Non-steroidal anti-inflamatuvar ilaçlar (NSAİİ) en çok kullanılan ilaç gruplarından birisini oluşturmaktadır. Geniş bir yelpazeye sahip olan bu ilaç grubu, temel temel olarak ağrı kesici ve ateş düşürücü özellikleri için kullanılmaktadır. İngiltere Ulusal Sağlık ve Klinik Mükemmellik Enstitüsü yayımladığı klinik rehberde, COVID-19 belirtileri ve ateş tedavisinde NSAİİ yerine parasetamol (bilinen adı ile parol) tercih edilmesini önermiştir. Ancak bilim çevrelerinde bu konu ile ilgili tartışmalar devam etmektedir.

COVID 19 ve Ağrı Kesiciler

NOT: Non-steroidal anti-inflamatuar ilaçlar ya da diğer bir tanımla steroid yapıda olmayan yangı önleyici ilaçlar, kısaca NSAİİ'ler, ağrı kesici, ateş düşürücü ve inflamasyonu azaltıcı ilaçlardır. "Non-steroid" terimi bu ilaçları, steroidlerden ayırmak için kullanılır. NSAİİ'ler uyuşturucu (narkotik) olmayan ağrı kesicilerdir. Bu grubun en çok bilinen üyeleri aspirin, ibuprofen, naproksen ve diklofenaktır. Parol, Vermidon, Minoset gibi piyasa isimleri ile satılan parasetamol (asetaminofen), çok az anti-inflamatuar etki gösterdiği için NSAİİ'ler içerisinde anılmazlar.

COVID-19 da dahil akut viral hastalıklarda bu ilaçların kullanımı ile ilgili endişeler bildirilmektedir. COVID-19 hastalığının beş özelliğine dikkat çekerek bu ilaçlarla ilgili olan tartışmalara göz atalım ve tartışmayı bağışıklık sistemini etkileyebilen kalp-damar hastalıklarına yönelik ilaçlar ve antidiyabetikler (şeker hastalığı ilaçları) gibi diğer ilaçlara da taşıyalım.

  • Hastalığın her bireyde kendini farklı şiddette göstermesi - farklı yaş gruplarının kendi içlerinde ciddi farklılıklar içermesi,
  • Farklı yaş grupları arasında hastalığın şiddetinin alışılmadık derecede farklı olması,
  • Çoğu ülkede erkeklerde kadınlarla kıyasla yüksek COVID-19 hastalığı ve ölüm oranının (mortalite) görülmesi
  • Kalp-damar hastalığı, hipertansiyonu (yüksek tansiyon) ve tip 2 diyabeti olan hastalarda yüksek mortalitenin görülmesi
  • Ağır hastalık bulgularının ortaya çıkmasının, ilk belirtilerden 3 hafta sonrasına kadar gecikmesi.

Şaşırtıcı bir nokta da kalp-damar hastalıkları olan kişilerde ve tip 2 diyabet hastalığı olan kişilerdeki yaşam kaybı oranının, daha riskli olduğu düşünülen kronik obstruktif akciğer hastalığı (KOAH) olan kişilerle benzer olmasıdır.

Peki bu gözlemlerin altında yatan ortak bir buluşturucu hipotez olabilir mi? Bağışıklık işlevleri ve virüsün replike (kendini çoğaltma) olması arasındaki bir ilişki ile bunlar açıklanabilir mi? Bağışıklık sistemini düzenleyen / değiştirebilen ilaçlara yeterince dikkat veriliyor mu?

Oldukça az sayıda uzman, ileri araştırmalar yapılıncaya dek COVID-19 şüpheli vakalarda NSAİİ’lerin kullanımınından kaçılması gerektiği görüşünde. Bu ilaçların bazı bağışıklık hücrelerinin (polimorfonükleer hücreler) çağrılmasını yavaşlatabileceğine ve inflamasyonun / yangının çözülüm (rezolüsyon) sürecini erteleyebileceğine atıf yapıyorlar. Aslında bu argüman diğer birçok ilaç için de düşünülmelidir. Acaba bazı ilaçlar bağışıklık sisteminin hareketlerini (mobilizasyon) yavaşlatıp virüsün daha hızlı çoğalmasına mı neden oluyor?

İçinde kalp-damar hastalıklarına yönelik ilaçlar ve antidiyabetiklerin (şeker hastalığı ilaçları) de bulunduğu birçok ilaç bağışıklık sistemini kompleks bir şekilde etkiler. Aspirin, metformin ve statinler (kolesterol düşürücüler) genellikle diğer etkililerine ek olarak yangısal süreçleri azaltarak olumlu etkilerini ortaya çıkarır. 40 yaşından büyük insanlarda bu ilaç gruplarının kullanım oranı oldukça fazladır. Erkeklerde kalp-damar hastalıklarının daha sık olduğu bilinmektedir ve böylelikle erkekler daha fazla bu hastalıklara yönelik ilaçlar kullanma eğilimindedir. Bu nedenlerle bağışıklık sistemi üzerine etkileri olan bu ilaçların da ayrıntılı bir şekilde gelecek çalışmalarda araştırılması gerekmektedir.

Akıl yürütmelerin ötesinde bilimsel kanıtlar ne söylüyor?

Günümüze kadar yapılan çalışmalar sistematik olarak incelendiğinde COVID-19 hastalarında bu tür ilaçların kullanılmasının negatif etkileri bilimsel olarak kanıtlanmamıştır. Akut viral hastalıklar için yapılmış olan 73 çalışmanın incelendiği kapsamlı bir derlemede bu ilaçların kullanılmasının kötü etkilerini gösterir nitelikte kanıtlar bulunamamıştır (not: Çalışmalar akut viral hastalıklara yöneliktir, COVID-19 hastaları üzerinde yapılmamıştır). Ayrıca parasetamol ve ibuprofen (bir çeşit NSAİİ) arasında anlamlı farkın bulunmadığının kanıtları mevcuttur.

Sonuç

Yakın zamanda da çok sayıda uluslararası tıp uzmanlık derneği, hiçbir hastanın ilaçlarını hekimlerine sormadan bırakmaması veya değiştirmemesi yönünde uyarılarda bulunmuştur. Sonuç olarak hiçbir hasta hekimine danışmadan bilimsel temelleri kanıtlanmamış olan bu akıl yürütmelerden yola çıkarak mevcut tedavilerinde değişiklik yapmamalıdır. COVID-19'da NSAİİ hakkındaki endişeleri kanıtlar nitelikte bilimsel kanıt bulunmamaktadır.