etkiyi değerlendirmek için daha uzun vadeli analiz gereklidir.

Pembrolizumabın yaygın yan etkileri arasında yorgunluk, kas-iskelet ağrısı, iştah azalması, ciltte kaşıntı/döküntü, ishal, mide bulantısı, döküntü, ateş (pireksi), öksürük, nefes darlığı (dispne), kabızlık, ağrı ve karın ağrısı bulunur. Pembrolizumab, akciğerler (pnömonit), kolon (kolit), karaciğer (hepatit), endokrin bezleri (endokrinopatiler) ve böbrekler (nefrit) gibi organların iltihaplanması gibi bağışıklık aracılı yan etkiler olarak bilinen ciddi koşullara neden olabilir. Ciddi veya hayatı tehdit eden infüzyonla ilişkili reaksiyonlar yaşayan hastalar pembrolizumab almayı bırakmalıdır. Hamile olan kadınlara pembrolizumabın gelişmekte olan bir fetüse zarar verebileceği bildirilmelidir. Emziren kadınlar, emzirilen bir çocuğa zarar verebileceğinden pembrolizumab kullanmamalıdır.

Sonuç olarak, metastatik kolorektal kanser, olumsuz hastalık gidişatına sahip olan, ciddi ve hayatı tehdit eden bir hastalıktır. Kemoterapi kombinasyonları ve diğer hedefe yönelik kanser ilaçları ile günümüzde diğer kanser türlerine kıyasla daha uzun sağkalımlar mevcuttur, fakat uzun süreli tedaviler yan etki sorununu beraberinde getirir. Meatstatik kolorektal kanserli hastaların belli bir kısmı (MSI-H ve dMMR pozitif tümörler) için, kemoterapi olmayan bir seçeneğin olması tedavide dikkate değer bir gelişmedir. Bununla birlikte bu onay, yeni tanı almış ileri evre kolorektal kanserli hastalarda, MSI-H ve dMMR durumunun genetik testlerle araştırılması gerektiğini de işaret etmektedir.

*