Öncüsü olduğu çalışmalarla bir kanser türünü - serviks (rahim ağzı) kanserini - neredeyse tamamen bitirme şansını bizlere sunan Dr. Harald, 1936 yılında dünyaya gelmiştir ve çocukluğunu 2. Dünya Savaşı'nın yoğun geçtiği yerlerden olan Gelsenkirchen’de geçirmiştir. Savaş ailesinde kayıplara neden olmasa da ilköğrenim hayatını tamamlamasına engel olmuştur. Yine de yılmayan Dr. Harald 10 yaşında Gymnasium’a (Almanya’da iyi öğrencilerin gittiği lise) başlar. İlk sene ilköğrenimini tamamlayamadığı için çok zorlanır, ilerleyen yıllarda çok çalışarak bu eksiği kapatır. Lise eğitimini 1955 yılında ailesinin taşındığı Kuzey Almanya’da başarılı bir şekilde tamamlar.

Çocukluğundan beri biyolojiye, hayvanlara, çiçeklere merakından dolayı hep bilim insanı olmak ister. Lise öğreniminin ardından biyoloji ve tıp arasında seçim yapmak zorunda kalan Dr. Harald tercihini tıp yönünde yapar ve Bonn Üniversitesi’ne başlar. Yine de biyoloji sevdasından vazgeçmeyerek ilk iki yıl zorlansa da biyoloji derslerine de katılır. Fakültesinin ikinci yılında yapılan sınavda iyi bir derece alır. Bu sınavın kendisine özgüven getirdiğini söyleyen Dr. Harald 1960 yılında mezun olur. Sonraki iki yılını intern doktor olarak tamamlar ve pratisyen doktor olur.

Ardından Düsseldorf Üniversitesi’nde mikrobiyoloji ve immünoloji alanında çalışmaya başlar. O dönemi "İlk başlarda hayatımda tek ve ilk kez akademik hayatı seçtiğim için şüphelerim oldu ve hastaneye dönmeyi düşündüm. Üzerinden çok geçmeden deneysel çalışmalar beni büyüledi ve doğru karar verdiğimi anladım" diyerek aktarıyor. Akademik hayatın ilk yıllarında bakteri ve virüslerin gelişimi, erken tanısı hakkında eğitim almış aynı zamanda virüs kaynaklı kromozomal değişimler üzerinde çalışmaya başlamıştır.

Düsseldorf’ta 3. yılını geçirirken eğitiminin yetersiz geldiğini düşünerek özellikle Amerika’da doktora sonrası eğitim için fırsat kollamaktadır. Bu dönemde Philadelphia Çocuk Hastanesi’nden teklif gelir ve 1965 yılında burada çalışmaya başlar. Çalıştığı laboratuvar o dönem yeni keşfedilen Epstein Barr Virüsü (EBV) üzerinde yoğun bir çalışma yürütmekte, tanı testleri ve epidemiyolojisi üzerine çalışmaktaydılar. O tarihlerde Burkitt Lenfomalı hastalarda viral antijenlere karşı antikor geliştiği gösterilmesinin ardından kendini bu ajanla çalışmak zorunda hisseden Dr. Harald, hızla gelişen moleküler biyolojik tanı yöntemleri açısından kendini eksik hissetmektedir. Bunun üzerine laboratuvar sorumlusundan adenovirus üzerine çalışmak için izin alır. Adenovirus ile enfekte insan hücrelerinde kromozomal değişiklikler üzerine çalışmaya başlayan Dr. Harald aynı zamanda antijen pozitif Burkitt Lenfoma hücrelerinden Ebstein Barr Virüsünü elektron mikroskobunda göstermiştir. Aynı yıllarda EBV’nin B-Lenfositler üzerine ölümsüzleştirici etkisi ve enfeksiyoz mononükleoza nedeni olduğu ortaya koyulmuştur.

1967 iki teknisyeni ile Philadelphia Çocuk Hastanesi laboratuvarında Harald zur Hausen

Şekil 1. 1967 yılında, iki teknisyeni ile Philadelphia Çocuk Hastanesi laboratuvarında Harald zur Hausen.

1968 yılında Würzburg Üniversitesi’nden kendi grubunu oluşturup çalışma teklifini alan Dr. Harald, bu teklif üzerine ülkesine geri döner ve burada tamamen EBV üzerine çalışmaya karar verir. Burada amacı Burkitt Lenfoma hücrelerinin hepsinde EBV DNA’sını ve tekrarlayıcı enfeksiyonla ilişkisini göstermek olmuştur. Bu amaçla Dr. Werner Henle ve Dr. George Klein ile birlikte Burkitt Lenfoma ve nazofaringeal karsinom biyopsi örnekleri ile serolojik test örnekleri toplayarak incelemiştir. Bunları takiben biyopsi örneklerinden EBV DNA’ları gösterildi bu aynı zamanda tümörlerde gösterilen ilk virüs DNA’sı olmuştur.

Yıl 1972’yi gösterdiğinde Dr. Harald, Nürnberg’de kurulan Viroloji Enstitüsü başkanlığına atandı. Burada çalışmalarını uzun süredir viral ajanların suçlandığı rahim ağzı (serviks) kanserine yoğunlaştırdı. 1960’ların sonuna doğru popülerleşen bu konuda baş şüpheli Herpes Simpleks tip 2 (HSV-2) olarak görülmekteydi. Bu konu üzerine çalışmasını arkadaşı Dr. Heinrich Schulte-Holthausen’den istedi. Önceki yıllarda EBV üzerine yapılan aynı teknikle çalışan Dr. Heinrich tekrarlayan denemelere rağmen ilişki bulamadı.

Dr. Harald geçmiş yıllardaki çalışmaları inceledi. Bu çalışmalarda gösterilen genital siğillerin yassı hücreli karsinomlara dönüştüğü ve genital siğillerde tipik papilloma virüs parçacıkları içerdiği bilgilerinden yola çıkarak serviks kanseri ile papillomavirus ilişkisi üzerinde hipotez kurdu ve araştırmalarına devam etti. Topladığı birçok biyopsi örneğinde ayak tabanı siğilleriyle eşleşmeler bulsa da genital siğil ve serviks kanser biyopsilerinden sonuç negatifti. Bunun üzerine farklı papilloma virüs türleri olabileceği düşüncesiyle çalışmalarına devam etti. İlerleyen yıllarda Dr. Harald ve Paris’te çalışmalarını sürdüren Dr. Orth’un grubu tarafından birçok papilloma virüsü tanımlanmıştır (günümüzde papilloma virüslerin 100'ün üzerinde türü olduğu bilinmektedir ve bunların 30 kadarı insanlarda çeşitli siğillerin ve daha azı çeşitli kanserlerin nedenidir).

1977 yılında Freiburg’da kurulan Viroloji Enstitü başkanlığına getirilen Dr. Harald Nürnberg’deki arkadaşlarıyla beraber çalışmalarına burada devam etmeye başlamıştır. 1979 yılında çalışma arkadaşları Dr. Gissmann ve Dr. Ethel-Michele genital siğilden insan papilloma virüs-6 (HPV-6) DNA’sını göstermeyi başardılar. İlerleyen çalışmalarda HPV-11 laringeal papillomdan (ses teli nodülü) elde edildi. HPV-11 baz alınarak yapılan çalışmada 24 serviks kanseri biyopsinin birinde HPV-11 pozitif bulundu.

1983 yılında ise HPV-16, bir sene sonra ise HPV-18 varlığı gösterildi. Bu iki virüsün gösterilmesinden sonra serviks kanseri ile ilişkisi araştırılmaya başlandı ve viral DNA, tümörlü hücrelerin DNA’sına bütünleşik olarak bulundu. Viral DNA’nın bir kısmı görülmese de HPV'nin DNA'sına ait E6 ve E7 genleri sürekli görülmekte ve protein sentezlemekte olduğu gösterildi.

HPV nasil kansere neden olur

Şekil 2. Dr. Harald'a Nobel Ödülü getiren keşfinin özeti: HPV enfeksiyonlarının bir kısmının (%0.8 kadarı) zamanla nasıl serviks kanserine dönüştüğünün anlatımı.

Dr. Harald, Freiburg’da çalıştığı dönemde bazı forbol ester türlerinin gizli EBV DNA’larını uyardığını keşfetmiştir. Bunun yanında Afrika yeşil maymun lenfoblastlarından yeni lenfotropik polyamavirüs keşfetmiştir. Aynı zamanda meslektaşı Dr. Jörg Sclehofer ile birlikte HSV, polyoma, papilloma, adeno ve vaccinia virüslerinin DNA kopya üretimini artırdığını göstermişlerdir.

Dr. Harald’ın insan papilloma virüslerinin (HPV) serviks kanserine neden olduğu hipotezi, ardından en sık iki papilloma virüs türünün izolasyonu ve etki mekanizmasının anlaşılması üzerine 2008 Nobel Tıp veya Fizyoloji Ödülü'nü almaya hak kazanmıştır.

1983 yılında Alman Kanser Araştırma Merkezi’ne bilim danışmanı olarak atanan Dr. Harald merkezi yeniden organize etmenin yanı sıra viral onkogenlerin aktivitesini önleyen hücre içi ve hücre dışı kontrol mekanizmaları üzerine çalışmaya devam etti. 20 yıl burada çalışmasını ardından 2003 yılında buradan emekli olarak kendi tuttuğu laboratuvarda çalışmalarına devam etmekte ayrıca Uluslararası Kanser Dergisi’nin genel yayın yönetmenliğini sürdürmektedir.

Dr. Harald'ın öncüsü olduğu çalışmalar, HPV türleri ile enfeksiyondan % 90'ın üzerinde koruma sağlayan HPV aşılarının geliştirilmesini sağladı. Koruyucu HPV aşısı 2006 yılında FDA onayı aldı ve düzenli kullanıma giren ülkelerde şimdiden rahim ağzı kanseri sıklığını belirgin bir şekilde azalttı; hatta HPV aşısını okullarında ücretsiz uygulayan ülke Avustralya, rahim ağzı kanserini tamamen ülkesinden silmek üzere.

Not: Tüm kanserlerin %5 kadarının HPV ilişkili olduğu düşünülmektedir.

serviks rahim ağzı kanseri ocak farkındalık ayı tedavi korunma erken tanı