Obezitenin görülme sıklığı son 40 yılda üç kat arttı. Obezite diyabet, kalp-damar hastalığı, inme (felç) ve bazı kanser türleri ile ilişkilidir. Hareketsizlik, ilaç kullanımı, genetik faktörler ve özellikle uygun olmayan diyetler obezitenin gelişime katkıda bulunmaktadır.

Beslenme alışkanlığımızın, bağırsak mikrobiyotasının / yararlı bakteri dengesinin şekillenmesinde önemi büyüktür. Son yıllarda hem laboratuvar hem de insan çalışmalarında bağırsak mikrobiyomunun obezite üzerinde önemli bir rolü olduğunu göstermektedir.

İyi-kötü & suçlu-suçsuz

Mikrobiyota üzerinde yapılan ilk çalışmalarda, obez bireylerin mikrobiyotasındaki Firmicutes bakterisinin fazla, Bacteroidetes’in ise düşük miktarlarda bulunduğu gösterildi.

Obeziteye yatkın farelerde de Firmicutes'in Bakteroidetes'e oranının yüksekliğinin genetik nedenlerden kaynaklandığı iddia edildi. Kilo kaybının ardından, zayıflayınca Bacteroidetes-Firmicutes oranının normale geldiği gözlendi.

Bununla birlikte, yakın zamanda yapılan çalışmalar bunu desteklemedi. Hatta obez bireylerin mikrobiyotasında, Bacteroidetes artışının daha yaygın olduğu iddia edildi. Bu farklı sonuçların nedenleri arasında, ilk çalışmaların daha sınırlı koşullarda yapılması ve yeni çalışmalarda laboratuvarlarda kullanılan tekniklerle birlikte metodolojinin de gelişmesi söylenebilir. Ayrıca, Bacteroidetes-Firmicutes oranının da obezite açısından hassas bir ölçü olmadığı unutulmamalıdır.

insan mikrobiyota kompozisyonu çeşitleri obezite antibiyotik hangi bakteriler

Obezite mi dengeyi bozuyor, bozulan denge mi obeziteye sebep oluyor?

Değişen bağırsak mikrobiyotasının obeziteye katkıda bulunup bulunmadığını veya obezitenin bağırsak mikrobiyotasını değiştirip değiştirmediğini belirlemek için birçok çalışma yapıldı. Bunlardan birinde 49 bebeğin 6 ve 12 aylıkken ve 7 yaşına geldiklerinde dışkı örnekleri alındı. 7 yaşında fazla kilolu olanların bağırsaklarında Staphylococcus aureus miktarının yüksek ve Bifidobacteria miktarının düşük olduğu gözlendi.

Bağırsak bakteriyel zenginlik kavramı

Son zamanlarda yapılan önemli bir insan çalışmasında, mikrobiyotanın metabolik fonksiyonları geniş bir şekilde araştırıldı. Çalışmada, bağırsak bakteriyel zenginliği / çeşitliliği düşük olan kişilerde obezite, insülin direnci, yağlı karaciğer ve inflamasyonun daha yaygın olduğu görüldü. Bunun yanı sıra, düşük mikrobiyota çeşitliliğine sahip olan deneklerinin oldukça proinflamatuar (iltihap yapıcı) bir mikrobiyotal profile sahip olduğu gösterildi. Bu bakterilerin etkisiyle (a) bütirat üreten bakterilerin azaltılması; (b) mukusun parçalanmasında bir artış ile bağırsak mukus tabakasının bariyer fonksiyonunun potansiyel olarak bozulması ve (c) oksidatif streste artış gözlendi.

Enerji kısıtlı diyet uygulanan bakteriyel zenginliği düşük hastalarda bağırsak mikrobiyal zenginliğinde artış gözlendi. Aynı zamanda bakteriyel zenginliği düşük ve bakteriyel zenginliği yüksek hastalarının klinik şikayetlerinde de düzelmeler gözlendi. Ancak inflamatuar parametrelerin düzelmesinde sınırlı etki gözlendi.

Ancak, çalışmadaki bu sonuç, kesin bir kural olarak kabul edilmemelidir. Çünkü çalışmadaki bakteriyel zenginliği düşük deneklerinin tamamı obezlerden oluşmamaktaydı. Aynı şekilde, bakteriyel zenginliği yüksek olan deneklerin hepsi de zayıf ve sağlıklı değildi.

Bakteriyel zenginliği düşük kişilerde arttığı iddia edilen pro-inflamatuar bakteriler arasında Ruminococcus gnavus veya Bacteroides türleri örnek olarak sayılabilir. Bakteriyel zenginliği yüksek kişilerde arttığı gözlenen anti-inflamatuar bakteriler arasında Faecalibacterium prausnitzii, Bifidobacterium ve Lactobacillus türleri örnek gösterilebilir.

Zayıflamanın mikrobiyotaya etkisi

Yaşam kaybı riski yüksek olan obezlerde (morbid obez) tedavi amacıyla yapılan obezite operasyonlarının, bağırsak mikrobiyomunda birtakım değişikliklere neden olduğu görülmektedir.

Bariatrik cerrahi (obezite ameliyatı) operasyonu sonrası, gelişen kilo kaybı ile de ilişkili olarak, normalde obezlerde azalan Bacterioides thetaiotaomicronun arttığı ve yüksek serum glutamat düzeylerinin de azaldığı gözlendi.

Diğer obezite operasyonlarından Roux-en-Y gastrik bypassının (RYGB) Proteobakterilerde bir artışa ve Firmicutes'de bir azalmaya yol açtığı gözlendi. Laparoskopik sleeve gastrektomi (LSG) sonrası da anti-inflamatuar etki gösteren Fecalibacterium prausnitziin arttığı gözlendi.

Aşağıdaki şekilde, sık kullanılan bariatrik cerrahi çeşitleri görülebilir

bariatrik cerrahi sleeve gastrektomi çeÅŸitleri tüm mide ameliyatı roux en y gastrik bypass nasÄ

Sonuç

Bu çalışmalar, bağırsak mikrobiyotası ile obezite arasında ilişki olduğunu desteklemektedir. Genel olarak obez kişilerin bağırsaklarında pro-inflamatuar (iltihap yapıcı) bakterilerin görülme sıklığının yükseldiğini; anti-inflamatuar (iltihap azaltıcı) bakterilerin görülme sıklığının ise azaldığını söylemek mümkündür.

Yakın zamana kadar obezitenin en önemli nedeninin yeme alışkanlıklarımız olduğunu düşünüyorduk. Ancak, son yıllarda yapılan mikrobiyota çalışmaları, obezite konusuna farklı bir bakış açısı getirmiştir ve bize şu soruyu sordurmaktadır: "Mikrobiyotamız obezite nedeniyle mi değişiyor, yoksa mikrobiyotamız nedeniyle mi obez oluyoruz?"

Teknolojik gelişmeler sayesinde mikrobiyotayı her geçen gün daha iyi tanıyoruz ve bu sorunun cevabına yaklaşıyoruz. Bununla birlikte, bu önemli sorunun cevabı için ise daha fazla insan çalışmalarına ihtiyaç olduğu açıktır.

Ä°lgili Konu:

 - En iyi diyetlerin listesi 2020