Biyoçözünür ve immünoterapi özellikli bir jelin, kanserin nüksetmesini (tekrarlama) veya metastazını engellemek için etkili bir strateji olabileceği gösterildi.

Dana-Farber Kanser Enstitüsü bilim insanlarının ürettiği jel, kanserli bir tümörün cerrahi olarak çıkarıldığı bölgeye uygulanmak ve bağışıklıklık sistemini kanserli hücrelere karşı aktive etmek üzere tasarlanmıştır. Bu haliyle bölgesel (lokal) olarak uygulanan bir immünoterapi ilacıdır.

Meme kanseri modeli oluşturulan fareler üzerinde yapılan bu çalışmada, meme tümörlerinin cerrahi olarak çıkarılması sonrası yara bölgesine uygulanan bağışıklık sistemi tetikleyici bu jelin, sadece tümör bölgesinde hastalığın nüks etme riskini azaltmakla kalmayıp diğer bölgelerde de tümör küçülmesine neden olduğu görüldü. Yani, bölgesel olarak uygulanan immünoterapi ilacı, genel bir bağışıklık yanıta neden olmuştur.

Kanser Ameliyatı Sonrası Hastalık Tekrarı Riskini Azaltmak

Meme kanseri ve akciğer kanseri gibi solid (katı) kanseri olan hastalarda tümörün ameliyatla çıkarılması genellikle öncelikli tedavi seçeneğidir. Bunun ardından kanserin tekrarlamasını engelleyen koruyucu uygulamalara adjuvan tedavi diyoruz ve günümüzde kabul görmüş adjuvan tedavi modaliteleri direk kanser hücresini öldürmek üzere verilen kemoterapiler ve radyoterapidir. Kanser ameliyatı sonrası koruyucu tedavi olarak bölgesel olarak uygulanan bir immünoterapi ilacı ise daha önce onaylanmadı.

Tümör cerrahi ile tamamen çıkarıldığı zaman bile, bazı kanser hücreleri bölgede kalabilmektedir (rezidü kanser hücreleri). Bunlar yeni tümörler oluşturabilir ve hatta vücudun başka bölgelerine yayılabilir. Bu, metastaz olarak adlandırılan süreçtir. Bu nedenle yalnız cerrahi müdahale ile tümörün çıkarıldığı hastalar daha çok kanser yinelemesi yaşanmakta ve çoğu zaman adjuvan tedavilere ihtiyaç olmaktadır.

İlginizi Çekebilir:

Bununla birlikte ameliyatla vücutta yaratılan yaranın doğal iyileşme süreci, bu kalıntı kanser hücrelerinin, vücudun uzak bölgelerine metastaz yapmasına ve tümörler oluşturmasına yardımcı olabileceğine dair bulgular da mevcuttur.

İmmünoterapiler

İmmünoterapi, bağışıklık sistemini uyarmak ve kanser hücrelerine saldırmak için tasarlanan çeşitli ilaçları ve uygulamaları içerir. Günümüzde en yaygın kullanılan immünoterapi ilaçları, “bağışıklık sistemi kontrol noktası düzenleyicileri” olarak sınıflandırılan anti-PD-1, anti-PD-L1 ve anti-CTLA4 monoklonal antikorlardır ve immünoterapilerin çoğu toplardamardan serum yoluyla uygulanır.

Bununla bilrikte immünoterapi yan etkisiz değildir ve immünoterapi ile aktifleşen bağışıklık hücreleri, kanserli hücrelerle beraber sağlıklı hücrelere de saldırabilmektedir, ki bu hastanın diğer hastalıklara karşı hassasiyetini artırabilir.

İlgili Konu:

Bu nedenle bu çalışma ile ameliyat yarası kapanmadan önce tümörün çıkarıldığı yerde, doğru yerde ve doğru zamanda bağışıklığı uyaran ilaçlar uygulamanın etkinliği araştırılmış ve perioperatif (ameliyat sırasında) immünoterapi kavramı doğmuştur.

Araştırmacılar, kanserli bir tümör alındığında bağışıklık sisteminin kanser hücresiyle savaşmak yerine – yaranın iyileşmesine yardımcı olmak için – kaynaklarının çoğunu kullandığını vurguluyor. Bu yara iyileşme ortamı kanserli hücrelerin işine yarayabilen bir immünsüpresif (bağışıklık sistemi baskılayıcı) tümör mikroçevresi yaratıyor olabilir. Araştırmacılar, bu immünsüpresif tümör mikroçevresini, ameliyat sonrası kalan kanser hücrelerine saldıran ve tahrip edebilen immünstimülan (immün tetikletici) bir ortama dönüştürmek için bu biyoçözünür jeli tasarladılar.

Bunun için, bağışıklık sisteminin dendritik hücrelerini uyaran ilaçlarla yüklü bir hidrojel oluşturdular. Dentritik hücreler, yabancı maddeleri veya hastalıklı hücreleri (kanser hücreleri gibi) işleyip, bağışıklık sisteminin ana savaşçı hücresi T-lenfositlere sunarlar.

Bu tümörün cerrahi olarak çıkarıldığı yere yerleştirilen dentritik hücre uyarıcı jel, insan vücudunda doğal olarak bulunan ve biyolojik olarak parçalanabilen bir şeker içerir. Jel daha sonra bu ilaçları uzun süre boyunca yavaşça salgılar, bu da etkinliğinin uzun sürmesini sağlar.

Çalışmada ameliyattan birkaç ay sonra, jel ile tedavi edilen fareler, geleneksel immünoterapi verilenlere kıyasla, daha az tümör nüksü yaşadılar. Ayrıca çalışmada, farelerin kanser hücresi ekilen diğer meme ve akciğerlerindeki ikincil tümörlerin de küçüldüğü veya yok olduğu bulundu.

Sonuç

İmmünoterapi olarak adlandırılan bağışıklık sistemini kansere karşı uyarıcı tedavilerin kanser tıbbındaki yeri her geçen gün artıyor. Bununla birlikte bağışıklık sisteminin kansere özgü bir şekilde aktifleştirmek ancak ileri biyoteknolojik yaklaşımlar ile mümkün gözükmektedir. Ayrıca bu çalışmanın bir fare tümör modeli olduğu ve farelerin tümör mikroçevresinin insanlara göre çok daha az kompleks olduğu unutulmamalıdır. Bölgesel immünoterapi uygulamalarının gelecekte kanser ameliyatları veya tömürü bölgesel olarak tahrip eden ameliyatsız kanser tedavileri sonrası koruyucu uygulamaların bir parçası olabileceğini göstermesi bakımından bu çalışma dikkat çekicidir.

İLGİLİ KONULAR: