Meme kanseri son yıllarda tedavisinde en büyük gelişmelerin gözlendiği kanser türlerindendir, öyle ki tamamen iyileşmeyi ifade eden 5 yıllık sağkalım oranları %90’a ulaşmıştır. Bununla birlikte tedavi sonrası hastalığın tekrarlama riski, hala önemli bir sorundur. Yeni yapılan bir araştırmaya göre, tedavi sonrası eğer meme kanseri hücresi kalıyorsa, bu hücrelerin yağ (lipid) metabolizması farklılıklar göstermektedir. Peki bu ne anlama gelmektedir?

Son zamanlarda tedavi sonrası hastalık tekrarının (nüks veya relaps olarak da ifade edilir), hangi faktörler ile ilişkili olduğuna dair çalışmalar artmaktadır. Bu çalışmalar genellikle kanser hücresinin enerji üretim yollarında meydana gelen değişiklikleri anlamaya yönelikti. Bu amaçla yeni yayımlanan bir çalışmada “tedavi sonrası kalan hücrelerin” genetik profilleri incelenerek nüksün hangi faktörlerle ilgili olduğu anlaşılmaya çalışılmıştır. Çalışmanın bilimselliğini artıran iki önemli faktör vardır:

  1. Fare modellerinde genetik manipülasyonlar yapılarak, insanlarda meydana geldiği şekliyle kanserde nüks oluşturulmuştur.
  2. 3 boyutlu organoid (organ benzeri yapılar) kullanılarak “tedavi sonrası kalan hücreler” etkili bir şekilde ayrıştırılmıştır (izolasyon).

Genetik Analiz Sonuçlarına Göre, Bu Ayrıştırılan Tedavi Sonrası Kalan Hücrelerin, Yağ-Lipid Moleküllerini Normal Hücrelerden Daha Farklı Şekilde Metabolize Ettikleri Görülmüştür.

Normalde, hücrelerimizde gerçekleşen oksijenli solunumun bir sonucu olarak reaktif oksijen türevleri (ROS) ortaya çıkar. Bu türevler mitokondride bulunan çeşitli enzimlerle etkisiz hale getirilirler. Eğer hücrelerde fazla miktarda reaktif oksijen türevi varsa bu durum hücre DNA’sına hasar verebilir. Bunun sonucunda kalp yetmezliği, sinir sistemi hastalıkları, diyabet ve kanser gibi hastalıklar ortaya çıkabilir. Araştırmada bahsi geçen hücrelerin reaktif oksijen türevlerini yüksek seviyede tuttukları, bu sayede hücre DNA’sında kanser tekrarına sebep olabilecek mutasyonların oluşma ihtimalini artırdıkları gözlemlenmiştir. Aynı çalışma insan kanser hücrelerinde yapıldığında yağ metabolizmasında benzer değişimlerin olduğu görülmüştür.

Peki Bu Çalışma Kanser Tedavisi Açısından Ne İfade Ediyor?

  • Kanserde hastalık tekrarı (nüks), kanser tedavisini zorlaştıran önemli faktörlerden biridir. Kanserde nüksün önceden tespit edilmesi, önleyici yaklaşımların geliştirilmesine olanak sağlayabilir.
  • Kanser hücresinin metabolizması, sağlıklı hücrelerden oldukça farklıdır. Kanser metabolizma değişiklikleri metastaz ve kanserde ilaç dirençliliği ile ilişkilendirilmektedir.
  • Bu çalışmanın önemi kanserde nüksün “yağ metabolizmasında” meydana gelen değişiklere de bağlı olduğunun keşfedilmesidir.
  • Kanser hücresindeki yağ metabolizmasındaki değişikliklerin tespit edilmesi, hedeflenmiş tedavilerin geliştiirilmesine ışık tutmaktadır.
  • Kanserde nüksü “erken evrede” yakalamak için kan veya idrardan yağ moleküllerini yakalamaya yönelik testler geliştirilmeye çalışılmaktadır. Önemle vurgulamak gerekir ki, klinik kullanımda böyle bir test bulunmamakta, laboratuvar düzeyinde araştırmalar sürmektedir. .

İleri OKUMA: Kanser Hücresi Metabolizması: WARBURG ETKİSİ

Kanser hücresinin 10 temel özelliği nden biri de enerji metabolizmasını değiştirmesidir. Kontrolsüz ve hızlı bir şekilde çoğalan kanser hücreleri fazla miktarda enerjiye ihtiyaç duyarlar. Bu sebeple enerji kaynaklarında ve yolaklarında değişiklikler gerçekleştirirler. Kanser metabolizması ile ilgili değişikler Nobel Ödüllü Alman doktor Otto Heinrich Warburg tarafından açıklanmıştır. Kanser hücrelerinin metabolizmasında meydana gelen bu değişiklere “Warburg Etkisi” adı verilmştir. Aşağıdaki şekilde “Warburg Etkisi” şematize edilmiştir.

Warburg etkisi kanser oksijensiz ortam glikoliz alkali tedavi

Normal (farklılaşmış/sağlıklı) hücreler oksijenli ve oksijenli ortamda farklı yolaklarla enerji üretir. Oksijenli ortamda normal hücreler oksijenli solunum gerçekleştirir. Bunun sonucunda enerji üretilir. Oksijensiz ortamda ise “glikoliz” adı verilen olayla enerji üretir. Buna bağlı olarak laktik asit üretilir. Yoğun egzersiz sonrası kasta hissedilen yorgunluğun/ağrının sebebi işte bu laktik asittir.

Tümör hücrelerinin çoğunluğu ise ortamda oksijen varlığına bakmaksızın glikolizle enerji üretir. Bunun sonucunda ortamda laktik asit birikir ve asidik bir ortam oluşur. Kanser hücrelerinin glikoliz hızları normal hücrelere göre 200 kat daha fazladır.

Bu sebeple asidik ortam kanserin sebebi değil, bir sonucudur. Alkali tedaviler kanserin tedavisi olamayacağı gibi yaşam kaybına kadar gidecek sorunların başlangıcına neden olabilir

Peki Warburg Etkisi Nasıl Meydana Gelir?

Kanser hücrelerinde meydana gelen mutasyonların Warburg Etkisi’ni tetiklediği düşünülmektedir. Aynı zamanda hücrede oksijenli solunumun meydana geldiği yer olan mitokondride meydana gelen hasarlar veya tümör hücrelerinin etrafındaki düşük oksijen seviyesi kanser hücrelerinin mitokondri genlerini inaktif (aktif olmayan) halde tutmasına neden olmaktadır.

İlginizi Çekebilir: