Tiroid kanserleri, en sık görülen endokrin (hormonal sistem) kanserler olup, tüm endokrin kanserlerin %95'ini oluştururlar. Bütün kanserler içindeki oranları ise erişkinlerde %1.5 ve çocuklarda %3'tür. Genellikle iyi bir hastalık gidişatına sahip olmakla birlikte, hastaların %5-10'unda yaşam kaybı görülmektedir.

Son yıllarda tiroid kanserlerinin görülme sıklığında bir artış olmuştur. Bunda radyolojik görüntüleme yöntemlerinin daha sık olarak kullanılmasının ve kişilerin bilinçlenmesinin etkili olduğu düşünülmektedir. Bilgisayarlı tomografi (BT), manyetik rezonans görüntüleme (MRG), pozitron emisyon tomografi (PET), ultrasonografi (USG) ile saptanan küçük tiroid kanserlerinin oranı artmıştır ve yeni tanı konulan tiroid kanserlerinin %35'inde tümör çapı 1 cm'nin altındadır.

Tedavi planı tiroid kanseri tipine bağlıdır. Farklılaşmış tiroid kanseri (differentiated thyroid cancer, DTC) tiroid kanserlerinin %90'ından fazlasını oluşturur. Farklılaşmış tiroid kanserlerinin yaklaşık %85'i papiller, %10'u foliküler ve %3'ü Hurthle hücreli karsinomlardır.

Papiller tiroid karseri indolen (yavaş seyirli) olma eğilimindedir, yavaş büyür ve lenfatik olarak servikal (boyun) lenf nodlarına yayılarak bölgesel metastaz yapar. Foliküler ve Hurthle hücreli kanserler daha agresif olma eğilimindedir ve uzak bölgelere hematojen (kan yoluyla) olarak yayılır. Papiller ve foliküler tiroid kanserlerinin prognozu (hastalık gidişatı ve sonuçları), biyolojileri veya metastaz yapma potansiyelleri farklı olmasına rağmen, I'den IV'e kadar ifade edilen evrelerinde benzerdir.

Tiroid kanseri tedavisine genel bakış

Tiroid kanseri tedavisi her hastaya göre kişisel belirlenmelidir ve yaşam kaybı ve nüks (kanser tekrarı) için risk faktörleri göz önünde bulundurmalıdır.

Tedavi planlanırken:

  • tümör büyüklüğü
  • histoloji (hücre türü)
  • tiroid bezi dışına yayılma
  • tam bir cerrahi çıkarımın olup olmadığı
  • lenf nodu tutulumu
  • uzak metastatik hastalık
  • iyot aviditesi (isteği) gibi kombine risk faktörleri göz önünde bulundurulur.

Genel olarak, tiroid kanserlerinde tedavi çok disiplinli bir ekiple birlikte tiroid kanserinde özel uzmanlığa sahip bir endokrinolog tarafından yönlendirilmelidir. Ekip, boyun diseksiyonu konusunda deneyimli bir tiroid cerrahını ve bir nükleer tıp doktorunu içermelidir. Genel olarak, tıbbi ve radyasyon onkologları, tiroid kanseri ileri evrede ise tedavi planına dahil olurlar.

Tiroid kanserlerinin tedavisinde son 20 yılda umut verici, son derece önemli gelişmeler yaşanmaktadır. Yaşanan olumlu gelişmeler tedavi standartlarında değişimlere ve yaşam sürelerinde iyileşmelere neden olmuştur. Tiroid kanseri tedavisi ile özdeşleşen tedavilerden biri de halk arasında atom tedavisi olarak bilinen radyoaktif iyot tedavisidir (RAİ).

Erken evre tiroid kanserinde ameliyat temel tedavi olmakla birlikte, ameliyat sonrası hangi hastaların adjuvan (koruyucu) atom tedavisi alıp almaması gerektiği çoğu zaman hastaların kafasında önemli bir soru teşkil etmektedir.

Radyoaktif iyot tedavisi, ameliyat sonrası geride kalabilecek tiroid kanseri hücrelerini yok etmek için kullanılır. Bu tedavi yönteminin özellikle papiller ve foliküler tiroid kanseri hastalarının yaşam sürelerine önemli katkıda bulunduğu görülmektedir.

Ameliyat sonrasında sıvı olarak ya da hap olarak ağızdan verilen radyoaktif iyot (I-131), tiroid bezi hücrelerinde toplanır ve yaydığı radyasyon vücudun diğer bölgelerine çok fazla zarar vermeden tiroid hücrelerinin büyümesini durdurur ve çalışmasını engeller. Böylece, kanserli tiroid dokuları yok edilir.

Başlangıç tedavisini planlama ve risk sınıflandırması

Ameliyat sonrası ilk tedavi, yaşam kaybı riskini öngören TMN evrelemesi ve tümör nüksü riskini öngören Amerikan Tiroid Birliği (ATA) risk değerlendirmesi ile belirlenir.

Risk sınıflandırması

ATA yönergeleri farklılaşmış tiroid kanserlerini, hastalık nüksü veya tedaviye direnç açısından düşük, orta ve yüksek riskli olarak sınıflandırır. Gerçekte, nüks riski, farklı değişkenler tarafından belirlenen bir sürekliliktir. Tiroidektomi ameliyatı sonrası radyoaktif iyot tedavisinin hangi hastalar için uygun olduğunu ve risk sınıfını belirlemede kullanılan çeşitli kriterler vardır. bunların başlıcaları:

  • boyun ultrason (USG) değerlendirmesi (uygulayıcı doktorun deneyimine bağlıdır)
  • kullanılan tahlilin türüne bağlı olarak farklılık gösterebilen değişen kan tiroglobülin (Tg) düzeyleridir.

Nüks riski şu durumlarda artar:

  • tutulum gösteren lenf nodları > 3 cm olduğunda
  • ameliyatta bulunan lenf nodu sayısı > 5 veya
  • tiroid dışında tümörün yayılımı varsa

Yaşam kaybı riski şu durumlarda atar:

  • yan boyun lenf nodlarında tutulum (evre 4A)
  • gros invazyon (büyük miktarda doku işgali) (evre 4B) veya
  • uzak metastaz (evre 4C) olduğunda

Radyoaktif iyot tedavisi (RAİ), tiroid kanseri ameliyatı olmuş tüm hastalara uygulanmalı mı?

Bazı düşük riskli ve bazı orta riskli tiroid kanserli hastalara, total tiroidektomi sonrası rutin olarak radyoaktif iyot tedavisi verilmesi gerekip gerekmediğine ilişkin tartışmalar vardır. Avrupalı ​​nükleer tıp uzmanları, bu düşük ve orta riskli hastalarda, Amerikalı meslektaşlarının aksine, radyoaktif iyot tedavisini rutin olarak kullanma eğilimindedirler. Amerikan Tiroid Birliği (ATA) rehberi, düşük risk hastalığı olan hastalar için RAİ önermemektedir; orta risk grubundaki seçilmiş hastalara tiroid çevre dokusuna mikroskopik yayılım, vasküler (damar) tutulum, lenf nodu metastazı veya agresif histoloji varsa radyoaktif iyot tedavisi önermektedir.

Bununla birlikte, giderek artan bir görüş, metastaz yapmamış mikrokarsinomlu hastalara bile radyoaktif iyot vermenin faydasını bildirmektedir.

Tiroid kanseri tedavisinde, radyoaktif iyot kullanımı konusundaki tartışmaların çoğunun arkasındaki önemli bir faktör, bu kanserin indolen (yavaş büyüyen) doğasının kesin kanıtlar elde etmeyi zorlaştırdığı yönündedir.

Nükleer tıp, son 10 ila 20 yıl içerisinde büyük değişimlere sahne oldu ve nükleer tıbbın hem tanısal hem de terapötik (tedavi edici) amaçlarla ortaya koyabileceklerini yeniden değerlendirme zamanı geldi. Nükleer tıptaki gelişmeler, radyoaktif iyot uygulamasının daha etkili ve yaygın kullanılmasına yol açmıştır.