COVID-19 aşılaması ile ilgili Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Bölümü'nden Prof. Dr. Murat Akova tarafından Infectious Diseases and Clinical Microbiology (IDCM) dergisinde dikkat çekici bir editorial kaleme alındı. Aşağıda, bu yazının çevirisini paylaşıyoruz:

21 Ağustos 2021 itibariyle, dünya nüfusunun %32'sinden fazlası en az bir doz COVID-19 aşısı aldı ve neredeyse dörtte biri tam olarak aşılandı.

Bununla birlikte, gelişmekte olan dünyadaki nüfusun sadece %1,4'ü en az bir doz almıştır. Pandemi aşısız toplulukları harap ederken, tam aşılanma oranlarının yüksek olduğu ülkelerde yeni bir hastalık dalgası ortaya çıkıyor. İkinci durumdan sorumlu en az üç faktör olabilir:

  1. Kendinden öncekilere göre çok daha yüksek bulaşıcı ve hem doğal hastalık hem de mevcut aşılar tarafından üretilen antikorlara karşı daha dirençli olan yeni varyantlar (örneğin delta) ortaya çıkıyor
  2. Çoğunlukla aşılamanın sağladığı ilk güven nedeniyle toplumdaki önleyici tedbirlerin (ör. maske kullanımı, halka açık toplantılar) gevşetilmesi
  3. İlk aşılama sürecinden sonrası zamanla azalan bağışıklık

Mevcut durumu "aşılanmamışların pandemisi" olarak tanımlayan terim, en ağır vakaların ve ölümlerin önemli bir kısmının hala aşılanmamışlarda meydana gelmesi nedeniyle uygun olsa da, son raporlar tam aşılı kişilerin de yüksek viral yükler ile enfekte olabileceğini göstermektedir. Farklı aşıların çeşitli tiplerde ve güçlü bağışıklıklar üretebilmesi, kanıta dayalı bir aşılama stratejisi sunmayı daha karmaşık hale getirir.

Derginin bu sayısında yayınlanan bir mektupta, Azap ve arkadaşları kurumlarında COVID-19'a yakalanan 62 sağlık çalışanının 39'unun (%63) CoronaVac (Çin, Sinovac tarafından üretilen inaktive edilmiş bir SARS-CoV-2 aşısı) ile tam olarak aşılandığını bildirdi. Hepsinin hafif hastalığı vardı ve ölüm bildirilmedi. SARS-CoV-2 varyantı bilgisi mevcut değildi, ancak muhtemelen raporlama döneminde Türkiye'de alfa varyantı baskındı. CoronaVac ile yapılan tek plasebo kontrollü, randomize çalışma, ortanca 43 günlük takip için %83,5 genel etkinlik ve mortaliteden (ölüm) %100 koruma bildirdi. Şili'den CoronaVac ile gerçek dünya verileri, yoğun bakım ünitesine kabul için %90 ve mortalitenin önlenmesi için %86, semptomatik (belirti veren) hastalık için %66 aşı etkinliğini gösterdi.

CoronaVac ile tam bağışıklama, Çin'de delta varyantının neden olduğu yerel bir salgında kullanıldığında ciddi hastalık ve ölümlerin önlenmesinde de oldukça etkiliydi. Bir araya getirildiğinde, bu veriler CoronaVac'ın en azından kısa vadede ciddi hastalık ve ölümlerden güçlü bir şekilde korunma sağlayabileceğini gösteriyor. Türkiye'de yayınlanmamış gözlemler bu bulguları desteklemektedir.

Delta varyantı baskın hale geldi ve aşılananların en azından bazılarında ilk aşılamadan itibaren geçen süre sekiz ayı geçti; şimdi tüm senaryo değişiyor. Son raporlar, delta varyantının tam olarak aşılanmış olanları da enfekte edebileceğini ve mRNA bazlı tam doz aşı yapılmış kişiler ve aşısız kişilerde viral yükün benzer olduğunu göstermektedir. Aşıdan bir süre sonra bağışıklığın azaldığını iddia eden İsrail, Fransa ve ABD de dahil olmak üzere birçok ülke, önce bağışıklığı baskılanmış nüfus içinde, şimdi ise tüm toplumu kapsayan üçüncü doz kampanyası başlattı. Türkiye'de ise durum biraz farklı. Türkiye, Ocak 2021'in ortalarında CoronaVac ile toplumu aşılamaya başladı ve Pfizer-BioNTech aşısı Nisan başında kullanıma sunuldu. Bu nedenle, erken aşılananların tam aşılama programının üzerinden altı aydan fazla bir süre geçti ve anekdot raporları, bu grup arasında, nadir de olsa şiddetli ve ölümlü olabilen enfeksiyonlara işaret ediyor. Bu nedenle, Türkiye Sağlık Bakanlığı, başlangıçta iki doz CoronaVac aşısı olan tüm sağlık çalışanları ve 50 yaş üstü kişilere üçüncü doz aşı önerdi. Üçüncü doz, homolog (CoronaVac ile) veya heterolog (Pfizer-BioN-Tech ile) aşılama olarak sağlandı. Hastalığı üç aydan (şu an için bir aydan) daha önce kapmış olanlar da tercih ettikleri bir aşı ile iki aşamalı bir aşılama programına hak kazanırlar.

Son olarak, oldukça tartışmalı ve türünün ilk örneği bir öneri geldi: 4. doz aşı!

T.C. Sağlık Bakanlığı'ndan; dördüncü doz aşı, iki doz CoronaVac ve üçüncü doz Pfizer-BioNTech aşısı olanlara önerilir. Bu teklifin bilimsel bir temeli olmamasına rağmen (Sağlık Bakanı'nın kendisi tarafından da kabul edildiği üzere), CoronaVac'ın onaylanmış bir COVID-19 aşısı olmadığı, ancak iki aşamalı bir aşı olduğu ülkelere seyahat edenler için bir ön koşuldur. Pfizer-BioNTech aşısı tam aşı için uygun sayılır. 4 doz aşının güvenliğine dair hiçbir kanıt yoktur; bununla birlikte, başlangıçta hastalığa yakalanan ve daha sonra bir veya iki doz Pfizer-BioNTech aşısı yapılan kişilerle ilgili veriler vardır. Daha önce COVID-19’a yakalanan kişilerin verileri, aşının ilk dozunun nötralize edici antikor düzeylerini önemli ölçüde artırırken, ikinci dozun daha fazla artmadığını göstermiştir. Bu nedenle, CoronaVac'ın ilk iki dozunun doğal enfeksiyon yoluyla immün hazırlamayı taklit ettiği düşünülürse, özellikle kısa aralıklarla verildiğinde dört dozluk bir program işe yaramaz olabilir.

Şimdiye kadar farklı aşıların birebir karşılaştırması yapılmadığından, farklı COVID-19 aşılarının etkinliğini karşılaştırmak bilimsel olarak yanlıştır. Bununla birlikte, inaktive aşılar tarafından nötralize edici antikorların ilk üretim düzeyi, mRNA aşılarına göre çok daha düşük olduğu için, inaktive aşılarla zamanla nötralize edici aktivitedeki düşüşün daha erken gerçekleşebileceği varsayılabilir. Aşı etkinliğinin gerçek hayattaki gözlemleri bu konuyu açıklığa kavuşturabilir ve destekleyici doz(lar)ın zamanlamasına dair kanıt sağlayabilir. Bu bağlamda, Türkiye, altı aydan daha uzun bir süre önce geniş bir nüfus bu aşıyla tam olarak aşılandığından, CoronaVac etkinliği ve zaman içinde değişen seyri hakkında kanıt sağlamak için eşsiz bir fırsata sahiptir. Aşı etkinliğinin ayrıntılı analizi ve verilerin kamuya açık hale getirilmesi, kamuoyunun sunulan aşılama programları hakkındaki güvenini artıracak ve şüphesiz toplumdaki aşı tereddütünü azaltmaya yardımcı olacaktır.

Makale dışında ek bilimsel gelişme: Emerging Infectious Disease dergisinde Eylül 2021’de yayımlanan bir araştırma, ABD'de COVID-19'a yakalananların %36'sının kanlarında şiddetli akut solunum yolu sendromu koronavirüs 2'ye (SARS-CoV-2) karşı antikor bulunmadığını buldu. Bu nedenle COVID-19 geçirenler, tekrar enfeksiyona yakalanmayacaklarına dair bir rahatlama içine girmemeli ve sağlık politikaları da bu şekilde yönlendirilmemeli. Sonuç olarak, COVID-19’dan korunmanın en iyi yolu halen tam aşılama ve maskedir.

*

İLGİLİ KONULAR