Avrupa Nöro-psiko-farmakoloji Akademisi’nin 17-20 Eylül tarihleri arasında Viyana’da yapılan yıllık toplantısında dikkatlerimizi çeken bir çalışma yayımlandı. Çalışmaya göre yoğun anksiyete (kaygı, andişe) yaşayan erkek kanser hastalarının yaşam kaybı riski, anksiyete yaşamayanlara göre 2 kat artmaktadır. Bununla birlikte anksiyete, bayan kanser hastalarında yaşam kaybı riskinde bir artışa yol açmamış.

Yaygın Anksiyete Bozukluğu (YAB), gerçek sorunlarla orantısız bir biçimde ortaya çıkan aşırı endişe ve kaygılanmayla seyreden ve sık görülen sağlık problemlerinden biridir. Her 100 kişiden 5’inin bu rahatsızlığa sahip olduğu bilinmektedir. Yaygın anksiyete bozukluğunun belirtileri;

  • Yaşamın birçok alanı ile ilgili yoğun, kontrol edilemez kaygı, ve bu duygudurum halinin
  • uykusuzluk,
  • konsantrasyon bozukluğu,
  • kaslarda sertlik (rijidite), ve
  • rahatlayamama neden olmasıdır.

Şimdiye kadarki bilimsel çalışmaların sonuçları, anksiyetenin birçok hastalıkta yaşam kayıplarının önemli bir nedeni olduğunu düşündürmüş, fakat bulgular netlik kazanmamıştı.

Çalışma kapsamında 1996-2000 yılları arasında kanser tanısı almış 15,938 İngiliz hasta değerlendirilmiş. 15 yıllık takip sonucunda YAB tanısı alan erkek hastaların yaşam kayıplarının, bu tanıya sahip olmayanlara göre 2 kat daha fazla olduğu bulunmuş. Bayan hastalar için böyle bir ilişki gözlenmemiş.

Çalışma, erkek hastalar için kansere bağlı yaşam kaybı ve anksiyete arasında bir ilişki olduğunu göstermiş fakat bu ilişkinin nedenini net bir şekilde ortaya koyamamıştır. Bu noktada “tavuk mu yumurtadan çıkar, yoksa yumurta mı tavuktan çıkar” sorusu ile benzer bir sebep-sonuç ilişkisi karmaşası gündeme gelmektedir. Anksiyeteye sahip olan erkekler yaşam şekilleri ve diğer risk faktörlerine (sigara, alkol, kötü beslenme vb) sahip oldukları için mi kanser süreçleri daha olumsuz geçiriyor, yoksa anksiyete kötü bir sağlığın işareti mi?

Anksiyetenin kanserle ilişkisi birçokları için sürpriz olmamakla birlikte bu ilişkinin sadece erkek hastalarda anlamlı düzeyde olması araştırılmaya değerdir. Kötü alışkanlıkların ve yaşam şeklinin kanser ve kansere bağlı yaşam kaybı için ne kadar önemli bir risk faktörü olduğu da bu çalışmanın yan sonuçlarından biridir.