Son yıllarda özellikle cilt kanseri malign melanom, böbrek, akciğer ve meme kanserlerinde hedefe yönelik tedaviler ve immünoterapiler ile baş döndürücü gelişmeler olmaktadır. Ancak bu sevindirici gelişmelerden pankreas kanseri arzu edildiği kadar nasibini alamamıştır. Bunun ana nedeni, pankreas kanserinin çok daha kompleks bir tümör mikroçevresine sahip olması olarak gözükmektedir. Bununla birlikte her ne kadar hedefe yönelik tedaviler ve immunoterapiler pankreas kanserinde işe yaramıyor olsa da sitotoksik kemoterapilerin değişik kombinasyonları ile hem ameliyat sonrası adjuvan (koruyucu) tedavide hem de metastatik (ileri evre) hastalıktaki tedavilerde yaşam süresine katkı sağlayan gelişmeler olmuştur.

Bu gelişmelere kısaca göz atalım...

Pankreas kanserinde adjuvan tedavilerin karşılaştırması

Tanı anında pankreas kanserlerinin yaklaşık %10 kadarı erken evrededir, yani ancak her 10 pankreas kanseri hastasının sadece 1'i tanı anında hemen ameliyat edilebilir durumdadır. Bununla birlikte pankreas kanseri ameliyatı sonrası, kanserin tekrarlama ihtimalini azaltıcı tedaviler uygulamak gerekir. Yıllardır pankreas kanserinde ameliyat sonrası verilen kemoterapinin (adjuvan, halk arasındaki tabiriyle koruyucu tedavi) faydası tartışmalıydı, çünkü verilen tedavilerin genel sağ kalıma katkısı gösterilememiş ve genel sağkalıma katkısı 2 ay ile sınırlıydı.

Son iki yılda yayınlanan klinik araştırmalar ile hastalıksız yaşam sürelerinde ve sağkalımda belirgin iyileşmeler sağlanmıştır. Artık yeni tedavi stratejileri ile eskiden 22 ay olan yaşam süreleri şimdi 50 ayları aşabilmektedir. Elbette bu hastalardan bir kısmında hastalık hiç tekrar etmeyip tam şifa da mümkün olabilmektedir.

Pankreas kanserinde neodjuvan tedavilerin karşılaştırması

Ameliyat öncesi tümörü küçültücü amaçla verilen tedaviye neaodjuvan tedavi denir. Günümüzde rektum kanseri, meme kanseri başta olmak üzere birçok kanserde neoadjuvan tedavi artık hayat kurtarıcı tedavi şekli olarak uygun hastalarda rutin uygulanmaktadır. Bu nedenle kanser cerrahisi önerilen hastalar için ameliyat öncesi ilaç tedavisinin gerekliliği konusunda tıbbi onkoloji görüşü alınmalıdır. Pankreas kanseri de çoğu zaman karşımıza ameliyat ile tam olarak çıkarılamayacak kadar büyümüş gelmektedir. İşte bu gibi durumlarda neoadjuvan tedavi ile tümörü küçültmek cerrahi başarısını arttırabilir ve böylece sağkalım katkı sağlanabilir. Neoadjuvan tedavi ile ilgili yapılan çalışmaların değerlendirildiği metaanalizlerde (kapsamlı araştırma); neoadjuvan tedavi ile cerrahi başarısının arttığı (%20 daha başarılı sonuç) ve hayatta kalma oranlarının daha yüksek olduğu (11 ay daha uzun yaşam süresi katkısı) gösterilmiştir. Bu nedenle uygun hastalarda neoadjuvan tedavi düşünülmelidir.

Metastatik pankreas kanserinde tedavilerin karşılaştırılması

Pankreas kanseri çoğunlukla ameliyat olma aşamasından daha ileri evrelerde veya metastatik halde iken tanı konulmaktadır. Bu nedenle sistemik tedavide çok fazla gelişmelere ihtiyaç vardır. Şu ana kadar fluorourasil ile başlayan tedaviler, kombinasyon tedavi stratejileri ile belli bir noktaya kadar gelmiştir. Ancak daha farklı tedavi stratejilerine çok ihtiyaç vardır. Hedefe yönelik tedavilerin hiçbirinden net bir katkı görülememiştir. Sadece BRCA mutasyonu pozitif olan (tüm hastaların %7.4 kadarı) bir grubunda olaparib isimli PARP inhibitörü ilacın ilk sıra kemoterapiden sonra idame (devam) tedavisinde kullanılmasıyla hastalık ilerleme riskinin %47 azaltıldığı gösterilmiştir ve olaparib 27 Aralık 2019'da pankreas kanseri tedavisi için FDA onayı almıştır (bakınız). Böylelikle, pankreas kanserinde ilk olarak biyobelirteç hedefli bir tedavi onaylanmış oldu.

Görüldüğü gibi pankreas kanserinde mevcut tedaviler değişik kombinasyonlarda kullanılarak hastalık kontrolü sağlanılmaya çalışılmaktadır. Bu nedenle pankreas kanserinde yeni hedeflere ve yeni umutlara ihtiyaç vardır.