Prostat kanseri en sık görülen erkek kanseridir. Kanser tarama ve onkolojik görüntüleme yöntemlerinin geliştirilmesiyle hastaların %90’ına erken dönemde tanı koyulur. Hem bölgesel tedavilerdeki gelişmeler hem de geliştirilen yeni ilaçlar sayesinde prostat kanserinde 5 yıllık yasam beklentisi %99’dur. Son döneme damgasını vuran bu alandaki çalışmalara bakacak olursak:

1. Prostat Kanseri şüphesi olan hastalarda Multiparametrik MR ile görüntülemek önemlidir (Mart 2018)

Prostat biyopsisi kan tahlilinde prostate özgü antijen yüksekliği (PSA) veya muayene bulgusu olarak prostat kanseri şüphesi olan hastalara rutin uygulanan bir yöntemdir. Biyopsi prostatın barsak çıkışı rekuma komşuluğu nedeniyle transrektal ultrason yardımıyla alınır. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte yeni geliştirilen eMaR cihazı olan multiparametrik MR görüntüleme ve birlikte biyopsi uygulamasının standart yöntem olan rektal-USG eşliğinde biyopsiye üstün olduğu ortaya kondu. Yapılan çalışmayla multiparametrik MR ile değerlendirerek yapılan biyopside klinik anlamlı gleason skoru daha yüksek prostat kanserlerini saptadığı gözlemlendi. Aynı zamanda gereksiz biyopsi işlemlerinin de önüne geçildiği saptandı.

Teknolojinin gerçek anlamda hastalarımızla buluşturduğumuzda doğru hastada doğru tanıyla en uygun tedaviyi buluşturabileceğimiz düşüncesindeyiz.

2. Prostat Kanserinde Yeni bir tedavi seçeneği: Aktinyum alfa tedavisi

Teknolojinin getirdiği yenilikler sayesinde belli bir kansere özgü reseptöre radyoaktif maddeler bağlayarak hem kanserli alanların görüntülenmesi hem de tedavi edilmesine olanak sağlamaktadır. Prostat kanserli hücrelerinin çoğu da yüzeyinde prostat spesifik membran antijeni (PSMA) taşır.

İleri evre, metastatik kastrasyona (hormon baskılama) dirençli prostat kanserli erkeklerde tedavi seçenekleri sınırlıdır.

Nükleer tıbbın moleküler uygulamaları, belli hücrelere özgü reseptörlere radyoaktif maddeler bağlayarak hem görüntüleme hem de tedavi sağlamaktadır. Prostat kanserli hücrelerinin çoğu da yüzeyinde prostat spesifik membran antijeni (PSMA) taşır. Aktinyum tedavisinde, hücre öldürücü özelliği bulunan, kısa dalga boylu alfa ışınımları yayan aktinyum-225 izotopu, taşıyıcı bir molekülle, PSMA üzerinden prostat kanseri hücresine bağlanır ve kanserli hücreyi tahrip eder.

Daha önceden çoklu basamak tedavi almış hormona dirençli metastatik prostat kanserinde yapılan çalışmasında hem sağ kalım katkısı hem de %50lik PSA düzeyinde gerileme gözlemlenmesiyle Aktinyum tedavisi prostat kanseri için yeni bir tedavi seçeneği olarak yerini aldı.

3. Hormona direnç kazanmış bölgesel evredeki prostat kanserinde Enzalutamid ve Apatinib etkinliğini gösterdi

Vücuda sirayet etmemiş hormona dirençli prostat kanserinde hormon baskılayıcı tedavilere rağmen kan prostata özgü antijen (PSA) de artış devam edebiliyor. Bu durumda hastalık vücudun başka bir bölgesine sirayet etme açısından yüksek risk taşıyor. Prostat kanserinde hormonu reseptör düzeyinde baskılayarak etki eden iki farklı ilacın yapılan çalışmaları sonucunda bu durumdaki hastalarda hastalığın yayılımına kadar geçen süreyi uzattığı saptandı.

Enzalutamid vücuda sirayet etmiş hormon dirençli prostat kanserinde etkinliğini göstermiş ve klinik kullanıma girmişti. "Vücuda dağılım olmadan da etkin midir" sorusunun cevabını arayan PROSPER çalışmasıyla vücuda dağılana (metastaz yapana) kadar geçen sürede anlamlı uzama saptandı.

Benzer etki mekanizmasına sahip Apalutamid’in (Erleada) 1200 hastayı aldığı çalışmasında vücuda sirayet edene kadar geçen süreyi ek 25 ay daha geciktirdiği gösterildi. Bu çalışmaya dayanak alarak Şubat 2018 de vücuda sirayet etmemiş hormona dirençli prostat kanserinde standart hormon baskılayıcı ilaçlarla birlikte kullanımı FDA onayı aldı. Bu, metastaz yapmamış, hormona dirençli prostat kanseri için FDA tarafından onaylanmış ilk tedavi yöntemidir

4. Hormona duyarlı metastatik prostat kanserinde Abirateron FDA onayı aldı (Şubat 2018)

7 Şubat 2018’de ABD Gıda ve İlaç İdaresi FDA, metastatik yüksek-riskli hormona duyarlı prostat kanserinde abirateron ( piyasa adı Zytiga ) adlı ilaca onay verdi.

Erkeklik hormonları (androjenler), prostat kanseri hücrelerinin büyüme-çoğalma tetikleyicisidir. Bu ilişkinin 1940’larda keşfinden sonra, prostat kanseri hücrelerinin androjenlerle (en bilineni testosteron) buluşmasını veya testosteronun üretilmesini engelleyen hormon baskılayıcı ilaçlar, prostat kanseri tedavisinin temelini oluşturdu. Fakat kanser hücrelerinin stabil-kararlı bir yapısı yoktur ve zamanla biyolojik yapıları değişerek tedavilere dirençli hale gelebilir. Yani başlangıçta prostat kanseri hücreleri erkeklik hormonuna bağımlı iken, tümör hücrelerinin bir kısmı zamanla hormondan bağımsız bir şekilde çoğalmaya başlar; bu duruma kastrasyona veya hormona dirençli prostat kanseri denir. Abirateron, böbrek üstü bezinde androjenlerin üretimini baskılayarak etki eden yeni nesil bir hormon baskılayıcı tedavidir. 2011 yılında vücuda sirayet etmiş hormona dirençli prostat kanserinde FDA onayını alarak kullanıma girmişti. Bu başarının üstüne "prostat kanseri hücreleri hormonal tedavilere dirençli hale gelmeden önce verirsek hastalık sonuçlarını iyileştirebilir miyiz" sorusu gündemdeydi Bu soruya cevap arayan 1200 hastalık vücuda sirayet etmiş hormona duyarlı prostat kanserli hastalar değerlendirildiği çalışmada hastalardaki hem yaşam süresinde uzama hem de kansere bağlı ölüm riskinde %38’lik azalma sağladığı gösterildi. Bu çalışma sonrası Şubat 2018 de FDA hormona duyarlı prostat kanserinde abirateron kullanımını onayladı.

- İlgili Konu: Bir öykü, bir kanser, bir ilaç, bir ekip: Prostat kanseri ve Abirateron

5. Düşük kanser yüküne sahip orta riskli prostat kanserinse aktif takibe dikkat 

Prostat kanserinde erken evre hastalıkta bazı hasta guruplarının operasyon veya eş değer radyoterapi, ameliyatsız girişimsel yöntemlerin uygulanması yerine takipte kalınarak sadece hastalık ilerleme riski durumunda tedaviye başlanması da bir seçenektir. Biliyoruz ki seçilmiş hastalarda her iki yöntem arasında hastanın yaşam süresi arasında bir farklılık yok. Fakat yapılan geriye dönük tarama çalışmalarında düşük tümör hacimli hastalığa sahip orta riskli hastalardan acil operasyon uygulananların, düşük riskli gruba göre daha yüksek riskli patolojik özelliklere sahip olduğu ortaya kondu. Prostat kanseri tanısı konulan hastalardan takipte kalınacak hastaların dikkatle seçilmesi hasta ile birlikte karar verilerek takip protokollerine dikkat edebilecek hastalarda bu seçeneğin uygulanması önemlidir.

- İlgili Konu: Prostat kanseri risk sınıflaması nedir?

6. Prostat Kanserinde genetik testlerin önemi

Prostat kanserinde kansere neden olabilecek çoklu kanser yatkınlık genleri bulunmaktadır. Yapılan çalışmalarda bu hastalarda %10 oranında DNA tamiri ile ilişkili genlerde hasarlanma mevcuttur. Günümüzde geliştirilen hedefe yönelik ilaçlar sayesinde kişiselleştirilmiş tedaviler yapılabilmektedir. Özellikle birinci ve ikinci derece birden fazla yakınında kanser öyküsü mevcutsa genetik testler yapılmalıdır. Bu sonuç hem verilecek tedavi kararını ve hem de hastanın birinci yakınlarının kanser taramaları açısından önemlidir.

- İlgili Konu: Standart tedavilere dirençli 4. evre prostat kanserinde DNA hasarı ve tamiri üzerine etkili yeni bir ilaç: Olaparib (Lynparza)

7. Erken evre prostat kanserinde ameliyat, aktif takipten daha iyi değil (Temmuz 2017)

Yaklaşık 20 yıllık önemli bir çalışmanın sonucuna göre düşük riskli ve erken evre prostat kanserlerini ameliyat etmek, bu hastaları sadece aktif takip etmeye göre, yaşam kaybı oranlarını daha fazla azaltmıyor. Yani, erken evre prostat kanseri için ameliyat sonuçları gözlemden daha iyi değil. 731 hastanın ortalama 12.7 yıllık takibi sonucu erken evre prostat kanserinde takip ile operasyonun yaşam kaybı açısından bir farklılığın olmadığı gösterildi.

Bölgesel / erken evre prostat kanserli hastaların yaklaşık 20 yıllık takip bulgularına göre ameliyat, tüm nedenlere veya prostat kanserine bağlı yaşam kayıplarını azaltmada, hastaları aktif takip etmeye daha üstün değildir. Ayrıca bu grup hasta için cerrahi, bölgesel olarak hastalığın yineleme ihtimalini azaltıyor görünmekle birlikte, bu hastalık yinelemeleri çoğunlukla herhangi bir şikayete neden olmayan türdendir (asemptomatik). Ayrıca erken evre prostat kanseri için ameliyat, hastaları gözlemlemeye göre daha yüksek bir yan etki oranına sahiptir.

İlgili Konular: