Hastayı Suçlama Oyununu Bırakın: Obezitenin Gerçek Nedeni Nedir?
Obezite birçok hastalıkla iç içe anılan, karmaşık bir durumdur. Bazıları obezitenin şişmanlık yerine daha farklı bir söylem amacıyla uydurulmuş bir durum olduğunu iddia etse de obezite, diyabet, kalp-damar hastalığı ve kanser gibi birçok hastalıkla güçlü ilişkisi olması nedeniyle günümüzde bir hastalık ve dünya genelinde en önemli sağlık sorunlarından birisi olarak kabul edilmektedir.
Aşağıda, obezite hesaplamasında en sık kullanılan yöntem, vücut / beden kitle indeksi (VKİ) hesaplaması görülmektedir.
Birçok kişi fazla yediği için obez olduğunu kabul etmektedir. O halde çözüm basittir. Yani yemek yemeyerek her şeyi eski haline getirmek mümkün olacaktır. Peki, gerçekte böyle ise, fazla yemeyen obezleri veya dikkat etmesine rağmen zayıflayamayan kişileri nasıl izah edeceğiz?
Obezite birçok nedenden oluşan karmaşık bir hastalık olduğu için, obezitenin önlenmesi ve tedavisi birçok zorluklar içerir. Bu nedenle obezitenin tedavisinde sadece diyet tercihlerini konuşmak yeterli değildir! Hastalığa neden olan faktörleri anlayabilmek ve obezite ile ilgili tüm gerçekleri ve efsaneleri (mitler; doğru bilinen yanlışlar) konuşmak gerekmektedir:
- İDDİA 1: Obezitenin Nedeni Aşırı Yemek Değildir!
Başka şekilde ifade etmek gerekirse, çok yediğimizde mutlaka şişmanlamamız gerekmiyor. Eğer öyle olmasaydı, şekerli gıdaları fazla tüketen herkesin diyabet hastası olması, suyu çok içen herkesin vücudunda ödem olması gerekmez miydi? Evet, gıdaların aşırı tüketiminin şişmanlığa yatkınlıkta rolü olabilir. Ancak bu durumun aslında arka planda diyabete yatkınlığı olan birinde şeker hastası olması veya böbrek ve kalp fonksiyonları iyi çalışmayan birinde ödem yapması gibi bir durum olduğu düşünülebilir.
Gıdaların ağızdan girmesiyle birlikte vücutta dağılımını, enerji olarak depolanmasını veya harcamasını düzenleyen mekanizmalar vardır. Obezitede enerji düzenlemesinde ve özellikle yağ olarak aşırı depolamasında kusurlar bulunmaktadır. Yiyecek türleri bu kusura neden olmamaktadır, dolayısıyla yiyecekler şişmanlığa neden olmamaktadır.
- İDDİA 2: Obezite Bizim Seçtiğimiz Bir Durum Değildir!
Çevremizde yediklerine hiç dikkat etmeyen veya diyet konusunda iradeli olamadıkları söylemelerine rağmen hiç De obez gibi görünmeyen kişileri görebiliriz. Hatta büyük porsiyon gıda tüketmelerine rağmen vücut ağırlıkları düşük olan kişiler de görebiliriz. Peki, bu nasıl mümkün olabilir? Bunun cevabı ise, vücudumuzda enerji dengesini düzenleyen leptin, grelin ve insülin hormonlarında ve bunları düzenleyen mekanizmalarda saklı olabilir.
Gıda alımını ve enerji mekanizmalarını düzenleyen açlık ve tokluk hormonları bulunmaktadır. Örneğin, kan grelin seviyesi yükseldikçe açlık devreye girer, yemek alımı ilerledikçe grelin seviyeleri düşmeye başlar. Sonrasında da GLP-1 (glucagon benzeri peptid) ve PYY (peptid tirozin tirozib), gibi doyma hormonları devreye girmeye başlar ve doygunluğu hissederek öğünü sonlandırırız. Bunun yanı sıra leptin, vücutta yağ dokusunun artması ve azaltılması hakkında beyine talimatlar verir. Yağ dokusu lipoprotein lipaz enzimi (LPL) aktivitesinin artması veya iskelet kası LPL’ın bir yemeğe cevaben azalması potansiyel kilo alımını oluşturabilmektedir. Kışın yağ deposunda LPL artarak yağ depolanmasının kolaylaştırdığı, belki de soğuktan korunmada yalıtkan yağ tabakası sağlamaya çalıştığı anlaşılmaktadır. İlave olarak son yıllarda bağırsak mikroplarımızın besinlerden ilave kalori çıkarabildiğini iddia eden çalışmalar da yayımlanmıştır.
- İDDİA 3: Yüksek Kalorili Gıdalar Herkesi Şişmanlatmaz
Basit bir kalori matematiği ile kilonun kontrol edilebileceği inancı popüler bir yanılgıdır. Vücut ağırlığını belirleyen faktörler arasında yiyeceklerden veya beslenme alışkanlıklarından farklı olarak genetik özelliklerin daha belirleyici olduğunu gösteren çalışmalar mevcuttur. Örneğin, sürekli gözetim altında tutulan ve ilave 1000 kalori fazla verilen katılımcılarda aynı kilo artışının görülmemesi veya doğumdan sonra ayrı ebeveynler tarafından yetiştirilen ve takip edilen ikizlerin yaşadığı çevre ve alışkanlıklarının aksine gerçek anne ve babasına benzer bir kilolarda yaşamlarını sürdürdüğünü gösteren çalışmalar mevcuttur.
Tersine, kilo vermek için aynı miktarda düşük kalorili beslenme uygulayan ve metabolik hızları artırılan herkesin aynı kiloları verememesi, yine genetik özelliklerin belirleyici olduğunu gösteriyor olabilir.
- İDDİA 4: Obezite, Sadece Gıdalara Karşı Zafiyet Veya İrade Eksikliği ile Açıklanamaz
Aynı yemek sunulan iki kişi, bireysel açlık ve tokluk hormonları tarafından yönetilen öğün sonlandırma sinyallerine bağlı olarak farklı miktarlarda yiyecek tüketecektir. Ancak irade ile istenebildiğinde daha az gıda tüketildiğini ve alışkanlıkların kontrol edilebildiğini biliyoruz. Sorun bunu ne kadar sürdüreceğimizdir.
Beyindeki bozuklukla etkilenmiş enerji dengesi, doygunluk ve açlık hormonları, diğer hormonlar ve enzimler, bağırsak mikropları ve kalorileri yakan kahverengi yağ dokusundaki az olması gibi farklı etkenleri hesaba katmadan sadece iradesiyle aylarca, yıllarca gönüllü olarak uygulamasını beklemek uzun bir emirdir. Bu durum çoğu bireyler için gerçekçi değildir ve sürdürülemez bir durumdur.
- İDDİA 5: Obezite Tedavisinde Yiyeceklerden Çok Obezitenin Nedenine Odaklanmak Gerekir
Obezite de tıpkı kanserde olduğu gibi birçok nedenden oluşabilen hastalıklar topluluğudur. Yine benzer şekilde neden olan faktörlere, kişilerin genetiğine ve tedavideki farklılığa odaklanmak gerekmektedir.
- İlgili Konu: Obezite hangi kanserlerin bir nedenidir?
Mevcut obezite tedavileri diyet ve yaşam tarzı yönetimi, bazı ilaç tedavileri ve sınırlı ölçüde bariatrik cerrahiyi (obezite operasyonları) içerir. Bu tedaviler kişiye özgü gözükmekle birlikte aslında nedenden bağımsız olarak örtü tedavisi yaklaşımlarıdır. Bireysel obezite nedenlerinin doğru tanımlanması durumunda tedavi, mevcut yaklaşımlardan daha etkili olabilecek özel nedenlere yönlendirilebilir.
Örneğin, obeziteye sahip birçok kişi leptin etkisine dirençlidir, bazı bireyler ise leptinsiz doğmaktadır. Bu vakalar tipik olarak çocuklukta ciddi obezite sorunları yaşamaktadırlar. Oysa bu çocukların veya kişilerin obeziteleri ise inanılanın aksine fazla televizyon izlemekten veya abur cubur tüketmelerinden kaynaklanmamaktadır. O halde leptin eksikliğine bağlı oluşan genetik obezitenin tedavisi de diyet ve yaşam tarzı değişikliği yerine basit bir şekilde vücuda leptin verilmesi olmalıdır! Yine benzer şekilde obeziteye katkıda bulunan hipotiroidi, cushing Sendromu gibi endokrin hastalıklarda oluşan obeziteler de özel tedavi yaklaşım gerektirmektedir.
Sonuç Günlük hayatta birçok kişi fazla kilolarını verme konusunda sıkıntılar yaşamaktadır. Hızlı kilo verdiren diyetlerle kısa dönemde elde edilen başarılar yerini uzun dönemde başarısızlığa bırakmaktadır. Dolayısıyla obezitenin sebep ve tedavileri konusunda taşlar hala yerine oturmamıştır. Yukarıda bahsedilen örnekler, obeziteye daha geniş bir pencereden bakılması gerektiğini, göz ardı edilen ilave nedenleri ve tedavi için özel çözümleri ortaya çıkarmak için daha fazla çalışmaya ihtiyaç duyulduğunu göstermektedir.
Aşağıdaki videoda, son 40 yıl içinde dünya genelinde salgın bir hastalık gibi obezite oranlarının nasıl arttığı görülebilir.
Stop the Patient Blame Game: What Actually Causes Obesity? - Medscape - Mar 01, 2019.