İnternet ve TV üzerinden yayılan yanlış bilgilendirme ve "sahte haberlerin artması", kanser hastaları tarafından kanıtlanmamış, bilimsel olmayan tedavilerin kullanımında bir artışa, tedavi olabilecek bazı hastaların zarar görmelerine, yaşam kaybına ve hekimlere güvende düşüşe neden oluyor. Bu konuyu işleyen bir makale, Lancet Onkoloji'nin Eylül sayısında yayımlandı. Dahası bu olumsuz durum sadece ülkemizde değil, dünya genelinde yaşanıyor.

Bu konuda 2017 yılında yayımlanan bir çalışmada, modern/bilimsel tedavi rejimlerini reddedip, alternatif/geleneksel yöntemlere yönelenlerin yaşam kaybı riskinin 2.5 kat daha yüksek olduğu bulunmuştu. Günümüzde kanser hastalarının çoğu, bilimsel olarak kanıtlanmış tedavileri almakla birlikte, alternatif yöntemlere yan yollarla başvuruyor; örneğin "bitkisel takviyeleri" - hekimlerinin haberi olarak veya olmayarak - kullanıyor. Fakat endişe verici bir biçimde, modern tedaviyi tamamen reddetme ve alternatif yollar arayışına girme oranları artıyor. Bu durumu en iyi anlatan örnek, Apple'ın kurucularından Steve Jobs'un hikayesidir.

Onkoloji dünyasında çalışan herkes, hastalar ve hasta yakınları da dahil olmak üzere, doğru bilginin aktarılmasına odaklanarak sosyal medya, haber platformları ve pazarlama kanallarına yayılan "gerçeği yansıtmayan bilgiler ve yalanlarla" başa çıkmalıdır.

Yıllardır bu amaçla web sitemizi temel alarak hizmet veriyoruz; olabildiğince hasta ve yakınlarımızdan, hatta onkoloji profesyonellerinden gelen tüm soruları yanıtlamaya çalışıyoruz. Yakın zamanda web sitemizde canlı destek de sunmaya başladık.

Aslında onkolojide sahte haberler ve yanlış bilgilerle uğraşma konusu yeni bir şey değildir. Bunun en bilinen örneği, Dr. Ziya Özel'in 1973 yılında TV'ye çıkarak, zakkumun kanseri tedavi ettiğini ileri sürmesi olmuştu. Zakkumun, bırakın kanseri tedavi etmeyi, yaprağında bulunan glikozit sınıfı bir madde, yaygın kullanılan bir kalp ilacı olan digoksine benzer kimyasal özellik göstermektedir ve "kanserim tedavi olacak" diye kullanılması birçok kişiye zarar vermişti (zakkumun kanserde denenmesinin hikayesini şu yazımızda bulabilirsiniz).

Birisi kanser tanısı aldığında, etrafında onlarca tavsiye veren kişiler belirir. Aslında bu da yeni bir durum değil, fakat neden hasta ve yakınları, olup olmadık tavsiye veren kişilere günümüzde daha fazla inanma eğilimindir? Bunun tek bir sebebi yok, fakat önemli sebeplerden biri şudur: "Eğer bir yalanı yeterince uzun, yeterince gürültülü ve yeterince sık söylerseniz, insanlar inanır. İnsanları, bir yalana inandırmanın sırrı, yalanı sürekli tekrar etmektir. Sadece tekrar, tekrar ve tekrar söyleyin." Şu an internet ve sosyal medyada karşılaşılan bilgilerin önemli bir kısmı da böyle değil mi?! 

İlgili Konular:

Onkoloji profesyonelleri günümüzde zamanlarının önemli bir kısmını, sahte haberlerin kaynağını araştırmak ve gerçeği ortaya çıkarmak için harcamaya başladı.

Artık deneyimli onkoloji ekipleri, hemşirelerini, "internet üzerinden duydukları şeyler hakkında sorular soran kişileri yanıtlamak üzere" eğitiyor.

İnternet, günümüzde bir fikri yaymak için tartışmasız en değerli platformdur ve "pazarlamanın" da en önemli aracı haline gelmiştir; tabii ki bu durum sahte haberler kurgulayanlar için bir fırsattır.

Hastaların tamamlayıcı ve alternatif yöntemlere yönelmelerinin sebeplerini biri, bunların "genellikle oldukça zararsız" olduğunun sanılması ve "denemekten ne çıkar, bir umut" diye düşünülmesidir.. Peki bu gerçekten böyle midir? Gelin, aşağıda sık başvurulan bazı vitamin ve takviyelerin risklerine bakalım:

takviye ve vitaminlerin kanserde riskleri zararları

Sağlık Profesyonellerine Olan Güvende Azalma

Günümüzde bilim ve teknolojide gelinen noktaya karşın, tüm kanserlerin halen tam olarak tedavi edilememiş olması, yalan haberlerin yanında güven düşüşünün bir başka nedenidir. 1971 yılında dönemin ABD Başkanı Richard Nixon, kansere karşı bir "savaş" başlatmış ve ülkesinin elinde bulundurduğu güçle bu hastalığı yeneceğini düşünmüştü. Bu ve benzeri söylemler ve atılımlar dönem dönem sıklığını azaltarak ve çoğu zaman siyasi olarak söylenmeye devam etmiştir. Fakat artık kanser biyolojisini tanıyan herkes, türü 1000'i aşan bu hastalık grubunun oldukça kompleks hücresel mekanizmalar barındırdığını, kanserleşmenin birçok sebebi olduğunu da bilmektedir. Ve açıkçası "kansere karşı savaş" doğru bir ifade değildir. Çünkü herşeyden önce bu bir savaş değildir; çoğu yaşlılıkta görülen bu hastalıktan yaşamını kaybeden kişiler de savaşı kaybeden kişiler değildir...

İlgili Konu:

Hastalar giderek artan şekilde "alternatif kanıtlanmamış tedavilere" yöneliyorlar ve doktorlar öncelikle teşhis testlerinin aşırı kullanımı yoluyla davalardan kaçınmak için savunma tıbbı olarak adlandırılan şeyi uyguluyorlar. Kanser gibi önemli bir hastalıkta hastaların en ideal tedavileri almaları, biraz da onkologların ve diğer kanser profesyonellerinin "sahte yasal işlemlerden, bürokrasiden ve gereksiz streslerden" daha iyi korunmaları ile mümkündür.

1970'li yıllarda, kansere yakalanan her 3 kişiden sadece 1'i 5 yıl ve daha uzun yaşarken, günümüzde her 3 kanser tanılı kişiden 2'si en az 5 yıl yaşamaktadır ve bugün dünya genelinde kanser tedavisi bitmiş şekilde yaşamına devam eden yaklaşık 46 milyon kişi (cancer survivor) bulunmaktadır. Binlerce yıllık insanlık tarihinde bu gelişme sadece 50 yıl içinde olmuştur ve bu gelişmede geleneksel, tamamlayıcı ve alternatif tedavilerin katkısı neredeyse hiç yoktur.

Gerçekleri yansıtmayan kanser haberlerinde artış sorununun üstesinden gelmek, kamu güveninin azalmasını önlemek ve tıbbi bilginin hem hastalara hem de kamuya açık doğru bir şekilde iletilmesi için daha fazla çaba sarf edilmelidir. Aksi halde, dünya genelinde insan sağlığını önemli ölçüde geliştirmiş olan bilim ve tıp alanındaki büyük ilerlemeler kolayca kaybedilebilir.