Sinovyal sarkom, genellikle kol ve bacaklarda, sıklıkla eklem kapsüllerine ve tendon kılıflarına çok yakın olan nadir bir kanser türüdür. Bir çeşit yumuşak doku sarkomudur, tüm sarkomların %5-10'unu oluşturur.

1900'lerin başında keşfedilen bu kanser türünün hücreleri, eklem kapsülü sıvısı olan sinoviumda bulunan hücrelere benzediği için "sinovyal sarkom" adını almıştır, tümörün geliştiği gerçek hücreler bilinmemektedir ve zorunlu olarak sinoviyal değildir.

Sinoviyal Sarkom Tedavisinde, Bir Çeşit İmmünoterapi Olan, Adoptif T Hücre Terapisi Çalışması

Metastatik (4. evre) sinoviyal sarkoma ait kanser hücrelerinin % 70 ila % 80'inde, NY-ESO-1 / LAGE1a adlı bir antijen bulunur.

Bir antijen, bağışıklık sistemini tetikleyebilen ve özellikle antikor üretilmesine yol açan bir toksin veya diğer yabancı cisimlerdir.

Bu antijenini hedef alacak şekilde T hücresi reseptörü ile modifiye edilen T hücreleri, sinovyal kanserli hastalarda güçlü bir antitümör cevabı oluşturdu. 1 hastanın tam yanıtı ile sonuçlanan bu dikkat çekici araştırma Cancer Discovery'de 11 Haziran 2018'de yayımlandı.

Adoptif T hücre tedavileri çok sayıda kan kanserinde çarpıcı örnekler göstermesine rağmen, bu özel immünoterapi yaklaşımının solid (katı, organ) tümörlerde işe yarayabileceğine dair kanıtlar sınırlı olmuştur. Bu klinik araştırmadan elde edilen sonuçlarda, kanser hücresine afinitesi (yatkınlığı) arttırılmış T hücre tedavisine yanıtların iyi olduğunu bulundu. Araştırmacılar, bu adoptif hücresel immünoterapi ile hastaların tümörlerinin küçüldüğünü görmenin yanı sıra, modifiye T hücrelerinin infüzyondan sonra da artmaya devam ettiğini gözlediler. T hücrelerde uygulama sonrası bu artış, tedaviye yanıt veren tüm hastalarda ve cevap vermeyen 6 hastanın 1'inde gözlendi.

İlgili Konu:

NY-ESO-1c259T hücre adı verilen bu modifiye bağışıklık sistemi hücreleri, bir başka bağışıklık sistemi uyarıcısı interlökin-2 (IL2) ile birlikte, 12 rekürren (tekrarlamış) sinoviyal sarkomlu hastaya uygulandı. T hücreler hastalardan lökoferez adlı işlem ile toplandı ve modifiye edip uygulanmadan önce hastalara, fludarabin ve siklofosfamid adlı kemoterapiler ile lenfodeplesyon (bağışıklık sistemi baskılaması) yapıldı. Tedavi alan 12 hastadan 10'u, protokolle belirlenen dozda T hücre alırken, 2 hasta düşük dozda aldı.

Sonuçlar

  • Adoptif hücre tedavisine genel cevap oranı % 50 idi (1 tam yanıt ve 5 kısmi yanıt)
  • Verilerin analiz tarihi olan 30 Mart 2017 itibariyle beş hasta hayattaydı.
  • Düşük dozda tedavi alan hastalarda kanser 12 hafta içinde ilerlemişti.
  • Yedi hastada, hızlı denebilecek bir sürede, uygulamadan sonra 4 hafta içinde tümör yükünde azalma izlendi ve bu, tümör küçülmelerinin sadece kemoterapi ile tedaviye bağlı olmadığını düşündürdü.
  • NY-ESO-1c259T hücreleri ile ilk uygulamadan sonra, 4 hastada, 3 aydan fazla antitümör yanıtları görülmeye devam etti.
  • Klinik araştırma sırasında yaşam kaybına neden olan yan etki gözlenmedi ve 11 hastada ciddi (3. derece veya daha yüksek) yan etki raporlandı. Araştırmacılar yan etkilerin yoğunluğundan sorumlu tuttukları IL2'yi, tedavi rejiminden çıkarmış olsalar da, 5 hastada sitokin salınımı sendromu ortaya çıktı.
  • Tedaviye yanıt verenlerde, yanıt vermeyenlere göre, uygulama sonrası modifiye T hcrelerin sayısının anlamlı derecede arttığı gözlendi.
  • NY-ESO-1c259T hücrelerin tümör yatağına taşınması ile birkaç hastada metastatik tümörlerin boyutlarında geçici artış görüldü.
  • 1 hastada kanserin tekrarlaması sonrası yapılan biyopside, bu modfiye T hücrelerin, 28 ay sonra dahi üretilmeye devam edildiği görüldü.

Araştırmacılar ayrıca, infüzyon sonrası T hücrelerin, farklılaşma aşamalarında tüm T hücre alt türlerini içerdiğini buldular. Modifiye T hücrelerin kalıcılığı, bunları yapmak için kullanılan üretim parametrelerine büyük ölçüde dayanır ve T hücrelerinin bazı alt kümeleri gelişmiş rejeneratif yeteneklere sahip olabilir. Böylece, gelecekteki çalışmalarda bazı T hücrelerin seçilmesi, dozu azaltmayı ve potansiyel olarak etkinliği artırmayı sağlama potansiyeline sahiptir.

Araştırmacılar bu tedavinin sonuçları konusunda iyimser olmalarına rağmen, NY-ESO-1c259T hücrelerini inceleyen multiple miyelom çalışmaları işaret ederek, klinik yanıt ile adoptif hücre tedavisinin uygulanması arasında neden-sonuç ilişkisi kurmanın zor olduğunu kabul ettiler. Yani alınan yanıt, her ne kadar tek başına kök hücre nakli ile beklenenden daha büyük görünse de, kemoterapinin etkisinden kesin olarak ayırt edilmesi zordur.

Peki, bağışıklık sistemi kontrol noktası inhibitörü olan anti-PD-1 immünoterapiler, sinoiyal sarkomda daha önce neden başarısız oldu ve adoptif hücre terapileri neden sarkomda iyi çalışabildi? Bunun açıklaması şu olabilir:

Sarkomda kanser-bağışıklık sistemi ilişkisinde asıl sorun, T hücrelerin pasifliği veya bağışıklık sistemini baskılayan bir tümör mikroçevresi değil, bağışıklık sisteminden kaçma (evasion) ve tanınmama (immune recognition) olabilir.

Aşağıdaki şekilde, afinitesi (yatkınlığı) arttırılmış T hücre reseptörlerinin, kanser hücresini nasıl hedef aldığı resmedilmiştir:

adoptif t lenfosit hucre tedavisi kanser immünoterapi