COVID-19 Pandemisi, yeni koronavirüsün varyantlarının etkisiyle Nisan 2021 itibarı ile dünya genelinde 3. vaka dalgasını yaşıyor ve sadece aşılamayı ciddiye alan ülkelerin yüzü birazcık gülmeye başladı.

  • İngiltere, toplumunun %45'ine en az 1 doz aşı yaparak, pandeminin başından beri gördüğü en düşük günlük yaşam kaybı sayılarına bu hafta ulaşabildi (2762 yeni vaka ve 26 yeni ölüm).
  • İsrail, toplumunun %60'tan fazlasını aşıladı ve pandemiyi net bir şekilde kontrol altına aldı.
  • ABD gibi kalabalık bir ülke bile, toplumunun %30'dan fazlasını aşıladı ve 3. dalgayı kontrol altına aldı.
  • Türkiye ise geniş kapsamlı aşılama kampanyası geçen hafta itibarı ile başlayabildi ve açıkcası bu işte biraz geç kaldık. Bu sebeple 3. dalganın tepe noktasına henüz yeni geliyoruz. 5 Nisan itibarı ile 42 bin yeni vaka ile dünya genelinde günlük en çok vaka görülen ülke sıralamasında 3.yüz. 5 Nisan'da ülkemizde 268 bin aşı yapıldı. 5 Nisan'da tek gün içinde Çin 4.7 milyon, ABD 3.08 milyon, Hindistan 2.6 milyon ve Brezilya 480 bin aşı yapmıştı.

Bu pandemiyi kontrol altına almanın ve eski normale dönmenin tek yolu aşı iken, hala birçoklarının gereksiz bir aşı tartışması içinde olduğuna defalarca tanık oluyoruz. Aslında, aşı tartışmaları hiç de yeni bir konu değil (aşağıda bu işin tarihi güzel örneklerle anlatılmaktadır). Fakat, geride bıraktığımız COVID-19 Yılı'nda, yanlış bilgi ve kuruntuların, binlerce insanın yaşamına mal olduğuna tanık olduk.

Öncelikle, "aşıların yan etkisi hiç anlatılmıyor" iddiasının çok boş ve zararlı bir söylem olduğunu ifade edelim. En basit ilaçların bile prospektüslerinde onlarca yan etkinin sıralandığını herkes bilir. Bu nedenle, aklı başında hiçbir bilim insanı veya doktor, koronavirüs aşılarının yan etkisi yoktur dememiştir. Burada kritik olan, aşıların hayat kurtarıcı etkilerinin, potansiyel yan etkilerinin kat be kat üstünde olmasıdır.

Bir tedavi / ilaç geliştirilirken, yapılan insan deneylerinde - ki bunlara klinik çalışmalar denir - öncelikle aday tedavinin ne kadar işe yaradığına değil, ne kadar güvenli olduğuna bakılır. Yani, güvenli olması en büyük önceliktir. Klinik çalışmaların az sayıda insan denek ile yapılan bu erken safhalarına faz-1 denir. Faz-1'de aday tedavi güvenli bulunursa, yani yararının yan etkilerine baskın olacağı görülürse, daha ileri aşamalara geçilir ve böylelikle etkili olup olmadığı test edilir.

Bugün kullanımda olan tüm koronavirüs aşıları (BioNTech, Moderna, Sinovac, Sputnik V, AstraZeneca, Johnson & Johnson), uluslararası faz-III klinik çalışma aşamasını geçmişlerdir, yani hem güvenli hem etkili olduklarını insan deneyleri ile kanıtlamışlardır. Elbette etkinlik ve güvenlik dereceleri farklı sevilerdedir, fakat bilimsel çalışmalar net olarak göstermiştir ki, faydaları, potansiyel risklerinden çok daha üstündür. Böyle olduğu için, çok sayıda aşı çeşidi ile aşılama kampanyalarını yürütren ABD, İsrail ve Birleşik Krallık, pandemide önemli bir rahatlamaya doğru gitmektedir.

Bilime güven meselesi

Sağlık; kişisel bir deneyim, sosyal bir mesele ve küresel bir sorundur.

Wellcome Trust, Londra merkezli bir araştırma kuruluşudur. Wellcome Trust’ın amacı "parlak beyinleri destekleyerek sağlıkta olağanüstü gelişmeler elde etmek" ve biyomedikal araştırmalara fon sağlamanın yanı sıra, halkın bilim anlayışını desteklemek ve geliştirmek olarak bildirilmektedir. 2018'de 25.9 milyar £'luk bir bütçe ile dünyanın en zengin dördüncü yardım tabanlı araştırma kuruluşudur. 1936 yılında insan ve hayvan sağlığını iyileştirmeye yönelik araştırmaları finanse etmek üzere, ezcacılığın önde gelenlerinden Sir Henry Wellcome’ın mirası ile kurulmuştur. Haziran 2019’da Welcome Trust, dünya genelinde 140’tan fazla ülkeyi kapsayan Wellcome Global Monitor ismiyle önemli bir rapor yayımladı. Konusu ise, dünya genelinde toplumların bilime ve sağlığa bakış açılarının nasıl olduğuydu. Raporun önemli satırlarına değinmeden önce tarihçesine kısa bir yer vermek isteriz.

Oyun Kurucu – Bilim Kurucu: Sir Henry Wellcome

Henry Wellcome, 1853 senesinde Amerika sınırında dünyaya geldi. Eczacılık, henüz genç yaşlarındayken onu etkilemeyi başarmıştı. 1880’de eski arkadaşı Silas Burroughs ile İngiltere’ye taşınarak bir ilaç firması kuracak ve yakın zamanda şirketi çok uluslu bir yapıya kavuşturacaklardı.

Wellcome, zamanla İngiliz ilaç endüstrisinde lider bir isim haline gelmişti. İki laboratuvar kurdu: biri fizyoloji ile ilgilenecek diğeri ise kimya ile ilgilenecekti. Onlar aracılığıyla, ilaç araştırmalarının daha iyi sonuçlara ulaşabileceğini kanıtlamıştı.

Yaşamı boyunca Wellcome tarafından finanse edilen bilim adamları tetanoz, difteri ve gaz kangreni için antitoksinler geliştirdiler ve ayrıca histamin, insülin ve diğer pek çok ilacı izole etmeyi başardılar.

Wellcome, aynı zamanda büyük bir koleksiyonerdi. Çağlar boyunca onu iyileştirme sanatı ve bilim büyülemişti. Tıp tarihi ile ilgili nesneleri ilgiyle koleksiyonuna dahil ediyordu. Öldüğünde, Avrupa’nın en ünlü müzelerinden bile daha fazla parçaya sahipti.

Ölmeden önce şirketin sermayesi kullanılarak bir yardım derneğinin kurulmasını istemişti.

Wellcome Global Monitor – 2018

Wellcome Trust raporu hazırlamasındaki amacı şöyle ifade etmekte: "Fikriniz ne kadar büyük olursa olsun, tedaviniz ne kadar heyecan verici ya da biliminiz ne kadar sağlam olursa olsun, bundan faydalanacak kişiler tarafından kabul edilmesi gerekir. Örneğin aşılar, en güçlü ve en etkili halk sağlığı araçlarımızdan biri olmalarına karşın, insanların bundan fayda göreceğini hissetmelerine ve bilmelerine ihtiyaç duymaktayız." Bu kapsamda insanların bilime ve sağlığa karşı bakış açılarının değerlendirilmesi büyük önem barındırıyordu. Kuruluş büyük ölçekli bu raporu, 140’tan fazla ülkede 140.000’i aşkın katılımcı ile birebir yapmış oldukları görüşmelerden ve anketlerden topladıkları veriler ile hazırladı. "Bölgeler arasındaki tutum farklılıkları büyüleyiciydi, fakat benzerlikler de bir o kadar etkileyiciydi."

Raporun 1. kısmındaki önemli bulgularını maddeler şeklinde özetlemek gerekirse;

  • Nerede olurlarsa olsunlar, insanlar bilim ve sağlık hakkında daha fazla şey bilmek istiyorlar!
  • Toplumların % 75’i, kendi ülkelerinin sağlık sistemine güven duyuyor.
  • Hemen hemen her yerde, erkeklerin kadınlara göre bilimsel nitelikli bilgiyi talep etme olasılığı daha yüksekti, ayrıca bu fark, kadınlar ve erkekler eşit düzeyde bilgi erişimine sahip olsalar bile erkekler lehineydi.
  • Dünya çapındaki insanların neredeyse üçte ikisi (% 62), bilhassa düşük gelirli ülkelerde yaşayan insanlar (% 72) bilim hakkında daha fazla şey öğrenmek istiyorlardı.
  • "Bilim" ve "bilimle ilgili" temel kavramlar yüksek gelirli ülkelerde bile tam olarak anlaşılamıyordu. Bilimsel kavramları anlayamama oranı, Orta Afrika’da % 32 seviyesindeyken, Kuzey Amerika'da ve Avrupa'nın çoğunda % 2'ye kadar düşmekteydi.
  • Küresel olarak, insanların % 28'i son zamanlarda bilimsel nitelikli bilgi arıyor ve bunların % 41'i tıp, hastalık veya sağlık konularında bilimsel bilgiye ihtiyaç duyuyorlardı.
  • Bilim ve sağlık profesyonellerine güven söz konusu olduğunda, küresel olarak;
    • insanların % 18'i bilim insanlarına "yüksek" bir güven seviyesine sahipken,
    • % 54'ü “orta” bir güven seviyesine sahip,
    • % 14'ü “düşük” güvene sahip ve % 13’ü bu konuda “kararsız” idi.
  • Dünya genelinde, insanların % 73’ü aile, arkadaşlar, dini liderler veya ünlü insanlardan daha fazla; bir doktora veya hemşireye güveneceğini söylüyor.
    • bu rakam, Doğu Asya ve Orta Doğu’da % 65'ten düşük iken,
    • Avrupa, Kuzey Amerika, Avustralya ve Yeni Zelanda’da % 90'a kadar yükselmekte.
  • Dünya çapında, on kişiden sekizi (% 84) doktor ve hemşire gibi sağlık çalışanlarından aldıkları tıbbi tavsiyelere & sağlık tavsiyelerine güven duyuyorken, aynı tavsiyeyi hükümetin yapması durumunda % 76 oranında güven duymakta.
  • Dünya çapında, yaklaşık on kişiden yedisi bilimin kendilerine fayda sağladığını düşünüyor - ancak on kişiden sadece dördü bilimin ülkedeki insanların tamamına yarar sağladığını düşünüyor.
  • Güney Amerika, bilimin kendilerine kişisel olarak da toplumsal olarak da bir fayda sağlamadığına inanıyor, bilime inançta en düşük oran % 25 ile onlara ait.
  • 140’tan fazla ülkede yapılan bu çalışmada, Fransa'daki insanlar, bilim ve teknolojiyi yerel istihdam olanaklarına tehdit olarak görüyor ve bu konuda en yüksek oran Fransızlara ait.
  • Bölgesel olarak, Batı Avrupa ve Doğu Avrupa halkı, bilim ve teknolojinin ülkelerindeki iş olanağını ellerinden alacağına dair en karamsar düşünceye sahip bölgeler.
  • Dini bir bağlılığa sahip kişiler arasında;
    • % 55’i dini öğretilerle bilimin çatıştığını düşünüyor
    • % 29'u bilime yakın olduğunu
    • %13’ü duruma bağlı olarak düşüncesinin değiştiğini söylüyor.
  • Bir dine sahip olduğunu söyleyenler arasında, bilim ve din arasındaki çatışmanın en yüksek yüzdesi: ABD ve Güney Avrupa’da (% 59).
  • Bir dine mensup kişilerin yüzde 64’ü, arada kalma durumunda, bilime göre dini tercih ettiğini söylüyor.

Aşılara karşı tutum

aşıların güvenli olduğuna inanan insanların oranı wellcome monitor 2018
  • Dünya genelinde;
    • her on kişiden sekizi (% 79) aşıların güvenli olduğunu düşünüyor.
    • %11 kararsız
    • %3 güvenilmez olduğunu düşünüyor.
  • Yüksek gelirli bölgelerde; Kuzey Amerika'daki insanların % 72'si ve Kuzey Avrupa'daki insanların % 73'ü aşıların güvenli olduğu konusunda hemfikir iken;
    • Batı Avrupa'da, bu rakam % 59
    • Doğu Avrupa'da ise sadece % 50.
  • Düşük gelirli bölgelerde aşılara güven oranı:
    • Güney Asya toplumun % 95'i ve
    • Doğu Afrika toplumun % 92’si aşıların gerekliliğini savunmakta.
  • Fransa'da, her üç kişiden biri aşıların güvensiz olduğunu düşünüyor ve bu konuda en yüksek oran onlara ait durumda!
  • Dünya çapındaki ebeveynlerin % 92'si çocuklarının; çocukluk çağı hastalıklarına yakalanmasını önlemek için aşı kullanıyor; % 6'sı uygulatamıyor; % 2’si ise bilmiyor.
  • Aşı farkındalığı en yüksek olmasına karşın; çocuklarına aşı uygulatamayan ebeveynlerin en yüksek yüzdesi ise: Güney Afrika (% 9) ve Doğu Asya ve Güneydoğu Asya (% 8) toplumlarında.

Aşılara karşı olumsuz tutumun bizce en önemli nedeni ise, gelişmiş toplumların hastalığın nasıl bir şey olduğunu unutmuş olmaları

Çocukları menenjit olmadığı için aşının önemini akıllarından çıkarıyor gibiler. Ya da kızamık ile yüzleşmemiş ve hastalığı unutmuş toplumların aşıya ihtiyaç duymamaları, sadece bununla açıklanır gibi duruyor. Oysa Afrika’da bir anne çocuğunu kızamık aşısına ulaştırabilmek için sıcağın altında kilometrelerce yol gidebiliyor. Çünkü etrafında onlarca kızamıktan hayatını kaybeden örnek mevcut.

Wellcome Global Monitor nasıl hazırlandı?

Wellcome Trust bu raporu hazırlarken çalışmasını Gallup isimli şirket ile birlikte yürüttü. Gallup, liderlerin ve kuruluşların acil sorunlarını çözmelerine yardımcı olmak için analitik değerlendirmeler yapan ve tavsiyeler sunan bir danışmanlık şirketi. 80 yılı aşkın tecrübeleriyle küresel anlamda dünyadaki tüm organizasyonlardan daha büyük bilgi ağına sahip durumda. Bilim ve sağlık konusundaki genel tutum, küresel ölçekte ilk kez incelendi; bu kapsamda 15 yaş üstünde, 140’tan fazla ülkede 140.000’den fazla kişi ile görüşüldü. Anketlerdeki potansiyel sorular önce 7 ülke (Kolombiya, Hindistan, Kenya, Nijerya, Güney Afrika, Tayland ve Vietnam) test edilerek hazırlandı. Sonrasında 10 farklı ülkeden 50 farklı dil üzerinde 50’şer kişi ile pilot bir deneme yapıldı. Ülkeler: Çin, Kolombiya, Mısır, Fransa, Hindistan, Kenya, Nijerya, Güney Afrika, Tayland ve Vietnam idi. En sonunda 140’tan fazla ülkede veri toplama sürecine geçildi. 2019 başlarında sonuçların analizi yapıldı ve 2019 ortasında bulgular rapor halinde yayınlandı.

  • Eylül 2017 - Mart 2018: Anketi geliştirme ve test etme
  • Nisan-Aralık 2018: 140'tan fazla ülkede veri toplama
  • Ocak - Mayıs 2019: Sonuçların analizi
  • Haziran 2019: Bulguların yayınlanması

Anket, insanların bilime güvenip güvenmediğini, bilim adamları ve sağlıkla ilgili bilgileri, bilim ve sağlık konusundaki anlayış ve ilgi düzeylerini, bilimin yararlarını, dinin ve bilimin uyumunu ve aşılara karşı tutumu gibi konuları kapsamaktaydı. Raporda milliyet, cinsiyet, gelir ve eğitim düzeyleri gibi özelliklerin de tutumlar üzerindeki etkisi incelenmişti.

Neden bilim konusunda küresel halk tutumlarını incelemeliyiz?

Bilim, insanların dünyayla ilgili anlayışlarını değiştirirken, yaşama şeklimizi ve toplumlarımızı etkileyecek keşiflere ve yeni teknolojilere yol açabilmektedir. Eldeki veriler de, toplumun bilime erişiminin ve bilime katılımının ; cinsiyet, gelir, eğitim düzeyleri ile ilgili önemli eşitsizliklerden etkilendiğini göstermekte. Bir sonraki yazımızda raporun diğer kısımlarını ve yorumlarını sizlerle buluşturacağız.

*