Küçük hücreli akciğer kanseri (KHAK), tüm akciğer kanserlerinin % 15 kadarını oluşturan ve hemen hepsinin sebebi sigara içmek olan nöroendokrin bir tümördür. Küçük hücreli akciğer kanseri hücreleri, küçük hücreli olmayan akciğer kanseri hücrelerine göre hada hızlı büyüme ve bölünme, ve daha erken metastaz yapma özelliklerine sahiptir. Küçük hücreli akciğer kanseri, tanı anında çoğunlukla 4. (ileri) evrededir ve bu kanserin tedavisinde kullanılabilecek ilaç sayı ve çeşidi, diğer akciğer kanserlerine göre daha azdır. Öyle ki 40 yıldır ileri evre küçük hücreli akciğer kanserinin birinci basamak (başlangıç) tedavisinde bir değişiklik olmamıştır ve bu grup hastalar için ortanca genel sağkalım süresi 10 ay civarındadır. Ayrıca her ne kadar KHAK hem kemoterapi hem de radyoterapiye yüksek oranda yanıt verse de, tedaviye rağmen aylar içinde kanser tekrarı yaşanır.

Küçük hücreli akciğer kanseri birinci basamak tedavisinde Atezolizumab adlı immünoterapinin etkinliğini test eden IMpower133 çalışması

Küçük hücreli akciğer kanserinin yüksek bir tümör mutasyon oranına sahip olması, bu kanserde immünoterapiler işe yarar mı diye düşündürmüştür. Ayrıca PD-1 ve PD-L1 sinyalini baskılamanın, bağışıklık sisteminin T-hücrelerini, küçük hücreli akciğer kanseri hücrelerine karşı aktifleştirebileceği daha önceki klinik araştırmalarla gösterilmişti ve 17 Ağustos 2018'de KHAK "ikinci" basamak tedavisinde tek başına kullanılmak üzere bir başka immün kontrol noktası inhibitörü olan nivolumab, FDA onayı almıştı. Bunun üzerine "İleri evre KHAK birinci basamak tedavisinde de immünoterapiler işe yarar mı?" sorusu akla gelmişti. İşte bu soruya yanıt niteliğinde, birinci basamağın standart tedavisi olan karboplatin + etoposid ikili kemoterapisine atezolizumabın eklenmesinin etkinliğinin ölçüldüğü IMpower133 adlı faz-3 klinik araştırma 6 Aralık 2018'de NEJM'de yayımlandı.

Not: Atezolizumab (Tecentriq), daha önce 2016'da ürotelyal (mesane ve idrar yolları) kanserlerin 2. basamak tedavisinde ve küçük hücre dışı akciğer kanseri ikinci basamak tedavisinde, ve 2017'de ürotelyal kanserler birinci basamak tedavisinde FDA onayı almıştı. Bu çift kör, plasebo kontrollü, faz 3 çalışmaya, daha önce tedavi almayan, ileri evre küçük hücreli akciğer kanserli 403 hasta alındı. Hastalar, 21 günde bir 4 kür tedavi almak üzere rastgele olarak, eşit oranda iki gruba ayrıldı. Bir gruba standart ikili kemoterapi artı atezolizumab uygulanırken, diğer gruba standart tedavi artı plasebo uygulandı ve kabul edilemez yan etki veya hastalıkta ilerleme saptanana kadar tedavi devam etti. Tedavinin ölçmek isteği birincil sonlanım noktaları, progresyonsuz (ilerlemesiz) sağkalım ve genel sağkalım olarak belirlendi.

Sonuçlar

  • Atezolizumab grubuna rastgele olarak toplam 201 hasta ve plasebo grubuna 202 hasta katıldı.
  • Ortanca 13.9 aylık takipte, atezolizumab grubunda ortanca genel sağkalım 12.3 ay, plasebo grubunda 10.3 ay bulundu. Standart tedaviye atezolizumab eklenmesi, yaşam kaybı riskini % 30 azalttı.
  • Ortanca progresyonsuz (ilerlemesiz) sağkalım, sırasıyla 5.2 ay ve 4.3 ay idi. Atezolizumab, progresyon riskini % 23 azalttı.
  • Yan etkiler açısından karşılaştırıldığında ise, atezolizumab artı karboplatin ve etoposidin güvenlik profili, daha önce bildirilen klinik araştırmalar ile uyumlu idi ve yeni yan etkiler gözlemlenmedi.
  • Çalışmanın alt grup analizinde ise şu bulgular dikkat çekici idi:
  • 65 yaş üstü hastalar atezolizumabdan daha çok fayda gördü,
  • Standart tedaviye atezolizumab eklenmesi, beyin metastazı olan hastalarda yaşam sürelerini uzatmadı,
  • Tümör mutasyon yükü 16'dan daha yüksek olan hastalar, atezolizumabdan daha fazla fayda gördü.

Sonuç olarak ileri evre küçük hücreli akciğer kanserinin birinci basamak tedavisinde kemoterapiye atezolizumab eklenmesi, tek başına kemoterapiye göre, anlamlı düzeyde hem genel sağkalım hem progresyonsuz sağkalım katkısı sağlamaktadır. Çalışmada elde edilen "birkaç aylık" katkılar ilk bakışta kısa gelebilir, fakat KHAK birinci basamak tedavisinde 40 yıla yakın süredir değişiklik olmadığı düşünülürse bu veriler, klinik pratik değiştirme potansiyeline sahip önemli sonuçlardır. Ayrıca sadece progresyonsuz sağkalım değil, genel sağkalım faydası olması da kıymetlidir. Çünkü immünoterapilerin böyle bir etkisi söz konusudur; immünoterapiden fayda görenlerde uzamış bir yanıt süresi oluyor. Yani fayda gören oranı az bile olsa, bu fayda birkaç yıl sürebilir. Yaşam sürelerinde daha belirgin uzamayı çalışmanın uzun dönem sonuçları açıklandığında görebiliriz.