Kanser Tedavisi Sonrası Beslenme ve Egzersiz Rehberi
Kanser ırk, etnik köken, sosyoekonomik durum ve coğrafi konum gibi faktörlerden etkilendiği için dünya çapında orantısız bir şekilde görülür. Ancak ülkemizde, ABD'de ve diğer gelişmiş ülkelerde yaşam kaybının ikinci nedenidir. Yine de ABD istatistiklerine göre son 30 yıla bakıldığında kanserden yaşamını yitiren kişi sayısında yaklaşık olarak %32’lik bir düşüş görülmektedir. 2020 Dünya Kanser İstatistikleri'ne göre ise, dünya genelinde, kanser tedavisi tamamlanmış bir şekilde yaşamına devam eden kişi sayısı 50 milyonu aşmıştır.
Kanser Tedavi Sonuçlarının Daha İyi Olmasını Sağlayan Faktörler
Bir dizi faktör insanların kanseri atlatmalarına yardımcı olacak etkiler içermektedir;
- Toplumun yaşlanıyor olması
- Erken tanı ve tedavi imkanı sunan kanser taramalarındaki son gelişmeler
- İmmünoterapiler gibi daha etkili ve hedefe yönelik tedavi seçeneklerinin geliştirilmesi
Ayrıca kanser riskini artıran sigara ve obezite gibi etkenler aynı zamanda kanser mortalitesini (yaşam kaybı oranı) de etkilemektedir. Gözlemsel ve laboratuvar çalışmalarına dayalı kanıtlara göre fiziksel aktivite, beslenme ve alkol tüketimi gibi önlenebilir faktörlerin de kanserin nüks (tekrar) etmesini ve genel sağkalımı etkileyebileceğini düşünülmektedir.
Gözlemsel olarak yürütülen çalışmalardan elde edilen verilere göre örneğin, yeni kanser vakalarından %27’sini prostat kanseri tanısı alan erkekler ve %31’nin meme kanseri tanısı alan kadınlar oluşturmaktadır. 5 yıllık sağkalım oranları her iki kanser türü için de yüksek oranlar arasındadır. Bu nedenle son zamanlarda daha çok yaygın olarak görülen kanserlerden yüksek sağkalım oranına sahip olanlar için önlenebilir faktörler ile kanserin nüks etme olasılığı ve sağkalım arasındaki bağıntıya odaklanılmıştır. Ancak daha az yaygın olan ve daha düşük sağkalım oranına sahip kanserler türleri için sınırlı sayıda bu tür araştırma vardır.
Kanser Hastaları için Yaşam Rehberi
Amerikan Kanser Derneği (AKD), kanser tedavisi gören veya bu durumu atlatan kişiler, bu kişilerin aileleri ve sağlık hizmeti sunanlara yönelik bir rehberler hazırlıyor:
- 2006 yılında yayımlanan ilk rehber, aynı amaç ile o dönemin bilimsel bilgileri doğrultusunda hazırlanmıştır.
- 2012 yılında ise daha geniş bilimsel kanıt eşliğinde kanser türlerine odaklanılan daha spesifik önerilerin bulunduğu ikinci rehber yayımlandı.
- Yeni yayımlanan bu üçüncü rehber ise öncekilerden farklı olarak, kanser nüksünü azaltmaya ve sağkalımı artırmaya yönelik antropometrik parametreler, fiziksel aktiviteler, beslenme ve alkol tüketimi için kanıta dayalı ve kanser türlerine özgü öneriler içermektedir.
Kanser tedavisi gören ve bu durumdan kurtulan çoğu kişi, beslenme ve egzersiz önerilerine uyma konusunda çevresel, sosyal ve yapısal birçok engelle karşı karşıya kalmaktadır. Önde gelen engellerden biri ise tedavideki bakım eşitsizlikleridir; gıda pazarına olan güvensizlik, sağlıklı gıdalara erişim ve fiziksel olarak aktif olamama. Ayrıca bu tür problemlerin çoğu farklı ırk ve etnik kökene sahip kişileri orantısız bir şekilde etkilemektedir.
AKD tarafından yayımlanan yeni rehber ise kanserin önlenmesine, kanser tedavisi görenlere ve kanseri atlatmış olan kişilere yönelik beslenme ve fiziksel aktivite rehberi olacak nitelikte öneriler içermektedir. Anksiyete, depresyon, yorgunluk, sağlıklı yaşam kalitesi, lenf ödem, kemik sağlığı ve uyku dahil olmak üzere kanser ile ilgili çoklu sağlık sonuçlarının ele alındığı rehber bilimsel kanıtlara dayalı oluşturulmuştur.
Genel Beslenme ve Egzersiz Önerileri
Tedavi toleransını iyileştirebileceğinden dolayı sağlıklı bir kiloya ulaşmak ve bu kiloyu korumak önemlidir. Bu nedenle kanser hastalarının uzun süreli olan tedavi süreçlerinde beslenme ve fiziksel aktivitelerine dikkat etmeleri gerekmektedir. Aynı şekilde tedavi sonrası kanserden kurtulan kişilerinde beslenme konusunda sağlık uzmanlarına danışmaları gerekir. Fiziksel olarak aktif bir yaşam tarzının, sağlıklı beslenme düzeninin ve obeziteden kaçınmanın, kanser tedavisi sonra uzun vadeli sağkalımı iyileştirdiğine yönelik kanıtlar sunan çalışmalar vardır. Beslenme ve egzersiz üzerine yapılan incelemelerde yağlanma, fiziksel aktivite, beslenme ve alkol ile kanseri atlatan kişilerde kanserin nüks etmesi ve yaşam kaybı oranları arasında ilişkiler kurulmuştur.
- İlgili konu: Obezite nasıl kansere neden oluyor?
Kanserden kurtulanların kardiyovasküler hastalık (KVH), diyabet ve osteoporoz (kemik erimesi) dahil olmak üzere diğer kronik hastalıklar açısından risk altında olduğunu vurgulamak önemlidir. Ayrıca bazı kanser tedavilerinin, kronik hastalıkların riskini arttırdığı da unutulmamalıdır.
Beslenme ve Diyetetik Akademisi ve Avrupa Enteral ve Parenteral Beslenme Derneği gibi büyük kuruluşlar, kanser tedavisi sırasında veya hemen sonrasında hastaların uygulaması önerilen beslenme ve egzersiz planları içeren rehberler yayımlamıştır.
Neoadjuvan ve adjuvan tedavi de dahil olmak üzere ayaktan tedavi alanlara optimal bakım sağlamaya yönelik öneriler şunlardır;
- Yetersiz beslenme riski altında olan kişiler bir diyetisyen tarafından değerlendirilmeli ve kişisel beslenme programı oluşturulmalı. Program, multidisipliner bir bakım planının parçası olmalı ve düzenli aralıklarla takip edilmeli.
- Tümör veya beslenmeyi etkileyen olumsuz belirtiler tanımlanmalı ve yönetilmelidir.
- Günlük kişinin vücut ağırlığı başına 1 g protein düşmüyor ise oral besin takviyesi.
- Yetersiz beslenme devam ederse enteral nütrisyon tüpü ile beslenme rejimine geçilebilir. Bu durum kontrendike ise parenteral nütrisyon desteği düşünülebilir.
ABD Ulusal Kapsamlı Kanser Ağı (UKKA) ve Amerikan Klinik Onkoloji Derneği (ASCO) da yakında zamanda kanseri yenen kişiler ve klinisyenler için beslenme ve egzersiz önerileri sunmuştur;
- Hem hayvansal hem de bitkisel olarak yeterli makro ve mikro besin içeriğine sahip olunmalı
- Kanser tedavisi devam ederken veya bittikten sonra beslenme takviyelerinin aşırı ve yanlış kullanımı konusunda dikkatli olunmalı
- Gıda kaynaklı hastalıkları önlemek için gıda güvenliği prosedürlerine dikkat edilmeli
- Mümkün olduğunca fiziksel olarak aktif olunmalı
Bu konular üzerine yayımlanan “2018 Yılına Global Bir Bakış” raporunda, kişinin doktoru aksini tavsiye etmediği sürece kişilerin tüm bu önerileri uygulamasının zararlı olmadığına karar vermiştir. Genel olarak sağlıklı bir kiloda olmak, fiziksel aktivite, sağlıklı beslenme ve alkol tüketiminden kaçınmayı içermektedir. Ayrıca AKD rehberi, sebze, meyve, kepekli tahıllar ve baklagiller gibi çeşitli bitkisel gıdalar açısından zengin ancak kırmızı ve işlenmiş etler, rafine tahıllar ve şekerli içeceklerin sınırlı olduğu bir beslenme düzenini vurgulamaktadır.
Tanı öncesi yüksek fiziksel aktivite düzeyine sahip olanların, meme kanseri açısından %18 daha az riske sahip olduğu bulundu. Tanı sonrası yüksek fiziksel aktivite düzeyine sahip olmak ise meme, kolorektal ve prostat kanserinde düşüş ile ilişkilendirilmiştir. Diğer kanser türleri için (böbrek, akciğer, özofagus, Hodgkin Lenfoma, çocukluk çağı kanseri, malign glioma) sınırlı sayıda veri bulunmaktadır.
Egzersiz Önerileri
Daha önce de belirtildiği gibi kanser tedavisi sürecinde egzersiz yapmanın yaşam kalitesinin çeşitli yönlerinin yönetilmesinde faydalı olacağına dair kanıtlar bulunmaktadır. Kanserin türüne ve tedaviye bağlı olarak anksiyete, depresyon ve lenf ödem gibi çeşitli yan etkilerin yönetiminde egzersizin faydalı etkisi kanıtlanmış olsa da diğer yan etkilerin yönetimi için daha fazla kanıt sağlayacak çalışmaya ihtiyaç vardır.
Bu bağlamda fiziksel aktivite için öneriler, aerobik egzersiz, direnç egzersizleri veya her ikisinin kombinasyonunu içermektedir. Ayrıca tedavi sürecinde yapılan egzersizler tedavi toleransını iyileştirecektir. Kanser hastalarının bu süreçte uygun bir egzersiz programı için tıbbi destek almaları önemlidir. Bu tür destekler, lenf ödemin meme kanseri ile ilişkili olması gibi belli kanser türleri veya tedavilerle ilişkili problemlerin bireysel olarak iyileştirilmesi için güvenli ve etkili fitness programlarının oluşturulmasını sağlar.
Beslenme Önerileri
Kanser tanısı ve devamında gelen tedavinin oluşturacağı yan etkiler nedeniyle yeterli beslenememe yaygın görülen bir sorundur ve genellikle hastalığın klinik seyrini olumsuz etkilemektedir. Kanser ile ilişkili beslenmeden sorumlu bir diyetisyen ile oluşturulacak plan bu durumun yönetilmesine katkı sağlayacaktır. Beslenme planı genellikle beslenme taramaları, beslenme odaklı fiziksel değerlendirme, tıbbi beslenme tedavisine müdahaleler ve devam eden gözetimi içermektedir.
Kanser Türlerine Özgü Beslenme ve Egzersiz Önerileri
Meme Kanseri
Amerika Birleşik Devletleri’nde meme kanseri, kadınlar arasında kanserin en yaygın görülen türüdür. Kadınlar arasında kansere bağlı yaşam kayıplarında ise ikinci nedendir. 2022 yılı için 287.850 kadının meme kanseri tanısı alacağı ve 43.250 kişinin bu kansere bağlı yaşamını yitireceği düşünülmektedir.
Fiziksel olarak aktif bir yaşam tarzı olan ve lifli, soya içeren ve az yağlı besinler tüketen meme kanseri kadınlar arasında sağkalımın daha iyi olduğuna dair kanıtlar bulunmaktadır. Ayrıca meme kanseri kadınlar üzerinde yapılan çalışmalarda, obezitenin (Vücut Kitle İndeksi (VKİ) ≥30 kg/m2) tanı öncesi, tedavi sürecinde ve tedavi sonrasında hastalığın nüksü, kötü prognozu ve yaşam kaybı oranlarının artmasına neden olduğu gösterilmiştir.
Meme Kanseri ve Beslenme
Çalışmalar, VKİ ≥30 kg/m2 olan meme kanseri kadınların, VKİ’si 18,5 – 24,9 kg/m2 arası olanlara kıyasla hem nüks hem de yaşam kaybı oranlarının daha yüksek olduğunu göstermiştir. Ancak bir başka çalışmada ise VKİ ≥25 kg/m2 olan meme kanseri kadınlar arasında tanı sonrası yaşam kayıplarının kıyaslanması sonucu anlamlı bir sonuca ulaşılmamıştır. Yine de obezitenin yalnızca siklofosfamid, doksorubin ve 5-florourasil ile tedavi edilen ve meme kanserinden kurtulan kadınlar arasındaki yaşam kaybı oranın artması ile ilişkili olduğu bildirilmiştir.
Bununla birlikte, vücuttaki yağın dağılımı (bel-kalça oranı ve bel çevresi gibi) ve vücut kompozisyonu (vücut yağ ve kas yüzdesi ve yağ kitle indeksi gibi) gibi ölçümlerin meme kanseri kadınlar üzerindeki etkisine yönelik henüz anlaşılmış bir ilişki yoktur. Yetişkinlik döneminde kilo almanın meme kanseri riski ile ilişkisi olmasına rağmen, tanı öncesi kilo almanın böyle bir ilişkisinin olup olmadığı henüz tam olarak anlaşılmamıştır. Ancak ilişkinin varlığını gösteren bazı çalışmalar bulunmaktadır. Bunula birlikte tanı sonrası bilinçli kilo kaybına yönelik de sınırlı sayıda kanıt bulunmaktadır. Örneğin, östrojen reseptörü pozitif (ER+) meme kanseri olan kişilerin hastalığı atlatmalarını takiben yapılan bşr incelemede kilo alan bireylerde hastalığın nüks etme durumunun %24 arttığı, kilo vermenin de nüks riskini düşürdüğü gözlemlenmiştir. Bu çalışmanın aksine, kilo kaybetmenin meme kanseri tedavisi sonrasında yaşam kaybı oranını artırdığını söyleyen çalışmalar da vardır.
Meme Kanseri ve Egzersiz
ACSM’nin (American College of Sports Medicine) 2019 yılında yayımladığı rapora göre, tanıdan önce değerlendirilen fiziksel aktivite, meme kanserine özgü ve tüm nedenlere bağlı mortalite riskini azaltmaktadır. Bu sonuç, Friedenreich ve arkadaşları tarafından daha yakın zamanda yapılan bir meta-analiz tarafından desteklenmektedir. Çalışmada fiziksel aktivite, VKİ'den bağımsız olarak menopoz sonrası meme kanseri olan hastalarda tüm nedenlere bağlı yaşam kaybı riskini azalttı ancak menopoz öncesi meme kanseri olanlar için geçerli bir durum değildi. Kanıtlar ayrıca meme kanserine özgü ve tüm nedenlere bağlı yaşam kaybı ile fiziksel aktivite arasında ters bir doz-yanıt ilişkisini desteklemektedir. Özellikle orta derecede veya daha yoğun bir egzersiz programını takip etmek, meme kanserine özgü ve tüm nedenlere bağlı yaşam kaybı riskini daha fazla azaltmaktadır.
Bununla birlikte, etkinliğini artırmak için daha yoğun fiziksel aktivite hedef alındı ve dozdan bağımsız olarak hem eğlence amaçlı yapılan (örneğin, yürümek, koşmak, vb.) hem de toplam fiziksel aktivite düzeyi (eğlence, ulaşım, iş, ev) meme kanserine özgü ve tüm nedenlere bağlı yaşam kaybı riskinin azalmasıyla ilişkilendirildi.
Tanı sonrası fiziksel aktivite, menopoz öncesi ve menopoz sonrası kadınlarda meme kanserine özgü ve tüm nedenlere bağlı yaşam kaybı riskini azaltmaktadır.
Spei ve arkadaşlarının eğlence amaçlı egzersiz düzeyleri ile yaşam kaybı oranları arasındaki ilişkiyi inceledikleri çalışmada, meme kanserinden kurtulmuş ve yoğun bir egzersiz programını takip eden kadınlarda, daha düşük düzeyde egzersiz programını takip edenlere göre meme kanserine bağlı yaşam kaybı oranı %40 ve tüm nedenlere bağlı nedenlere bağlı yaşam kaybı oranı %42 daha az olarak saptandı.
Ek olarak, Morishita ve arkadaşlarının bir çalışmasında da fiziksel aktivite müdahalelerinin (aerobik, direnç veya kombine) tüm nedenlere bağlı yaşam kaybı riskini %24 oranında azalttığını gösterilmiştir. Yine aynı çalışmada fiziksel aktivitenin nüks riskini de %48 oranında azalttığını bildirilmiştir.
Birden fazla araştırma sonuçlarının incelendiği bir çalışmada, meme kanserini atlatan kadınlar arasında fiziksel aktivite seviyesi ve yaşam kaybı oranlarına bakıldı. Genel olarak, tanı sonrası fiziksel aktivite seviyesi ve yaşam kaybı oranları arasında ters bir doz-yanıt ilişkisi vardı. Haftada yaklaşık 10 metabolik eşdeğer (MET) saate varan fiziksel aktivite, kansere ve tüm nedenlere bağlı yaşam kaybı riskinde keskin düşüşler ilişkiliydi. Bu aktivite seviyesi, haftada 150 dakika orta yoğunlukta egzersiz veya haftada 75 dakika yüksek yoğunlukta egzersiz öneren fiziksel aktivite yönergelerini içermekteydi. Çalışmada, egzersiz yönergelerine uymanın faydalarını desteklemektedir çünkü yönergeler, sırasıyla meme kanserine bağlı yaşam kaybı riskini %21, tüm nedenlere bağlı yaşam kaybı riskini %28 oranında azaltmıştır. Ayrıca çalışmada meme kanseri olan hastalarda fiziksel aktivite miktarının ve yoğunluğunun mevcut tavsiyelerden (haftada 150 dakika orta-yüksek yoğunluklu fiziksel aktivite) daha yüksek olması gerektiği ve orta yoğunlukta fiziksel aktivitenin haftada 300 dakikaya çıkarılması gerektiği önerilmiştir.
Bir başka meta-analiz çalışmasında Wang ve arkadaşları, düşük miktarlarda olsa bile egzersiz yapmanın, yapmamaya kıyasla yaşam kaybı riskini düşürebileceği bildirdi.
Hepsinden önemlisi Lee ve arkadaşlarının yürüttüğü 2 çalışmada tanı öncesinden sonrasına kadar fiziksel aktivite düzeyinin azaltılmasının, tüm nedenlere bağlı yaşam kaybı riskini %236 oranında artırdığını bildirmiştir.
Genel olarak tanı öncesinde ve sonrasında hem eğlence amaçlı hem de genel fiziksel aktivitenin kansere özgü ve tüm nedenlere bağlı yaşam kayıplarına karşı sürekli bir koruma sağladığı bulunmuştur. Ancak yaşamın ev, ulaşım ve iş gibi alanlarında yapılan egzersizlerin ayrı ayrı incelenmemesinden ötürü genel bir sonuç bulunmamaktadır. Benzer şekilde, doz-yanıt analizlerinde belirlenen haftada 10 MET saati (haftada yaklaşık 3 saat yürüyüş) dozuna katkıda bulunabilecek fiziksel aktivite alanlarına ilişkin net öneriler de yapılamamaktadır.
Fiziksel aktivitenin yanı sıra, sedanter (hareketsizlik) yaşam tarzının sağlık üzerindeki etkisine dair çalışmalar da vardır. Swain ve arkadaşlarının kanserden kurtulanlarda tanı sonrası sedanter yaşam tarzı ile tüm nedenlere bağlı yaşam kaybı arasındaki ilişkiye yönelik yürüttüğü çalışmada, sedanter zaman ile tüm nedenlere bağlı yaşam kaybı oranları arasında anlamlı bir ilişki bulunmadı. Ayrıca ekip, sedanter zamanın meme kanserine özgü ve tüm nedenlere bağlı yaşam kaybı riskini artırıp artırmadığını ve bunun meme kanserinden kurtulanlar için potansiyel bir müdahale hedefi olup olmadığını anlamak için daha fazla gözlemsel ve girişimsel araştırmaya duyulan ihtiyacın altını çiziyor.
Ayrıca bu incelemelerin birçoğunda belirtildiği gibi, fiziksel aktivitenin meme kanserine bağlı yaşam kaybı oranları üzerindeki koruyucu etkilerine yönelik mekanizmalar östrojen ve androjen etkisinin azaltılmasını, insülin ve insüline bağlı faktörlerin etkilerini ve inflamasyonun azaltılmasını içerebilmektedir. Fiziksel aktivite, vücut ağırlığının azaltılması üzerindeki etkileriyle bu yolları doğrudan veya dolaylı olarak etkileyebilir. Tüm nedenlere bağlı yaşam kaybı riskinin düşük olması, kardiyovasküler riskin azalması (örneğin, egzersiz kapasitesinin artması) ve diğer komorbidite risklerinin azalması yoluyla fiziksel aktivitenin diğer yararlarıyla bağlantılı olabilir.
Sonuç olarak tüm çalışmalar meme kanserinden kurtulanların mümkün olduğu kadar fiziksel aktivite yapmalarının, mümkün olduğunda aktivite düzeylerini artırmalarının ve özellikle tanı ve tedavi sonrasında fiziksel aktivitelerini azaltmamalarının önemini vurgulamaktadır.
Akciğer Kanseri
2022 yılında akciğer kanseri için tahmini 236.740 yeni tanı beklenirken 130.180 kişinin bu kanser türüne bağlı olarak yaşamını yitirmesi beklenmektedir. Akciğer kanseri, ABD’de hem erkekler hem de kadınlar arasında en yaygın ikinci kanser türüdür ve kansere bağlı yaşam kayıplarında birinci neden olarak yer almaktadır. 2018 itibariyle ABD'de akciğer kanserinden kurtulan 517.350 kişi vardır. Sigarayı bırakmak hala birinci öncelik olsa da diğer değiştirilebilir risk faktörleri de uzun vadeli sağkalım sonuçlarında rol oynayabilir.
Akciğer Kanseri ve Beslenme
Vücut ağırlığı, VKİ, vücut kompozisyonu ve akciğer kanseri sağkalımı arasındaki ilişki biraz karmaşıktır. Sigara içmek hastalık için önemli bir risk faktörü olduğundan ve sigara içenlerin daha düşük bir VKİ'ye sahip olma eğiliminde olduğundan, bu potansiyel olarak VKİ ve kanser sağkalım ilişkisini karıştırabilir. Tanı ve akciğer kanseri prognozu sırasında VKİ üzerine yapılan araştırmalar sınırlı ve tutarsızdır.
Belirli kemoterapi ilaçlarıyla tedavi edilen hastalar üzerinde yapılan bir çalışmada, VKİ’si yüksek olan hastalar için sağkalım yönünden avantajlar bulunmuştur. VKİ ve sağkalım arasındaki ilişkiyi inceleyen bir araştırmada aşırı kilolu karboplatin ve paklitaksel ile tedavi gören, küçük hücreli olmayan akciğer kanseri olan hastalarda yaşam kaybı riski daha düşük bulunmuştur. Bununla birlikte, sisplatin ve vinorelbin ile tedavi gören hastalarda yüksek VKİ mortalite ile ilişkili değildi.
Başka bir çalışmada Petrelli ve arkadaşları, obez olan akciğer kanser olan hastaların, olmayan hastalara kıyasla daha düşük genel mortaliteye sahip olduğunu buldu.
Ancak çalışmaların çoğu, önemli kilo kaybının yaygın olduğu ileri evre akciğer kanseri hastaları içermekteydi; bu nedenle bulgular dikkatle yorumlanmalıdır.
Akciğer Kanseri ve Egzersiz
Tanı sonrası fiziksel aktivite veya sedanter yaşam tarzı ile akciğer kanseri sağkalımı arasındaki ilişkiyi inceleyen sınırlı sayıda çalışma vardır.
Friedenreich ve arkadaşlarının yaptığı tanı öncesi ve tanı sonrası fiziksel aktivitenin kansere özgü ve genel sağkalım ile ilişkilerini inceleyen çalışmada fiziksel olarak aktif olan hastalarda daha az aktif olan hastalara göre yaşam kaybı riskinde %24'lük azalma bulunmuştur.
Yine yapılan bir başka çalışmada da fiziksel aktivitenin akciğer kanserine bağlı yaşam kaybı oranlarını %19 oranında düşürdüğü gözlenmiştir.
Genel olarak, fiziksel aktivite ile akciğer kanseri sağkalımı arasında ilişkiye dair sınırlı sayıda kanıt bulunmaktadır. Sedanter yaşam ve akciğer kanseri sağkalımının rolü hakkında bilgi veren sağlam veriler ve çalışmalar şu anda mevcut değildir.
Üst Solunum Yolu ve Sindirim Sistemi Kanserleri
Üst solunum yolu ve sindirim sistemi kanserleri (UADT), yemek borusu, mide, ince bağırsak, kolon, rektum, anüs ve karaciğer dahil olmak üzere gastrointestinal [GI] yolu kanserleri, safra kesesi, safra yolları, pankreas, ağız boşluğu ve faringeal tür kanserleri içermektedir. ABD’de yeni kanser vakalarının yaklaşık %21’ini bu tür kanserler oluşturmaktadır. 2022 yılı içinse 397.040 yeni GI kanser vakası ve 183.150 bu kanser türlerine bağlı yaşam kaybı tahmin edilmektedir.
Kolorektal kanser, en yaygın görülen UADT kanser türüdür ve 50 yaş ve üzerinde görülme sıklığı yılda %2 oranında azalırken 50 yaşından genç kişiler arasında her yıl %1,5 oranında artmaktadır. Ayrıca geçmişte kolorektal kanser öyküsüne sahip yaklaşık 1,5 milyon Amerika vatandaşı olduğu tahmin ediliyor.
UADT kanserlerinde VKİ ve mortaliteyi inceleyen çalışmaların çoğu, özofagus, kolorektal, mide, orofaringeal ve pankreas kanserlerine odaklanmıştır. Özofagus kanseri için Liu ve Zhang tarafından yapılan bir meta-analizde VKİ’ndeki her 5 birimlik artışta tüm nedenlere bağlı yaşam kaybı riskinin %3 daha düştüğü bildirilmiştir. Han ve arkadaşlarının yürüttüğü bir başka meta-analizinde ise tanıdan önce veya tanı sırasındaki yüksek VKİ tüm nedenlere bağlı yaşam kaybı riskinin %23 daha düşük olmasıyla ilişkilendirildi. Kolorektal kanser için aşırı kilo aralığında olan hastalarda tüm nedenlere bağlı yaşam kaybı riskinde de bir azalma vardı. Aynı zamanda Han ve ekibi, aşırı kilolu hastalarda herhangi bir risk artışı görülmemesine rağmen, obezitenin %22 artmış yaşam kaybı riski ile ilişkili olduğunu göstermiştir.
Ayrıca kanser sağkalımını potansiyel olarak etkileyebilecek olan viseral yağlanma üzerine Xiao ve arkadaşlarının yürüttüğü bir çalışmada viseral yağlanma ve kolorektal kanseri olan hastalarda mortalite riskinin arttığı bildirildi.
Üst Solunum Yolu ve Sindirim Sistemi Kanserleri ve Egzersiz
Tanı konduktan sonra fiziksel olarak aktif olan kolorektal kanseri kişilerin, hastalıktan kurtulduktan sonra tüm nedenlere bağlı yaşam kaybı riski daha düşüktür. Qui ve arkadaşlarının kolorektal kanseri olan hastalarda yaptığı çalışmada fiziksel olarak aktif olan hastaların kolorektal kanserine bağlı yaşam kaybı oranlarının %36 ve tüm nedenlere bağlı yaşam kaybı oranlarının %37 azaldığını bildirildi.
Tanı sonrası fiziksel aktivitede haftada her 10 MET-saatlik artışın, (örneğin, haftada yaklaşık 3 saat tempolu yürüyüş veya haftada 1.5 saat bisiklete binme) tüm nedenlere bağlı yaşam kaybı riskini %24 oranında azalmıştır. Aerobik veya kas kuvvetlendirici aktiviteler gibi belirli fiziksel aktivite türlerinin faydaları belirlenmemiştir. Teşhis sonrası fiziksel aktivitenin etkilerine yönelik kanıtlar, diğer üst solunum ve sindirim sistemi kanserleri için henüz yetersizdir.
Kolorektal kanser tanısı aldıktan sonra hareketsiz bir yaşam tarzı sürdüren hastaların, hastalıktan kurtulduktan sonra mortalite riskleri yüksektir. Hareketsiz bir yaşam tarzı oturma veya yatma ile tanımlanmıştır ve genellikle ekran tabanlı aktiviteleri içerir.
Üst Solunum Yolu ve Sindirim Sistemi Kanserleri ve Beslenme
Sebze ve meyve, sağlıklı bir diyet düzeninin olmazsa olmazıdır. Araştırmalara göre kanserden kurtulan kişilerin takip ettiği 2 ana beslenme tarzı bulunmaktadır.
- Akdeniz diyeti: meyve, sebze, tahıl, fındık, baklagiller ve az yağlı süt ürünleri
- Batı tarzı beslenme: kırmızı ve işlenmiş et, rafine tahıllar, yüksek yağlı süt ürünleri
Kepekli tahıllar, sebze, meyve ve kurubaklagiller bakımından zengin bir beslenme tarzına sahip olmak önemlidir.
Genitoüriner Kanserler
Genitoüriner sistem, böbrekler, mesane, üreterler, üretra ve erkeklerde prostat, penis ve testisleri içermektedir. ABD’de 2022 yılında bu sistemlerde meydana gelen kanserler için tahmini yeni vaka sayıları şu şekildedir: prostat kanseri 268.490, mesane 81.180, böbrek 79.000, testis 9910, üreter ve diğer idrar organları 4010 ve penis 2070. Prostat kanseri, en yaygın görülen kanser türüyken kansere bağlı yaşam kayıplarında ikinci sırada yer almaktadır. 2022’de erkeklerin yaşam kayıplarının %11’inden prostat kanserinin sorumlu olacağı düşünülmektedir.
Prostat Kanseri ve Beslenme
Fazla kilo ve obezitenin ilerlemiş prostat kanserinde yaşam kaybı riskini artırdığına dair yeterli kanıtlar bulunmamaktadır. Southwest Onkoloji Grup’ta Greenlee ve ekibi, 22 klinik çalışmadan elde edilen verilerine dayanarak 14 kanser türündeki VKİ ile kanser mortalitesi arasındaki ilişkiyi analiz etti. Önceki çalışmalardan farklı olarak, bu veriler androjen yoksunluğu tedavisi ile tedavi edilen aşırı kilolu veya obez olan prostat kanseri hastalarda yaşam kaybı riski daha düşüktü.
Parekh ve ekibi ise yaptıkları bir incelemede, tanı öncesi ve tanı sonrası VKİ ile prostat kanserinde sağkalım arasındaki ilişkiyi değerlendirdi. Obez erkeklerin sağlıklılara kıyasla önemli derecede daha yüksek bir yaşam kaybı riskine sahip olduğu bulundu. Ayrıca obez olan erkeklerde metastaz riski de daha fazlaydı.
Ancak bu bulguların aksine hem ortalama takip süresi yaklaşık 4 yıl olan CaPSURE (Prostat Stratejik Ürolojik Araştırma Endeavor Kanseri) çalışması hem de 10 yıllık takip ile Mayo Clinic Prostatektomi Kayıt Defteri, VKİ ve prostat kanserine özgü mortalite arasında hiçbir ilişki bulamadı.
Çoğu çalışmanın sonuçlarının yorumlanmasında, tümör patolojik özelliklerini kontrol eden az sayıda prostat kanseri çalışması olmasından dolayı sınırlama vardır.
Mesane Kanseri ve Beslenme
Greenlee ve ekibinin yaptığı analizde Bacillus Calmette-Guerin ile tedavi edilen aşırı kilolu 35 mesane kanseri hastanın yaşam kaybı riskinin önemli ölçüde daha düşük olduğu bulundu.
Ek olarak Zuniga ve ekibinin yaptığı 105 çalışmanın sitematik bir incelemesinde, kasa invaze olmayan mesane kanseri hastalarda değiştirilebilir risk faktörleri ve kanserin nüks, ilerleyiş, kansere özgü mortalite ve tüm nedenlere bağlı mortalite incelendi. Bu çalışmalardan 18’i, VKİ ve mesane kanseri arasındaki ilişkiyi değerlendirdi ve aşırı kilo veya obezitenin (VKİ ≥25 kg/m2), kasa invaze olmayan mesane kanseri olan hastalarda hastalığın nüksetme riskinin artması ile ilişkili olduğu fikrini destekledi. VKİ ve kanser bölgesine özgü mortalite ve tüm nedenlere bağlı mortalite ile ilgili sonuçlar henüz yetersiz.
İki çalışma, bilgisayarlı tomografi (BT) taramalarıyla adipozite ve kas kütlesi ölçümünün, antropometriye kıyasla, sistektomi geçiren hastalarda klinik sonuçların daha iyi öngörülebileceğini, çünkü bu ölçümlerin hem yağ hem de iskelet kası kütlesini ölçebildiğini ileri sürdü. VKİ’nin tek başına sarkopeni ile hiçbir ilişkisi yokken tüm nedenlere bağlı yaşam kaybı riskinin artması ile ilişkiliydi. Ek olarak bu çalışmada ve genel olarak araştırmacıların kabul ettiği gibi tek bir veri tabanının kullanılması, sistematik incelemelerin bir sınırlamasıdır.
Böbrek Kanseri ve Beslenme
Greenlee ve ekibinin yürüttüğü gözlemsel analizde, tanı anında VKİ'si daha yüksek olan ve a-IFN 9 ile tedavi edilen böbrek kanserli 35 hasta, başlangıç VKİ ile yaşam kaybı riski arasında bir ilişki göstermedi.
Xiao ve ekibi tarafından 2016 yılında yapılan bir çalışmada da 5 renal hücreli karsinom çalışması da dahil olmak üzere çeşitli kanserlerde visseral yağlanma ve kanser sağkalımı değerlendirilmek üzere sistematik inceleme yapıldı. 5 renal hücreli karsinom çalışmasının 4'ünde ya daha yüksek viseral adipozite sağkalımı öngörüldü ya da daha düşük viseral adipozite daha kötü sağkalım ile ilişkilendirildi.
Testis Kanseri ve Beslenme
Adipozite, vücut ağırlığı, vücut kompozisyonu, kilo değişimi ve testis veya diğer erkek genital kanserleri arasındaki ilişkileri değerlendiren hiçbir sistematik inceleme henüz bildirilmemiştir.
Genitoüriner Kanserler ve Egzersiz
Genitoüriner kanserlerde kanser sağkalım sonuçlarıyla ilişkili olarak tanı sonrası fiziksel aktivite veya sedanter davranışı inceleyen sınırlı sayıda çalışma bulunmaktadır.
Benke ve arkadaşları, fiziksel aktivite ile prostat kanseri insidansı ve mortalite arasındaki ilişkileri inceledi. Çalışma tanı sonrası fiziksel aktiviteyi ve prostat kanserine özgü mortaliteyi incelemiş ve daha yüksek fiziksel aktivitenin prostat kanserine özgü mortalite riskini %31 azalttığını bildirmiştir. Çalışmada değerlendirilen fiziksel aktivite, eğlence amaçlı yapılan egzersizleri içermekteydi.
Friedenreich ve arkadaşları tüm kanserler için tanı öncesi ve tanı sonrası fiziksel aktivite ile kansere özgü ve genel sağkalım arasındaki ilişkileri inceleyen 136 çalışmanın sistematik bir incelemesini yürüttü. Benke ve arkadaşları gibi riskte %30 azalma bildirdiler.
Fiziksel aktiviteyi ve tüm nedenlere bağlı yaşam kayıplarını inceleyen 5 çalışma da prostat kanserinden sağ kurtulanlar arasında fiziksel olarak aktif olmayanlara kıyasla çok aktif olanlar için riskin %40’lık bir azalma gösterdiği bildirildi.
Diğer genitoüriner kanserler açısından, Friedenreich ve arkadaşlarının böbrek kanseri olan hastalarda tanı sonrası fiziksel aktivite ve sağkalımı inceleyen sadece bir çalışma vardır. Bu çalışma, böbrek kanserinden kurtulan kişiler arasında fiziksel olarak aktif olanların böbrek kanserine özgü mortalite riskinin %43 ve tüm nedenlere bağlı mortalite riskinin %40 azaldığını buldular.
Swain ve arkadaşları, kanserden kurtulan kişiler arasında tanı sonrası sedanter (hareketsiz) davranış ve sağlık sonuçları arasındaki ilişkiyi inceledi. Böbrek kanserinden kurtulanlarla ilgili bir çalışma, hareketsiz yaşam tarzında genel mortalite riskinin daha yüksek olduğunu göstermiştir. Son olarak prostat kanserinden kurtulanlarla ilgili yapılan bir çalışmada fiziksel aktivite yapanlarda genel yaşam kaybı riskinin azaldığı bildirildi.
Jinekolojik Kanserler
Jinekolojik kanser, rahim ağzı, yumurtalık, rahim, vajina ve vulva dahil olmak üzere kadınların üreme organlarından kaynaklanan herhangi bir kanseri ifade etmektedir. 2022 yılında ABD’de tahmini 115.130 yeni jinekolojik kanser tanısı beklenmektedir.
Uterus korpus kanserlerinin büyük çoğunluğunu oluşturan endometriyal kanser ise ABD’de en yaygın görülen jinekolojik malignitedir ve 2022 yılı için tahmini 65.950 yeni tanı ve 12.550 bu kansere bağlı yaşam kaybı olacağı düşünülmektedir.
Yumurtalık kanseri jinekolojik kanserler arasında en yaşamı tehdit edendir ve 2022 yılında 29.880 kadına bu hastalığın tanısı konulacağı ve 12.810 kadının bu hastalıktan yaşamını yitireceği tahmin edilmektedir. Yumurtalık kanserlerinin en az yarısı ilerleyen evrelerde tanı aldığı için prognoz kötüdür ve genel 5 yıllık sağkalım oranı bu nedene de bağlı olarak %49'dur.
İnvaziv serviks kanseri içinse 2022'de 14.100 kadının tanı alacağı ve yaklaşık 4280 kadının bu kanser türüne bağlı olarak yaşamını yitireceği düşünülmektedir. Jinekolojik kanser prognozunda beslenme ve fiziksel aktivitenin rolü büyük ölçüde bilinmemektedir.
Endrometriyal (Rahim) Kanser ve Beslenme
Obezite, çeşitli kanserlerin gelişimi için güçlü bir risk faktörü olarak belirlenmiştir ve en güçlü ilişkisi olduğu kanserlerden biri endometriyal kanserdir. Ancak obezitenin endometriyal kanser ilerlemesindeki rolü üzerine yapılan çalışma sayısı sınırlıdır.
Yapılan 2 sistematik derlemede çalışmaların yarısı tanı öncesinde VKİ’si yüksek olan kişilerin yaşam kaybı riskinin daha yüksek bulurken diğer yarısına dair herhangi bir sonuç bildirmemiştir. Çalışmalar, endometriyal kanserden kurtulanların VKİ'sindeki %10'luk bir artışın yaşam kaybı oranlarının %9 daha yüksek olmasıyla ilişkili olduğunu göstermektedir.
Petrelli ve arkadaşları tarafından obezite ve mortalite arasındaki ilişkileri araştıran yakın tarihli, geniş bir meta-analiz çalışması ise tanı anında obez olan endometriyal kanserli kadınların obez olmayan kadınlara göre %20 daha yüksek bir yaşam kaybı risk taşıdığını bulmuştur. Sağkalımda tanı öncesi ve sonrasındaki kilo değişiminin rolü bilinmemektedir.
Yumurtalık Kanser ve Beslenme
VKİ ve yumurtalık kanseri sağkalımı arasındaki ilişki tam olarak anlaşılamamıştır. Greenlee ve arkadaşları, tarafından yapılan çalışmada VKİ’si yüksek olan kadınlarda sağkalımın daha kötü olduğunu bildirdiler ancak, örneklem boyutu nispeten küçüktür (n = 241) ve sonuçlar istatistiksel olarak anlamlı değildir. Petrelli ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada obez olan ve olmayan kadınlar arasında sağkalım açısından herhangi bir fark bulamamışlar.
Jinekolojik Kanserler ve Egzersiz
AKD tarafından yazılan öneri raporun yazıldığı tarihte, endometriyal kanser, yumurtalık kanseri veya diğer jinekolojik kanserlerin prognozunda fiziksel aktivite veya hareketsiz yaşam tarzının rolünw ilişkin hiçbir sistemik inceleme veya meta-analiz bulunmuyordu.
Friedenreich ve arkadaşları tarafından yapılan bir meta-analiz, tanı sonrası fiziksel olarak aktif olan kadınların, fiziksel olarak daha az aktif olan kadınlara göre yaşam kaybı riskinin %33 daha düşük olduğunu buldu. Henüz jinekolojik kanserlerin prognozunda sedanter davranışın rolü hakkında herhangi bir inceleme veya meta-analiz bulunmamaktadır.
Hematolojik Kanserler
Hematolojik kanserler, kemik iliği ve lenfatik sistem hücrelerinden kaynaklanan bir grup malignitedir. 3 ana hematolojik kanser türü bulunmaktadır; lösemi, lenfoma ve multipl miyelom. 2022'de, ABD’de yeni kanserlerin %9,6'sını oluşturan tahmini 184.130 yeni hematolojik kanser vakası beklenmektedir. Hematopoietik ve lenfoid kanserler için hayatta kalma oranları son birkaç on yılda iyileşmektedir; örneğin, kronik miyeloid lösemi için 1970'lerin ortalarında 5 yıllık sağkalım oranı %22 iken 2011'den 2017'ye kadar tanı alanlar için %71'e yükselmiştir.
Ancak hematolojik kanseri olan hastalar için ırk ve etnik gruplar arasında insidans ve sağkalım açısından önemli farklılıklar da bulunmaktadır.
Bu kanser türlerinin ve risk faktörlerinin kökenleri hakkında sınırlı bilgi vardır. İyonlaştırıcı radyasyona maruz kalma ile lösemi arasındaki ilişki iyi bilinmektedir. Sigara da lösemi için bilinen bir risk faktörüdür. Son çalışmalardan elde edilen kanıtlara göre daha düşük meyve ve sebze tüketiminin Hodgkin dışı lenfoma riskine artırabileceği düşünülmektedir.
Hematolojik kanserlerin prognozunda değiştirilebilir risk faktörlerinin rolüne ilişkin çalışmalar da sınırlıdır. Birkaç kanser türünü içeren çalışmalarda, hematolojik kanseri olan hastalar, analizlerdeki toplam hastaların küçük bir bölümünü oluşturmaktaydı.
Hematolojik Kanserler ve Beslenme
Greenlee ve arkadaşları tarafından yapılan bir çalışmada, akut miyeloid lösemili hastalarda ve Hodgkin dışı lenfoma hastalarında kanser teşhisi sırasındaki VKİ ile hastalığın ilerleyişi arasında anlamlı bir ilişki bulunmadı.
Hematolojik Kanserler ve Egzersiz
Fredenreich ve arkadaşlarının hematolojik kanseri olan hastalarda fiziksel aktivite ve yaşam kaybı oranlarıyla ilgili yaptığı araştırmada tanı öncesinde yapılan fiziksel aktivitenin koruyucu etkisinin gözlemlendiği bildirilmiştir. Tanıdan sonraki fiziksel aktivite düzeyi ile yaşam kaybı oranları arasında anlamlı ilişki bulunmamıştır.
Çocukluk Çağı Kanseri için Beslenme ve Egzersiz
2022 yılında ABD’de 15 yaşından küçük 10.470 çocuğa ve 5480 ergene (15-19 yaş arası) kanser tanısı konacağı tahmin edilmektedir. Kanser tedavisi gören çocuklar için beslenme önerileri tedavi sırasında ve sonrasında normal büyüme ve gelişmeyi sürdürmesi amaçlanır. Çocuğun özel ihtiyaçlarına göre ayarlanan diyet ve fiziksel aktivite için diyetisyenler ve fizyoterapistlerle yakın bir şekilde çalışmalıdır.
Son 50 yılda çocukluk çağı kanserler tedavisinde önemli ilerlemeler görüldü ve uzun süreli sağkalım oranlarını önemli ölçüde iyileştirildi. Genel 5 yıllık sağkalım oranları 15 yaşından küçük çocuklar arasında % 85 ve ergenler arasında ise % 86'dır. Sonuç olarak şu anda Amerika Birleşik Devletleri'nde yaşayan çocukluk ve ergenlik döneminde teşhis edilen 400.000'den fazla kanserden kurtulan kişi bulunmaktadır.
Çocukluk çağı kanserinden kurtulanlar, kanser öyküsü olmayan insanlara kıyasla kronik hastalıklara daha erken yaşlarda yakalanma eğilimindedir. Bu nedenle sağlıklı bir vücut ağırlığını korumak, sağlıklı diyet seçimleri yapmak ve düzenli fiziksel aktivitede bulunarak bu koşulların gelişimini önleme çocukluk çağı kanserinden kurtulanlar için özellikle önemlidir.
Kanseri Atlatanlara Yönelik Öneriler ve Kanıtların Özeti
Kanserden kurtulan kişiler, teşhis ve tedaviden sonraki dönemlerde de diyet ve fiziksel aktivite danışmanlığından yararlanabilirler. Aşağıdaki tablo mevcut bilimsel kanıtlarla desteklenen önerileri özetlemektedir.
Tablo 1: Kanserden Kurtulan Kişiler İçin Diyet ve Aktivite Rehberi, Amerikan Kanser Derneği, 2022
Kanserden kurtulan kişiler için genel öneriler |
Besin eksikliklerini önlemek veya gidermek, kas kütlesini korumak ve beslenme durumunu olumsuz etkileyebilecek tedavilerin yan etkilerini yönetmek amacıyla tanıdan sonra mümkün olan en kısa sürede beslenme değerlendirmesi ve danışmanlığına başlamalıdır.
|
Fiziksel aktivite değerlendirmesi ve danışmanlığı, hastaların tedavilere hazırlanmalarına, tedavileri tolere etmelerine, tedavilere yanıt vermelerine, kanserle ilgili bazı semptomları ve tedaviyle ilgili yan etkileri yönetmelerine yardımcı olmak amacıyla tanıdan sonra mümkün olan en kısa sürede başlamalıdır. |
|
Uzun vadeli sağlığı iyileştirmek ve hayatta kalma olasılığını artırmak için öneriler |
Obeziteden kaçının, beslenme ve fiziksel aktivite yoluyla kas kütlesini koruyun veya artırın. |
Kanser türü, hasta sağlığı, tedavi yöntemleri, semptomlar ve yan etkileri dikkate alarak düzenli fiziksel aktivite yapın. |
|
Besin ihtiyaçlarını karşılayan ve kronik hastalıkları önleme önerileriyle tutarlı olan sağlıklı bir beslenme düzenini takip edin. |
|
Yeni bir kanser riskini azaltmak için Amerikan Kanser Derneği'nin Kanseri Önleme İçin Diyet ve Fiziksel Aktivite Rehberi'nin genel tavsiyelerine uyun. |
Beslenme danışmanlığı; mide bulantısı, kusma ve iştah kaybı gibi tedaviye bağlı yan etkilerin yönetilmesine yardımcı olabilir ve böylece bu yan etkilerin neden olduğu besin yetersizliklerini ve kas kütlesi kaybını önleyebilir.
Büyük cerrahi veya kök hücre transplantasyonundan sonra bazı kısa vadeli kısıtlamalar geçerli olsa da kanserden kurtulanların çoğu tedaviden önce, tedavi sırasında ve sonrasında egzersiz yapabilir. Tedavi sırasında ve sonrasında fiziksel aktivite, kaygıyı, depresif belirtileri, yorgunluğu, fiziksel işlevi ve sağlıkla ilgili yaşam kalitesini iyileştirebilir. Amerikan Spor Hekimliği Enstitüsü, kanserle ilgili bu yaygın sağlık sonuçları iyileştirebilecek belirli dozlarda aerobik ve direnç eğitimi konusunda rehberlik sağlar.
Egzersizlerin, kişinin toleransı, güvenliği, tedaviye bağlı semptomlar ve yan etkiler dikkate alınarak kişiye özel bir şekilde uyarlanması gerekebilir. Nihai amaç, mevcut fiziksel aktivite önerilerine ulaşmaktır (haftada 150-300 dakika orta yoğunlukta veya 75-150 dakika şiddetli fiziksel aktivite ve haftada 2 veya daha fazla gün kas kuvvetlendirici aktiviteler).
Alkol kullanımı ile ilgili genel bir öneri sunmak için yeterli kanıt yoktur. Bunu yanında alkol kullanımı ile yaşam kaybı oranlarında artışın gözlemlendiği bazı kanser türleri de vardır. Bu nedenle alkol tüketiminden kaçınmak kanserden korunma önerileri arasındadır ve kanserden kurtulan kişilerde yeni bir kanser riskini azaltmasıyla ilişkilidir.
Kanseri önlemek için diyet ve fiziksel aktivite önerileri Amerikan Kanser Derneği’nin rehberi aşağıdaki tabloda özetlenmiştir.
Tablo 2: Amerikan Kanser Derneği Kanserden Korunma Önerileri için Beslenme ve Fiziksel Aktivite Rehberi
Yaşam boyunca sağlıklı bir vücut ağırlığı edinin ve onu koruyun. |
Vücut ağırlığını sağlıklı aralıkta tutun ve yetişkinlikte kilo alımından kaçının. |
Fiziksel olarak aktif olun. |
Yetişkinler, haftada 150-300 dakika orta yoğunlukta fiziksel aktivite (veya 75-150 dakika şiddetli fiziksel aktivite) yapmalıdır; 300 dakikalık üst sınırı karşılamak ve aşmaya çalışmak idealdir. |
Çocuklar ve ergenler, en az 1 saat orta yoğunlukta veya şiddetli yoğunlukta aktivite yapmalıdır. |
|
Daha fazla hareket edin ve daha az oturun. |
|
Her yaşta sağlıklı beslenme düzenini takip edin. |
Sağlıklı bir beslenme modeli şunları içerir:
|
Sağlıklı bir beslenme düzeni şunları sınırlar veya içermez:
|
|
Alkol almamak en iyisidir. |
Alkol almayı seçen kişiler, tüketimini kadınlar için günde 1, erkekler için günde 2 içki ile sınırlandırmalıdır. |
Belirli kanser türleri için tanı konulduktan sonra yağlanma, fiziksel aktivite, beslenme ve alkole ilişkin kanıtların özeti Tablo 3'te sunulmuştur. Tablo, birçok kanser için kaliteli araştırmaların eksikliğine dikkat çekerek, ileriye dönük önerileri geliştirmek için ek araştırmalara ihtiyaç olduğunu öne sürüyor.
Tablo 3: Kanser Türüne Bağlı Etkili Olabilecek Faktörlerin Kanıtları
KANSER TÜRÜ |
YAĞLANMA |
FİZİKSEL AKTİVİTE |
BESLENME |
ALKOL |
Meme kanseri |
|
|
|
|
Akciğer Kanseri |
|
|
|
|
Üst solunum yolu – sindirim ve gastrointestinal kanserler |
||||
Kolorektal Kanser |
|
|
|
|
Yemek Borusu / Ağız / Baş ve Boyun / Mide Kanserleri |
|
|
|
|
Karaciğer Kanseri |
|
|
|
|
Pankreas Kanseri |
|
|
|
|
Mesane Kanseri |
|
|
|
|
Böbrek Kanseri |
|
|
|
|
Prostat Kanseri |
|
|
|
|
Jinekolojik Kanserlerin tümü (serviks endometrium yumurtalık); |
|
|
|
|
Endometrial Kanser |
|
|
|
|
Yumurtalık Kanseri |
|
|
|
|
Geç Etkiler ve Hasta Tarafından Bildirilen Sonuçlar
Egzersizleri Etkileyen Sorunlar ve Beslenme Rehberi
Beslenme ve fiziksel aktivite için sağlıklı davranışların benimsenmesi, kanser tedavisine bağlı semptomlar ve yaşam kalitesi üzerinde birçok olumlu etkiye sahip olabilir. Örneğin egzersiz, yaşam kalitesini ve yorgunluk gibi spesifik semptomları iyileştirebilir. Yapılandırılmış egzersiz programları, kanser tedavisinden sonra kardiyovasküler zindeliği iyileştirmeye yönelik bir strateji olabilir.
Bazı çalışmalar, kanser tedavisi tamamlanan ve kanseri atlatan kişiler için fiziksel aktivite ve beslenmeye yönelik AKD rehberinin önceki versiyonuna bağlılığın sağlıkla ilişkili yaşam kalitesini iyileştirebileceğini ve metabolik sendrom gelişme riskini azaltabileceğini özellikle doğrulamıştır. Çünkü metabolik sendrom aynı zamanda diyabet ve KVH dahil olmak üzere diğer komorbiditeler (ek hastalık) için riski de arttırır. Bu da ABD’de kanser tedavisi tamamlanan ve kanseri atlatan kişiler arasında önde gelen morbidite ve mortalite nedeni olmaya devam etmektedir.
Kanser Tedavisi Tamamlanan ve Kanseri Atlatan Kişilerde Sağlığı İyileştirmek için Danışmanlık
Konu sağlıklı davranışlar için mevcut önerileri karşılamaya geldiğinde, kanser öyküsü olan bireyler, kanser öyküsü olmayan akranlarından daha fazla beslenme ve egzersiz yönergelerine uymak zorunda değildir. Beslenme, alkol kullanımı ve fiziksel aktivite konusunda kanser tedavisi tamamlanan ve kanserden kurtulan kişileri değerlendirme ve danışmanlık konularında boşluklar olabilir.
Danışmanlar, bilgiye erişilebilirliği artırmak için bireyin sağlık okuryazarlığına ve sayısal zekasına uygun iletişim ve stratejileri uyarlamalıdır. Sağlık okuryazarlığı yaş, eğitim, bilişsel yetenekler ve dil gibi birçok faktörden etkilenebilir. Örneğin, yaşlı bireyler, gençlere kıyasla daha sınırlı sağlık okuryazarlığına sahip olabilir.
Geç-Uzun Vadeli Etkiler ve Rrehbere Uyum Önünde Engel Olabilir
Kanser tedavisi tamamlanan ve kanseri atlatan kişiler arasında AKD rehberine bağlı kalmak yetersiz olabilir. Meme kanserinden kurtulan kişiler üzerinde yapılan bir çalışmada kişiler sadece orta derecede uyum gösterdi.
Beslenme ve fiziksel aktivite rehberinin tavsiyelerine yetersiz uyumun sosyodemografik faktörler, zaman veya kaynaklara erişim gibi çeşitli nedenleri vardır. Bununla birlikte, kanserin geç ve uzun vadeli etkileri, sağlıklı davranışların benimsenmesine engel teşkil edebilir. Yapılan bir araştırma, kanser tedavisinin geç ve uzun vadeli etkilerinin diğer engelleri gölgeleyebileceğini buldu. Periferik nöropati, avasküler nekroz sekelleri, kardiyomiyopati, kısmi uzuv amputasyonları veya lenfödem gibi işlevsel bozukluklar, belirli fiziksel aktivite türleri için risk oluşturabilir.
Hasta Tarafından Bildirilen Sonuçların Rolü
Kanserin ve kanser tedavisinin çok çeşitli geç ve uzun vadeli etkileri vardır. Sağlıklı beslenme ve fiziksel aktivite davranışlarını benimsenmesi ve olası engelleri değerlendirmek için bireyselleştirilmiş bir yaklaşım gerektirir. Hastalar tarafından bildirilen sonuçlar bunu klinik uygulamada sistematik bir şekilde yapmanın bir yolunu sunar. Bunlar, uzun vadeli kanser sonuçlarını iyileştirmek için geliştirilmiş müdahalelerin etkinliğini değerlendirmeye yardımcı olmak için kullanılabilir. Kanser tedavisinde ileriye dönük bir yaklaşım olan ve sonuçları iyileştirmeye yönelik müdahalelere rehberlik etmek için temel değerlendirmeleri kullanmaya odaklanan kanser bakımında prehabilitasyon bunu yapmak için iyi bir örnek sağlayabilir.
Geleneksel olarak kanser tedavisi kısa vadeli sonuçları iyileştirmeye odaklanmış olsa da prehabilitasyon programlarının yakın tarihli bir sistematik incelemesi, hayatta kalmada uzun vadeli sonuçları etkilemeye yardımcı olmak için mevcut prehabilitasyon müdahalelerinin potansiyelini ve sınırlamalarını tanımladı. Tedavi sonrası rehabilitasyon çabalarıyla birlikte prehabilitasyon, morbiditeyi ve olumsuz klinik sonuçları azaltmada daha etkili olabilir. Özellikle, kansere eşlik eden hastalıkları (komorbid) olan bireyler prehabilitasyon programlarının etkisini değerlendiren birçok çalışmanın dışında tutulmuştur. Ancak kanseri olan hastalarda komorbid durumlarının önemli prevalansı ve bu hastalıkların çeşitliliği, bireyselleştirilmiş bir yaklaşıma duyulan ihtiyacı daha da vurgulamaktadır.
Amerikan Kalp Derneği gibi kuruluşlar, kardiyovasküler hastalığın hem kanser tedavisinin önemli bir geç etkisi hem de yaygın komorbid durum olarak önemini kabul ederek, kanseri olan hastaların sonuçlarını iyileştirmek için kardiyo-onkoloji rehabilitasyonunun kullanımına ilişkin rehberler yayınladılar.
Kanser tedavisi tamamlanan ve kanseri atlatan kişiler birden fazla semptom yaşar. Bu sağlıklı davranışların benimsenmesinin önündeki değiştirilebilir kilit bir engeldir. Birçok semptom tedavi sonrası dönemde devam eder ve kanser tedavisinin tamamlanmasından sonra 10 yıl veya daha fazla sürebilir. Örneğin, kemoterapiyi tamamlayan hastalar arasında, ağrı ve yorgunluğun şiddeti sıfırdan 10'a kadar olan bir ölçekte 6 idi. Bu semptomlar kanser teşhisinden sonraki bir yıl boyunca devam ediyor. Bu geçiş dönemi, müdahale için uygun bir zaman olabilir. Diğerlerinde kalıcı ağrı ve periferik nöropati belgelenmiştir. Meme kanseri tedavisi tamamlanan ve meme kanserinden kurtulanların %60'ından fazlası yorgunluk ve uyku sorunu vardı. Kanser tedavisi tamamlanan ve kanseri atlatan kişilerin %67'si tarafından depresif belirtiler rapor edilmiştir. 2010 ile 2013 arasında, ABD’de toplam 2,5 milyon kanserden kurtulan kişi depresyon, anksiyete veya her ikisi için ilaç alıyordu. Semptomların sağlıklı davranışların benimsenmesine bir engel olabileceğini kabul ederek, kanser tedavisi tamamlanan ve kanserden kurtulanlar için uzun vadeli sonuçları optimize etmek için sağlıklı davranışları teşvik ederken semptomları yöneten yaklaşımlara ihtiyaç vardır.
Kanseri Tedavisi ve Sonrası için Sağlıkta Eşitsizlikler Neler?
Kanser tedavisi tamamlanan ve kanseri atlatan kişiler, kanser tanısı ve tedavisinin bir sonucu olarak fiziksel, duygusal, psikososyal ve finansal zorluklarla karşı karşıya kalmaktadır. Bu kişilerin tamamı zorluklarla karşı karşıya kalsa da bazı gruplar orantısız şekilde etkilenmektedir. Örneğin, kırsal alanlarda yaşayan Siyahi ve Amerikan Kızılderili popülasyonları, daha fazla yoksulluk ve ırkçılık yaşarlar. Aynı zamanda genellikle sağlık hizmetlerine erişimden de yoksundurlar.
Hispanik bireyler, herhangi bir ırk ve/veya etnik grup arasında en düşük sağlık sigortası prevalansına sahiptir. Sağlığa ulaşımdaki eşitsizlikler, ABD’de önemli bir halk sağlığı sorunu olmaya devam etmektedir. Kanseri atlatan kişiler bugüne kadar yapılan kanser sağlığı eşitsizlikleri araştırması, büyük ölçüde ırksal, etnik ve kırsal nüfusa odaklanmıştır. Sağlık eşitsizliklerine ilişkin araştırmalar yaşa, cinsel yönelime ve cinsiyet kimliğine, sağlığın sosyal belirleyicilerine (örneğin, bakıma erişim, dil, sağlık okuryazarlığı, eğitim), sosyoekonomik duruma, çevreye ve coğrafyaya göre eşitsizlikleri içerecek şekilde genişlemektedir. Bu kapsayıcı yaklaşım, herkesin adil bir şekilde ulaşabildiği sağlıkta eşitliğin önemini vurgulamıştır.
ASCO, kanser bakımında sağlık eşitsizliklerinin azaltılmasını ve sağlıkta eşitliğin iyileştirilmesini desteklemek için 2020’de bir bildiri yayınladı. Bu bildiri, kaliteli bakıma eşit erişimin sağlanması, adil araştırmaların sağlanması, engellerin ele alınması (örneğin, işgücü çeşitliliğinin teşvik edilmesi, topluluk ortaklıkları ve kurumsal ayrımcılığın ele alınması), farkındalığın ve eylemin artırılması (örneğin politika çözümler) ile ilgiliydi. Bu rapor, sağlığa erişimi iyileştirmek için özel öneriler sağladı. Bu öneriler; kanser önlenmesi ve tedavisindeki eşitsizliklerini azaltmakla görevli kurumlar ve programlar için sağlam, sürdürülebilir ve öngörülebilir bir finansman artışı sağlamayı; klinik araştırmaların farklı bir katılımcı popülasyonunu içermesini sağlayacak adımların uygulanması; sağlık hizmetleri iş gücünün hizmet ettiği çeşitli toplulukları yansıttığından emin olmak için programları desteklemeyi; kanser kontrol girişimlerine öncelik verilmesini içermektedir.
Kanser eşitsizliklerini azaltmak ve sağlıkta adalete ulaşmak, AKD ve AKD Kanser Eylem Ağı'nın kapsayıcı bir hedefidir.
AKD ve AKD Kanser Eylem Ağı sağlıkta eşitlik ilkeleri kanıta dayalıdır ve 3 başlık altında incelenir:
- Halk: En fazla ihtiyaç duyan popülasyonlar belirlenir ve bu alandaki araştırmalara öncelik vermek için nicel ve nitel veriler kullanılır. Bu, farklı insanları kabul ederek, saygı duyarak, onlara değer vererek ve sağlık eşitsizliklerinden etkilenen topluluklarla işbirlikçi bir ortam yaratır.
- Mekan: Sağlığın yapısal ve sosyal belirleyicilerinin ele alınmasını içerir; toplulukları etkileyebilecek araştırmaları, olayları, programları ve politikaları düzenlemeden önce toplulukların tarihi, sosyal, kültürel ve ekonomik tarihini anlamak ve sürdürülebilir topluluk çözümlerinin uygulanmasını içerir.
- İş birlikleri: Çözümlerin geliştirilmesi, değerlendirilmesi ve uygulanmasından etkilenen topluluklarda istenmeyen sonuçları önleyerek farklı sektörlerdeki ortakları dahil ederek gönüllülerin gücünden yararlanır.
Sağlığın sosyal belirleyicilerini ele almanın bir parçası olarak, para ve diğer kaynakların eksikliği nedeniyle gıda alımının veya yeme alışkanlıklarının bozulması olarak tanımlanan gıda güvensizliğini dikkate almak önemlidir. ABD Tarım Bakanlığı'nın Ekonomik Araştırma Servisi'ne göre, 2019 boyunca ABD'deki tüm hanelerin % 10,5'i gıda güvensizliği yaşadı. Gıda güvensizliği yaygınlığı Hispanik ve Siyah bireyler arasında Hispanik olmayan Beyaz bireylere kıyasla iki kat daha yüksek. Ayrıca yoksulluk sınırının altında geliri olan hanelerin %34,5'i gıda güvensizliği yaşadı. Kanserden kurtulanlar arasında gıda güvenliğine ilişkin veriler azdır. Charkhchi ve arkadaşları tarafından yapılan bir çalışma Davranışsal Risk Faktörü Gözetim Sisteminden elde edilen veriler kullanılarak, kanseri olan hastaların, kronik rahatsızlığı olmayan bireylere kıyasla gıda güvensizliği yaşama olasılığının yüksek olduğu gösterildi.
Farklı sosyodemografik gruplar için kanseri olan hastalar arasında gıda güvensizliği düzeylerine ilişkin veriler eksik olsa da, gıda güvensizliğinin gelir, istihdam, engellilik ve ırk/etnik köken gibi faktörlerden etkilendiği düşünüldüğünde, eşitsizliklerin mevcut olması mümkündür. Örneğin, Gany ve meslektaşları tarafından yapılan bir çalışma çoğunluğu yoksulluk seviyesinin altında gelire sahip olan Latin kökenli ve Siyahi kanser hastalarının %41'inin gıda güvencesizliği olduğunu gösterdi. Bu nedenle bir topluluk olarak, beslenme yönergelerini karşılamak için tüm kanserden kurtulanlarda bir hedef olarak gıda eşitliğini ele almamız gerektiğini kabul etmeliyiz. Kanser hastaları ve kanser tedavisini tamamlayan ve kurtulan kişiler arasında gıda güvensizliğini ele almaya yönelik çabalara ve eşitsizlikleri ortadan kaldırma stratejilerine öncelik verilmelidir.
Bu rehberde ve kanseri önlemeye yönelik AKD rehberinde, araştırmacıların, klinisyenlerin ve toplulukların, uygun fiyatlı, besleyici gıdalara erişimi artıran politika ve çevresel değişiklikleri geliştirmek ve uygulamak için ulusal, eyalet ve yerel düzeylerde işbirliği içinde çalışması önerilir. Bununla birlikte, kanserden kurtulanların sosyal/kültürel bağlam, gıda güvensizliği ve çevre (örneğin, mahalle güvenliği) dahil olmak üzere sayısız nedenden dolayı karşı karşıya kaldıkları sağlık eşitsizliklerini hesaba katmalıyız. Sonuç olarak, yapısal ırkçılığı ve sağlıklı davranışlara katılımın önündeki engelleri ele alan politika değişiklikleri de dahil olmak üzere koordineli çabalar, kanser eşitsizliklerinin yükünü azaltmak ve kanser bakım süreci boyunca sağlıkta eşitliği sağlamak için gereklidir.
Toplum Etkileri
Toplumda ve klinik ortamlardaki çok sayıda etkiler bir popülasyonun beslenmesini ve fiziksel aktivitesini etkiler ve bu etkilerin hem kanserden kurtulanlarda hem de genel popülasyonda sağlıklı davranışlar üzerinde benzer bir etkisi vardır. Kanserden sonra sağlıklı davranışlar hakkında bilgi edinmek için kanser tedavisi tamamlanan ve kanserden kurtulan birçok kişi internete yöneliyor. İnternet sitelerinde ve özellikle sosyal medya sitelerinde çok sayıda yanlış bilgi bulunmakta ve güvenilir beslenme bilgilerine çevrimiçi olarak erişmenin zorluğu bilinmektedir.
Danışmanlık Hizmeti
Kanserden kurtulanların çoğu sağlık ekiplerinden beslenme, alkol, kilo yönetimi ve fiziksel aktivite hakkında bilgi almayı tercih eder. Ayrıca birçok onkoloji hastası, bu konularda danışmanlık sağlamanın önündeki bir engel olarak zaman eksikliğinden bahsetmekte ve mevcut kaynaklar hakkında yetersiz eğitim ve bilgiye sahip olduklarını kabul etmektedir.
Bazı kanserden kurtulanlar, internet ortamından elde edilen beslenme bilgilerinin genellikle yetersiz veya çelişkili olduğunu söylemektedir. Beslenme, fiziksel aktivite, kilo yönetimi ile ilgili bilgi ve beceri eğitimleri onkoloji eğitimine dahil edilmeli ve kliniğin bir parçası haline getirilmelidir.
Kanser Atlatanlar için Sağlığı Geliştirme Faaliyetlerine Yönelik Yaklaşımlar
Kanserden kurtulanların sağlığa teşvik etmek için dikkate alınması gereken birkaç yaklaşım vardır.
- Uzmanlarının kanserden kurtulanlar için beslenme ve egzersiz müdahalelerinin yararları hakkında eğitime teşvik etmeleri gerekir.
- Kanserden kurtulanlara bakan ekiplerin, kanseri olan hastalarda bu davranışları rutin olarak değerlendirmek için sistemler geliştirmek ve bu davranışları düzenli aralıklarla yeniden değerlendirerek klinik ortamlarda kullanılabilecek stratejiler geliştirmeleri önerilmiştir.
- Teknoloji; beslenme ve egzersiz danışmanlığında koordinasyonu teşvik etmeye hizmet edebilir. Örneğin, elektronik sağlık kayıtları, hastalara egzersiz hakkında soru sormak, uygun bir egzersiz seviyesine başvurmak için bir algoritmaya sahip olunması gibi stratejiler uygulanabilir.
Bu tür stratejiler beslenme danışmanlığı için de yararlı olabilir.
Maksimum Etki için Kliniğin Ötesine Ulaşmak
Onkolojide beslenme ve fiziksel aktivite müdahaleleri yalnızca birinci basamak bakım ortamlarında değil aynı zamanda toplumdakiler de dahil olmak üzere mümkün olan tüm alanlarda kullanmalıdır.
Sonuç
Sağlıktaki gelişmelerle kanser tedavisi tamamlanan ve kanserden kurtulanların bu önerilerden haberdar olması ve uygulaması, nüks riskini azaltılması ve sağkalımın arttırılması için gereklidir. Topluluk ve klinik ortamlar bir hastanın davranışını büyük ölçüde etkileyebilir bu nedenle önerilerin uygulanması kritik öneme sahiptir.