Yurttaş Hakları Hareketi Lideri Martin Luther King Jr. bir keresinde şöyle söylemişti: 

“Bir insanın yaşamında önemli olan şey kalitedir, uzunluk değil.”

Doğrusunu söylemek gerekirse, uzun yıllardır, bir doktorun ölümcül veya komadaki bir hastanın yaşamına son vermesi için ne zaman izin vermesi gerektiği konusunda derin tartışmalar yaşanmıştır. Hukuk Profesörü William A. Woodruff şöyle yazıyor: 

“Tıbbi teknoloji, hastanın yaşamsal belirtilerinin neredeyse süresiz olarak sürdürülebileceği noktaya kadar ilerlemesi, toplumu, bu ilerlemelerin değerini sorgulamaya itmiştir. Eğer hasta kalıcı olarak komadaysa, çevresiyle etkileşime giremiyorsa... ve temel bilişsel düzeyde bile işlev göremiyorsa, onu hayatta tutmak hangi amaca hizmet etmektedir?”

Bu tür sorular, Amerika Birleşik Devletleri ve diğer ülkelerde modern hayata döndürücü müdahalede bulunmama (Do Not Resuscitate – DNR) emirlerinin oluşturulmasına yol açmıştır. Bu yasal belgeler, bir kişinin kalbinin veya solunumunun durması durumunda canlandırma girişiminde bulunulmaması gerektiğinin hastalara (veya görevlilere) belirtilmesine izin vermektedir.

Amerika Birleşik Devletleri'nde DNR'ler konusunda önemli bir adım, New Jersey Yüksek Mahkemesi'nin komadaki Karen Quinlan'ın suni solunumdan çıkarılması için Karen’ın babasının talebini onayladığı 1975 tarihli hukuki davaydı.

1991 yılında ABD Hastanın Kendi Kaderini Belirleme Yasası, hastaneleri, hastanın sağlık bakımıyla ilgili kararına saygı göstermeye zorladı ve ehil hastaların tedaviyi reddetme hakkı doğdu. Böylece DNR talimatı olan hastalar için ileri kardiyak yaşam desteği kullanılamayacak ve kardiyopulmoner resüsitasyon yapılmayacaktır.

Elbette DNR'ler sağlık sistemine belirli karmaşıklıklar getirmiştir. Örneğin, DNR'lerin ortaya çıkmasıyla birlikte, bir hastanın, hastanede kendi isteği dışında hayata döndürülmesi durumunda "haksız yaşam" davası açılabilir. Aksi bir örnek olan Payne v. Marion General Hospital (1990) davasında, mahkeme, hastanın ölümünden birkaç dakika önce hastanın ehil olduğunu ve bu nedenle kendisine danışılması gerektiğini tespit etti. Bu yüzden de hasta yakınlarının talebi üzerine DNR emri çıkaran doktorun aleyhinde karar verdi. 

Yazıda Geçen Tarihi Kişi: Karen Ann Quinlan (1954–1985)