İmmünoterapi araştırmaları umut olmaya devam ediyor
Kanser genetiği ve biyolojisi hakkında her geçen gün artan bilgi, kanser tedavi uygulamalarını değiştirmeye devam ediyor. Artık kemoterapi ve radyoterapinin yerini, kişinin bağışıklık sistemini harekete geçirerek tümörü yok etmeyi hedefleyen immünoterapiler almaya başladı. Kanser immünoterapisi için potansiyel yeni bir hedef molekül, Almanya Heidelberg Üniversitesi'nde çalışan ve içlerinde 2 Türk bilim insanının da bulunduğu ekibin 19 Ağustos'ta Cell dergisinde yayımladıkları çalışma ile açığa çıkarıldı.
Araştırma ekibi, dioksin reseptörünü aktive eden ve tümör hücreleri tarafından fazla miktarda üretilen metabolik enzim IL4I1’in tümör hücrelerinin yayılmasını teşvik ettiğini ve bağışıklık sistemini baskıladığını tespit ettiler. Yayınlanan makalede sunulan yeni bulgular, IL4I1’i baskılayacak maddelerin kanser tedavisi için yeni fırsatlar sunabileceğini öne sürüyor.
Vücudun tümöre karşı kendi savunma sistemini harekete geçiren immünoterepilerle ilgili pek çok önemli başarı elde edilmiş olsa da, tedaviden fayda gören hasta sayısı halen daha sınırlıdır. Bu sorunu ortadan kaldırabilmek ve daha çok hastanın yarar görmesini sağlamak amacı ile bilim insanları tümörün, bağışıklık sisteminden kaçmak için kullandığı mekanizmaları araştırmaya devam ediyor. Bu araştırmalar, daha etkili tedavi protokollerinin oluşturulması için son derece önemlidir.
Aril hidrokarbon reseptörü (AhR), diğer adı ile dioksin reseptörü, dioksinlerin toksik etkisine aracılık etmektedir. Bunun yanı sıra, protein yapımını için gerekli olan ve yiyecekler ile aldığımız triptofan amino asidinin vücuttaki metabolik ürünleri de AhR reseptörlerini aktive edilebilir. Tümör hücreleri bu metabolik ürünleri kendi avantajları için kullanarak hareketliliklerini artırır ve bağışıklık tepkisini zayıflatırlar.
Bu bilgilerin ışığında özellikle bir molekül bilim insanlarının dikkatini çekti: IL4I1 enzimi. Triptofanın IL4I1 enzimi tarafından metabolize edildiğini ve dioksin reseptörüne bağlanarak aktif hale getirdiğini, böylelikle bağışıklık sistemi hücrelerinin baskılanmasına yol açtığını saptadılar. Araştırmacılar ayrıca başka hiçbir enzimin dioksin reseptörünü aktive etmede bu kadar güçlü olmadığını da vurgulamaktadırlar.
Çalışma sonuçları bize neyi gösteriyor?
IL4I1 enziminin anti-tümör özellikleri baskıladığını keşfeden araştırmacılar farklı tümör modellerinde bilgileri doğrulamak üzere çalışmalarına devam etti. Glioma (beyin tümörü) tanısı alan hastaların hayatta kalma olasılıklarının, yüksek miktarda IL4I1 enzimi üreten hastalarda daha düşük olduğunu; cilt kanseri hastalarında ise bu enzimin tedaviye karşı dirençten sorumlu olduğunu gözlemlediler. Ayrıca, fare modelleri ile yaptıkları çalışmalarda, IL4I1 enziminin bir tür kan kanseri olan kronik lenfatik lösemide bağışıklık sistemini etkileyerek kanserin ilerlemesine neden olduğunu gösterdiler. Diğer yandan çevresel veya genetik değişiklikler nedeni IL4I1 enzimi üretemeyen hayvan modellerinde bağışıklık sisteminin kanser ilerlemesini önlemede başarılı olduğunu kanıtladılar.
Aşağıda, çalışmanın GRAFİK ÖZETİ görülebilir:
Tüm bu yeni veriler IL4I1’in ilaç hedefi olarak büyük bir potansiyele sahip olduğunu göstermektedir. IL4I1 enzimi dışında triptofan metabolizmasında rol alan enzimlerin hedef seçildiği klinik çalışmaların başarısız olması, IL4I1 enziminin hedef molekül olarak test edilmesi gerektiğini göstermektedir. Yapılacak araştırmalar sonucunda immünoterapi için yeni bir hedefin bulunması pek çok kanserin tedavisi için umut vaat etmektedir.
Sadik A, Somarribas Patterson LF, Öztürk S, Mohapatra SR, Panitz V, Secker PF, et al.
IL4I1 Is a Metabolic Immune Checkpoint that Activates the AHR and Promotes Tumor Progression.
Cell 2020