Neden bazı insanlar SARS-CoV-2 virüsünün yol açtığı COVID-19 adlı enfeksiyonu ağır yaşarken diğer kişilerde ılımlı veya belirtisiz bir hastalık seyretmekte? COVID-19 için belli klinik risk faktörleri oldukça iyi bir şekilde tanımlanmış durumda: ileri yaş, obezite, erkek cinsiyet, ek hastalıklara sahip olmak… Fakat bu risk faktörlerine sahip olmayan bazı kişilerde de COVID-19 ağır seyredebiliyor. Son araştırmalar – az sayıda kişi için – klinik faktörlerin yanı sıra genetik faktörlerin de COVID-19’a karşı farklı klinik tablolarda etkili olduğunu göstermektedir.

Bağışıklık sistemi, genetik ve enfeksiyon riski

Bağışıklık sistemindeki bozuklukların enfeksiyonlara yakalanmadaki etkisi 1952 yılında gammaglobulin eksikliğinin tanımlanmasıyla tespit edildi.

Şu ana kadar, 400’den fazla doğuştan gelen bağışıklık sistemi bozuklukları tanımlandı. Genetik ve immunoloji biliminin desteğiyle doğuştan gelen bağışıklık eksikliğinin enfeksiyonlara karşı yatkınlığı belirlediğini net bir şekilde biliyoruz. Bilim bir yandan COVID-19’a karşı yeni aşılar ve tedaviler geliştirirken, bir yandan da hastalığın seyrini etkileyen genetik faktörler araştırılmaktadır.

SARS-CoV-2 ve genetik yatkınlık ile ilgili güncel çalışmalar nelerdir?

  1. Temmuz 2020’de “JAMA Network”te yayımlanan çalışmada, ciddi COVID-19 enfeksiyonuna sahip 4 genç erkek hastada genetik analizler yapıldı. Analizlerde X kromozomundaki TLR7 geninde fonksiyon bozukluğuna neden olan varyantlar (değişiklikler) saptandı. Bu varyantların tip 1 ve tip 2 interferon üretiminde hatalara neden olduğu belirlendi. İnterferonlar, virüs enfeksiyonlarına karşı bağışıklık tepkisinde görev alan önemli moleküllerdir.
  2. Temmuz 2020’de “Nature”da yayımlanan ve 113 COVID-19 hastasında yapılan analizlerde, COVID19 hastalığının kötü seyrinde, "uyumsuz ve aşırı" bağışıklık sistemi tepkisinin etkisi olduğu görüldü.
  3. Eylül 2020’de COVID-19 Genetik Çalışma Grubu tarafından “NEJM” dergisinde yayımlanan 1980 COVID-19 hastanın dahil edildiği çalışmada 3. kromozomdaki 3p21.31 bölgesindeki varyantın COVID-19’a karşı genetik yatkınlığa neden olduğu tespit edildi.
  4. Eylül 2020’de “Nature” dergisinde yayımlanan çalışmada 3. kromozom bölgesinde tanımlanan bu risk faktörünün Neanderthal genomundan miras kaldığı tespit edildi. Bu risk faktörünün Güney Asya’daki insanların yüzde 50’sinde, Avrupa da ise 16’sında bulunduğu görüldü.
  5. Ekim 2020’de “Science” dergisinde yayımlanan çalışmada 659 ciddi seyirli COVID-19 hastası ve asemptomatik (belirtisiz) 534 COVID-19 hastasının genomu analiz edildi. Ölümcül COVID-19 pnömonisine (zatürre) sahip hastaların sadece % 3,5’inde 13 kromozom bölgesinde fonksiyon bozukluğuna yol açan varyantlar tespit edildi. Bu varyantların TLR3 VE IRF7 bağımlı tip 1 interferon bağışıklığında hatalara yol açtığı görüldü. Tip1 interferon bağışıklığındaki bozukluklar COVID19 hastalığının ağır seyretmesine sebep olmaktadır. Fakat bu genetik değişiklikler, durumu ağır hastaların sadece küçük bir yüzdesini açıklamaktadır.
  6. Ekim 2020’de Amerikan İnsan Genetiği Derneği Kongresi’nde sunulan bugüne kadarki en büyük çoklu soy ekzom dizileme çalışmasında, COVID-19’un seyri ve yatkınlığıyla ilişkili 4 gen bölgesi ve 3 özel gen tanımlandı. Araştırmacılar, altı çalışma ve dört farklı soydaki 860 binden fazla kişiden gelen verileri tarayıp genetik farklılıkları üç farklı kategoride inceledi. Bu kategoriler SARS-CoV-2 enfeksiyonuna duyarlılık, hastaneye yatma gereksinimi ve ciddi klinik tablolar (entübe edilme ve ölüm) şeklinde sınıflandırıldı. Daha önceki çalışmalarda olduğu gibi 3p21.31 bölgesindeki varyasyonun hastalığın ciddi seyriyle ilişkili olduğu görüldü. Bunun yanı sıra GPS2, METTL7B ve PLPPR3 genlerinin COVID-19’a karşı duyarlılığa sebep olduğu tespit edildi. 22q21.1, 16q24.3,1p31.1 kromozom bölgeleri hastalığın ciddi seyri ile ilişkilendirildi.
  7. Aynı kongrede sunulan diğer bir çalışmada ise 14.000 pozitif vaka ve 1 milyondan fazla kontrol grubuna ait veriler analiz edildi. 3. kromozomda bulunan bir varyasyonun COVID-19 hastalığının seyrinde etkili olabileceği tespit edildi. Ancak bu varyantın, COVID-19 yatkınlığıyla ilişkisi bulunmadı.
  8. ABD ve Kanada’dan araştırmacıların gerçekleştirdiği bir çalışmada ise hastaneye kabul edilmiş COVID-19 hastalarının klinik durumları ile ilişkili 2 kromozom bölgesinde 6 gen (CCR9, SLC6A20, CXCR6, LZTFL1, FYCO1 ve IFNAR2) tespit edildi.
  9. Aralık 2020’de yayımlanan ve Türk bilim insanı Ferhat Ay’ın liderliğindeki çalışmada genetik risk varyantları ile bağışıklık sistemi hücrelerindeki genlerin ekpresyonu arasında ilişki bulundu. Örneğin, 3P21.31 risk varyantının bağışıklık sistemi hücrelerindeki CCR2 geni ekspresyonunu etkilediği görüldü.

COVID-19’a karşı genetik yatkınlıkla ilgili yeteri kadar bilgiye sahip miyiz?

COVID-19 karşı genetik yatkınlığı belirleyen tüm genler henüz tespit edilmemiştir! Bilindiği üzere, genetik araştırmalar “bilimsel yöntemler” ışığında gerçekleştirilmektedir. Bu süreçte, uzun süren klinik araştırmalar ve çeşitli analizler gerekmektedir.

Son aylarda yayımlanan çalışmalarda bazı genlerin ve gen varyasyonlarının bağışıklık sisteminin SARS-CoV-2 ye karşı tepkisini etkilediği görülmektedir. Ancak bu çalışmaların daha fazla sayıda katılımcıyla cinsiyet, yaş ve diğer kronik hastalıklarla birlikte analizi gerekmektedir.

3p21.31 genetik varyantının hastalık seyrindeki etkisi çalışmalarda gösterilmiştir. Bu varyantın, farklı hasta gruplarında incelenmesi ve doğrulanması gerekmektedir. Hastalığın seyrinde ve/veya yatkınlıktaki rolüne dair sonuçları farklı çalışmalar mevcuttur.

Mevcut genetik araştırmalar, COVID-19 ağır seyredecek hastaların ne kadarını açıklar?

COVID19 ve genetik yatkınlıkla ilgili daha net sonuçlara sahip olmak için zamana ihtiyacımız var. Genetiğin COVID-19’un ağır ya da hafif seyretmesindeki rolü halen açık değildir ve yukarıdaki örneklerde de görüldüğü üzere, hastalığı ağır geçiren hastaların ancak az bir kısmı genetik değişiklikler ile açıklanabilir. Halen ileri yaş, obezite, erkek cinsiyet ve ek kronik hastalıklara sahip olamak, COVID-19’u ağır geçirmek için en önemli risk faktörleri olarak karşımızda durmaktadır. Ayrıca genetik durumla açıkalanamayan vaka örnekleri de vardır. Örneğin 8 Aralık’ta “Annals of Internal Medicine” adlı dergide yayımlanan bir çalışmada, tek yumurta ikizi olan iki kardeşten birinde COVID-19 ağır seyrederken diğerinde ılımlı seyretti şeklinde raporlandı. Genetik olarak aynı bu tek yumurta ikizleri, kiloları ve ek hastalığa sahip olmamaları yönünden de tamamen benzer idi. Ayrıca SARS-CoV-2’ye de aynı kaynaktan yakanlanmışlardı. Bu örnek bize düşündürüyor ki, genetik olarak tamamen aynı kişilerde dahi COVID-19 farklı seyredebiliyor. Bu durum bize epigenetik faktörlerin rolünü düşündürüyor.

Test yaptırarak COVID-19'a karşı genetik riskinizi öğrenebilir misiniz?

COVID-19 hakkında genetik çalışmalar arttıkça ve bazı veriler gün ışığına çıktıkça, "COVID-19 Genetik Yatkınlık Testleri" gündeme gelmeye başladı. Tabi bu durum birçok soruyu ve potansiyel sorunları beraberinde getiriyor.

Öncelikle COVID-19'un kimlerde ağır seyredeceğini saptamak için, "olgunlaşmamış bilimsel verilerin ticari bir genetik test kiti olarak sunulması" birçok etik sorun barındırmaktadır. Hele bu testlerle toplumun taranması, yanlış anlaşılmalara sebep olacaktır.

Örneğin, COVID-19 Genetik Yatkınlık Testi ile bir kişinin hastalığı ağır geçirme riski yüksek çıktı. Bu kişi nasıl korunacak, dahası psikolojisi nasıl korunacak? Ya da tam tersi, genetik test ile ile hastalığı ağır geçirme riski düşük çıktı; bu kişi tedbirleri elden bırakıp ağır bir COVID-19'a yakalanırsa ne olacak? Öte yandan, ileri yaş, obezite, ek hastalık gibi klinik risk faktörlerine sahip kişilerde genetik yatkınlık testleri nasıl yorumlanacak ve klinik pratikte test yaptıranlara hangi önerilerde bulunacağız?

COVID-19 genetik yatkınlık çalışmalarında henüz yeteri kadar net bilgilere sahip değiliz. Çalışmalarda bulguların kapsamlı genotip-fenotip analizi yapılamamıştır. Kişinin bilinmeyen klinik durumları (obezite, kalp hastalıkları) göz önünde bulunarak daha fazla katılımcı ile analizlerin yapılması gerekmektedir.

Böylesine önemli bir pandemide, bu tür genetik testler yeni bir ayrımcılık biçimini ortaya çıkarabilir. Etkili bir aşı veya tedavi gelene kadar, genetik yatkınlığa sahip kişiler belirli işler için uygun bulunmayabilir. Sağlık sigortası vb konularda problemlerle karşılaşabilirler. Bunun yanı sıra, genetik bilgilerin gizliliği konusunda pek çok yasal eksiklikler bulunmaktadır.

Sonuç olarak genetik farklılıklar, COVID-19’u nasıl geçireceğimizde anlamlı bir yere sahip olabilir, fakat şimdiye kadar bulunanlar, ağır COVID-19 vakalarının az bir kısmını açıklamaktadır. Genetik yatkınlığınıza bağlı olmaksızın, SARS-CoV-2’den korunmanın temel kurallarını uygulamalısınız. Sosyal mesafe, maske kullanımı ve düzenli el dezenfeksiyonu ile COVID-19 hastalık riskini düşürebilirsiniz.

*

İLGİLİ KONULAR