Kanserler, birçok nedeni olan, oldukça kompkles bir hastalıklar grubudur. Kanserin tek bir nedeni yoktur, fakat nedenlerini kabaca iki kola ayrılır:

  1. Çevresel faktörler: değiştirilebilir, engellenebilir
  2. Değiştirilemez faktörler: çoğu yaşlılıkla ilgili biriken mutasyonlar ve bir kısmı da kalıtsal-ailesel faktörler.
Kanserin nedenleri

Bununla birlikte kanserin en büyük risk faktörü neredeyse hiç konuşulmamaktadır: Yaş! Yaşlandıkça, kanser geliştirme olasılığınız belirgin olarak daha yüksektir ve bu çoğu kanser türü için geçerlidir.

kanser yaşlılık ilişkisi

İngiltere’den örnek verecek olursak tüm kanser vakalarının yarısı 70 yaş ve üzeri kişilerde görülmektedir. Ortalama yaşam sürelerinin ve yaşlanan nüfusun artması, yaşam boyunca her 3 kişiden 1'ine kanser teşhisi konmasının ana nedeni olarak görülmektedir. Bununla birlikte son 40 yılda kanser sağkalımının iki kat artması olumlu bir gelişmedir.

4 evre kanser yaşam süresi akciğer kanseri olan ne kadar yaşar

Yaş-kanser ilişkisine biraz daha geniş perspektiften bakalım

Kanser ile yaş arasındaki bağlantı pek çok insan için şaşırtıcıdır. 2014'te İngiltere tarafından finanse edilen bir araştırmaya göre, çoğu insanın (% 64) kanserin yaşla ilgili olmadığını düşündüğü görüldü. İngiltere’de kanser riski ile yaş arasındaki bağlantının bilinmesi diğer ülkelere göre özellikle düşük olduğu belirtilmektedir.

Bunun nedenlerinden biri kanser hastaları arasında kısmen genç olanların hikayelerinin medyada yaşlı hastaların hikayelerden daha sık görülmesidir. Her ne kadar çok daha az oranda gözükse de genç bir kanserli hastanın hikayesi, haber yapılmaya daha değer bulunmaktadır.

100 yeni kanser vakasından sadece 1'i, 24 yaş altında tanı almaktadır. Elbette genç kanser vakalarının tıbbi önemi büyüktür ve her hasta özeldir, ancak medyada görünürlükleri ve dikkat çekici olmaları bakımından sanki gerçekte olduğundan daha yaygınmış gibi algılanmaktadırlar.

Yaş neden kanser riskini arttırır?

Hücrelerimiz yaşlandıkça kanserleşmeye daha duyarlı hale gelirler, peki neden?

Hücrelerimiz, bir dizi talimatı taşıyan, hücrelerin düzgün çalışmasını sağlayan ve benzersiz bir kod içeren DNA molekülü tarafından yönetilir. Hücreler, vücudu sağlıklı tutmak için kendilerini ve DNA'larını çoğaltırlar (DNA sentezi).

Bilindiği üzere kanserin temel sebebi, DNA’da meydana gelen hasarların birikmesi sonucu hücrenin kontrolsüz çoğalmasıdır. Günlük yaşamda çok sayıda karsinojene maruz kalırız. Vücudumuzdaki DNA tamir sistemi, DNA hasarlarını etkili bir şekilde tamir eder. Bunun yanı sıra bağışıklık sistemi hücrelerimiz de kontrolsüz çoğalan hücreleri ortadan kaldırır.

Yaşın ilerlemesi ve karsinojenlere maruziyetin artmasıyla birlikte DNA hasarları etkili bir şekilde tamir edilemez ve bağışıklık sistemi de zayıflar. Temel olarak bunların sonucu olarak hücrelerde anormal çoğalmalar meydana gelir.

Kanser bir yaşlılık hastalığı olmasına karşın, genç yaşlarda da görülmektedir. Bu durumun meydana gelmesinde kalıtsal faktörler, karsinojenlere yoğun maruziyet ve yaşam tarzı etkilidir.

Mutasyonlar tesadüfen meydana gelebilir, ancak güneşlenme, sigara veya UV ışınları gibi faktörler bunların meydana gelme olasılığını artırır. Bu yüzden önlenebilecek faktörlerin farkında olmak önemlidir.

- İlgili konu: Kanserden korunmanın 10 altın kuralı

Kanser ve yaşlılık ilişkisi bizler için ne ifade etmeli?

Maalesef yaşlanma sürecinin önüne geçemeyiz. Ancak kanser riskini nasıl arttırdığını bilmek, araştırma ve farkındalık için önemli bir başlangıçtır. Örneğin sigara içmenin, fazla alkol tüketiminin ve yaşın ilerlemesinin kanser riskini artıran benzer mekanizmalardan geçtiğini bilmek önemlidir. Kanser yapıcı mutasyonlar ayrıca DNA tamir mekanizmasının güvenliğini sağlayan moleküllerde de olabilmekte ve hasar oranını artırabilmektedir.

Yaş arttıkça riski artan kanserlere en iyi örnekler kalın bağırsak, meme, prostat, akciğer ve rahim ağzı kanserleridir. Bu nedenlerle, erken tanı amacı ile kanser taramalarının çoğu 40-50'li yaşlarda başlar.

Yaşlanma birden olmaz ve herkes de kansere yakalanmaz. Ancak vücudumuzun farkında olmak, anormal ve kalıcı değişiklikler fark etmek, azaltmanın elimizde olduğu risk faktörlerini dikkate almak yaşlandıkça daha da önemli olabilir.

Yaşadığımız çoğu fiziksel değişiklik kanser değildir ama kontrol edildiği takdirde erken bir aşamada teşhis edilmesi, tedavinin başarılı olma olasılığının daha yüksek olduğu anlamına gelir. Normal olmadığını ve geçmediğini fark ettiğiniz fiziksel bir değişiklik durumunda mutlaka doktorunuza danışın.

Kanser farkındalığı her yaşta önemlidir ve herkes kendi vücudundaki değişiklikleri incelemeli ve değişiklik görülmese bile kolonoskopi, mamografi, smear gibi kontrolleri yaptırmalıdır.

Kanser ve yaşlanma arasında YENİ bir bağlantı bulundu

10 Mayıs 2018'de Journal of Biological Chemistry adlı dergide yayımlanan bir araştırmaya göre, insan akciğer kanseri hücreleri, normal yaşlanma sürecindeki hücresel elemanları kontrol ederek, ölüme direnebilmekte.

Bu araştırma, ABD Güney Karolina'da yer alan Hollings Kanser Merkezi'nde lipid (yağ) metabolizması ve kanser ilişkisi (lipidomiks) ve ayrıca ilaç keşfi bölümünün başkanı olan Türk Bilim İnsanı Besim Öğretmen'in liderliğindeki ekip tarafından gerçekleştirildi.

Besim Öğretmen ve ekibi, kanser hücrelerinin vücutta nasıl yayıldığını anlamak için normal hücrelerden farklarını inceledi. Çalışması, lipit (yağ) metabolizması değişikliklerinin kanser tedavisini nasıl etkilediğini araştırmak için 8.9 milyon dolarlık bir projenin parçasıdır.

Normal hücreler yaşlandıkça, telomer olarak adlandırılan kromozom uçları kısalır ve telomer boyu belli bir kritik seviye geldiğinde, hücrenin ölmesi için bir sinyal başlatılır. Bu, normal hücrelerde yaşlanma sürecinin bir parçası gibi görünüyor. Bununla birlikte, kanser hücreleri telomerlerinin parçalanmasını önlemeye yönelik bir yol geliştirmişlerdir, bu da onların normal hücrelerden daha uzun yaşamasına yardımcı olmaktadır. Kanser hücrelerinin uzun ömrü, metastaz yapmalarına izin veren mekanizmanın da parçasıdır.

Yeni çalışmalarında, Besim Öğretmen'in araştırma grubu, kanser hücrelerinin telomer hasarına tepki olarak ölümden kaçmalarının özel bir yolunu keşfetti. Bilim insanları, çeşitli kanser hücrelerinde p16 adı verilen bir protein seviyesinin düşük olduğunu biliyorlar. p16 öyle bir moleküldür ki, yaşlanan veya kemoterapi sonucu hasar gören bir hücrenin ölmesine veya sağ kalmasına karar verir. Bu süreçte ayrıca, kısalan telomerleri uzatan bir enzim olan telomeraz da rol almaktadır.

"Telomerler hücrelerimiz için biyolojik bir saat gibidir ve kanserde, bu biyolojik saat bozulmuştur." diyor Öğretmen.

Araştırmacılar, telomerler parçalanmaya başladıklarında p16'nın hücreler için en önemli molekül olduğunu buldular. Telomerler kısalmaya başladığında p16 harekete geçmekte ve hücre ölümünü engelleyerek hücreleri daha fazla yaşlanmaya itmekte.

Bu verilerin klinik etkisini belirlemek için araştırmacılar, akciğer kanseri hücreleri de dahil olmak üzere çeşitli kanser hücrelerinde, telomer koruyucu sifingozin kinaz 2 enziminin inhibitörünü (baskılayıcı) kullandılar. Kod adı ABC294640 bu inhibitör ile kanser hücrelerinin telomerlerine hasar verilerek, kanser hücresi ölüme zorladı.

Bu enzim inhibisyonunun bir sonucu olarak, p16 seviyeleri düşük veya hiç olmadığında, telomerleri hasar gören kanser hücreleri ölmüştür. Bununla birlikte, yüksek düzeyde p16 içeren kanser hücreleri ölümden kaçabildi ve yaşlanmanın bir belirtisi olarak biyolojik olarak aktif değildi (uyuyan kanser hücreleri).

Öğretmen, "Yaşlanmanın kanser riskini nasıl artırdığını anlamamıza yardımcı olabilecek en az bir mekanizma bulmuş olmaktan dolayı heyecan duyuyoruz" dedi ve sonra, "Kanser hücresi ölümü için p16'nın koruyucu etkilerini kontrol ederek yaşlanma ile ilgili kanserleri önleyebilir veya daha iyi tedavi edebilmeyi umuyoruz" diye sözlerine devam etti.

Öğretmen'in ekibi, çalışmalarındaki inhibitörün, kanser tedavisinin birçok aşamasında etkili olabileceğinden heveslidir. Ekip zaten hastalar için en güvenli dozu belirlemiştir ve hepatosellüler karsinom adı verilen bir karaciğer kanseri tipinde bu inhibitörü kullanarak bir faz 2 klinik deneme planlamaktalar. Bu çok merkezli klinik araştırma, Hollings Kanser Merkezi, Maryland Üniversitesi ve Mayo Kliniği gibi merkezleri içerecektir...

Önemle belirtmek gerekir ki her 10 kanser vakasından en az 4'ü sigara içmemek, sağlıklı bir kiloyu korumak ve daha az alkol almak gibi kişisel tercihlerle ilişkilidir.

Bu yüzden değiştiremeyecekleriniz için endişelenmeyin, çünkü yapabileceğiniz şeyleri değiştirmek için geç değildir.