Günümüzde yeni bir terim olan krono-nutrisyon, beslenmenin vücudun günlük ritmine uygun olarak yapılmasını ifade eder. Kısaca, biyolojik saatimize göre beslenmek anlamına gelir. Ne yememiz ne kadar yememiz gerektiği ve bunların sağlık sonuçları ile ilgili artık bilgi sahibiyiz. Peki yemenin zamanı ne olmalı? Bunun da herhangi bir sağlık sonucu olabilir mi?

Bu soruya yanıt vermeden önce tarihteki beslenme modelleri hakkında birkaç örnek vermek istiyoruz:

Yüzyıllar önce Yunanlılar günde 3-4 kez yemek yer, sabah ve akşam yemeğinin günün en önemli öğün olduğuna inanırlardı. Eski Endülüslü fizikçiler de günde 2-3 kez beslenmenin önemine inanmışlardı. 16.yüzyıla gelindiğinde kahvaltı Avrupa'da artık en önemli öğün olarak yerini almıştı. Günümüzde ise kahvaltının önemi bilinmekle birlikte, hızlanan ve geceye kayan hayat temposu nedeni ile ne kadarımız düzenli olarak kahvaltı yapıyor?

Araştırmalar, günlük öğünlerden alınan enerjinin ve beslenme saatlerinin ülkeler ve coğrafyalar arası büyük farklılık gösterdiğini ortaya koymaktadır. Örneğin Kuzey Amerika ve Kuzey Avrupa günlük enerji ihtiyacının çoğunluğunu akşam yemeğinden karşılıyor. Ancak aslında kahvaltının günlük enerji alımıma katkısı en yüksek oranda olmalı, devamında öğle yemeği ve akşam yemeği gelebilir. Birçok çalışma kahvaltının önemini defalarca vurgulamıştır. Bunlara ilaveten erken yemek yemek serum lipid (yağ) seviyelerinde belirgin bir düşüş sağlamıştır.

Aşağıda şekilde, dünyanın farklı bölgelerinde, insanların, günün hangi öğününde ne kadar enerji aldıkları görülebilir.

farklı ülkelerin hangi öğünde ne kadar enerji harcadıkları kahvaltı öğle akşam yemeği g

- İlgili konu: Akşam yemeğini atlamak veya erkene almak meme kanseri riskini nasıl azaltır?

Biyolojik saate uygun beslenmenin önemi her geçen gün daha iyi anlaşılıyor. Biyolojik saat, 24 saatlik süreçte organlarımızın çalışmasını ve psikolojimizi kontrol eden merkezi bir beyin gibidir. Bu saat aynı zamanda karaciğer, adipoz (yağ) doku, kas, kalp, akciğer gibi organları da kontrol eder. Buna bağlı olarak vücut ısısının düzenlenmesi, dinlenme/yeme, istirahat/hareket, uyku/uyanıklık gibi sirkadiyen sistemle iç içe geçmiştir.

Geç ve az uyuyanları inceleyen bir çalışmada, bu kişilerde obezite, diyabet gibi rahatsızların gelişme riskinin belirgin bir şekilde arttığı gözlenmiştir. Dahası, gece yeme sendromu, artan vücut kitle indeksi ile ilişkilendirilmiştir.

Mikrobiyota / Bağırsak florasının da bir biyolojik saati var mıdır? Beslenmeye etkisi nedir?

Vücudumuzdaki yararlı mikroorganizmaları ifade eden mikrobiyotanın büyük bir kısmı güçlü bir sirkadiyen sisteme sahip olan gastrointestinal (mide-bağırsak) sistemde yer alır. Bağırsaklardaki biyolojik saat de günlük besin sindirim döngüsünde belirleyici roller üstlenir. Buradaki soru bağırsaktaki saatin metabolik yollarda nasıl bir rol oynadığıdır.

Kalın bağırsak mikrobiyotası üzerine çalışan Chambon ve arkadaşlarının bu konuda bazı yanıtları var. En yüksek mikrobiyota oranı kalın bağırsaktadır. Bağırsak epitel hücrelerindeki sirkadyen saat, endokrin (hormonal) kontrol altında olan kortikosteroid (kortizon) üretiminden sorumludur. Mikrobiyotanın azalması veya kalitesinin bozulması, bağırsak epitel hücrelerinde bozulmaya yol açabilir. Bu durum artan kortikosteroid seviyeleri ve buna bağlı metabolik rahatsızlarla sonuçlanabilir. Bu salınımlardaki bozulmalar farelerle yapılan bir çalışmada sirkadiyen ritimdeki genetik mutasyonlarla sonuçlanmıştır.

- İlgili konu: Aziz Sancar ve ekibinin en dikkat çekici buluşlarından biri: Sirkadiyen ritim, kanser ve kemoterapi!

Lipid homeastazisi (yağ dengesi) de aynı şekilde sirkadiyen ritim kontrolü altındadır. Bu dengedeki bozulmalar dislepidemi (kan yağ yüksekliği, dengesizliği) ve obezite ile ilişkilendirilmiştir. Yine farelerde yapılan bir çalışmada gece beslenmenin sınırlandırılması uzun vadede karaciğer yağlanmasından %50 azalma ile sonuçlanmıştır.

Sonuç

Yapılan tüm çalışmalarda sirkadiyen ritmin beslenme üzerine önemli bir etkisi olduğunu görmekteyiz. Krono-beslenme ve sirkadiyen ritim, araştırmalar için büyüleyici bir tarla gibidir ve bize sağlığımızı onarmak/korumak için vücudun doğal ritmiyle çalışması hakkında çok değerli bilgiler sunmaktadır. Uygun saatlerde beslenme düşündüğünüz kadar zor değil; gün ışığıyla birlikte beslenmeye başlamak, kahvaltıyı en güçlü öğün olarak yapmak, gün içinde azaltarak beslenmeye devam etmek ve yatağa erken gitmek, sağlıklı bir yaşamın basit ama gizli formüllerinden biri gibidir.

İlgili Konu:

Dünyanın en uzun yaşayan Mavi Bölge insanlarının 8 ortak özelliği