Kanser hücreleri, normal hücrelerden farklı olarak apoptoz olarak adlandırılan programlanmış hücre ölümlerine uğramazlar; böylelikle sürekli ve sınırsız çoğalabilirler. Ayrıca vücuda kısmen yabancılaşan bu kanser hücreleri, vücudun bağışıklık sistemi hücrelerinden de kaçmayı başarırlar. Bu durum için mevcut olan tedavi yöntemlerinin yanı sıra daha etkili ve daha hedefe yönelik tedaviler ve immünoterapiler üzerine çalışmalar devam etmektedir. Ayrıca kanserin gelişiminde ve ilerlemesinde rolü olduğu düşünülen bazı mikro-besinler de "takviye" olarak kanser tedavi araştırmalarında denenmektedir: vitaminler ve antioksidonlar gibi.

Antioksidanlar, vücudun çevresel ve diğer baskılara tepki olarak ürettiği serbest radikaller olarak adlandırılan kararsız moleküllerin, hücrelere verdikleri zararı önleyebilen veya yavaşlatan maddelerdir.

Glutatyon nedir?

Doğal bir molekül olan glutatyon, güçlü bir antioksidandır ve hücre farklılaşması, çoğalması ve apoptoz dahil olmak üzere çok sayıda hücresel süreçte önemlidir. İngilizce’si glutathione ve kısaltması GSH’dir. Kimyasal formülü C10H17N3O6S’tir ve suda çözünür.

Bitkiler, hayvanlar, mantarlar ve bazı bakterilerde antioksidan olarak işlev gören glutatyonun metabolizmasında meydana gelebilen bozuklukların, kanser de dahil olmak üzere birçok hastalığın nedenlerinde rol aldığı araştırılmaktadır.

Kanser tedavisi olarak glutatyon takviyesi veya serumu

Günümüzde popüler bir iddia olarak kanser tedavisi alan hastaların glutatyon takviyesi kullanmasının tedaviye yardımcı olduğu düşünülse de bu durumu onaylayacak yeterli sayıda kanıta dayalı bilimsel çalışmalar bulunmamaktadır. Genellikle laboratuvar ve hayvan çalışmaların sonuçları daha geniş kapsamlı ve detaylı insan araştırmalarına ihtiyaç duymuştur. Hatta son yıllarda yapılan çalışmalar özellikle takviye alımının kanserin kötüleşmesine ve yaşam kaybıyla bile sonuçlanabileceğine dikkat çekmektedir.

Glutatyon takviyelerinin bir diğer pazarlanma şekli, sindirim sürecinin normal glutatyonları yok edecek olması endişesinden olayı, onu midenizden geçiren bir "lipozomal glutatyon" takviyesi ile almamız gerektiği. Ayrıca vücudumuzun kendi başına glutatyon oluşturmak için kullanabileceği N-asetilsistein (NAC) ve alfa-lipoik asit ile takviye edebilirmişiz... Bu önerilerin kendisi bile ciddi çelişkiler taşımakta: şöyle ki, glutatyon, gıdalarla alınan bir şey değil, vücutta hücreler tarafından oluşturulan bir moleküldür.

Kanserde glutatyon takviyesi faydalı mı yoksa zararlı mı? 8 bilimsel çalışma

Çalışma 1: Meme kanseri tedavisi sürecinde antioksidan takviyelerin kullanımı: kapsamlı bir inceleme (2009)

Meme kanseri tedavisi sırasında antioksidan takviyelerin kullanımı yaygındır. Tahminen meme kanseri tanısından sonra hastaların %45 – 80’i antioksidan takviyeleri kullanmaya başlamaktadır. Antioksidan etkilere sahip diyet takviyelerinde vitaminler, mineraller, bitkisel besinler ve diğer doğal ürünler de bulunur.

Bu çalışmada araştırmacılar, meme kanseri tedavisi sırasında antioksidan takviye kullanımı ve hasta sonuçları arasındaki ilişkiler hakkında kapsamlı bir literatür taraması yapmıştır. Kemoterapi, radyasyon tedavisi ve / veya meme kanseri için hormon tedavisi sürecinde antioksidan takviyelerinin (C vitamini, E vitamini, antioksidan kombinasyonları, multivitaminler, glutamin, glutatyon, melatonin veya soya izoflavonları) kullanılması sonucu tedavi yan etkilerine, tümör yanıtına, tümörün nüks etmesi veya sağkalım için 22 makale incelemesi yapılmıştır.

Sonuç olarak bulgular, meme kanseri tedavisi sürecinde antioksidan takviyesi, bu belirtilenler üzerinde ilişkili herhangi bir sonucu desteklememiştir. Kanıtlar şu anda meme kanseri tedavisi sürecinde antioksidan takviyelerinin kullanımına ilişkin doktor ve hasta kılavuzlarını  için yetersizdir. Bu çalışmada sonuç olarak, bu tür takviyelerin kısa ve uzun vadeli etkilerini belirlemek için iyi tasarlanmış klinik araştırmalara ve gözlemsel çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır.

Çalışma 2: Kanser ilerlemesi ve kemoterapi direncinde glutatyonun rolü (2013)

Hücre içi redoks dengesinin korunmasında yer alan enzimatik sistemler arasında, yalnızca antioksidan savunma sistemlerinde değil, aynı zamanda birçok metabolik sürece de katılan glutatyonun ana rolü vardır. Çeşitli tümör türlerinde yüksek glutatyon seviyeleri gözlenir ve bu da kanserli dokuları kemoterapiye daha dirençli hale getirir. Ayrıca, bazı tümör hücrelerindeki glutatyon içeriği, tipik olarak G-glutamilsistein ligaz (GCL) ve G-glutamil-transpeptidaz (GGT) aktiviteleri gibi glutatyon ile ilgili enzimlerin daha yüksek seviyeleriyle ve ayrıca GSH-transporting export pompalarının daha yüksek ifadesi ile ilişkilidir. Bu nedenle, glutatyon sisteminin, kanser ilerlemesine ve kemoterapi direncine karşı tıbbi müdahale için olası bir hedef olarak ilaç keşfi ile uğraşan bilim insanlarının dikkatini çekmesi şaşırtıcı değildir.

Tümör hücrelerinde yapısal oksidatif strese eklenen başka bir oksidatif uyaranın aslında antioksidan sistemlerin çökmesine ve hücre ölümüne yol açması gerektiğine dayanarak, antioksidan tedavisinin kanserden koruma sağlayabileceği düşünülmektedir. Ancak bu yaklaşım, ilaç dozlarına karşı kanser hücrelerinin direncine yol açarak, birçok tümörün çok yüksek seviyelerde antioksidan enzimlerini aşırı eksprese etmesiyle yetersiz sonuçlar sağlamıştır. Çalışmanın sonucunda ise glutatyonun tümör hücresinin karsinogenez ve ilaç direncindeki rolü açık olduğu, ancak glutatyon kaynaklı moleküler yolları anlamayı amaçlayan daha ileri çalışmaların, kanser ilerlemesiyle savaşmak ve kemoterapi direncinin üstesinden gelmek için yeni ilaç stratejiler tasarlamak için önemli olabileceği vurgulanmıştır. Yani kanser tedavisi için glutatyon takviyesi uygulamak, sanıldığı kadar basit bir mekanizma ile etki etmeyebilir, hatta kemoterapi direncini tetikleyerek mevcut kanser ilaçlarının etkisini artırabilir. Bu nedenle glutatyon metabolizmasını daha spesifik bir şekilde hedefleyebilecek yaklaşımlar dikkate alınmalıdır.

Çalışma 3: Kanser tedavisinde antioksidanlar (2017)

Çeşitli klinik çalışmalar, antioksidanların kanser tedavisindeki yararına ilişkin çelişkili sonuçlar vermiş ve bu nedenle bu maddelerin standart tedavi rejimlerine dahil edilmesini sorgulamıştır. E ve C vitaminleri, selenyum, karotenoidler, likopen, glutatyon, soya ürünleri ve yeşil çay ekstresi, ayrıntılı olarak incelenen antioksidan özelliklere sahip birkaç maddedir. Bu çalışmada da çeşitli kanser türlerinde ve kanser tedavisi aşamalarında son 20 yılda in vitro ve in vivo çalışmalar yoluyla elde edilen sonuçlar gözden geçirilmiştir.

Yıllarca süren araştırmalara rağmen, kanserde antioksidanların kullanımını destekleyen tutarlı veriler hala net değildir. Tutarsızlıklar, endojen (iç, vücutta üretilen) antioksidan seviyeleri, takviye antioksidan dozu, yönetim yolu, antioksidan türü, biyoyararlanım, müdahale zamanlaması, antioksidan enzimlerdeki polimorfizm, kemoterapötik ilacın etki mekanizması, kemoterapi dozu ve tümör patolojisi de dahil olmak üzere fakat bunlarla sınırlı olmayan birçok değişkenin varlığından kaynaklandığı düşünülmektedir.  

Sonuç olarak, değiştirilen ve dikkatlice uyarlanan bir yaklaşım ile antioksidanların önümüzdeki yıllarda hala araştırılmaya devam edilebilir. Ancak şu an için ticari popülerliğe ve antioksidan takviyesini inceleyen çok sayıda çalışmaya rağmen, antioksidanların gerçek rolü henüz belirlenmemiştir ve propagatif, nedensel veya koruyucu doğası hakkında daha fazla araştırma yapılması gerekmektedir.

Çalışma 4: Kanserin ilerlemesinde ve tedavi direncinde glutatyon metabolizması (2018)

Kanserin ilerlemesinde glutatyonun ikili bir rol oynar. Karsinojenlerin uzaklaştırılması ve detoksifikasyonunda oldukça önemlidir ve bu yoldaki değişiklikler hücrenin hayatta kalmasını derin bir şekilde etkileyebilir. Bununla birlikte, tümör hücrelerindeki yüksek glutatyon seviyeleri, çeşitli kemoterapötik ilaçlara direnç kazandırarak kemik iliği, meme, kolon, gırtlak ve akciğer kanserlerindeki bu tür hücreleri ilaçlara karşı koruyabilir. Glutatyonun oksidatif stres ve kanserin başlaması ve ilerlemesi üzerindeki etkisi de bu süreçlerde ROS’un (Reaktif Oksijen Türleri) ikili rolü nedeniyle karmaşıktır. Orta ROS seviyeleri, stresli tümör mikro-çevresinde tümör büyümesine katkıda bulunabilecek sinyal yolaklarını aktive ederek hayatta kalma ve proliferasyonu (ilerleme) destekleyebilir. Bununla birlikte aşırı ROS birikimi ise, uygun temizleme mekanizmalarının başarısız olması veya antioksidan kıtlığı, biyomoleküllerin ciddi şekilde hasar görmesine neden olarak hücre ölümünü tetikler. Bu nedenle kanser hücrelerinin hayatta kalabilmek için antioksidan seviyelerinin karmaşık dengesini koruması gerekir. Ek olarak ROS, kanser hücrelerinin (özellikle melanomda ve karaciğer kanserinde) uzak yerlere metastaz yapma potansiyelini düzenleyebilir.

Bu bilgilere dayanarak, glutatyon ve glutatyon ile ilgili parçaların tümör başlangıcı, ilerlemesi ve ilaç direncinde önemli bir rol oynadığını görülüyor. Fakat bir süredir glutatyonun bu süreçlerde önemli olduğu bilinmesine rağmen, her adımda oynadığı farklı rol hala açıklığa kavuşturulamamıştır. Ayrıca, metabolizma ve mikro-çevre arasındaki etkileşim ve bunların tümör glutatyon seviyeleri ile ilişkisi incelenmemiştir. Glutatyon ayrıca kanser hücrelerinde antioksidandan bağımsız işlevlere de sahiptir. Ancak bu konu üzerinde çalışmalar yeni başlamıştır ve hala yeterli araştırma yoktur. Bu yolların ve bu yollarda glutatyonun rolünün daha iyi anlaşılması, daha sonra tümör büyümesini etkili bir şekilde sınırlamak için diğer ilaçlarla birlikte kullanılabilen mekanizmaya dayalı glutatyon baskılayıcıların henüz geliştirilmediğinin vurgulanması oldukça önemlidir. Yani kanser tedavisinde glutatyon takviyelerini bir kenara bırakın, glutatyon baskılayıcılar araştırılmaktadır.

Çalışma 5: Over (kadın yumurtalık) kanserinde glutatyon: Çift taraflı bir kılıç (2018)

Bu çalışmada, yumurtalık kanserinin prognozunda (hastalık gidişatı) glutatyonun rolüne dair bazı görüşler sunulmuştur ve ayrıca yumurtalık kanseri hücrelerinin glutatyona bağımlığının altında yatan bazı stratejilerin tedavinin etkinliğini iyileştirmek için nasıl daha fazla kullanılabileceğine dikkat çekilmiştir.

Antioksidanların yumurtalık kanseri hastalarında kemoterapinin yardımcı maddeleri olarak yararlı bir etkiye sahip olabileceği öne sürülmüştür. Di Re ve arkadaşları, yüksek doz sisplatin kemoterapisi alan yumurtalık kanseri hastalarında glutatyon bağımlığının güvenli, iyi tolere edildiğini ve çok etkili olduğunu bildirdiler. Smyth ve arkadaşları, yıllar sonra bu çalışmayı onaylayarak bir klinik çalışmada sisplatin ile birlikte glutatyon takviyesinin daha az toksik olduğunu ve ileri evre yumurtalık kanseri hastalarının yaşam kalitesini artırdığını gösterdiler. Ancak bu çalışmaların ikisinde de hastaların ortanca sağkalım, tümörün nüksetmesi (tekrarlaması) ve tümör büyüme oranı gibi parametreler değerlendirilmemiştir, sadece yaşam kalitesi parametleri değerlendirilmiştir. Bu nedenle glutatyon takviyesinin sağkalım üzerine etkili olup olmadığı belirsizdir. Bir başka çalışmada da Ladas ve arkadaşları, kanser tedavisi sürecinde antioksidan kullanımının etkinliğini ve güvenliğini incelemiş ve bireysel antioksidan vitamin takviyelerinin antikanser tedavileriyle ilişkili yan etkiyi azalttığına dair kanıt eksikliğinin olduğu sonucuna varmıştır.

Sonuç olarak bakıldığında, glutatyonun kemoterapötik ilaçların bir yardımcı destekleyicisi olarak kullanımını destekleyecek yeterli kanıt yoktur.

Çalışma 6: Glutatyon desteği için besinlerin incelenmesi – fitoterapi yaklaşımı (2019)

Glutatyon seviyelerinin optimize edilmesi, sağlığı geliştirme ve hastalıkların önlenmesi için bir strateji olarak önerilmiştir, ancak glutatyon durumu ile hastalık riski veya tedavisi arasındaki nedensel ilişkiler açıklığa kavuşturulmayı beklemektedir ve olasılıkla kompleks bir ilişki söz konusudur.

Diğer yandan, "antioksidan paradoksu" olarak adlandırılan antioksidanların karmaşıklığı veya glutatyon gibi antioksidanların pro-oksidan aktiviteye sahip olabildikleri ve vücudun kendi endojen antioksidan savunmalarını güçlendirmesini sağlayan bir hormetik etkiye neden olduğu bir durum vardır. Aslında, redoks dengesi bir hastalığın nedeni veya sonucu olabilir ve bazı durumlarda bir antioksidanın pro-oksidan haline geldiği seviyeyi bilmek zordur. Bu nedenle, glutatyon seviyelerinin sağlıktaki rolü hakkında anlaşılması gereken çok şey vardır.

Ek olarak, glutatyon durumunu artırmak için özel olarak tasarlanmış çok bileşenli diyet müdahaleleri henüz çalışma bulunmamaktadır. Glutatyon seviyelerini optimize etmek için özel olarak tasarlanmış gıda temelli beslenme müdahaleleri, daha fazla araştırma için verimli bir alan olabilir. Ayrıca beslenme müdahalelerinin glutatyon durumunu iyileştirme yeteneğini araştıran kanıtlarda da bazı belirsizlikler vardır; optimum doz ve uygulama biçimlerini netleştirmek için daha fazla araştırmanın yanı sıra belirli besinlere veya gıdalara yanıt verme olasılığı en yüksek olan bireylerin alt gruplarının belirlenmesi için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır. Son olarak ise glutatyon açısından zengin gıdaların glutatyon durumunu etkileme kabiliyeti de açıklığa kavuşturulması gereken ilginç bir olasılıktır.

Çalışma 7: Kanser hücrelerinde glutatyon sentezi (2020)

Kötü huylu tümörlerde glutatyon sentez mekanizmasının kontrolü tam olarak anlaşılmamıştır. Bu çalışma, glutatyon sentezinin özelliklerini ve tümör hücrelerinde düzenlenmesini tartışmaktadır.

Glutatyon sentezinin bastırılmasına ve / veya ROS oluşumunun artmasına bağlı olarak hücre içi glutatyondaki azalma, programlanmış tümör hücresi ölümünün farklı formlarının eşzamanlı olarak başlatılmasında yaygın bir olay olabilir. Ancak, iyi huylu ve kötü huylu tümörlerde glutatyon sentezini kontrol eden mekanizmalar hala tam olarak anlaşılmamıştır. Glutatyon sentezinin düzenleme mekanizmalarının daha fazla araştırılması, kötü huylu tümörlerin büyümesini etkili bir şekilde baskılamak etmek için antikanser ilaçlarla kombinasyon halinde kullanılabilen glutatyon sentezinin daha seçici ve daha az toksik inhibitörlerinin araştırılmasında yeni yollar açabilir.

Çalışma 8: Ortak bir grup klinik çalışmasına kayıtlı meme kanseri hastaların kemoterapi sürecinde besin takviyesi kullanımı ve sağkalım sonuçları (2020)

Bu çalışma da kemoterapi sürecinde takviye kullanımının, özellikle antioksidanların, hayatta kalma sonuçları üzerinde herhangi bir etkisi olup olmadığına bakılmıştır.

Sonuç olarak, antioksidan takviyelerinin kanser tedavisi sürecinde tüketilmemesi yönündeki önerileri destekleyen bulgular vardır. Bu bağlamdaki bulgular kemoterapi sürecinde demir ve B12 vitamini kullanımı kadar antioksidan takviyelerinin de kullanımının meme kanseri tekrarlama ve yaşam kaybı riskini artırabileceğini göstermektedir. Besin takviyelerinin güvenliğine ilişkin yetersiz kanıtın olması, hala bu durum hakkında kesin konuşulamayacağı anlamına gelmektedir.

Sonuç

Kemoterapilerin, kanserli hücreleri yok etmek için özel toksik moleküller olduğu biliniyor, ancak antioksidanlar hücre hasarını onarmaya yardımcı olur ve bu sürece müdahale edebilir; kanser hücrelerinin de kendilerini onarmak için antioksidanlardan faydalandıkları göz ardı edilmemelidir. Bu nedenle glutatyon gibi antioksidanların takviye olarak yüksek dozlarda kullanılması iki ucu keskin bir bıçakla oynamaya benzemektedir. Yukarıda sunulan çalışmaların hepsinde glutatyonun birden fazla olan kompleks mekanizmalarının henüz net bir şekilde aydınlatılmamış olması ve özellikle kanser tedavi sürecinde nasıl bir etkiye sahip olduğunun bilinmemesi glutatyon gibi antioksidanların bu süreçte kullanımının doğru olmadığını gösterir. Bu sebepten antioksidanların kanser üzerindeki etkilerinin tamamen anlaşılmasına kadar kullanımı risk barındırmaktadır.