Sudan sonra, dünyada en çok tüketilen içecek olma statüsüne uygun olarak kahve, tıp araştırmacıları arasında uzun zamandır dikkat çekici bir araştırma konusu olmuştur.
Harvard Tıp Fakültesi’nde epidemiyoloji ve beslenme profesörü Dr. Walter C. Willett'e göre, içilen bunca kahvenin sağlığımıza ne yaptığını belirlemeye yönelik birçok erken çaba mevcuttur, fakat çalışmaların sahip oldukları tasarım kusurları, anlamlı ve ikna edici sonuçlara ulaşmamızı engellemektedir.
Willett, "Kahve üzerine bir makale yayınlamak, epidemiyologlar için neredeyse bir geçit törenidir," diyor. "Önemli olan, çalışmaların kalitesi zamanla büyük ölçüde iyileşti, çünkü kısmen şimdi neredeyse hepsi prospektif (geleceğe dönük), çok daha büyük ve takip daha uzun."
Bu da kahvenin insan sağlığı üzerindeki etkileri hakkındaki düşüncelerimizde önemli bir değişikliğe yol açtı.
Kahve etrafındaki tartışmalar, kanser ve kardiyovasküler hastalıkların sıklığının artmaya başladığı 1970-80'lerden bu yana gelişerek devam etmektedir. Kanser ve kardiyovasküler hastalıklar, tüm nedenlere bağlı yaşam kayıplarında ilk iki sırayı paylaşan ve her yıl dünya genelinde on milyonlarca kişiyi etkileyen bulaşıcı-olmayan hastalıklar sınıfındadır. Bu iki hastalık grubu ile kahvenin, faydalı olduğu görüşü ağır basmakla birlikte, oldukça kompleks bir ilişkisi olduğu görülmekte.
Kahvenin sağlığa etkilerine dair bilimsel araştırmalar?
Dünya genelinde en önde gelen bilimsel tıp dergisi olan New England Journal of Medicine’da (NEJM) Temmuz 2020’de Willet ve arkadaşları tarafından yayımlanan “Coffee, Caffeine, and Health” adlı makalede belirtildiği üzere, günde 3-5 kupayı bulan kahve tüketimi, artık diyetimizin bir köşe taşı. Hal böyle olunca, birçok sağlık avantajına ve riskine sahip kafein ile organ sistemlerimiz adeta yıkanmakta. Sonuçta, bu denli kahve tüketiminin birçok kronik hastalığın önlenmesi ile bağlantılı olduğu düşünülmekte.
Kahvenin önerilen faydalarına ilişkin daha ikna edici verilere bir göz atalım:
Kahve ve tüm nedenlere bağlı yaşam kaybı riski üzerine
Son on yılda, kahve içmenin tüm nedenlere bağlı ölümleri azalttığına dair birkaç büyük ölçekli nüfus analizinden elde edilen ikna edici veriler görüldü. Bu ilişki Japonya, Birleşik Krallık ve Amerika Birleşik Devletleri'ndeki araştırmacılar tarafından rapor edilmiştir ve etnik köken için sınıflandırma yapıldıktan sonra bile fayda açıktır.
2019'da yayımlanan bir meta-analiz, kahve tüketiminin ölüm oranını azaltan etkilerinin, sigara ve alkol kullanımı, yaş ve kilo durumu gibi risk faktörlerini hesaba kattıktan sonra bile meydana geldiğini buldu. Kafeinli veya kafeinsiz, hazır veya filtre/öğütülmüş olmasına bakılmaksızın günde 8 fincana kadar kahve tüketenlerde veya daha yavaş veya daha hızlı kafein metabolizmasını kodlayan genetik polimorfizmleri olan kişiler tarafından tüketilenlerde de fayda gözlemlenir.
Şeker hastalığı ve kahve
Günlük tüketilen ilave her 1 kupa kahve, diyabet riskinde %7'ye varan bir azalmaya katkıda bulunabilir. Tersine, 4 yıl boyunca tüketimin azaltılması, daha yüksek tip 2 diyabet riski ile bağlantılı bulundu. Kahvenin koruyucu etkileri, öğle yemeğinde tüketildiğinde en güçlü olabilir.
Kahvenin olası antidiyabetik etkilerini açıklamak için çeşitli biyolojik yollar önerilmiştir. Hem kafeinli hem de kafeinsiz kahvenin hepatik (karaciğerde) insülin direncini azalttığı ve glikoz toleransının bozulmasına karşı koruma sağladığı görülmektedir. Ek analizler de kahve tüketimi ile yağ hücreleri ve karaciğer fonksiyonlarında iyileşmeler ve yağ kitlesinde azalma arasında bağlantı kurmuştur.
Kahveye özgü olan şey, içerdiği polifenoller, daha özel olarak klorojenik asittir. Kahve aslında bu belirli polifenollerin diyetteki en büyük kaynağıdır. Bu polifenol, muhtemelen kahve ve tip 2 diyabetle gördüğümüz pozitif ilişkilerin altında yatan glikoz kontrolü üzerindeki bazı faydalarla bağlantılıdır.
Kardiyovasküler ve serebrovasküler hastalıklar ve kahve
Kahve içenlerin kardiyovasküler (kalp-damar) hastalık geliştirme olasılığının önemli ölçüde daha düşük olduğu bildiriliyor ve en fazla fayda düzenli olarak günde 3 ila 5 fincan kahve tüketenlerde gözleniyor. Prospektif çalışmaların meta-analizleri, kahve tüketimini koroner hastalık, kalp yetmezliği ve atriyal fibrilasyon riskinin azalmasıyla ilişkilendirmiştir.
Düzenli olarak kahve içmek kan basıncını etkilemiyor gibi görünüyor ve aslında hipertansiyon riskinde mütevazı bir azalmaya yol açabilir. Sistolik ve diyastolik kan basıncında önemli düşüşlere yol açtığı için klorojenik asit de bunda bir faktör olabilir.
Kahve tüketimi, düşük yoğunluklu lipoproteinin (LDL, kötü kolesterol) oksidasyonunu, inflamatuar belirteçleri ve leptin ve kitinaz-3 benzeri protein-1 gibi kardiyovasküler hastalıklarla bağlantılı protein belirteçlerinin seviyelerini azaltabilir.
Kahve tüketiminin beyin felci riskini anlamlı bir şekilde azaltıp azaltmadığı daha az kesindir. 2014 yılında yapılan bir meta-analiz, ilişkinin zayıf olduğunu bildirirken, 2,4 milyon katılımcıdan yapılan yakın tarihli bir meta-analiz, günde 3 ila 4 fincan kahve tüketenlerde felç riskinde %21'lik bir azalma buldu.
Kahvenin kolesterol üzerindeki etkisi, büyük ölçüde onu hangi biçimde aldığınıza bağlı görünüyor. Filtrelenmemiş kahveler (örneğin, espresso, Türk kahvesi), "insan diyetinde bilinen en güçlü kolesterol yükseltici bileşik" olarak adlandırılan kafetol açısından özellikle yüksektir. Cornelis ve meslektaşları 2020 yılında yaptıkları bir çalışmada, filtrelenmemiş espresso formülasyonlarının daha yüksek LDL seviyeleri ile sonuçlanmasına rağmen, bu etkinin standart öğütülmüş veya hazır kahve içenlerde gözlemlenmediğini gösterdi.
Kanser ve kahve
Kahvenin çeşitli kanserlerin riskini azaltma potansiyeli literatürde büyük ilgi görmüştür. Bu konuyla ilgili 28 meta-analizin 2020 yılında yayımlanan bir şemsiye incelemesi, en güçlü ilişkilerin rahim ve karaciğer kanseri ile olduğunu gösterdi. Willett, Bravi ve meslektaşlarının, kahve tüketimi arttığında hepatosellüler karsinom (karaciğer kanseri) riskinin önemli ölçüde azaldığını bulan 2017 tarihli bir araştırmasını, kahvenin sağlık yararları hakkında "en önemli nispeten yeni kanıt" olarak değerlendirdiğini belirtti. Endometriyal (rahim) kanser oranları hem kafeinli hem de kafeinsiz kahve ile azalıyor gibi görünse de hepatosellüler karsinomda sadece birincisinin bu etkiye sahip olduğu görülmektedir.
Kahve tüketimi ve çeşitli kanserlerin riskinin azalması ile ilgili ılımlı bağlantılar şu kanserlerde bildirilmiştir: östrojen reseptör negatif ve menopoz sonrası meme kanseri, melanom, bazal hücreli cilt kanseri, ağız boşluğu ve yutak kanseri, kolorektal kanser ve prostat kanseri.
Kahvenin nörolojik ve psikiyatrik etkiler
Bu konuda ilk geniş kapsamlı çalışma, kronik kahve tüketen insanların, kronik kahve içicisi olmayanlara kıyasla, gelişmiş konsantrasyon, yüksek motor kontrolü ve uyanıklık sergilediğini rapor etmiştir. Daha eski çalışmalar ise kahve ve bilişsel fonksiyonların artması arasında bir bağlantı bulamadı.
Kahvenin ruh hali artırıcı özellikleri, ruh sağlığı bozukluklarını hafifletmede rol oynayabilir. Hem düşük hem de yüksek seviyelerde kahve tüketimi, depresyon oranlarında yaklaşık %30'luk nispeten önemli azalmalar sağlar. Dikkate değer bir çalışmada, haftada 1 veya daha az kupa içenlere kıyasla, günde 2 ila 3 ve 4 veya daha fazla kupa kahve içenlerde intihar riski yaklaşık %45 az bulundu.
Kahve tüketiminin çeşitli nörodejeneratif koşullara karşı koruyucu faydalar sağladığı öne sürülmüştür. Hafif bilişsel bozukluğu olanlarda kahve içmenin, bunama riskinin azalması veya bunama başlangıcının gecikmesi ile ilişkili olduğu gösterilmiştir. Sürekli kahve tüketiminin Parkinson hastalığı riskini azalttığı gösterilmiştir ve Lewy cisimciklerini önlemede rolü olabilir.
Yine de bu tür gözlenen etkiler, öncelikle kahvenin bilinen nöroprotektif (sinir sistemi koruyucu) özelliklere sahip olan ve serotonin ve dopamin aktivitesini değiştirerek kısa süreli ruh halini etkileyen kafeinin rolünden kaynaklanıyor olabilir. Özellikle, kafeinsiz kahve, Parkinson hastalığında ve intihar riskinde koruyucu bir değer göstermedi veya bilişsel performansı artırıcı olarak göstermedi.
Karaciğer hastalığı ve kahve
Kahvenin çoklu sağlık sonuçları üzerindeki etkisini araştıran meta-analizlerin 2017 şemsiye incelemesi, karaciğer sonuçlarıyla ilgili en yüksek pozitif ilişkilerin olduğu sonucuna varmıştır.
Tüketimi günde 2 bardak artırmak, alkolik siroz ve buna bağlı ölüm oranlarını büyük ölçüde azaltır. Kahve içenler sadece alkolsüz yağlı karaciğer hastalığı geliştirme risklerini önemli ölçüde azaltmakla kalmaz, aynı zamanda alkolsüz yağlı karaciğer hastalığı olan kişilerde varsa karaciğer fibrozuna karşı daha iyi korunurlar. Ayrıca ilerlemiş hepatit C'li hastalarda karaciğer hastalığının ilerlemesini yavaşlatıyor gibi görünmektedir.
Kahvenin bu etkilerinin altında şu potansiyel mekanizmalar yatıyor gözükmektedir: Kahve, bir adenozin reseptör antagonisti olarak hareket ederek doku yeniden şekillenmesini uyaran, böylece potansiyel olarak hepatik fibrozu önleyen ve ayrıca kolajenin karaciğerde kendini biriktirme yeteneğini sınırlayan kafein için bir önemli bir kaynaktır.
COVID-19 ve kahve
Birleşik Krallık'ta yapılan ve Mayıs 2021'de Nutrients adlı dergide yayımlanan bir çalışmada; günde 1 fincan veya daha çok kahve içenlerde, içmeyenlere göre COVID-19 riski %10 az bulundu. Kahve tüketimi yaşlılarda pnömoni (zatürre) riskini de azaltıyor. Prospektif bir çalışma olmasa da araştırılmaya değer olumlu bir sonuç.
Neden kahve?
Kahvenin insan sağlığının birçok alanını iyileştirebileceğine dair fikir birliği, daha yüksek kaliteli verilerin gelmesiyle birlikte arttı. Bununla birlikte, kahvede bulunan 1000'den fazla bilinen bileşikten hangisinin bu etkilerle ilişkilendirileceğini belirlemek çok daha fazla çalışma gerektirecektir.
Willet, "Kahvenin bir tohum olduğunu ve bir tohumun temel işlevinin canlı bitki embriyosunu mikroplardan korumak olduğunu aklımızda tutmalıyız" dedi. "Bu nedenle, tohumların genel olarak antioksidan ve antienflamatuar etkileri olan birçok bileşeni vardır ve kahve tohumları polifenollerde ve diğer antioksidanlarda alışılmadık derecede yüksektir. Bunlar görünen faydalardan sorumlu olabilir, ancak henüz emin değiliz."
Kahve tüketimi risksiz değildir
Kahve tüketimi risksiz değildir; kafeinli kahve potansiyel olarak glokom riskini artırabilir, içmeye alışkın olmayanlarda kan basıncını ve kalp atış hızını yükseltebilir, uyku kalitesini bozabilir ve anksiyete, disfori ve - nadir durumlarda - psikotik veya manik belirtilere neden olabilir. Düşük doğum ağırlığı ve hamilelik kaybı ile bağlantısı göz önüne alındığında, hamilelik sırasında kafein alımı azaltılmalı veya ortadan kaldırılmalıdır. Ve tüm kahvelerin eşit üretilmediğini hatırlamak önemlidir. Yerel zincir mağazanızdan aldığınız çok şekerli bir şekerleme, sıcak bir fincan filtrelenmiş siyah kahve ile aynı şey değildir.
Öte yandan kafeinin, zaten sağlığı olumsuz olan insanlar veya çocukların gelişmekte olan beyinleri üzerindeki etkisini gerçekten bilmiyoruz.
Ancak çoğumuz kahve molalarımızın keyfini endişe duymadan devam edebiliriz.
Willett, "Kahve tüketimiyle ilgili endişelerini dile getiren hastalar için, doktorların bu içeceğin tadını çıkaranlara güvence verebileceğini düşünüyorum" dedi.
Bir kupa kahve, günün yoğunluğunu üstünüzden almak ve ayıltmaktan çok daha fazlasını yapıyor olabilir.