Mukozit ve mukoza iltihabı, kanser tedavilerine bağlı ağızda yaralarını ifade etmek için kullanılan terimlerdir.

Mukoza iltihabı, ağız içinde oluşan açık yara veya ülserdir. Birçok hastalık sebebiyle ağızda yara ve iltihaplanma söz konusu olabilir. Ancak biz, kanser ve kanser tedavisi sonucu oluşan ağız yaraları ve iltihaplanmaları inceleyeceğiz.

Yazımız şu ana ve alt başlıklardan oluşmaktadır:

  1. Oral mukozit ve beslenmeye giriş
  2. Beslenme durumunu etkileyen faktörler
    • Kanser
    • Kanser tedavisi
    • Mukozit
  3. Beslenme değerlendirmesi
    • Beslenme değerlendirmesi ne zaman yapılır?
    • Beslenme için tarama testi
  4. Mukozit için beslenme tedavisi
    • Ağızdan beslenme
    • Parenteral ve enteral beslenme
      - Kimler enteral (ağız, mide, ince bağırsak) beslenme almalı
      - Kim enteral beslenme alamaz
      - Enteral beslenme stratejisi
      - Kimler parenteral (damar yoluyla) beslenme almalı
      - Parenteral beslenme alamayanlar
      - Parenteral beslenme stratejisi
      - Evde parenteral ve enteral beslenme
      - Parenteral beslenmeyi geri çekme
    • Özel hususlar
      - Dini inançlar
  5. Ağız yaraları ile ilgili öneriler

1- Oral mukozit ve beslenmeye giriş

Oral mukozit, bireyin ağız mukus zarlarında ağrılı lezyonlar gelişen bir durumdur. Kanser tedavilerinin sık görülen bir yan etkisidir ve genellikle kemoterapi veya radyasyon tedavisinin dozu arttıkça şiddeti artar. Mukozit, bir kişinin beslenme durumu üzerinde yıkıcı bir etkiye neden olabilir, çünkü hastalığa bağlı oral (ağız) ağrı genellikle bireylerin katı yiyecekler yemesini hatta bazen yutmasını önler.

Çok ağır mukozit vakalarında bir kişinin kanser tedavisi, oral mukozanın iyileşmesi ve yeniden beslenmesi için kesilmelidir. Diğer durumlarda parenteral veya enteral beslenme takviyeleri gerekebilir. Parenteral beslenme, intravenöz (toplardamar yoluyla) bir tüpten meydana gelen beslenmeyi ifade ederken, enteral beslenme, gastrik bir tüpten (örneğin mideye yerleştirilen bir tüp) gerçekleşen beslemeyi ifade eder.

Beslenme desteği, kanser tedavisinin temel bir bileşenidir ve bireylerin vücut ağırlıklarını korumalarına yardımcı olur. Bireyselleştirilmiş beslenme planları, tedavi süresince hastanın değişen beslenme gereksinimlerini değerlendirir. Günlük gerekli kalori miktarını (oral, enteral veya parenteral olarak) tüketmelerini sağlayarak, hastaların sağlıklı bir vücut ağırlığını korumasına yardımcı olmayı amaçlar.

Sonuç olarak, kanserli tümörleri olan birçok kişi, kanser teşhisi konduğunda, tedaviye başlamadan veya mukozit gelişmeden önce, genellikle yetersiz beslenme durumu geliştirmiştir.

2- Beslenme durumunu etkileyen faktörler

Kanser

Hızlı kilo kaybı ile kendini gösteren kötü beslenme durumu, genellikle kanserin ilk semptomlarından biridir ve anoreksi-kaşeksi sendromu olarak bilinen bir durumdan kaynaklanır.

Anoreksiya, bireyin iştahını ve yemek yeme arzusunu kaybettiği bir durumdur. Normal kalori gereksinimlerini tüketmeye devam edenler bile, kanserli tümörlerden etkilenir ve kilo vermeye başlayabilir.

Kaşeksi, protein-enerjiden yetersiz beslenme, istemsiz kilo ve kas kaybı ile karakterize, tümör kaynaklı bir durumdur. Üst gastrointestinal sistem kanserleri olan bireylerin (tedavisi mukoziti tetikleme olasılığı en yüksek olan) özellikle kaşeksiye yakalanma olasılığı yüksektir.

Anoreksi-kaşeksinin yetersiz beslenme ve kas kaybına neden olma yolları metabolik değişikliklerle ilgilidir. Kanserli tümörler glikoz, amino asitler ve lipitleri tüketerek tipik olarak kanserli bireye besin sağlar. Böylece kansere sahip olan kişi dinlenirken (bazal enerji harcaması olarak bilinir) kanseri olmayan bir kişiden daha fazla enerji tüketir. Sonuç olarak, kilolarını korumak için daha fazla yemeleri gerekecektir.

Anoreksiya-kaşeksi sendromu, kanserin ileri aşamalarında hemen hemen herkes tarafından yaşanır. Sendrom daha fazla yetersiz beslenmeye yol açar ve bireyin kanser tedavisine tepkisini, tedavi sonucunu ve hayatta kalma olasılığını olumsuz yönde etkiler. Metabolik değişikliklere ek olarak, kanser bir kişinin tat duyularını da etkileyebilir ve bulantı - kusmaya neden olabilir. Bu semptomlar anoreksiyi şiddetlendirebilir.

Birçok kişi, kanser teşhisi konmadan önce zaten zayıf bir beslenme durumunda olacaktır. Tedaviye başlamadan önce kaşeksi ve / veya anoreksi geliştirmiş olabilirler. Tahminler, tedaviden sağ çıkan baş-boyun kanserli kişilerin üçte birinin, tedavinin başladığı zaman yetersiz beslendiğini göstermektedir.

Kanser tedavisi

Bir kişinin beslenme durumu, kanser tedavisine başlamadan önce iyileştirilmelidir, çünkü bir kişinin beslenme durumu tedaviye tolerans gösterme kabiliyetini ve tedavi sonuçlarını etkiler. Örneğin, bir hasta yüksek doz kanser tedavisine tolerans gösteremiyorsa ve dozun azaltılması gerekirse, tedavi kanserli tümörün yok edilmesinde daha az başarılı olacaktır. Vücut ağırlığının % 20'sinden fazlasını kaybeden hastalar tedaviden daha fazla toksisite (yan etki) yaşarlar. Bu nedenle, kanser tedavisinin dozu veya toksisitesiyle orantılı olarak ortaya çıkan koşullar açısından daha büyük risk altındadırlar. Mukozit böyle bir durumdur.

Mukozit

Mukozit, kemoterapi ve radyasyon tedavisinin en sık görülen yan etkilerinden biridir. Ağızda oluşan ciddi ağrılarla seyreder. Yetersiz beslenmeye neden olabilir veya daha da kötüleştirebilir. Mukozit ile bireyin beslenme durumu arasındaki ilişkiler çok yönlüdür. Mukoziti karakterize eden ağrılı oral lezyonlar, bireyin yemek yemesini ve içmesini zorlaştırır. Bu nedenle genel olarak enerji alımını ve yemek yemeye olan ilgisini azaltır. Mukozit yetersiz beslenmeye neden olurken, diğer yandan iyi beslenmenin mukozitin semptomlarını iyileştirdiği ve tedavinin toksisitesini azalttığı görülmüştür. Mukozit belirtileri düzeldiğinde, bireyler beslenme alımını arttırır. Yakın zamana kadar semptomları iyileştirmek zordu, çünkü hastalık için etkili bir tedavi mevcut değildi.

Mukozitin olumsuz besleyici etkisinin yanı sıra sağlık ve yaşam kalitesi üzerindeki daha geniş olumsuz etkileri son yıllarda artan bir şekilde kabul görmüştür ve yeni mukozit tedavileri oluşmuştur. Örneğin, antioksidan tedaviler, glutamin tedavisi ve yakın zamanda onaylanmış mukozaya yapışan jel (Gelclair), oral mukoza çevresinde koruyucu bir bariyer oluşturur. Bunlar, ağız ağrısını azaltabilecek ve mukoziti olan bir kişinin yemek yemesine yardımcı olabilecek yeni tedavi seçenekleridir.

Mukozit tedavisinde son yıllarda 3 uygulama, hastalara ciddi katkı sağlamıştır:

3- Beslenme değerlendirmesi

Beslenme değerlendirmesi ne zaman yapılır?

Sağlık uzmanları genellikle kanserli bir kişinin beslenme durumunu düzenli olarak değerlendirir. Bu da anoreksi, kaşeksi ve / veya yetersiz beslenme riski taşıyan bireyleri belirlemeyi sağlar. Beslenmesi riski altında olan bireyi erken tanımak ve beslenme durumu bozulmaya başlamadan önce teşhis etmek çok önemlidir, çünkü bir kez yetersiz beslenme veya kaşeksi başlarsa, çok az kişi kaybettiği kilo veya kası geri kazanabilmektedir.

Bireylerin beslenme durumlarının tedaviye başlamadan önce değerlendirilmesi önemlidir. Bu değerlendirmelerde bazen yeterli bir diyet yediğini düşünen bireylerin aslında yetersiz beslendikleri görülür. Bu en fazla yüksek mukozit riski taşıyan baş ve boyun kanserli bireyler için geçerlidir.

Beslenme için tarama testi

Sağlık çalışanlarının kanserli bir kişinin beslenme durumunu değerlendirmek için kullandıkları tarama anketleri vardır. Bir kişiden genellikle beslenme değerlendirmesinin yapılması için bir anket doldurması istenir veya bu yardımcı sağlık personeli tarafından doldurulur. Bireyin beslenmesine ilişkin temel bilgiler, bireyin vücut ağırlığı ve boyunun ölçülmesi beslenme durum taramasını değerlendirirken yol gösterici olur.

4- Mukozit için beslenme tedavisi

Beslenme tedavisi, kanser tedavisinin önemli bir bileşenidir. Mukozit, kanser tedavisinin çok yaygın bir yan etkisi olduğu için, kanser tedavisi alan birçok kişi, tedavileri sırasında mukozit geliştirecektir ve mukoziti olan kişiler, durum geliştiğinde neredeyse her zaman aktif kanser tedavisi alıyor olurlar. Bu nedenle, sağlık uzmanları, tedavi sırasında her bir birey için mukozit gelişme olasılığını değerlendirir ve bunu, beslenme tedavisi için bir strateji geliştirirken göz önünde bulundurur.

Beslenme terapisi, tedavinin başlangıcında iyi beslenen bireylerin kilolarını ve sağlık durumlarını korumayı ve zayıf beslenen bireylerde kilo kaybı veya besin eksikliklerini tersine çevirmeyi amaçlar. Bunu yaparken, beslenme terapisi bireyin tedavi sırasında yaşam kalitesini iyileştirmelidir. Sıkı bir beslenme terapisi, kanser nedeniyle tedavi alan bireylerin % 50-88'inde kilo kaybının dengelemiş veya tersine çevirdiği kanıtlanmıştır.

Beslenme terapisi genellikle tedaviden önce başlar. İlk aşamalarda bu terapi basitçe sağlık profesyonellerince tedavinin olası besinsel yan etkileri ve yeterli besin tüketmenin önemi hakkında bilgi vermeyi içerir. Beslenme konusunda eğitimler tedavi boyunca devam eder ve tedavi dozu arttıkça yoğunlaştırılabilir (örneğin özel bir diyet tavsiye edilebilir veya bir besleme tüpü kullanılabilir). Beslenme tedavisi tedavinin tamamlanmasından sonra en az bir yıl (üç yıla kadar) kadar devam edebilir.

Beslenme tedavisi kanserli insanlar için beslenme konusunda uzmanlaşmış bir diyetisyenin desteğiyle hazırlanmalıdır. Bireylerin dergilerde ya da internette okuyabilecekleri kanıtlanmamış ya da alternatif tedaviler, yalnızca onaylı bir diyetisyen ve uzmanların bilgisi tarafından öneriliyorsa kullanılmalıdır.

Mukoziti olan kişilerin özellikle ağızdan yiyecek almakta zorluk çekmeleri muhtemeldir ve bu nedenle, enteral veya parenteral beslenme desteğine ihtiyaç duyabilirler.

parental ve enteral beslenme nedir

Oral / ağızdan beslenme

Oral beslenme, besin takviyeleri ve yüksek kalorili veya yüksek proteinli besin formülasyonları dahil olmak üzere, daha fazla oral besin alımını teşvik eden yöntemlerin tümünü içerir. Ağızdan beslenme tercih edilen yöntemdir (parenteral beslenmenin aksine). Sağlık uzmanları mümkün olduğunda ağızdan beslenmeyi önerecektir. Genel anlamda dengeli bir beslenmenin sürdürülmesi (örneğin, çeşitli besin kaynaklarından ve besin gruplarından çeşitli yiyecekler yemek) önemlidir. Bununla birlikte, bir hastanın ağırlığını korumasını sağlamak için diyet modifikasyonları (örneğin, artan protein alımı veya belirli mikro besin maddeleri) gerekli olacaktır.

Birçok kişi yeterli beslenmeyi ağız yoluyla almayı zor bulabilir ve yemeklerini uygun şekilde planlamalarına yardımcı olmak için bir sağlık uzmanının yardımına ihtiyaç duyabilir. Diyetisyenler, yeterli miktarda yemek yediklerinden emin olmak, yemeklerini planlamaları konusunda kanser tedavisi alan bireylere yardımcı olabilir. Mukoziti olan bir birey, kilo vermemeleri için genellikle sık (günde 6 kereye kadar), protein, enerji ve mikro besin bakımından zengin öğünler yemeye teşvik edilir. Ayrıca iştah açıcı formülasyonlar da alabilirler, böylece daha sık yemek yemelerini teşvik edecek şekilde daha sık aç hissederler.

Mukoziti olan kişiler, çiğnenmesi ve yutulması kolay olan ve oral mukozayı tahriş etmeyecek yumuşak gıdalar içeren, özenle seçilmiş bir diyetten faydalanmalıdır.

Aşağıdaki ipuçları, bireylerin uygun yiyecekleri seçmesine yardımcı olabilir:

Yumuşak yiyecekler yiyin: Yumuşak yiyecekler yiyin. Yumuşayana kadar sebze ve diğer yiyecekleri pişirin. Muz, çilek ve karpuz gibi yumuşak meyveler çiğ olarak yenebilir. Sert çekirdekli meyveler, elmalar ve diğer meyveler haşlanabilir. Mukoziti olan kişilerin yemek yemesi için kolay olabilecek diğer yiyecekler arasında muhallebi, puding, sebze püreleri, yulaf, pişmiş mısır gevreği ve çırpılmış yumurta bulunur. Kaba yemekler, örneğin etler kıyılabilir.

Sıvı alımı: Ağızdaki tahrişi azalttığı için sıvılar yemekle birlikte alınabilir. Süt veya sıvı besin takviyeleri, yüksek enerjili, besleyici içecekler öğünler arasında veya öğün yetersiz geldiği zaman ana öğünlerde alınabilir. Bireyler ayrıca yemeklerine et suyu veya tavuk suyu ekleyerek sıvının kalitesini artırabilir.

Tahriş edici yiyeceklerden kaçının: birçok gıda, özellikle baharatlı, asitli veya tuzlu olanları, ağız mukozasını tahriş edebilir. Kuru ve kaba yiyecekler, örneğin çiğ sebzeler ve krakerlerden de kaçınılmalıdır.

Sıcak yiyeceklerden kaçının: sıcak yiyecekler ayrıca ağızları tahriş edebilir ve mukoziti olan kişiler soğuk veya oda sıcaklığında yiyecekleri yemelidir.

Buz kullanın: buz veya buz blokları ağııa uyuşturmaya yardımcı olabilir.

Yiyecekleri küçük parçalara ayırarak tüketin.

- İlgili konu: Kemoterapi ve beslenme – işinize yarayacak 14 öneri ve bir atıştırmalık tarifi

Parenteral ve enteral beslenme

Mümkünse oral beslenme tercih edilirken, özellikle gastrointestinal sistem kanserli bireyler ve baş ve boyun için tüple besleme sıklıkla gerekli olabilir. Baş ve boyun kanserli birçok kişi, tedavi başlamadan önce yerleştirilmiş parenteral veya enteral bir besleme tüpüne sahip olabilir. Bu tür bir beslenme tedavi, tedavi sırasında daha fazla kilo kaybını ve tedavinin toksisitesini azaltmayı ve bireyin tedaviye yanıtını arttırmayı hedefler.

Kimler enteral beslenme almalı

Enteral beslenme, uygun sindirim fonksiyonlarına sahip ancak ağızdan yeterli besin tüketemeyen bireylere yardımcı olmak için kullanılır. Bu, özellikle mukozitlerin (veya diğer tedavi yan etkilerinin), bireyin tedavisini tehlikeye atacak kadar şiddetli hale geldiği durumlarda olabilir. Gastrointestinal organlar (mide-bağırsak sistemi) enteral beslenme sırasında gıdayı sindirmek için çalışmaya devam ettikçe enteral tüp tercih edilir. Ek olarak, enteral beslenme, besinlerin parenteral beslemeden daha verimli bir şekilde emilmesini sağlar ve daha uygun maliyetlidir. Bir enteral tüp ayrıca daha az enfeksiyon riski içerir ve uygulanması parenteral beslenmeden daha kolaydır.

Kim enteral beslenme alamaz

Enteral beslenme, aşağıdaki durumlarda olanlar dahil, bazı hastalarda kontrendikedir:

Arızalı gastrointestinal sistem (sindirim sistemi);

  • Kötü emilim koşulları
  • Yiyeceklerin yutulmasını veya sindirilmesini önleyen mide-barsak kanalındaki tıkanmalar
  • Şiddetli kanama
  • Şiddetli ishal 
  • Şiddetli kusma
  • Enteral besleme tüpünün takılmasını önleyen koşullar
  • İnflamatuar barsak koşulları

Enteral beslenme stratejisi

Enteral beslenme tüpü gastrointestinal kanalda birçok noktaya yerleştirilebilir. Tüp için en iyi yer sağlık uzmanı tarafından belirlenecek ve esas olarak enteral beslenmenin gerekli olacağı sürenin uzunluğuna bağlı olacaktır (yani iki haftadan az veya çok).

Enteral besleme solüsyonlarını uygulamak için sayısız yöntem vardır; örneğin, besleme solüsyonunu gün boyunca düzenli aralıklarla tüpe itmek için bir pompa kullanılabilir veya besinler sürekli olarak tüpe verilebilir. Besleme çözeltisinin enerji değeri (kaloriyle ölçülür), bireyin beslenme gereksinimlerine ve kullanılan beslenme yöntemine (örneğin sürekli, düzenli aralıklarla) göre değişir.

Enteral bir tüp ile verilebilecek bir dizi beslenme formülasyonları vardır ve tüm besin maddelerinden içerirler. Özel diyet besinleri (örneğin, protein, yağ, lif, glutamin) içeren formüller de mevcuttur ve bunlar belirli besin maddelerinde eksiklikleri olan kişiler için standart besleme formülüne eklenebilir.

Parenteral beslenme sadece gastrointestinal fonksiyonu olmayan (yani gıdaları sindiremeyen) bireyler için uygundur. Bu bireyler, aşağıdaki koşullara sahip olanları içerir: 

  • Şiddetli mukozit
  • Şiddetli bulantı veya kusma
  • Mide-bağırsak sisteminin tıkanması
  • Kısa bağırsak sendromu ve
  • İleus (bağırsak tıkanıklığı). Parenteral beslenme şu bireyler için kullanılmamalıdır:
  • Çalışan bir barsak 
  • İntravenöz erişimin elde edilemediği kişilerde
  • <5 gün boyunca beslenme desteğine ihtiyaç duyan

Parenteral beslenme stratejisi

Parenteral nütrisyon intravenöz yolla uygulanır ve bu nedenle, eğer mevcut değilse, bunun için besleme formülünün uygulanabileceği bir kateter yerleştirilmelidir. Parenteral besleme çözümleri, bireyin ihtiyaçlarına göre uyarlanmalıdır. Tipik olarak amino asitleri, dekstrozu, lipidleri, vitaminleri, mineralleri ve elementleri, sıvıları ve elektrolitleri içerir. Bazıları ayrıca insülin, heparin ve antasitler içerebilir.

Evde parenteral ve enteral beslenme

Hem enteral hem de parenteral beslenme formülleri evde uygulanabilir. Böylece bireylerin parenteral veya enteral beslenme nedeniyle hastaneden ayrılmaları engellenmez. Sağlık uzmanları, bu tür nütrisyon desteği alan kişilere ve bakıcılarına, nütrisyon formüllerinin nasıl uygulanacağını, beslenme tüpünü nasıl temizleyeceklerini anlatmalıdır. Böylece enfekte olmayacaklarını öğrenirler. Evde enteral veya parenteral beslenme tedavisi alan bireyler, güvenli ve temiz bir ev ortamına sahip olmalı ve tıbbi kontroller için hastaneye veya kliniğe gitmeye devam etmelidir.

Parenteral beslenmeyi geri çekme

Parenteral beslenme aniden kesilemez. Ağızdan veya enteral beslenmenin yeniden verilmesi sırasında parenteral beslenme kademeli olarak azaltılmalıdır. Bir birey beslenme gereksinimlerinin %50'sini enteral olarak tüketmeyi veya tam bir sıvı diyetini tüketmeyi (yani tüm beslenme gereksinimlerini ağız yoluyla, ancak katı formlar yerine sıvı olarak) tolere edebiliyorsa, parenteral tedavi yarıya indirilebilir. Bir birey enteral tedavide beslenme gereksinimlerinin %75'ini tüketebildiği veya sıvı beslenmeye ek olarak katı yiyecekleri yiyebildiği zaman, parenteral beslenmesi tamamen geri çekilebilir.

Özel hususlar

Dini inançlar

Bazı bireyler dini geleneklerinin bir parçası olarak periyodik bir oruç geçirebilirler. Kanser tedavisi sırasında besin alımını kısıtlayan dini geleneklerden feragat etmek, tedavinin mümkün olduğu kadar etkili olmasını sağlamak için esastır. Genellikle dini amaçlarla oruç tutma sürelerini gözlemleyen kişiler, doktorlarını bilgilendirmeli ve tedavi süresince diyet kısıtlamalarından feragat etme konusunda ilgili dini liderlere danışmalıdır.

5- Ağız karaları ile ilgili öneriler

  • Günlük en az bir kere, ağzınızı kontrol ederek değişiklikleri doktorunuza bildirin.
  • Cep feneri kullanarak ayna önünde ağzınızın içini kontrol edin.
  • Ülser, ağız içi kabarcık, yara, kırmızı renk çizik veya benek kontrolü yapın.
  • Ağzınızda oluşan bir ağrı söz konusu olduğunda doktorunuza bildirin.
  • Ağzınızı temiz ve nemli tutun.
  • Yatmadan önce ve yemeklerden sonra 30 dakika içinde dişlerinizi fırçalayın.
  • Ağzınızda yara olsa bile dişlerinizi fırçalayın. Ağzınız acırsa, yumuşak bir diş fırçası, pamuklu çubuk, ucunda yumuşak sünger olan temizleme çubuğu kullanın.
  • Eğer trombosit seviyeniz düşükse, ağrı ve kanamaya yol açabilen diş ipi kullanmayın.
  • Ağzınızın içi ve dudaklarınızı için su bazlı ağız nemlendiricisi kullanabilirsiniz.
  • Eğer ağzınızın içi çok kuruysa, gün boyu su ve diğer sıvı içecekleri tüketebilirsiniz. Yapay tükürük, sakız kullanarak ağzınızı nemli tutabilirsiniz.
  • Varsa takma dişinizin bakımını yapın.
  • Takma dişinizi, gün içinde çıkartıp sık sık fırçalayın.
  • Takma diş antiseptik bakım suyunun içinde birkaç dakika bekletin ve durulayın.
  • Ağzınızda yara varsa, takma dişinizi sadece yemek yerken takın.
  • Uyurken takma dişinizi takmayın.
  • Tam oturmayan takma dişler kullanmaktan kaçının.

Ağzı ne rahatsız eder?

  • %6'dan fazla alkol içeren gargaralar
  • Ekşi, baharatlı ve sıcak yiyecek ve içecekler
  • Sigara içmek ve tütün çiğnemek 
  • Aşırı alkol

Şu durumlarda doktorunuza başvurun: 

  • Ağızda kızarıklık veya aşırı kuruluk
  • Ağızda yara veya ağrı
  • Ağızda beyaz benekler, çizikler, yara, kabarcıklar
  • Ağızda kanama
  • Yutkunma güçlüğü
  • 38°C veya daha yüksek ateş

Bu belirti ve şikayetler söz konusu olduğunda, vakit kaybetmeden doktorunuza başvurunuz. Doktorunuzdan habersiz asla kendi başınıza kulaktan dolma tavsiyeleri uygulamayınız. Doktorunuz, gereken tetkikleri yaparak gerekli tedaviyi yapacaktır.