Bu yazı, "Koronavirüs tedavisinde sıtma ilacı hidroksiklorokin tartışmasını başlatan Fransız Dr. Didier Raoult ve hikayesi" başlıklı yazımızın devamıdır.

Jurassic Park’taki Jeff Goldblum’a benzer parlak bir dahi, dağınık bir laboratuvar tezgahının bir köşesinde yeni tip koronavirüs (SARS-CoV-2) için mucizevi bir tedaviyi keşfetmiş olsaydı nasıl da keyiften dört köşe olurdum! Sıradan ölümlülerin gözleri için çok hızlı çalışan bu muhteşem kahraman, hipotezinin gerçekliğini, dehşete düşmüş dünyanın gözleri önünde herkesten önce kanıtlayarak milyonlarca hayat kurtarmış olsaydı nasıl da alkış tutardım. Ama gişe rekorları kıran bir Hollywood filminde değiliz!..

Didier Raoult, klorokin ile ilgili ilk çalışmasını başlattığında bunu üç şey üzerine kuruyordu: gerçekliği kanıtlanabilir bir bulgu, bir iddia ve önsezi.

Gerçekliği kanıtlanabilir bulgu, klorokinin canlı deney (in-vivo, örneğin hayvan deneyleri) düzeneklerinde değil de test tüplerinde (in-vitro, örneğin hücre kültürleri deneyleri) SARS-CoV-2 virüsüne karşı etkili olmasıdır. Bu in-vitro etkinliğin, diğer birçok virüs için de var olması ve bununla birlikte klinikte hastalar üzerinde herhangi bir olumlu etkinin gözlenmemesi, dahası Chikungunya ateşinde gözlendiği gibi artmış mortalite (ölüm oranı) ile ilişkili olması aslında bu konuya dikkatli yaklaşılması gerekliliğini ortaya koymaktaydı.

Şüpheli bir yaklaşım gerektiren bu durum Raoult’un şu sözleriyle bir kenara atıldı: ‘‘Klorokinin, Çin (!) koronavirüsü pozitif olan tüm enfeksiyonlarda olağanüstü iyileşme sağladığını ve tüm bu hastalarda kullanılması gerekliliğini destekleyen Çin klinik çalışması ortaya çıktı.’’ Bu flaş haberin üstünden iki ay geçmesine rağmen hâlâ tüm dünya, ayrıntılı bir medya blöfü gibi görünen bu iddia için en ufak dahi olsa bir kanıt gösterilmesini bekliyor.

Didier Raoult’un hâlâ inatla, daha da garip videolarda savunduğu son şey önsezi. Uzunca bir süredir zaman öldüren ve standart prosedürlere takılı kalmaktan yol almaları aylar sürecek seçilmiş Parisli elitlerin aksine bu pratik adam, problemin köküne inip çözümü hızlıca görebiliyor.

Medyada kendinden oldukça emin tavrıyla büyük umutlar uyandırıyor ve çalışmalarına başlıyor. O kadar büyük beklenti ve umutlar ki bunlar, medya ya da politika içinden kimse onu sorgulamayı düşünmüyor.

Etkileyici bir özgeçmişe sahip saygın bir bilim insanının, kendisini bir sahtekarlığın içine körlemesine sürükleyeceğini kim tasavvur edebilirdi ki?

Didier Raoult’un çalışmaları birbiri ardınca sıralanıyor, çılgınca hile karıştırılarak yapılan çıkarımlar ve gittikçe biriken hatalar ile birlikte tabii…

İlk çalışmada Didier Raoult’un yaklaşımı uygulanan 42 hastanın biri yaşamını kaybediyor ve üç hasta da durumlarındaki kötüye gidişten dolayı hastaneye yatırılıyor. Aslında hidroksiklorokin için başarısızlık olarak değerlendirilmesi gereken bu dört hasta, sihirli bir değneğin dokunuşu ile çalışma sonuçlarından dışlanıyor (Fransa dahil dünyanın herhangi bir yerinde sahtekarlık olarak adlandırılması gerekirken)…

Daha sonraki bir noktada Didier Raoult, tedavi yaklaşımına azitromisin ekliyor ve kombinasyonun, tek başına hidroksiklorikinden daha etkili olduğu sonucuna ulaşıyor, sadece 6 hastada gözlenen farklılık bilimsel olarak anlamlı olmamasına rağmen…

Başlangıçta, Didier Raoult, çalışmasının başarısını göstermede kullanacağı kriteri, yaklaşık 14 gün süresince hastaların nazal (burun) örneklerinde virüs varlığının tespiti olarak belirliyor. Ancak çalışma, 6. günde yarıda kesiliyor ve intranazal (burun içi) viral yükteki azalma, ilacın etkinliğinin göstergesi olarak kabul ediliyor (bunun, basitçe virüsün akciğer seviyesine inmiş olacabileceğini gösteriyor olması olasılığından bir haber). Ve çalışma kollarından birine 10 yaşındaki bir çocuk hasta onamı (rızası) olmaksızın alınıyor.

Uluslarası Antibakteriyel Kemoterapi Derneği tarafından anında reddedilen ilk çalışmanın sonuçları şüphe uyandıran şartlar altında yayımlanacak iken ikinci çalışma da takip (follow-up) çalışması olarak başlatılıyor. Bu çalışma, gözlemsel bir çalışma olarak duyuruluyor, oysaki bu çalışmada Didier Raoult ve ekibi hangi hastalara tedavi uygulanacağını seçmekteler (yani aslında zaten % 95 kendiliğinden iyileşme ile giden bir hastalığın tedavisinde yanlılığa neden oluyorlar). Gözlemsel çalışma duyurusu aracılığıyla da Fransız İlaç Dairesinden (Agence Nationale de Securite du Medicament) normalde zorunlu olan iznin alınmasına ihtiyaç kalmıyor!..

Salgın yönetiminde hükümetlerin içerisinde bulundukları kaotik durumdan ötürü felç olmuşçasına kimse tüm bu olanlara karşı itirazda bulunmaya cesaret edemiyor. Marsilya Enstitüsü kendi kendisine, etik kurul onayı gerekliliğini devre dışı bırakan bir karar çıkarıyor ve Mart ayı sonuna kadar 80 hastaya hidroksiklorokin uygulamış oluyor, ne de olsa ‘‘Hipokrat Yemini’’ etmiş olmak bunları yapmayı gerekli kılıyor… Böylece, Didier Raoult içine doğduğu gerekçesiyle (!) potansiyel kardiyotoksik (kalp üzerine toksik) olan bu ilacı hastalar üzerinde en temel etik sorunsalları hiçe sayarak deniyor.

On binlerce korkmuş insanı, binlerce komplo teorisini ve ‘‘Gurularının’’ birkaç videosunu izleyerek saatler içerisinde virolojist olmuş yüzlerce trolü peşinde sürükleyen bu adam karşısında enstitülerin, kurumların ve politikacıların eylemsizliği hakkında söylenecek o kadar çok şey var ki…

Ama benim aslında en çok merak ettiğim şey Didier Raoult’un rasyoneli, yani Hipokrat Yemini’nin onun için kesinliği (ki hiçbir noktasında insanlar üzerinde serbestçe deney uygulama hakkından bahsetmez!), tıp diploması ve kişisel önsezisi ile aklınca kendisine iskambilde koz kartı denilen şeyden oluşturmuş olması. Gelin bir kez daha kendimize hatırlatalım. Didier Raoult bir mikrobiyoloji uzmanı. Terapötikler (ilaçlar) üzerine yapılan araştırmalar için deneyimi yok, çalışmalarında ciddi hatalar bulunmakta ve çalışma sonuçlarının analizinde izlediği yöntemler tutarsız. Yeni bir paradigmanın ortaya çıktığına bizi inandırmaya çalışıyor; aslında yaptığı şey, günümüzde artık yok olduklarını ummuş olduğumuz, kendilerinin sorgulanması farkındalığından yoksun, mağrur tıp derebeylerinin kokuşmuş tiranlık sisteminden başka bir şey değil!

Hidroksiklorokin için bilimsel doğrulukla yürütülen ilk klinik çalışma sonuçları, ilacın etkisiz olduğunu gösterir sonuçlarla tüm dünyaya duyuruluyor (bakınız ilgili çalışmanın çevirisi). Didier Raoult için geriye kalan tek savunma hattı, yaptıklarını olağanüstü bir dönemde yapmış olması gibi duruyor. Bir gün kendini Clemenceau ertesi gün Foch ile kıyaslıyor, fantezisinde kendini savaş zamanı lideri olarak görüyor, sadece o durum ile başa çıkabilecek kabiliyette! Bilimsel metodolojiyi hiçe sayan uygulamaları hakkında yöneltilenlere verdiği kaçamak cevaplar yokmuşçasına… 21 Nisan’da yayımladığı ‘‘Kısa Epidemiler Dersi – La Leçon Des Êpidêmies Courtes’’ isimli videosundan medyanın tüm çıkarttığı, Covid-19’un mevsimsel bir hastalık olduğu ve kendiliğinden yok olacağı iddiası (kendi cümleleriyle – ‘‘Bir ay içerisinde hiçbir yeni vaka olmayacak’’). Bugün, gerçekten bilimin yolunu izleyen kişilerin en başından beri uyardıkları sonunda meyvelerini veriyor gibi duruyor: Kıymetli müneccimin bu iddiası da Ocak ayında, ‘‘Tüm Dünya üç Çinli öldü diye çıldırıyor!’’ diyerek alay etmesi ile birlikte suya düşüyor. Aslında Didier Raoult, yüzsüz bir şekilde yaptığı tüm bu eylemlerin sonuçlarını hafifletebilecek tek şeyi yani kısacık bir salgında, acil durum şartlarında hareket ettiği nedenselliğini öne çıkarıyor, peki bu yaptığının kaç kişi farkına varacak dersiniz? Eğer Covid-19 uzunca bir dönem bizimle olursa Didier Raoult, yaptıklarının ve söylediklerinin etraflıca otopsisinden kaçamayacak ve sonuçlar onun için oldukça yıkıcı olacak! 

- TÜM KORONAVİRÜS YAZILARIMIZ -