2016 yılında; kanser biyolojisine yönelik artan farkındalık, kanserlere yatkınlığa neden olan genetik mutasyonlara bakışı değiştirmiştir. Bir kişide kansere yatkınlık yaratan genetik mutasyon(lar) olduğunu bilmenin önemi daha da anlaşılmıştır. Çünkü bu, kanser taramaları ve koruyucu cerrahiler ile erken tanıya veya henüz kanser oluşmadan önlem almaya olanak sağlamaktadır. Ayrıca, kansere yatkınlık yaratan faktörleri saptamak, aile planlaması ve tedavi kararına da doğrudan katkı sağlamaktadır.

Geçtiğimiz yıl araştırmacılar, melanom dışı cilt kanserleri riskini azaltmada B vitaminin etkili olduğu saptamıştır. Bunun dışında; ASCO, insan papilloma virüsü (HPV) aşılamasını artırmaya yönelik tavsiyeler için bir rapor yayımlamıştır. HPV aşısının, başta rahim ağzı kanseri olmak üzere HPV ilişkili kanserlerden koruyarak milyonlarca yaşamın kurtarılmasına olanak sağlayacağı vurgulanmıştır.

Yumurtalık (over) Kanserine Yatkınlığı Artıran Yeni Genler

Yumurtalık kanserlerinin yaklaşık % 10-15'i kalıtsaldır, yani nesilden nesle geçen genetik mutasyonlarla ilişkilidir. Örneğin; BRCA1 mutasyonu olan kadınlarda yumurtalık kanseri gelişme riski %36, BRCA2 mutasyonu olanlarda %12’dir. Bunun aksine, genel olarak toplumda kadınlar arasında yaşam boyu yumurtalık kanseri gelişme riski %1-2’dir.

Yakın zamanda yapılan kapsamlı bir çalışma ile kadınlarda yumurtalık kanserine yatkınlığa neden olan 2 gen daha tanımlanmıştır: RAD51C ve RAD51D. Bu genlerinde mutasyon olan kadınların yumurtalık kanserine yakalanma riskinin sırasıyla 5 ve 12 kat daha yüksek olduğu belirlenmiştir. RAD51 genindeki mutasyonların her 120 yumurtalık kanserinin birinin sorumlusu olduğu belirtilmiştir.

Her ne kadar bu mutasyonlar nispeten daha nadir görülse de yumurtalık kanseri riskini azaltmaya yönelik adımlar atılması adına bu risk faktörlerinin bilinmesi önemlidir. Öyle ki; bu çalışmadan elde edilen bulgular, genetik test ile ilgili ulusal kılavuzlarda değişikliğe yol açmıştır. Güncellenmiş kılavuzlar, RAD51C veya RAD51D genlerinde mutasyona sahip olan kadınlarda yumurtalık kanseri riskini azaltmak için cerrahi (yumurtalık ve tüplerin alınması) önermektedir. Bu mutasyonların tespiti yumurtalık kanseri olduktan sonra da önem taşımaktadır. Çünkü bazı araştırmalar, bu mutasyona sahip olan kadınların PARP inhibitörleri olarak bilinen yeni bir ilaç sınıfına iyi cevap verebileceğini bildirmektedir.

Pankreas Kanserine Yatkınlığı Artıran Yeni Genler

Yaklaşık her 10 pankreas kanserinden biri nesilden nesle aktarılan genetik mutasyonlarla ilişkilidir. Pankreas kanseri iki veya daha fazla birinci derece akrabada ortaya çıktığında, buna ailesel pankreas kanseri denilmektedir. Pankreas kanserine yatkınlık; BRCA1, BRCA2 gibi birtakım genlerdeki mutasyonlarla ilişkilidir. 2015 yılında yayımlanan bir çalışmada; pankreas kanserli hastaların % 5'inde BRCA mutasyonları saptanmıştır. Bununla birlikte, Aşkenaz Yahudi kökenli 33 hastanın katılımıyla yürütülen bir başka çalışmada ise BRCA mutasyon sıklığı %12 bulunmuştur. Bu çalışma hasta sayısı itibariyle küçük bir çalışma gibi görünse de bulguları itibariyle, ulusal genetik test kılavuzlarında değişikliğe yol açmış ve kılavuzlara; pankreas kanseri olan her Yahudi bireyin BRCA1, BRCA2 testine tabi tutulması önerisi eklenmiştir. Ailesel mutasyona sahip olduğu tespit edilen BRCA1, BRCA2 mutasyon taşıyıcılarının birinci derece akrabalarına da tarama da dahil olmak üzere uygun önleyici stratejilerin önerilebileceği belirtilmiştir.

Bir kişinin yaşam boyu pankreas kanserine yakalanma riski yalnızca %1 olduğundan, pankreas kanseri için genel tarama yapılması önerilmemektedir. Bununla birlikte, pankreas kanseri açısından yüksek risk taşıyan kişilerin taranması, ameliyatla tam iyileşme şansı olan erken evre kanserlerin yakalanması açısından önemli olabilir. Yakın zamanda yapılan bir çalışmada, ailesel pankreas kanseri ya da bilinen pankreas kanseri duyarlılık genlerinde (CDKN2A, BRCA1/2, PALB2) mutasyonlar bulunan ama asemptomatik (belirgin bir şikayeti olmayan) 411 kişi görüntüleme yöntemleriyle taranmıştır. Sonuçta; 178 CDKN2A mutasyon taşıyıcısının 13'ünde (% 7) pankreas kanseri tespit edilmiş, bunların 9’una cerrahi uygulanmış ve 5 yıllık sağ kalım oranlarının genel olarak pankreas kanserine yakalananlardan 5 kat daha yüksek olarak %24 olduğu görülmüştür. Bunun yanında; tarama, ailesel pankreas kanserli 214 bireyden sadece ikisinde (% 0.9) ve BRCA mutasyonu olan 19 hastanın birinde (% 5) pankreas kanseri saptamıştır. Bu çalışma; yüksek riskli hastalarda pankreas kanseri taramasının erken evre kanserleri saptama başarısını ve bu evrede yapılan cerrahinin sonuçlarını göstermesi açısından ilk olma özelliğini taşımaktadır. Taramanın, CDKN2A mutasyonları olan hastalarda pankreas kanserini saptamada yararlı olduğu açıktır. Ancak ailesel pankreas kanseri veya BRCA mutasyonları olan kişiler gibi diğer yüksek riskli gruplarda taramanın faydasını değerlendirmek için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.

Kansere Genetik Yatkınlık Yaratan Mutasyonların Tespitinde Geniş Çaplı Testler

Lynch sendromlu kişilerde kalın bağırsak, rahim, yumurtalık, mide, pankreas, üriner sistem ve diğer kanserlerin gelişme riski belirgin şekilde artmaktadır. Bu sendrom MLH1, MSH2, MSH6, PMS2, EPCAM genlerinde mutasyona neden olmaktadır. Standart Lynch Sendromu testleri, sadece bu 5 genin mutasyonlarını taramaktadır. Ancak Lynch Sendromu’ndan şüphelenilen hastaların yaklaşık yarısında bu testler negatif gelmektedir. Bunun nedeni, bu testlerle saptanamayan başka genetik değişikliklerin de Lynch Sendromu riskini artırması olabilir. İşte bu bilinmezliği aydınlatmak için; yakın zamanda araştırmacılar, çok sayıda kanser yatkınlık genini hızla analiz edebilen, multigenetik panel testi olarak adlandırılan yeni bir teknoloji geliştirmiştir. Araştırmada; Lynch Sendromu’ndan şüphelenilerek standart Lynch Sendromu testi yapılması uygun görülen 1260 kişide kansere yatkınlık yaratan 25 gen değerlendirilmiştir. Sonuçta; katılımcıların 114’ünde (% 9) standart Lynch Sendrom testlerinde değerlendirilen genlerden birinde mutasyon tespit edilirken, 71’inde (% 6) diğer kanser yatkınlık genlerinde mutasyonlar olduğu görülmüştür. Örneğin; 15 kişide BRCA1 veya BRCA2 genlerinde (meme, yumurtalık ve diğer başka kanserlere duyarlığı artıran genler), 9 kişide bir kalın bağırsak kanseri duyarlılık geninde mutasyon tespit edilmiştir. Bu çalışma; multigenetik panel testinin, klasik Lynch Sendromu testi tarafından atlanan genetik değişikliklerin yakalanması açısından faydalı bilgiler verebileceğini göstermektedir. Öte yandan bu geniş tabanlı genetik test, klinik önemi belirsiz olan genetik mutasyonların da saptanmasını sağlayarak hastalarda gereksiz kaygılara neden olabilir. Nitekim bu çalışmada; kişilerin %38’inde bu şekilde önemi belirsiz bulgular saptanmıştır.

Çocukluk Çağı Kanserlerinde Kalıtsal Gen Mutasyonları

Çocuklarda kanser gelişim nedenleri iyi aydınlatılamamıştır. Kansere yatkınlık yaratan genlerde yaygın kalıtsal mutasyonların çocuklarda nasıl ortaya çıktığı tam olarak bilinmemektedir. Oysa çocukluk çağı kanser yatkınlığının genetik temelinin daha iyi anlaşılması, gerek tedavi seçenekleri gerekse genetik danışmanlık açısından çok önemlidir.

Bu boşluğu doldurmak için araştırmacılar, 20 yaşından önce kanser tanısı konan çocukların geniş çaplı bir genomik çalışma gerçekleştirdiler. Analiz, 60’ı kanser yatkınlığı sendromlarıyla ilişkilendirilen 565 gen üzerinde yoğunlaştı.

Kanserli 1,120 çocuğun % 8,5'inde artmış kanser riski ile bağlantılı olduğu düşünülen genlerde mutasyon tespit edildi. Bu oran, kanser olmayan 1000 kişiden oluşan bir kontrol grubunda (% 1.1) gözlenenden çok daha yüksekti. İlginç bir şekilde, kalıtsal kanser yatkınlığı mutasyonuna sahip olan çocukların çoğunda (% 60) ailede kanser öyküsü yoktu.

Bu bulgular, kanserli çocuklarda kalıtsal yatkınlık için, ailenin kanseri öyküsünün yokluğunda bile daha fazla tarama yapılması gerektiğini vurgulamaktadır. Hasta için kalıtsal mutasyonların belirlenmesi tedavi seçimini etkileyebilir ve aile planlamasına rehberlik edebilir. Hastanın akrabaları için bu bilgiye sahip olmak, kendilerine ait genetik testleri talep etmelerini ve / veya kanser önleme tedbirlerini düşünmelerini isteyebilir.

Günlük B3 Vitamini Cilt Kanseri Riskini Azaltabilir

Aşırı güneşe maruz kalma cilt kanseri için en önemli risk faktörüdür. Güneşten koruma kampanyalarına rağmen, cilt kanseri oranları dünya çapında artmaya devam ediyor. Cilt kanserleri melonom ve melanom-olmayan olmak üzere ikiye ayrılır. Melanom, cilt kanserlerinin %5 kadarını oluşturmakla birlikte oldukça agresif bir kanser türüdür; buna karşın melanom dışı cilt kanserleri sık gözükür ve çoğunlukla iyi seyirlidir. Cilt kanseri, dünya çapında açık tenli popülasyonlarda kanserin en yaygın türüdür. Her iki Avustralyalı’nın birinden fazlası, yaşamları boyunca melanom-dışı cilt kanseri geliştirecektir (Avusturalyalı ünlü aktör Hugh Jackman, burun sırtında tekrarlayan cilt kanseri ile gündeme gelmiş ve güneşten korunma konusunda farkındalık kampanyalarına katılmıştı). ABD’de her yıl 5 milyon kişi cilt kanseri nedeniyle tedavi görmektedir. Melanom-dışı cilt kanseri nadiren yaşam kaybına neden olsa da, tedavisi sağlık sistemi üzerinde önemli bir yük oluşturmaktadır.

Son on yılda, araştırmacılar kanserden korunma için geniş bir yelpazedeki vitamin ve takviyeleri araştırdılar. Ancak, bugüne dek kansere karşı koruyucu özelliklere sahip sadece birkaç madde ( kemoprevensiyon konusu) tespit edilmiştir. Bunlardan biri de yüksek risk altındaki insanlarda deri kanseri geliştirme şansını düşürebilen, nikotinamid adı verilen bir çeşit B3 vitaminidir.

Serviks ve Baş-Boyun Kanserlerinden Korunmak İçin Hem Kız Hem Erkek Çocuklarımız Aşılanmalı

Dünya genelindeki araştırmalara göre HPV aşısı, başta serviks (rahim ağzı) ve baş-boyun kanserleri olmak üzere, human papilloma virüs infeksiyonu ile ilişkili olan birçok kanseri önlemede etkili olduğunu göstermiştir. İnsanlarda görülen tüm kanserlerin %5’inin bu virüsle ilişkili olduğuna dair çalışmalar vardır. İnsan papillom virüsü (HPV), birbiriyle bağlantılı 100’ün üzerinde bir grup virüsten oluşur. Bunların bazıları, papillom olarak bilinen türde geliştiği için papillom virüsler olarak adlandırılır ve genellikle siğil olarak bilinir. HPV’nin bazı türleri rahim ağzı, vajina, anüs, vulva veya penis kanserlerine sebep olabilir. Ayrıca HPV; alt yutak, bademcik ve gırtlak kanserleri gibi bazı baş-boyun kanseri için de risk faktörü gibi gözükmektedir. HPV enfeksiyonu, bizim toplumumuzda baş-boyun kanserlerinin nadir görülen bir risk faktörü olmakla birlikte batı toplumlarında HPV'ye bağlı baş-boyun kanseri sıklığı artmaktadır. Hatta son yapılan çalışmalar göstermiştir ki, gelecekte baş-boyun kanserinin en önemli nedeni HPV enfeksiyonu olma ihtimali yüksektir. Devam eden araştırmalar, serviks ve baş-boyun kanserlerini önlemeye yönelik HPV aşılarının halk sağlığına olan faydasını teyit etmektedir.