
Kalıtsal Kanserler, Akıllı Tedavilerin Yeni Anahtarı – Hangi Sendromda Hangi İlaçlar?
Kalıtsal kanser sendromları, genetik mutasyonlar nedeniyle belirli kanser türlerine yatkınlığı artırır. Bununla birlikte, kalıtsal kanser sendromları, yalnızca hastalık riskini belirlemekle kalmaz, aynı zamanda hangi akıllı ilaçların etkili olabileceğini de gösterir. Genetik mutasyonlara özel hedefe yönelik tedaviler, hastalar için daha başarılı ve kişiselleştirilmiş tedavi seçenekleri sunar.
Bu güncel konuda, Mart 2023'te Genes dergisinde "Personalized Systemic Therapies in Hereditary Cancer Syndromes" adlı dikkat çekici bir çalışma yayımlandı.
Çalışmanın Özeti:
- BRCA1 mutasyonu taşıyan kadınlarda meme kanseri riski %55-72, yumurtalık kanseri riski %39-44'tür. PARP inhibitörleri, BRCA-mutasyonlu kanserlerde sağkalımı 7-19 aya kadar uzatabilir.
- Lynch sendromunda kolon kanseri riski %30-73, endometriyal kanser riski %30-51'dir. Pembrolizumab, MSI-H Lynch sendromlu hastalarda %50’den fazla yanıt oranı sağlamaktadır.
- VHL sendromunda Belzutifan tedavisi %50 tümör küçülme oranı sunar.
- RET-mutasyonlu medüller tiroid kanserinde Selpercatinib'in yanıt oranı %69’dur.
Kişiselleştirilmiş tedavilerle kalıtsal kanserli hastalar için daha etkili ve uzun süreli sağkalım mümkün!
Kalıtsal Kanserlerde Kişiselleştirilmiş Tedavilerin Önemi
Kanser tedavisinde kişiselleştirilmiş tıbbın yükselişi, özellikle kalıtsal kanser sendromları açısından büyük bir devrim niteliği taşımaktadır. Kalıtsal kanser sendromları, belirli genlerdeki kalıtsal mutasyonların kansere yatkınlık oluşturmasıyla karakterize edilen hastalıklardır. Bu genetik değişikliklerin yol açtığı tümörlerde hedefe yönelik sistemik tedavilerin geliştirilmesi, hastaların sağkalım oranlarını artırırken, tedaviye verilen yanıtı da önemli ölçüde iyileştirmiştir.
Bu yazıda, kalıtsal kanser sendromlarında kullanılan en güncel ve etkili kişiselleştirilmiş sistemik tedavileri inceleyerek, bilimsel veriler ışığında bu tedavilerin önemini vurgulayacağız.
1. BRCA ve PALB2 İlişkili Kanserler: PARP İnhibitörleri
BRCA1, BRCA2 ve PALB2 genlerinde meydana gelen kalıtsal mutasyonlar, meme, over, pankreas ve prostat kanserleri gibi birçok kanser türüne yatkınlığı artırmaktadır. Bu genler, DNA onarımında kritik bir rol oynadıkları için, mutasyonları olan bireylerde homolog rekombinasyon tamiri (HRR) bozulmaktadır. İşte bu noktada PARP inhibitörleri devreye giriyor.
-
Olaparib, Talazoparib, Rucaparib ve Niraparib, BRCA mutasyonlu hastalarda FDA ve EMA onayı almış ve özellikle meme ve over kanserlerinde etkinlik göstermiştir.
-
Olaparibin (Lynparza) metastatik meme kanserinde ortanca sağkalımı 7 aya kadar uzattığı ve platinum duyarlılığı olan over kanserlerinde 19 ay gibi önemli bir progresyonsuz sağkalım (PFS) avantajı sağladığı gösterilmiştir.
Bu tedaviler, BRCA-mutasyon taşıyan hastalar için standart hale gelirken, HRR gen paneli genişletilerek ATM, CHEK2 gibi diğer DNA onarım genlerinde mutasyon taşıyan hastalar için de yeni endikasyonlar araştırılmaktadır.
2. Lynch Sendromu ve Bağışıklık Kontrollü Tedaviler
Lynch sendromu, DNA uyumsuzluk tamir (MMR) sistemindeki mutasyonlardan kaynaklanır ve kolorektal, endometriyal ve diğer gastrointestinal kanserlerin gelişme riskini artırır. Bu hastaların tümörlerinde yüksek mikrosatellit instabilitesi (MSI-H) ve immünojenik tümör mikroçevresi bulunur.
-
Pembrolizumab ve nivolumab gibi anti-PD-1 immünoterapileri, özellikle ileri evre MSI-H Lynch sendromu ilişkili kanserlerde FDA tarafından onaylanmıştır.
-
Yapılan çalışmalarda pembrolizumabın Lynch sendromlu hastalarda tümör yanıt oranını %50'nin üzerine çıkardığı, bazı hastalarda ise tam yanıt (TY) sağladığı gösterilmiştir.
Son dönem çalışmalarda, cerrahi ve radyoterapiye ihtiyaç duymadan yalnızca immünoterapilerle Lynch sendromu ilişkili lokal ileri rektal kanserlerin tamamen ortadan kaldırılabileceği gösterilmiştir. Bu, cerrahi gerektirmeyen "organ koruyucu" bir stratejinin kapılarını aralamaktadır.
3. Von Hippel-Lindau (VHL) Sendromu ve HIF-2α İnhibitörleri
Von Hippel-Lindau sendromu, VHL geninde mutasyon olan bireylerde renal hücreli karsinom (RCC), feokromositoma ve hemangioblastom gibi tümörlerin gelişme riskini artırır. Hipoksi ile ilişkili tümör büyümesi, bu sendromun temel mekanizmasını oluşturur. HIF-2α inhibitörleri, bu hipoksi sinyal yolunu hedefleyerek VHL ilişkili kanserlerde etkinlik göstermektedir.
-
FDA onaylı Belzutifan, VHL sendromlu RCC hastalarında tümör küçülmesini sağlayarak %50'den fazla objektif yanıt oranına ulaşmıştır.
-
Klinik araştırmalar, bu yeni nesil ajanların gelecekte metastatik RCC için de standart tedavi seçenekleri arasına girebileceğini göstermektedir.
4. RET-Mutasyonlu Kanserler ve Seçici RET İnhibitörleri
RET mutasyonları, multipl endokrin neoplazi tip 2 (MEN2) sendromuna yol açarak medüller tiroid kanseri ve feokromositoma gelişimine neden olabilir. Selektif RET inhibitörleri, bu kanser türlerinde etkin tedavi seçenekleri sunmaktadır.
-
Selpercatinib ve pralsetinib, özellikle ilerlemiş RET-mutasyonlu medüller tiroid kanseri olan hastalarda FDA ve EMA tarafından onaylanmıştır.
-
Klinik çalışmalarda %69'a varan objektif yanıt oranları elde edilmiş ve sağkalım sürelerinde belirgin uzamalar kaydedilmiştir.
Sonuç: Genetik Test ve Kişiselleştirilmiş Tıbbın Geleceği
Kalıtsal kanser sendromları, genetik testlerin rutin klinik pratiğe dahil edilmesiyle birlikte artık daha erken tanımlanmakta ve hedefe yönelik kişiselleştirilmiş sistemik tedavilerle daha etkili bir şekilde yönetilmektedir. Genomik analizlerin giderek daha fazla hasta için erişilebilir hale gelmesi, kanser tedavisinde yeni ve daha başarılı yaklaşımların önünü açmaktadır.
Gelecekte, sadece gen mutasyonlarına dayalı değil, tümörlerin moleküler biyolojisini daha derinlemesine inceleyen multi-omik analizler ile kişiselleştirilmiş tedavi planlarının daha da hassas hale gelmesi beklenmektedir. Bu sayede, daha fazla hasta için daha etkili ve yan etkileri minimize edilmiş tedavi seçenekleri sunulabilecektir.
Mastrodomenico L. ve ark., Personalized Systemic Therapies in Hereditary Cancer Syndromes, Genes 2023.