Organik etiketli gıdalar kanser riskini azaltabilir mi?

Organik terimi ürünün yapay kimyasallar kullanılmadan yetiştirilmesi anlatmak için kullanılır. Organik hayvansal kökenli gıdaların yemlerinde hormon ve veya antibiyotik bulunamaz. Organik bitkisel gıdalar ise böcek öldürücüler veya kimyasal gübre kullanılmadan üretilmelidir.

Çoğu insan organik gıda tüketiminin birçok sağlık yararı olabileceğine inanır. Organik gıda tüketiminin birincil yararı çevre içindir. Sürdürülebilir tarımı destekler. Organik gıda geleneksel yöntemlerle yetiştirilen gıdadan daha besleyicidir diyebilmek için kanıt sayısı oldukça azdır.

Yakın zamanda yapılan bir çalışmanın sonucu organik gıda tüketiminin Hodgkin dışı lenfomayı azalttığı yönündedir. Kanser riski üzerine çok az araştırma yapılmıştır.

Gıdalardaki pestisitler kansere neden olur mu?

Gıdalardaki pestisitler kansere neden olur mu

Pestisitler tarımsal alanda kullanılan ilaçlardır. Zararlı organizmaları engellemek veya kontrol altına almak için kullanılır. Mesleki olarak pestisite maruz kalma ile kanser arasında güçlü bir ilişki vardır; yani pestisit kullanımında asıl risk altında olanlar tarım çalışanlarıdır. Böcek öldürücüler ve herbisitler olmak üzere 2 tip pestisit vardır. Herbisitler yabancı otlara karşı kullanılan ilaçları temsil eder. Bunlar endüstriyel, tarımsal veya mesleki olarak yanlış kullanıldığında toksik olabilir. Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı 3 yaygın herbisiti karsinojen olarak sınıflandırır. Bunlar glifosat, malathion ve diazinondur. Her üçü de Hodgkin dışı lenfoma ile ilişkilidir. Malathion ve diazinon sırasıyla prostat ve akciğer kanseri riski ile ilişkilidir.

Geleneksel olarak yetiştirilen ürünleri yıkamak bazı pestisit kalıntılarını kaldırabilir. Herkesin sebze ve meyveye ulaşımının eşit ölçüde olmadığını unutmamak gerekir. Sınırlı kaynakları olan bireyler için sebze ve meyve tüketiminin idamesi organik ürün seçmekten daha öncelikli olabilir. Organik veya geleneksel olarak yetiştirildiğine bakılmaksızın sebze ve meyve tüketiminin genel sağlığı iyileştirici ve kanser koruyucu etkileri vardır.

Akrilamid nedir ve kanser riskini artırır mı?

Akrilamid endüstriyel işlemede kullanılan bir kimyasaldır. Gıda ve tütün dumanında bulunur. Gıdalardaki akrilamid Maillard reaksiyonu sonucu oluşur (Asparagin aminoasidi yüksek sıcaklıklarda şekerle reaksiyona girer). Akrilamid diyetle alındıktan sonra sindirim sisteminde metabolize olur. Bu süreçte ana metabolit kaynağı olan glisidamid oluşur.

Laboratuvar hayvanlarında akrilamid alımı gen mutasyonları ve tümör oluşumlarına neden olmuştur. İnsanlarda yapılan birçok çalışma diyet akrilamid alımının kanserle ilişkisine dair güçlü bir kanıt bulamamıştır.

Uluslararası Kanser Araştırma Merkezi akrilamidi “muhtemel karsinojen” olarak sınıflandırır; yani hayvanlarda kanser yaptığına dair yeterli kanıt bulunmakla birlikte, insanlar için veriler sınırlıdır (Grup 2A karsinojen).

Diyetle alınan ana akrilamid kaynakları; cips/patates kızartması, kurabiye, konserve siyah zeytin, kahve, bisküvi, kraker ve diğer işlenmiş patateslerdir. Yetişkinlerde akrilamide en çok maruz kalınan gıdalar arasında % 49 ile cips/patates kızarması, % 34 ile kahve ve % 23 ile ekmek yer alır.

Uzmanlar tolere edilebilir dozu 0.17 mg/kg/gün olarak belirlemiştir. Tütün dumanının diyetten daha önemli bir akrilamid kaynağı olduğu unutulmamalıdır.

Detoks / Smoothie kansere karşı koruma sağlayabilir mi?

Detoks Smoothie kansere karşı koruma sağlayabilir mi

Meyve ve sebze suları sağlıklı diyet modelinin değerli bir bileşeni olabilir. Bununla birlikte meyve suları yapıldıkları tüm meyve ve sebzelerden daha az lif içerir. Bir anda fazlaca şeker alımına da neden olabilir.

Meyve detoksu olarak bilinen bu diyet, toksinleri ortadan kaldırmanın bir yolu olarak teşvik edilir. Bu iddia bilimsel kanıtlarla desteklenmemektedir. Sadece 1 gün boyunca meyve suyu tüketilmesinin kanser riskini azalttığına dair hiçbir bilimsel kanıt yoktur.

Sıvı veya katı farketmeksizin yiyecekler yoluyla aldığımız toksinler, karaciğer ve böbrekler tarafından sürekli olarak uzaklaştırılır. Sadece meyve suyu içeren bir diyet bazı önemli besinlerden yetersiz olabilir. Bazı durumlarda böbrek hasarına ve diğer sağlık sorunlarına yol açabilir.

Antioksidanların kansere etkisi

Vücutta, oksidatif metabolizmanın bir sonucu olarak dokularda hasar meydana gelir. Koruma amaçlı vücudun kendi ürettiği ve gıdalarla aldığımız bileşenler kullanılır. Oluşan bu hasar artmış kanser riski ile ilişkilendirilir. Antioksidanların bu hasara karşı koruma görevi yaptığı düşünülmektedir.

Başlıca A, C, E vitamini ve birçok biyoaktif bileşen antioksidan olarak görev yapar. Sebzeler ve meyveler antioksidanlar için iyi birer kaynaktır. Çalışmalar sebze ve meyveden zengin bir diyeti daha düşük kanser riski ile ilişkilendirdi. Bu faydanın sebze ve meyvelerin zengin besin değeriyle ve lif içeriği ile ilişkili olduğu düşünülüyor.

Antioksidan takviyeleri ile yapılan birkaç klinik çalışmada antioksidan takviyelerinin kanser riskinde bir azalma göstermediği görüldü. Aksine bazı çalışmalar kanser riskinde artışla sonuçlandı. Kanser riskini azaltmak için en iyi tavsiye antioksidanları besinler yoluyla almaktır.

Genetiği değiştirilmiş gıdalar güvenli midir?

Genetiği değiştirilmiş gıdalar güvenli midir

Bitkilerin niteliklerini değiştirmek, sıcağa-soğuğa veya zararlı mikroorganizmalara dayanıklılığını arttırmak için genetikleri değiştirilmektedir. Bu, doğal-yapay seçilim veya gen ekleme yolu ile yapılır. Genellikle böceklerden korunmak, taşınabilirliğini kolaylaştırmak, lezzetini veya besin bileşimini artırmak amacıyla yapılır. GD'li (genetiği değiştirilmiş) ürünler ABD'de 1990’lı yıllarda satışa sunuldu ve dünyada şu an yaygın bir şekilde kullanılıyor. Günlük hayatta sıkça tüketilen pizza, cips, kurabiye, dondurma, salata sosları, mısır şurubu, kabartma tozu bu gıdalardandır.

Teoride bu gıdalar alerjilere neden olabilecek maddeler içerir. Kanseri artıracağına veya azaltacağına dair kanıt henüz yoktur.

- İlgili konu: Gıdaları ve hayvanları neden ve nasıl değiştiriyorlar? (detaylı)

Vejetaryen/Vegan diyetler kanser riskini azaltır mı?

Vejetaryen diyetler kırmızı ve işlenmiş etleri içermez. Doymuş yağdan düşüktür. Bolca lif ve vitamin bulundururlar. Bu nedenle vejetaryen diyetlerin kanser riskini azaltmak için faydalı olabileceğini önermek mantıklıdır.

Çalışmalar vejetaryen diyetlerin et yiyen insanlara göre daha düşük kanser riski taşıdığını gösterdi. Tipik Batı diyetinden daha az miktarda et tüketen bireylerde özel bir yarar sağlayıp sağlamadığı net değildi. Büyük bir İngiliz çalışmasında balık yiyen insanların vejetaryen beslenenle aynı kanser riskine sahip olduğu görüldü.

Mevcut kanıtlar ağırlıklı olarak bitki bazlı beslenmeyi ve sınırlı miktarda kırmızı ve işlenmiş et alımı olan bir beslenme düzeni öneriyor. Vegan diyetler süt ve yumurta dahil tüm hayvansal besinleri yasaklar. Bu nedenle bazı vitamin ve minerallerde eksiklikler oluşabilir. Vegan diyetle beslenen özellikle çocuklar ve promenapozal kadınların B12, çinko, demir takviyesi alması gerekir. Bu diyetlerde kalsiyum miktarı da azdır. Bu nedenle daha yüksek kırık riski taşırlar. Yeterli kalsiyum alımına özen göstermelidirler.

- İlgili Konu: En iyi diyetler hangileridir?

Özet ve Sonuç

Diyet ve beslenmenin enerji dengesine katkı ve etkisi önemlidir. Vücut ağırlığından bağımsız olarak kanser riskinin önemli belirleyicilerindendir. Kapsamlı incelemeler bitkisel gıdalar açısından zengin, hayvansal ve rafine karbonhidratlardan düşük diyet modellerini destekliyor. Akdeniz diyeti bu modele uygun bir beslenme şeklidir. Aynı zamanda daha düşük kilo alımı ile ilişkilendirilir.

Yukarıdaki bilgiler, "Amerikan Kanser Derneği 2020 Diyet ve Fiziksel Aktivite Kılavuzu"ndan derlenmiştir.

Bu kılavuzun yayınlanmasından bu yana, öne çıkan adımlar şunlardır:

  • 2015’te Dünya Sağlık Örgütü ve Uluslararası Kanser Araştırma Merkezi’nin ortak görüşü işlenmiş etler “karsinojen”, kırmızı et “muhtemel” karsinojen olarak sınıflandırılmıştı. Bu kılavuzdan sonra işlenmiş ve kırmızı etin daha az tüketilmesine olan vurgu artmıştır.
  • Alkol tüketiminin azaltılmasına olan vurgu artmıştır.
  • Sağlıklı beslenme ve aktif yaşama karşı olan engellerin azaltılması hedeflenmiştir.