Küçük bir çalışmadan elde edilen "olağanüstü" sonuçlar, meme kanseri olan bazı kadınların ameliyatsız tedavi olabileceğini öne sürüyor.

130 yılı aşkın süredir, meme kanserinin temel tedavisi ameliyat olmaya devam ediyor. Meme kanseri için verilen diğer tedaviler, ya ameliyat öncesi tümörü küçültmek ya ameliyat sonrası kanserin tekrarlama riskini azaltmak ya da ileri evre kanserlerde yaşam süresini uzatmak ve şikayetleri azaltmak için uygulanıyor. Fakat bu yeni çalışma, ilk kez ciddi bir şekilde, bazı erken veya bölgesel olarak ilerlemiş evre meme kanserli hastaların ameliyat olmadan tam bir şekilde tedavi edilebileceğini düşündürüyor.

Bu sonuçlar, neoadjuvan (ameliyat öncesi küçültücü) sistemik tedaviye patolojik tam yanıtlı (pTY) erken evre üçlü negatif veya HER2 pozitif meme kanserli 31 kadına dayanmaktadır. 

Meme kanserinde neoadjuvan tedaviden bir sonraki adım genellikle ameliyat olurdu, ancak bu kadınlara ameliyat uygulanmadı ve doğrudan standart tüm meme radyoterapisi aldılar. Ameliyatı atlamak güvenli görünüyordu. Araştırmacılar, ortanca 26,4 aylık takipten sonra tek bir hastada bile bölgesel veya uzak kanser nüksü (tekrarı) olmadığını bildirdi. Çalışma 25 Ekim 2022'de Lancet Oncology'de yayımlandı ve The New York Times ve Fox News dahil olmak üzere ana akım yabancı basında büyük yankı uyandırdı.

Patolojik Tam Yanıt Nedir?

Operasyon öncesi verilen tedavinin ne kadar etkili olduğunu gösteren sonuç, yapılan meme kanseri ameliyatında çıkan patoloji sonucudur. Eğer neoadjuvan tedavi sonrası, ameliyat patolojisinde hiç kanser hücresine rastlanmamışsa buna patolojik tam yanıt diyoruz. Patolojik tam yanıt gören hastalarımızda kanserin tekrarlama ihtimali belirgin olarak daha düşüktür.

Teksas'taki MD Anderson Kanser Merkezi'nde meme kanseri cerrahı olan baş araştırmacı Dr. Henry Kuerer, sonuçların "dikkat çekici ve oldukça umut verici" olduğunu bir basın açıklaması ile duyurdu. Ancak Kuerer ekledi: "Bu yaklaşımın rutin meme kanseri tedavisine entegre edilebilmesi için çok daha uzun takip ve daha ileri çalışmalar gereklidir."

Çalışmaya dahil olmayan uzmanlar da benzer şekilde temkinli davrandılar.

Neoadjuvan Tedaviye Yanıt, Uzun Vadeli Sonuçların Anahtardır

Erken evre üçlü negatif ve HER2 pozitif meme kanserleri için yeni tedaviler sayesinde neoadjuvan tedavi sonrası patolojik tam yanıt oranları %60-70'e ulaşmış durumda. Çok merkezli, tek kollu bu faz-II çalışma da neoadjuvan tedavinin son yıllarda artan başarısına dayanmakta.

Çalışmaya alınan hastaların tümör boyutu 5 cm'den küçüktü (cT1-2) ve koltuk altında en fazla seviye I-II lenf nodu pozitiflikleri vardı (N0-1). Hastaların 21'i üçlü negatif, 29'u ise HER2 pozitif meme kanserine sahipti. Hastaların ortanca yaşı 62 idi.

Neoadjuvan tedaviye yanıt, oldukça yeni bir biyopsi tekniği olan vakum biyopsi ile değerlendirildi.

Vakum biyopsi sonucunda 50 hastanın 31'inin (%62) tedaviye tam yanıt verdiği saptandı. Bu kadınlarda ameliyat atlandı ve standart tüm meme radyoterapisi uygulandı. Hastalar 6 ayda bir mamografiler de dahil olmak üzere nüks (tekrarlama) açısından yakın takip edildi. Dokuz hastaya daha sonra ek biyopsiler yapıldı.

Çalışma, lenf nodu pozitif hastalığa izin verdi, ancak kadınların ultrasonda üçten fazla anormal lenf noduna sahip olmaması gerekiyordu ve doğru lenf nodlarının çıkarılmasını sağlamak için kemoterapiden önce metal klips ile işaretlendiler.

Biyopsi ile ilgili ciddi yan etkiler veya tedaviye bağlı yaşam kayıpları olmamıştır.

Uzun Dönem Sonuçları Beklemek Gerekecek 

Bu yeni yaklaşımın fark yaratma ve uygulama değiştirme potansiyeli bulunmakla birlikte, gerçek dünya deneyiminin nasıl olacağı konusunda bazı endişeler var.

Örneğin, her onkoloji ekibi, rezidü (kalıntı) hastalığı tespit etmek için vakum biyopsi kullanmada eşit düzeyde başarılı olmayabilir. Kanser merkezlerinde onkoloji alanında deneyimli girişimsel radyoloji uzmanlarının bulunması bu bağlamda önem arz ediyor.

Gerçekten de bazı kadınlar, özellikle basit bir meme koruyucu ameliyatla karşı karşıyalarsa, ameliyattan kaçınmanın anlamlı bir alternatif olup olmadığını sorgulayabilirler. Yani, "Ameliyattan kaçınıp daha sıkı bir şekilde takip edilmenin stresine değer mi?" diyebilirler.

Ek olarak, bu çalışmada neoadjuvan tedaviden sonra patolojik tam yanıt oranları önceki bazı raporlara göre daha yüksekti, bu da mevcut takip süresinin kesin karar vermek için henüz "olgunlaşmamış" olduğunu düşündürüyor.

Sonuç olarak, yeni sistemik tedavilerin etkisiyle, erken evre bazı meme kanserli hastalar için ameliyatsız bir tedavi seçeneği olabileceği, ilk kez bu çalışma ile gösterilmiş oldu. Ameliyatsız yaklaşımları erken evre meme kanseri tedavisine dahil etmek için, neoadjuvan tedavi sonrası kalıntı hastalık / patolojik tam yanıt durumu doğru bir şekilde tahmin edilmeli ve vakum biyopsi gibi teknikler farklı kanser merkezlerinde uygulanabilir olmalıdır. Bu faz-II çalışma, daha kapsamlı ve hasta alımının rastgele yapılacağı klinik araştırmalar için önemli bir motivasyon olacaktır.