Cinsel davranış, insan yaşamının tüm yönlerini etkileyen karmaşık bir faaliyettir. Riskli cinsel davranışların sağlığa olan etkilerinin yanında, aile ve sosyal ilişkiler üzerinde de olumsuz etkileri olur. Güvensiz seks, dünya çapında zafiyet (dikkatsizlik, güçsüzlük) nedeniyle kaybedilen yaşam yıllarının en önde gelen ikinci nedenidir. Riskli cinsel davranışların yerine doğru davranışların öğretilmesi ve güvenilir araçlar ile önleyici tedbirlerin uygulanması sağlıklı yaşam için çok önemlidir.

Riskli cinsel davranış, cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlara neden olan mikroorganizmaların aktif temasla iletimidir.

Riskli cinsel davranış sonucunda basit enfeksiyonlardan ölümcül hastalıklara kadar birçok hastalık bir diğer kişiye bulaşabilmektedir. Yine aynı şekilde, riskli cinsel davranışların sonucunda, özellikle HPV (Human Papilloma Virüs) ile, baş-boyun kanserleri, serviks (rahim ağzı), vajina, anal, penis kanserleri, HPV virüsünün cinsel yolla bulaşması sonrası gelişecek kronik enfeksiyon neticesinde oluşabilir. Tamamen güvensiz seks, küresel hastalık yükünün (sigara, alkol ve yüksek tansiyonun da önünde olan) tüm dünyada ikinci önde gelen nedenidir (% 6,3).

Cinsel yolla bulaşan hastalıklardan özellikle AIDS ve Klamidya Hastalığı önemlidir. AIDS, HIV virüsü ile yayılan ve cinsel yolla bulaşan en tehlikeli hastalıklardan biridir. Klamidya ise, Chlamydia trachomatis bakterisi ile yayılan cinsel yolla bulaşan diğer önemli hastalıklardan biridir.

Klamidya enfeksiyonu

Klamidya, Amerika Birleşik Devletleri'nde en yaygın olarak bildirilen hastalıktır ve tüm cinsel yolla bulaşan hastalıklar arasında en yaygın olanlarındandır.

Klamidya enfeksiyonu kadınlarda genellikle belirti vermez. Uzun süre devam eden ve tedavi edilmeyen enfeksiyon, kısırlığın, dış gebeliğin ve karnın alt tarafında uzun süren ağrının başlıca nedeni olan pelvik inflamatuar hastalığa (PID) neden olabilir. Diğer cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlarda olduğu gibi, klamidyal enfeksiyonu, HIV virüsünün bulaşmasını kolaylaştırır. Ayrıca, klamidya ile enfekte olmuş hamile kadınlar doğum sırasında enfeksiyonu bebeklerine geçirebilir ve nadiren bebekte körlüğe ve zatürreye yol açabilir. Erkekler arasında bildirilen klamidya enfeksiyon vaka sayısı ise kadınların yarısı kadar gözükmesine rağmen 2000-2017 yılları arasındaki verilere göre erkekler arasında sürekli artış göstermektedir.

2017 yılında bildirilen kadın ve erkek klamidya vakalarının çoğunluğu 15-44 yaşları arasındadır (kadınların %97.4’ü, erkeklerin %94.2’si). Bu yaş grubunda klamidya, her iki cinsiyette, özellikle 20-24 yaş arasında en sık olarak görülmektedir.

Yüksek hastalık yükü ve enfeksiyonla ilişkili riskler nedeniyle, 25 yaşından küçük cinsel açıdan aktif tüm kadınlar ve 25 yaşından büyük, enfeksiyon riski artmış olan kadınlar için (örneğin, yeni veya çoklu seks partnerleri olan) yıllık klamidya taraması yapılmasını önerilmektedir.

Yeni geliştirilen klamidya aşısı

Yapılan ulusal tarama programları ve antibiyotik tedavilerine rağmen, Klamidya halen dünya çapında en yaygın cinsel yolla bulaşan bakteriyel enfeksiyon olmaya devam etmektedir. Klamidya ile mücadelede şimdiye kadar klinik araştırmalarda genital klamidyaya karşı aşı test edilmemişti. Ancak bu konuda geçtiğimiz günlerde umut verici bir gelişme yaşanmıştır.

Bunun için gerçekleştirilen bir faz-1 klinik çalışmada, bir rekombinant protein alt ünitesine (CTH522) dayanan yeni bir klamidya aşısının (aşı adayı) emniyeti ve immünojenisitesi değerlendirilmiştir. Klamidya aşısı, bu çalışmada ilk fazı başarıyla tamamlanmıştır (kaynak 1).

HIV

HIV, salgının başladığı günden beri dünyada 75 milyon kişiyi etkilemiş ve HIV enfeksiyonu sonucu gelişen AIDS (immün yetmezlik sendromu) nedeni ile yaklaşık 32 milyon kişi yaşamını kaybetmiştir. Dünyada yaklaşık 40 milyona yakın HIV virüsü ile enfekte kişi vardır. Dünya çapında 15-49 yaş arası HIV bulaşmış kişi oranı %1’e yakındır. Afrika’da ise yaklaşık her 25 kişiden biri HIV’lidir (%3.9).

Avrupa ve Amerika'da HIV’den en çok etkilenen kişiler, erkeklerle veya transseksüel insanlarla seks yapan erkeklerdir. Amerika Birleşik Devletleri'nde, eşcinsel ve biseksüel erkekler, nüfusun tahmini % 4'ü olmasına rağmen yeni HIV teşhisinin vakalarının üçte ikisini oluşturmaktadır. Transeksüel kadınların % 14'ü ise HIV ile yaşamaktadır. Doğu ve güney Afrika'daki HIV’li insanların yaklaşık %60’ını kadınlar ve kızlar oluşturmaktadır.

İlgili konu: HIV infeksiyonu ilişkili kanserler ve diğer hastalıklar (detaylı)

HIV aşısı

Geçtiğimiz günlerde Amerika Ulusal Sağlık Enstitüleri (NIH) ve ortakları bir faz-3 çalışmada HIV aşısının etkinliği denemeyi planladıklarını duyurmuştur (kaynak 2). Çalışma HIV virüsünün ve dolayısıyla AIDS hastalığının en sık görüldüğü erkeklerle ve transseksüel insanlarla seks yapan erkekler üzerinde sürdürülmekte olup, kadınlarda tamamlayıcı çalışma ise devam edilmektedir.

Kuzey Amerika, Güney Amerika ve Avrupa’daki birçok ülkede yapılan klinik araştırma sayesinde farklı bölge insanlarında HIV aşısının etkinliğinin değerlendirilmesi ve bu sayede güvenli ve koruyucu HIV aşısı geliştirilmesi planlanmaktadır.

Dünyadaki çeşitli coğrafi bölgelerde farklı HIV alt tipleri baskın olabilmektedir. Alt tiplerden Clade C HIV, tamamlayıcı faz 2 çalışması olan "Imbokodo"nun yapıldığı güney Afrika'da yaygındır; Clade B ise Avrupa ve faz-3 çalışması olan "Mosaico"nun yapılacağı Amerika’da baskındır. Bu aşılar çeşitli yaygın HIV suşlarına karşı immün yanıtları uyarmayı amaçlayan, çoklu mozaik alt tiplerinden "mozaik" immünojenleri temel alan araştırma aşılarıdır.

Mosaico çalışması, önleyici bir HIV aşısından büyük ölçüde faydalanabilecek riski yüksek insan grupları ve dünya çapındaki insanlar için, güvenli ve etkili bir HIV aşısı geliştirmeye yönelik önemli bir adım olarak görülmektedir.

Klamidya ve HIV aşısı ile ilgili gelişmeler neden önemlidir?

Dünya çapında görülme sayısı her yıl artan ve önleme konusunda başarılı olunamayan Klamidya enfeksiyonunun hem önlenmesinde hem de uzun süren, tekrarlayıcı enfeksiyonlarına karşı etkili olacak güçlü bir aşıya ihtiyaç duyulmaktadır. AIDS ise bulaşma açısından risk grubu yüksek insan gruplarında daha sıklıkla gözükse de milyonlarca insanın etkileyen ve tam tedavi konusunda henüz başarılı olunamamış ciddi bir hastalıktır. Bu hastalıklara karşı geliştirilecek olan aşılar sayesinde de Klamidya ve AIDS hastalıkları etkenlerine karşı koruyucu, güçlendirilebilir bir bağışıklık mümkün olabilecektir.