Soruya soruyla karşılık vermek çoğu zaman hoş değildir, ama “Kansere çare bulundu mu?” sorusuna mecburen en az 2 soru ile karşılık vermek gerekir;
- “Hangi kanseri soruyorsunuz?” Çünkü 100’den fazla ana kanser türü vardır ve bu rakam alt türler ile 1000’e yaklaşmaktadır.
- “Hangi evresini soruyorsunuz?” Çünkü ileri evre kanserlerin tedavisi detaylı ve zorludur, fakat artık erken tanı yöntemlerinin yaygınlaşması ve toplumsal farkındalığın artması ile birçok kanser, daha erken evrede tanı almaktadır.
Tıp birçok alanda ciddi ilerleme kaydederken, kanser alanında yavaş kaldığına dair birçok söylem mevcuttur. Dinozor fosillerinde tümörlerin saptanması ile, tarihi, insanlıktan bile eski olduğu anlaşılan kanserleri tedavi etmeye ve anlamaya yönelik özellikle 1950’li yıllardan sonra olağanüstü çabalar ve trilyonlarca doları aşan para harcanmıştır. Buna rağmen, her yıl kanser nedeni ile 9 milyonu aşkın yaşam kaybı gerçekleşmektedir. Fakat şu an dünyada modern tıp ile kanser tedavisi tamamlanıp yaşamına devam eden 46 milyon kişi de bulunmaktadır. Çok uzak değil, 1970'lerde her 3 kanser hastasından sadece 1'i en az 5 yıllık bir sağkalım gösteriyorken, günümüzde her 3 kanser hastasından 2'si en az 5 yıl yaşamaktadır.

Yukarıdaki grafik, kanser tıbbındaki gelişmenin bir özetidir. Görüldüğü üzere, tüm kanser türlerinin ortalamasına bakarsak, hastalıktan tamamen kurtulmayı ifade eden 5 yıllık sağkalım oranları %70'e yaklaşmakta. Akciğer, karaciğer ve pankreas kanseri gibi bazı kanser türlerindeki gelişmeler daha yavaş olmakla birlikte, 2013 sonrası kanser immünoterapilerinin klinik pratikte kullanılmaya başlanması ile akciğer kanserinde sağkalım oranları da hızlı bir şekilde gelişme göstermeye başlamıştır.
Kanserlerin henüz tamamen tedavi edilememesinin 3 ana nedeni vardır:
- Bu hastalıklar grubunun, henüz bir kısmı netleşmeyen, binlerce sayı ve çeşitte moleküler ve genetik mekanizmalar barındırması,
- Kanserlerin insan vücudunda kompleks bir tümör mikroçevresi içinde organize olması ve
- Kanserli hücrelerin, neredeyse akıllı bir organizma gibi davranarak, kendilerini çevresel koşullara hızlıca adapte etmeleri ve buna bağlı olarak ilaçlara direnç geliştirmeleri.
Yani kanserler, çok sayı ve çeşitte oldukça kompleks bir hastalıklar grubudur ve her yıl milyonlarca kişiyi etkilemektedir. Birçok sağlık profesyoneli dahi kanserleri yeterince anlayamamışken, hasta ve yakınları bu hastalıkla karşılaştığında adeta şok olmakta ve her türlü umudun arayışına girmektedir. Hatta eğitimli ve maddi imkana sahip kişiler, bu arayışta daha fazla yanılgıya düşebilmektedir. Ortada böyle bir umut talebi varken, hem “kanserlerden korunma” hem de “kanserleri tedavi etme” konusunda bugünlerde “sözdebilim / sahte bilim uzmanları” dediğimiz kişilere ciddi bir fırsat doğmuştur. Bu kişilerin adeta bir enstrüman gibi kullandıkları ortak kelime ise "doğal"dır. Sözdebilim veya sahte bilim (İngilizce pseudoscience), bilimsel argümanlar kullanılarak ileri sürülen, ancak bilimsel çalışmaların gerektirdiği materyal, metot, test edilebilirlik, doğrulanabilirlik gibi standartları taşımayan veya yeterli bilimsel araştırma ile desteklenmeyen iddia, inanç, bilgi ve uygulamalardır...
Bitkilerden veya doğadan elde edilebilecek herhangi bir ürünün kanser tedavisinde yeri olmadığı veya olmayacağı gibi bir iddiamız bulunmamaktadır. Çünkü zaten halihazırda elimizde bulunan bazı kemoterapi ilaçları bitkilerden üretilmiştir. Bitkilerden kanser ilacı keşfinin 70 yılı aşkın bir tarihi vardır ve bu amaçla neredeyse yüzbinlerce bitki taranmıştır ve bunlardan sadece birkaçı kemoterapi ilacına dönüşmüştür (aşağıda görülebilir). Günümüzde bilim dünyası artık bitkiden "zayıf" bir kanser tedavisi arayışını bırakmış ve genetik ve immün tedavilere yönelmiştir.

Özetle, bitkilerden ancak zaten birçoklarının sevmediği kemoterapiler türetilebilmiştir ve gerçek olan şu ki, bitkilerden kanser ilacı elde etme devri çoktan bitmiştir.
Hastalarımızı bu sözde bilim uzmanlarından ve sıkça duyduğumuz sahte vaatlerden korumak için bilgilendirmeye ciddi bir zaman ayırmaya başladık ve bu, neredeyse mesleğimizin bir parçası haline geldi. Peki, azcık bilimle süslenmiş sahte kanser vaadi veren kişileri nasıl ayırt edebiliriz?
Bilim sahtekarlarının ve kanser hakkında şehir efsanelerinin ortak özellikleri
- Vaatlerine “tam şifa”, “doğal kürler”, "mucizevi" gibi etkileyici isimler bulurlar ve neredeyse “tüm hastalıklara” iyi geldiğini iddia ederler.
- Etkileyici bir kişisel hikayeleri vardır; ya kendi kanserlerini tedavi etmişlerdir ya da kanserden hayatını kaybetmiş olan bir yakınından esinlenmişlerdir.
- Bilim terminolojisini baharat gibi tariflerine eklerler. Yalnızca alanında uzman kişilerin anlayabileceği bazı kavramlar seçerler; kuantum fiziği, fitoterapötik ekstrakt, kaos-teorisi ve nanoteknoloji gibi.
- Şüphecilerin ve müşterilerin mutlaka bir gün kanıt isteyeceklerini iyi bilirler ve bu nedenle zayıf ya da içeriği ile uyumlu olmasa da bilimsel kanıt göstermekten çekinmezler.
- Memnun müşteri görüşlerinin yer aldığı, tedavinin hayatlarını nasıl kurtardığını anlatan ve güzelce gösteren bir web sitesine çoğu sahiptir. Böyle bir müşteri yoksa da yaratırlar, sahte hesap açmak basit ve ücretsiz bir iştir.
- Son olarak, aslında amaçları sadece zengin olmaktır; bu nedenle “doğal” tavsiyeler, yüksek ücretli kutulu ürünlere ya da uygulamalara dönüşür. Tedavileri satabilecekleri bir ürünse - örneğin internet üzerinden - onu pahalıya satarlar; eğer uygulamalı bir terapi ise ağır ücretleri talep ederler, eğer öğretilebilir bir teknikse, diğer terapistleri yüksek ücretlerle eğitmeye başlar ve hatta gelecekteki kazançlarından komisyon kesilmesini isteyebilirler.
İlgili Konular:
- Neden kanıta dayalı ilaçlar pahalı? Neden fitoterapi uygulayıcıları kolayı seçiyor?
- Küba’nın kendi resmi verileri ile KÜBA’da KANSER GERÇEĞİ
- İsrail’de kanser yokmuş - tarihin en büyük yalanlarından biri!
- Hayır, Hindistan’ın kanser görülme oranı dünyadaki en düşüklerden değil!