Kanserleri Yarı Yarıya Azaltmak Mümkün, Yeter ki Gerçek Nedenlere Odaklanalım
Haziran 2018'de JAMA Oncology'de yayımlanan çalışmada 2006-2016 arasında yeni kanser vakalarında yüzde 28 artış raporlandı. Çalışmadaki en dikkat çekici sonuç ise yaşam tarzı ilişkili kanserlerin, gelişmekte olan ülkelerde belirgin şekilde artmasıdır.
Bu doğrultuda kanser oluşmasını önlemek (primer/birincil önleme) ve gelişme riskini azaltmak için yaşam tarzı değişikleri yapmak önemlidir.
Kanser Riskini Azaltan Yaşam Tarzı Stratejileri Arasında;
- Daha çok sebze, daha az kırmızı et içeren sağlıklı bir diyet uygulamak,
- Yaşam boyunca ideal ve sağlıklı kiloda kalmaya çalışmak,
- Fiziksel olarak aktif olmak,
- Koruyucu giysiler giyerek, güneş kremleri yardımıyla güneşten korunmak ve özellikle saat 10.00 ile 14.00 arasında güneşe maruz kalmamaya çalışmak,
- Sigara içmemek,
- Alkol kullanımını azaltmak veya ortadan kaldırmak, sayılabilir.
Bu kanser önleme stratejilerinin özellikle meme, akciğer, bağırsak (kolorektal), baş ve boyun, karaciğer ve yemek borusu (özofagus) kanserlerinin yanı sıra melanom türü cilt kanseri gelişmesini önlemede en büyük etkiye sahip olduğu bilinmektedir. Ayrıca uygulanan bu stratejilerin kanser tanısı almış kişilerde, hastalığın yeniden gelişmesini önlemede (seconder/ikincil önleme) de olumlu etkileri olduğu bilinmekle birlikte, bu konuda daha fazla kanıtlar için ek araştırmaların yapılmasına ihtiyaç vardır.
Değiştirilebilir yaşam tarzı davranışlarının (diyet ve fiziksel aktivitenin) kanserlerin gelişmesinde % 30-50 katkısı bulunduğu bilinmektedir. Yapılan çalışmalar, Amerikan Kanser Derneği (ACS) Kanserinin Önlenmesi Rehberlerine uyulması halinde kanserlerin genel olarak % 17 azaltılabildiği, hatta bazı seçilmiş kanserlerde ise (örneğin, riskli gruplarda kolorektal kanser gibi) % 60'a varan oranlarda kanser gelişimini azaltılabileceğini göstermiştir.
Kanser riskini artıran en önemli faktörlerden biri, özellikle son 30 yılda büyük bir artış gösteren, obezitedir. Obezite, genel kanser riskini % 14 ila % 20 artırmaktadır. Amerika’da 65 yaş altındaki tüm kanserleri hastaların en az % 50'sinin obez olduğu tahmin edilmektedir. Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı (IARC) tarafından hazırlanan 2016 raporunda obezite ile 13 kanser türü ilişkilendirilmiş, ayrıca 18 yıllık takip verileri de yetişkinler arasında obezite dışında, kilo artışının da kanser riski üzerinde büyük bir etki yarattığını göstermiştir. Tüm bu faktörler, yaşam boyu ideal ve sağlıklı kiloda olmanın kanserden korunmak için en etkili stratejilerden biri olduğunu göstermektedir.
Amerikan Kanser Derneği ve Amerikan Kanser Araştırmaları Enstitüsü / Dünya Kanser Araştırma Fonu KANSER ÖNLEME REHBERİ
Hayat Boyu İdeal ve Sağlıklı Kiloda Kalın:
- Yaşam boyu mümkünse olabildiğiniz en az kilo da kalın (ancak aşırı zayıf kalmayın)
- Her yaşta aşırı kilo alımından kaçının.
- Düzenli fiziksel aktiviteyi gerçekleştirin ve yüksek kalorili yiyecek ve içeceklerin tüketimini, sağlıklı bir kilonun korunması için sınırlandırın.
Fiziksel Olarak Aktif Bir Yaşam Tarzı Benimseyin:
- Yetişkinler, haftada en az 150 dakika orta yoğunlukta fiziksel aktivite veya 75 dakika şiddetli yoğunlukta aktiviteye ya da günlük ortalaması 30 dakikalık, orta dereceden şiddetli aktiviteye kadar haftalık eşdeğer kombinasyona katılmalıdır.
- Çocuklar ve ergenler, haftada en az üç kez, gün içinde en az 1 saat orta veya şiddetli yoğunluk aktivitesinde bulunmalı.
- Uzun süre oturmak, uzanmak, televizyon izlemek, bilgisayar başında vakit geçirmeyi sınırlayın.
- Günlük yaptığınız fiziksel aktiviteyi arttırmak için çabalamak, sağlık için yararlı olabilir.
Bitkisel Kaynak Ağırlıklı, Sağlıklı Bir Diyet Tüketin:
- Sağlıklı bir kilonun korunmasına yardımcı olacak miktarlarda yiyecek ve içecek tüketin. Şekerli içeceklerden kaçının. Yüksek kalorili gıdaların tüketimini azaltın.
- Her türlü işlenmiş et ve kırmızı et tüketimini sınırlandırın.
- Her gün en az 2,5 fincanı dolduracak büyüklüğünde sebze ve meyve yiyin. Sebzeler, meyveler, tam tahıllı ürünler ve baklagil çeşitlerinden daha fazla tüketin
- Rafine tahıl ürünleri yerine tam tahılları seçin.
- Tuzlu gıdaların ve tuz (sodyum) ile işlenmiş gıdaların tüketimini sınırlandırın.
- Alkollü içecekler içiyorsanız, tüketimi sınırlandırın.
- Kansere karşı koruduğu iddia edilen diyet takviyelerini kullanmayın.
- Anneler ve bebeklerin sağlıklı kilo almaları için annelerin en az 6 aya kadar emzirmeleri teşvik edilmelidir.
Amerikan Kanser Araştırma (ACS) 2018 güncellemesi şu anda devam etmektedir. Beklenen gelişmeler arasında, kanser riskini ve kanser ölümlerini azaltmada kanser önleyici sağlık davranışlarının ve Akdeniz diyeti de dahil olmak üzere sağlıklı beslenme alışkanlıklarını teşvik etme ihtiyacının daha fazla vurgu yapılması yer almaktadır.
Kılavuzların yetişkinlerde kilo alımının ve vücut kitle indeksinin artmasının da ötesinde, farklı olarak metabolik sağlığa daha fazla önem vermesi beklenmektedir. Son kanıtlarda vücut kitle indeksi normal olan kişilerde bile metabolik bozuklukların olabildiği, bunun da kanser gelişimine katkı sağlayabileceği gösterilmiştir. Buna ek olarak, vücuttaki yağlı alanların azalmasının da kanserli hastanın hayatta kalmasında (özellikle kolorektal kanser için ) hayati bir rolünün olduğunu öne sürülmektedir.
Şekil 1. Diyet, fiziksel aktivite ve obezitenin kanser riskini etkileyen biyolojik mekanizmaları
Sağlıklı Bir Diyet ve Fiziksel Aktivite ile Kanser Riski Nasıl Azaltılır?
Diyet, fiziksel aktivite, obezite ve kanser arasındaki ilişkileri gösteren önemli çalışmalardaki kanıtlara ek olarak, kanser oluşma riski ve tekrar görülmelerinde etkileri olan ilgili biyolojik mekanizmalar vardır (bakınız şekil 1).
Şekil 1'de tanımlanan mekanik biyobelirteçlerin birçoğu, yani kanser riskinin biyobelirteçleri, yaygın olarak meme kanseri, bunun yanında prostat, kolorektal ve endometriyum kanserleri gibi daha yaygın kanserlere odaklanmıştır.
Diyet, fiziksel aktivite ve kilo kontrolünün her biri, bağımsız ve potansiyel olarak kanser oluşumuna etki eden biyolojik mekanizmalar içerir. Sağlıklı yaşam tarzı seçimleri, organ/doku ve DNA /genetik seviyelerinde kanser baskılayıcı bir ortamı teşvik eder ve böylece kanser riskini azaltmadaki etki güçlerini birlikte arttırır.
Cilt Kanseri Malign Melanomun Yaşam Tarzı Değişiklikleri ile Önlenmesi
Neredeyse tüm kanserlerin görülme oranı azalsa da, buna karşın melanomun (cilt kanseri) görülme sıklığı artmaktadır. Ultraviyole radyasyonu (UVR) maruziyetinin melanom riskini arttırdığına dair çok güçlü kanıtlar vardır. 2009'da Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından, güneşten veya kapalı bronzlaşma cihazlarından (solaryum) gelen UVR, sınıf 1 karsinojen olarak belirlenmiştir.
Melanomun Önlenmesi İçin Önerilen Yaşam Tarzı Önerileri Arasında;
- güneş koruyucu kremler kullanmak
- koruyucu kıyafetler giymek,
- gölgede kalmak,
- saat 10.00 ile 14.00 arasında güneşe maruz kalmamak,
- solaryum gibi kapalı UV alanlardan kaçınmak, yer alır.
Norveç ve Avustralya'dan yapılan son çalışmalar, yetişkinler tarafından düzenli güneş koruyucu kullanımının melanom riskini azalttığını göstermiştir. Çocukluk çağında başlayan ve yaşam süresince devam eden güneşe maruziyetin fazla olması veya uzun süre yapılan solaryumun, daha fazla cilt kanseri ve melanom riski ile ilişkili olduğu bilinmektedir. Hatta beş ya da daha fazla ciltten kabaran güneş yanık lezyonu olan gençlerin melanom riskini %80 oranında arttırdığı tahmin edilmektedir.
Alkolle İlişkili Kanserlerin Sıklığı
Alkol ile ilişkilendirilebilen kanser yükü önemlidir.
- 2012 yılında dünya çapında kanser ölümlerinin tahmini %5.6’sı alkolle ilişkili bulunmuştur.
- Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı (IARC), insanlarda karsinojenik riskin değerlendirilmesine ilişkin 2010 monografisinde, alkolün ağız boşluğu, yutak, gırtlak, yemek borusu yassı hücreli karsinomu, bağırsak, karaciğer ve kadında meme kanserinin nedeni olduğunu özetlemektedir.
- Alkol tüketim miktarının artması sonucu alkolle ilişkili kanser riski de orantılı olarak artmaktadır.
Alkol başka birçok kanserlerin gelişiminde de rol oynayabilir. Ancak alkol tek başına etkendir demek doğru olmayacaktır. Örneğin, alkolün mide ve akciğer kanserine neden olduğu şüphesi, çeşitli çalışmalara dayanmaktadır. Bununla birlikte, diğer risk faktörleri ile güçlü birliktelik içinde olması (yani, Helikobakter pylori bakterisi ile enfekte olan mide kanserlerinde veya sigara içen bir akciğer kanseri hastasında) alkolün tek başına bir risk faktörü olarak belirlenmesini güçleştirmektedir.
Alkol Nasıl Kansere Yol Açar ?
Alkolün kanser oluşumunda önemli bir rol oynadığı açıktır. Ayrıca kanıtlar, kanser riskinin, içilen alkollü içeceklerin cinsiyle ilişkili olmadığını göstermektedir. Artan riskin genel olarak alkoldeki etanolün, alkol dehidrojenaz enzimi ile asetaldehite ve sonunda asetata dönüşmesi vasıtasıyla oluştuğu kabul edilmektedir. Alkolün karsinojeneze (kanser oluşumu) yol açtığı kesin mekanizma net olmamasına rağmen, hayvan modelleri ile yapılan çalışmalarda, karsinojenik ve mutajenik (mutasyon yapıcı) olan etanolün kendisi yerine asetaldehitin kansere neden olduğunu öne sürmektedir.
IARC yazarları, alkolle ilişkili bildirilen bir dizi ilave karsinojen mekanizmalar arasında oksidatif stres, artmış androjen / östrojen üretimi, artmış karaciğer fibrogenezi ve azalmış folat konsantrasyonları bulunduğunu belirtmektedir.
Ayrıca, asetaldehitin hücre yüzeyleri ile doğrudan teması (asetaldehit formasyonu), esas olarak ağız içi bakterilerin aracılık ettiği ağız boşluğunda başlar. En yüksek asetaldehit seviyeleri, alkolle en çok temasta olan, ağız boşluğunun salyasındadır.
Alkol İçin Doz-Risk İlişkisi
Kanser riski ile alkol tüketimi arasındaki doz-risk ilişkisinin anlaşılması bir dizi nedenden ötürü önemlidir.
Yukarıdaki tablo: Meta-analize göre, alkol içme miktarı ile kanser riski arasındaki ilişkinin özeti
Hafif içme, orta derecede içme ve ağır içme, sırasıyla günde 12.5 g veya daha az, 50 g veya daha az ve günde 50 g'dan fazla alkol tüketmeye karşılık gelir. Standart bir içeceğin 12.5 g alkol içerdiği bilgisi nedeniyle bu miktar referans olarak belirlenmiştir.
Alkole bağlı artan kanser riskleri, kanser tipleri arasında farklılıklar göstermektedir. En büyük riskler, alkol ve metabolitlerinin hedef dokularla doğrudan temas ettiği ağız boşluğu ve yutak (farenks) kanserlerinde görülmüştür. Ağır içiciler (günde 4 kadehten fazla içenler) için ağız boşluğu ve faringeal kanserlerin göreceli riski, alkol içmeyenlere göre beş kat daha fazladır.
Alkolü ılımlı ve yoğun içen kişilerde göreceli riskler açıkça en yüksek olmasına rağmen, hafif içiciler arasında bile riski devam etmektedir. Günde bir ya da daha az alkol tüketimi ile kanser risklerine spesifik olarak bakan bir meta analizde, bazı kanserler için riskin artmaya devam ettiği gözlenmiştir.
Alkolde hafif içicilikle bile ilişkili olan kanserler sırasıyla yemek borusunun yassı hücreli kanseri, yutak kanserleri ve meme kanseri olup, hafif içicilik ve diğer kanserler arasında bir ilişki saptanmamıştır.
Araştırmalar doğrultusunda Amerikan Kanser Araştırmaları Enstitüsü “Alkollü içeceklerin tüketime sınırlama getirilmesi” tavsiyesinde bulunmuş ve erkekler için günde iki kadeh ve kadınlar için de günlük bir kadeh içkinin aşılmaması tavsiyesinde bulunulmuştur.
Kanserden korunmak için en doğrusu, alkolü hiç kullanmamaktır.
Sonuç
Dünyada kanser görülme sıklığı ve ölüm oranları azalsa da, kanserin hastalık ve tedavi olarak ülkelere getirdiği yükler hala fazladır. Bu nedenle kanserin gelişimini önlemek veya erken tanı ile ilk aşamalarda saptamak kanser yükünü azaltmada çok önemlidir.
Kanserlerin primer önlenmesi, potansiyel olarak düzeltilebilen yaşam tarzı değişiklikleri ile mümkündür. Sağlıklı kiloda kalarak, düzenli fiziksel aktivitede bulunarak, yüksek riskli güneş maruziyetinden kaçınarak, sigara içmeyerek ve alkol alımını sınırlandırılarak kanserlerden korunabiliriz. Özellikle meme, kolorektal (bağırsak), baş ve boyun, özofageal (yemek borusu), karaciğer kanseri ve melanom (cilt kanseri) korunmada çok önemli etkileri vardır.
Yapılan yaşam tarzı değişikliklerinin sekonder korunmada olumlu etkileri olsa de, rolünün daha iyi anlaşılabilmesi için daha fazla çalışma yapılmasına ihtiyaç vardır.
Aşağıdaki tabloda, en yoğun olarak yaşam kaybına nedne olan kanserler ve 2006'dan 2016'ya gelindiğinde, kanser trendlerinin nasıl değiştiği görülebilir. Tablodan birkaç çarpıcı örneği açıklamak gerekirse;
- Akciğer kanseri halen en yoğun yaşam kabına neden olan kanser olmaya devam ediyor; bu da dünya genelinde tütün ve tütün ürünleri ile mücadelede çok zayıf olduğumuzun bir göstergesidir.
- Mide ve rahim ağzı kanserlerinin gerilemesi, Helikobakter pilori ve HPV enfeksiyonlarının öneminin anlaşılması ile mümkün olmuştur.
Lifestyle Modifications and Policy Implications for Primary and Secondary Cancer Prevention: Diet, Exercise, Sun Safety, and Alcohol Reduction.
ASCO Educational Book (2018).