Kanser, dünya genelinde önemli bir sağlık sorunu olarak kabul edilmektedir. Son yıllarda yapılan araştırmalar, kanser hastalığının nedenlerini ve tedavi yöntemlerini anlamak için önemli bir rol oynamıştır. Bu yazıda, kanser hakkında genel bir bakış sunacak ve son yıllarda yapılan araştırmalar hakkında bilgi vereceğiz.

2023 ABD Kanser İstatistikleri'ne göre, kansere bağlı mortalite (yaşam kaybı oranı) her yıl %2 oranında azalırken, yeni vaka sayısı yıllık %1 civarında artış gösteriyor. Yaşam kaybı oranındaki azalma, yeni nesil kanser tedavilerine bağlanabilir.

Kanser Nedir?

Kanser, biriken genetik değişimler sonucu hücrelerin kontrolsüz ve düzensiz bir şekilde bölünmesi ile oluşan bir hastalıklar grubudur.

Normal şartlarda, hücreler belirli bir program dahilinde bölünürler ve yeni hücreler oluştururlar. Ancak kanserli hücreler, bu programı takip etmezler ve kontrolsüz bir şekilde çoğalmaya başlarlar. Bu hücreler zamanla tümör adı verilen bir kitle oluşturabilirler. Tümörler kötü huylu (kanserli, malign) veya iyi huylu (kanserli olmayan, benign) olabilirler (bakınız kanser nedir detaylı).

Kanserin genetik olması ise kanserli hücrelerin DNA'larındaki değişikliklerden kaynaklanır. DNA, hücrelerin temel genetik materyalidir ve hücre bölündükçe bu materyal de kopyalanır. Kanserli hücrelerin DNA'larındaki birikici değişiklikler, hücrelerin normal bölünme programını takip etmemelerine ve kontrolsüz bir şekilde çoğalmalarına neden olabilir. Bu değişiklikler genellikle rastgele meydana gelmez, belirli risk faktörleriyle ilişkilendirilebilirler. Örneğin, sigara içmek, güneş ışığına aşırı maruz kalmak, bazı virüslerin enfeksiyonları ve kalıtsal yatkınlık kanser riskini artırabilir ve kanserli hücrelerin DNA'sında değişikliklere neden olabilir.

Giderek Büyüyen Bir Küresel Sorun Olarak Kanser 

İnsanlar kanserden korkarlar çünkü hastalık uygun şekilde tedavi edilmezse yaşam kaybına neden olabilir. Kanserin kendisi  ve tedavi yöntemleri yaşam kalitesini etkileyebilmektedir. Hastalık ve tedavi süreçleri hem hastayı hem de hasta yakınlarını psikososyal, manevi, ekonomik yönden zorlayabilmektedir. Ayrıca bu çok yönlü sağlık sorununun toplumsal ve global boyutta yansımaları da kaçınılmaz bir gerçektir.

2020 Dünya Kanser İstatistikleri'ne göre, dünya genelinde kanser insidansı (yeni vakaların sayısı) yılda yaklaşık 19.3 milyondu ve kansere bağlı yaşam kayıpları yılda yaklaşık 10 milyondu. Bu istatistikler kanserin dünya çapında ciddi bir sağlık sorunu olduğunu göstermektedir.

Kanser Tedavilerinde Geçmişi ve Bugünü

Kemoterapinin Doğuşu

Modern kanser tedavileri, 2. Dünya savaşında kullanılan hardal gazına maruz kalan askerlerde görülen kan değer düşüklükleri ile başlamıştır. Bununla birlikte, 2000 yılı öncesine kadar kanser tedavisi ağırlıklı olarak doğrudan kanserli hücreyi öldürücü etki oluşturan ilaçları saptamaya çalışmakla geçmiştir.

İlgili konu: Kemoterapinin Keşfinin Şaşırtıcı Hikayesi

Kemoterapi, kanser tedavisinde kullanılan en yaygın yöntemlerden biridir. Kemoterapinin keşfinden sonra kanserde sağkalım oranları önemli ölçüde artmıştır. Örneğin, 1950'lerde meme kanseri için ortalama sağkalım oranı %25-30 iken, bugün bu oran %90'a yakın olmuştur.

Meme kanseri dışında özellikle lösemi, Hodgkin lenfoma, Hodgkin-dışı lenfoma, testis kanseri, over (kadın yumurtalık) kanseri, böbrek kanseri, akciğer kanseri, nöroblastoma, rabdomyosarkom ve Wilms tümörü gibi kanser türlerinde kemoterapi tedavisinin etkinliği kanıtlanmıştır.

Örneğin, 1970'lerde lösemi hastalarının %20'si beş yıl sonra hayatta kalırken, bugün bu oran %70-90'lara kadar çıkmıştır. Benzer şekilde, Hodgkin lenfoma hastalarının beş yıllık sağkalım oranı %40'lardan %80'lere çıkmıştır. Platin temelli kemoterapiler, hastaların tedaviye yanıt verme oranını artırır. 1980'lerde, platin temelli kemoterapilerin kullanılması, testis kanseri tedavisinde sağkalım oranlarını %10'lardan %80'lere kadar artırmıştır. Bugün, testis kanserleri neredeyse tamamen tedavi edilebilir ve ileri evre hastalarda bile sağkalım oranları %90'ın üzerine çıkmaktadır. 

Kanser tedavisi yıllar içinde önemli ilerlemeler kaydetmiştir. Geleneksel kemoterapi ilaçları hastalığı tedavi etmek için kullanılmış olsa da, son yıllarda kanser hücrelerinin özelliklerini daha iyi anlamak için yapılan araştırmalar sayesinde hedefe yönelik tedaviler geliştirilmiştir. Bunlar, kanser hücrelerindeki belirli hedefleri hedefleyen ilaçlar veya immünoterapi gibi yeni tedavi yöntemleridir.

İlgili konu: En eski hastalıklardan biri: Kanser ve Kısa Tarihi

Hedefe Yönelik Tedaviler

Hedefe yönelik tedaviler kanser hücrelerinde belirli hedefleri hedefleyen ilaçlardır; bunlara akıllı ilaç da denilmektedir. Bu ilaçlar, kanser hücrelerinde belirli proteinleri veya diğer molekülleri hedef alarak, kanser hücrelerinin büyümesini ve çoğalmasını durdurmaya çalışırlar. Hedefe yönelik tedaviler, kanser hücrelerine daha spesifik bir şekilde saldırırken normal hücrelere daha az zarar verirler.

Kanserin ilk hedefe yönelik tedavisi için geliştirilen ilaçların en bilinen örnekleri arasında Herceptin, Avastin, Gleevec ve Tarceva gibi ilaçlar bulunmaktadır. Bu ilaçlar kanser hücrelerinin büyümesi ve yayılması için gereken sinyal yollarını hedef alarak çalışırlar ve kanser hücrelerinin öldürülmesine veya büyümesinin durdurulmasına yardımcı olurlar. Bu ilaçlar, kanser hücrelerinin belirli bir protein veya reseptöre sahip olması durumunda daha etkili olabilirler ve bu nedenle belirli kanser türleri için daha uygun olabilirler.

Örneğin, HER2 pozitif meme kanseri hastalarında yapılan bir çalışmada, hedefe yönelik tedavi kullanımı 5 yıllık sağkalım oranlarını %50'den %85'e yükseltmiştir.

İmmünoterapiler

Kanserde immünoterapi, bağışıklık sisteminin kanser hücrelerini tanıması ve onları yok etmesi için kullanılan bir tedavi şeklidir. Bağışıklık sistemi normalde vücudu hastalıklardan koruyan bir sistemdir, ancak kanser hücreleri bazı yollarla bağışıklık sistemi tarafından fark edilmez veya bağışıklık sistemi onları tanır ancak yok edemez. Immünoterapi, bağışıklık sisteminin kanser hücrelerine karşı daha etkili olmasını sağlamak için kullanılan bir yöntemdir.

1960'larda, immünoloji alanında yapılan çalışmalarla birlikte, bağışıklık sistemi hücreleri ile kanser hücreleri arasındaki etkileşim daha iyi anlaşılmaya başlandı. Araştırmacılar, kanser hücrelerinin bağışıklık sistemi tarafından yok edilmesini engelleyen mekanizmaları keşfettiler.

1990'larda, kanser hücrelerinin yüzeyinde bulunan bir protein olan CTLA-4, bağışıklık sistemi hücrelerinin kanser hücreleri ile etkileşimini engelleyen bir mekanizma olarak tanımlandı. Araştırmacılar, CTLA-4 proteinini bloke eden antikorların bağışıklık sisteminin kanser hücrelerine karşı tepkisini artırdığını keşfettiler. 

2000'lerde, PD-1 adı verilen bir başka protein keşfedildi. PD-1 proteininin kanser hücreleri tarafından kullanılarak bağışıklık sistemini baskıladığı ortaya çıktı. PD-1 proteinini bloke eden antikorların kullanımı, ki bunlara immün kontrol noktası inhibitörleri denir, bağışıklık sistemi hücrelerinin kanser hücrelerini yok etmesine yardımcı olabilir (bakınız 2018 Nobel Tıp Ödülü kanser immünoterapi çalışmaları ile James Allison ve Tasuku Honjo'nun).

Bu keşifler, immünoterapinin kanser tedavisinde kullanımını mümkün kıldı. Günümüzde, immünoterapi kanser tedavisinde standart bir yöntem haline gelmiştir ve birçok kanser türünde kullanılmaktadır.

İmmün kontrol noktası inhibitörleri, özellikle melanom, akciğer kanseri ve böbrek kanseri gibi bazı kanser türlerinde sağkalım oranlarını önemli ölçüde artırmıştır. Bununla birlikte, meme kanseri, kolorektal kanser, prostat kanseri ve pankreas kanseri gibi diğer kanser türlerinde etkinlikleri daha sınırlıdır.

Örneğin, agresif cilt kanseri melanomda immün kontrol noktası inhibitörü kullanımı ile 1 yıllık sağkalım oranları %69-74'e, 3 yıllık sağkalım oranları %40-50'ye, 5 yıllık sağkalım oranları %34-44'e yükselmiştir. Immünoterapi kullanımından önce melanomda 1 yıllık sağkalım oranları genellikle %30 civarında, 3 yıllık sağkalım oranları %10-15'e, 5 yıllık sağkalım oranları ise %5-10 arasında idi. 

Akciğer kanserinde immün kontrol noktası inhibitörü kullanımı, özellikle PD-1 inhibitörü pembrolizumabın kullanımı, hastalığın ilerlemesini geciktirme ve sağkalım oranlarını önemli ölçüde artırma konusunda etkilidir. Böbrek kanseri için ise immün kontrol noktası inhibitörlerinin kullanımı, hastalığın ilerlemesini geciktirme ve sağkalım oranlarını artırma konusunda etkilidir. Özellikle, nivolumab ve ipilimumab kombinasyonunun kullanımı, metastatik böbrek kanserinde 2 yıllık sağkalım oranlarını %64'e kadar artırmıştır.

Erken Tanı

Erken teşhis kanser tedavisindeki en önemli faktörlerden biridir. Kanser ne kadar erken teşhis edilirse, tedavi de o kadar başarılı olur. Kanser taramaları, bilinçli hastaların ve hekimlerin artması, kanser erken teşhislerinin artmasına yardımcı olmuştur. Ayrıca, kanser hücrelerine özgü epigenetik değişikliklerin ve kanserle bağlantılı proteinlerin saptanması, kanserin erken teşhisinde bir çığır açabilir.

Cerrahi Teknikler

Kanser cerrahisindeki teknikler son yıllarda daha gelişmiş ve hasta vücut bütünlüğüne daha az zarar veren yöntemler kullanılmaya başlanmıştır. Bu teknikler, kanserli dokuyu çıkarmayı ve sağlıklı dokuyu korumayı amaçlar.

Radyoterapi

Radyoterapi, kanser hücrelerini öldürmek için yüksek enerjili ışınlar kullanır. Son yıllarda, ileri teknoloji radyoterapi teknikleri geliştirilmiştir; modern cihazlar ve uygulama yöntemleri kullanılarak tümör maksimum derecede tahrip edilirken, normal dokuda yan etkilerin minimuma indirgenmesi sağlanmıştır.

Modern Kanser İlaçları Nereden Geliyor?

Modern kanser ilaçları, ABD Ulusal Kanser Enstitüsü'nün (NCI) laboratuvarları, dünya genelindeki araştırma enstitüleri ve şirketlerin ortak çalışmaları sonucu keşfedilir. NCI laboratuvarları, binlerce bitki ve deniz organizmasıyla tümör tarama testleri yapar ve yaklaşık 140.000 sentetik kimyasal ve 80.000 bitki ekstresi ve diğer biyolojik materyaller potansiyel anti-tümöral etki olasılığı için araştırır. İlaçların etkinliği tümör hücre kültürlerinde ve fareler üzerinde test edilir ve başarılı olanlar insanlarda kullanım için klinik araştırmalara alınır. FDA (ABD Gıda ve İlaç İdaresi), EMEA (Avrupa İlaç Ajansı) ve T.C. Sağlık Bakanlığı gibi ulusal kuruluşlarca onaylanan ilaçlar kanser tedavisinde önemli bir yere sahiptir.

Alternatif tıp uygulayıcıları ise doğal ürünlerin hastaya zarar vermeden şifa sağladığını savunarak, modern ilaçların faydadan çok zarar verdiğini iddia ederler. Ancak bu iddialar modern tıp tarafından sorgulanmış ve bitkisel ilaçların kanser tedavisinde etkili olmadığı gösterilmiştir. Kanser tedavisindeki gelişmeler, hücrenin kontrolsüz büyümesini uyaran veya bozulmuş engelleyici basamakların tanımlanması ile olmuştur. Bu mekanizmalara yönelik geliştirilen ilaçlar ise birçok kanser türünde etkilidir ve kanserin alt tiplerine ve genetik farklılıklarına göre tedaviler bireyselleştirilerek önemli sonuçlar elde edilmektedir. Bu gelişmeleri yok sayarak alternatif tıp uygulamalarına yönlendirmeler, hastanın yaşam hakkı için önemli bir tehdittir.

Özetle;

  • Modern kanser ilaçları, kanser hücrelerinin büyümesini, çoğalmasını veya yayılmasını hedefleyen bir dizi ilaçtan oluşur. Bu ilaçlar, kanser hücrelerine özel olarak hedeflenir ve sağlıklı hücreleri daha az etkiler.
  • Bu ilaçların keşfi ve geliştirilmesi oldukça uzun ve zorlu bir süreçtir. İlaç keşfi genellikle laboratuvar ortamında başlar ve ilaç adayları, tarama testleri ve hücre kültürleri gibi yöntemler kullanılarak belirlenir.
  • Daha sonra, belirli bir kanser türüne özgü ilaçların geliştirilmesi için hayvan modelleri kullanılabilir. Bu modeller, kanser hücrelerinin insanlarda nasıl davrandığını simüle etmek için tasarlanmıştır. Bu aşamada, ilaçların güvenliği ve etkinliği test edilir.
  • Bir ilaç adayının insanlar üzerinde test edilmesi için, ilaç önce klinik araştırmalar aşamasına girer. Klinik çalışmalar, ilacın güvenliği, etkinliği, dozajı ve yan etkileri hakkında bilgi sağlar. İlaç, genellikle üç farklı aşamada test edilir ve her bir aşama, daha büyük bir hasta grubu içerir.
  • Son aşamada, ilaç, tüm dünyada ilgili kurumlar tarafından onaylanır ve pazara sunulabilir hale gelir. Bu onay süreci, ilacın üretim, dağıtım ve satışında sıkı düzenlemeleri içerir.

Günümüzde, modern kanser ilaçları genellikle biyoteknolojik yöntemler kullanılarak üretilir. Bu yöntemler, gen mühendisliği, protein sentezi ve hücre kültürleri gibi teknikleri içerir.

İlaç üreticileri, kanser hücrelerinde belirli proteinlerin üretimini engelleyen veya kanser hücreleri tarafından üretilen proteinleri hedefleyen antikorlar gibi spesifik ilaçlar da üretirler. Bu ilaçlar, kanser hücrelerine özgü olarak hedeflendiği için daha az yan etkiye neden olabilir.

Sonuç olarak, modern kanser ilaçları keşfi ve üretimi oldukça uzun ve zorlu bir süreçtir. Ancak, bu ilaçlar, kanser tedavisinde önemli bir rol oynamaktadır ve sağkalım oranlarının artmasına yardımcı olmaktadır.

En Başarılı Şekilde Tedavi Edilen Kanserler Nelerdir?

Başarı oranı kanserin türüne, evresine ve diğer faktörlere göre değişebilir, ancak bazı kanser türleri diğerlerine göre daha yüksek sağkalım oranlarına sahip olabilir. Örneğin:

  • Erken evre meme kanseri: Erken evre meme kanseri teşhisi konulan kadınların çoğu tedavi edilebilir ve 5 yıllık sağkalım oranı %95'e kadar çıkabilir.
  • Prostat kanseri: Prostat kanseri, erkeklerde en yaygın kanser türlerinden biridir ve erken evrede teşhis edildiğinde tedavisi oldukça başarılıdır. Tedavi edilen hastaların 5 yıllık sağkalım oranı %98'e kadar yüksek olabilir.
  • Testis kanseri: Testis kanseri de erken evrede teşhis edilirse tedavi edilebilir ve 5 yıllık sağkalım oranı %95'e kadar çıkabilir.
  • Cilt kanseri: Bazal hücreli karsinom ve skuamöz hücreli karsinom gibi cilt kanseri türleri erken teşhis edilirse tedavi edilebilir ve yüksek sağkalım oranlarına sahiptir.
  • Tiroid kanseri: Tiroid kanseri erken evrede teşhis edilirse yüksek oranda tedavi edilebilir ve 5 yıllık sağkalım oranı %98'e kadar çıkabilir.

Ancak, her kanser türü farklıdır ve tedavi sonuçları hastanın tıbbi durumuna, kanserin evresine ve diğer faktörlere göre değişebilir. Bu nedenle, kanser teşhisi konan her hastanın durumu bireysel olarak değerlendirilmeli ve tedavi planı kişiselleştirilmelidir.

Neden Tüm Kanserler Halen Tamamen Tedavi Edilemedi?

Kanserlerin tamamen tedavi edilememesinin birçok nedeni vardır. Bunların en önemlileri şunlardır:

  1. Kanserlerin farklı türleri ve alt tipleri vardır: Kanserler, farklı türlerde ve alt tiplerde ortaya çıkabilir ve bunların tedavileri farklılık gösterebilir. Bu nedenle, her kanserin tedavisi kişiye özeldir.

  2. Kanserlerin hücreler arasındaki farklılıkları: Kanser hücreleri normal hücrelerden farklı özelliklere sahip olabilir ve bu nedenle normal hücrelerin sahip olduğu kontrol mekanizmaları kanser hücrelerinde çalışmayabilir. Bu nedenle, tedaviler normal hücrelere zarar vermeden kanser hücrelerini öldürmek için özel olarak tasarlanmalıdır.

  3. Kanserin yayılma özelliği: Kanser hücreleri, vücudun diğer bölgelerine yayılabilen ve daha sonra orada yeni tümörler oluşturabilen bir özellik gösterebilir. Bu nedenle, kanser tedavisi, tümörün yayılma riskini azaltmak için sadece bir bölgeye odaklanmak yerine tüm vücuda yönelik olmalıdır.

  4. Tedavilere dirençli hücreler: Kanser hücreleri, tedaviye karşı direnç geliştirebilirler. Bu, kanser tedavisinde kullanılan ilaçların etkisiz hale gelmesine neden olabilir. Bu nedenle, hastalığın tedavisinde farklı ilaçların, radyoterapi ve immünoterapi gibi alternatif tedavi yöntemlerinin kullanılması gerekebilir.

  5. Erken teşhis zorluğu: Bazı kanser türlerinin erken aşamalarda teşhis edilmesi zor olabilir. Erken teşhis, tedavinin başarısında kritik bir rol oynar. Bununla birlikte, kanserler genellikle semptomlar belirgin hale gelmeden önce uzun bir süre boyunca gelişebilir. Bu nedenle, erken teşhis için düzenli tarama testleri önemlidir.

Tüm bu nedenler göz önüne alındığında, kanser tedavisi zorlu bir süreçtir ve tamamen tedavi edilememesi oldukça yaygındır. Bununla birlikte, kanser tedavisindeki sürekli ilerlemeler sayesinde, birçok kanser türü artık daha başarılı bir şekilde tedavi edilebilmektedir ve gelecekte de yeni tedavi seçenekleri geliştirileceği umulmaktadır.

Başarılı Bir Tedavi için Sadece Doğru İlaçları Kullanmak Yeterli midir?

Kanserli hastaların tıbbi tedavisi, doğru ilacın doğru zamanda doğru dozda verilmesi kadar hasta, ailesi ve sosyal çevresi ile olan iletişim ve desteği de kapsar. Bu nedenle kanser tedavisi, tıbbi tedaviye ek olarak hasta bakımı, eğitimi, psikolojik ve fiziksel rehabilitasyonu da içeren kapsamlı bir yaklaşım gerektirir.

Kanserli hastaların hayata tutunma gücü, hekime ve tedaviye olan güveni ile doğru orantılıdır. Bu nedenle, tüm kanser tedavi organizasyonları, hasta, ailesi ve sosyal çevresinin bir bütün olarak ele alınmasını ve hastaya maksimum faydanın sağlanmasını amaçlamalıdır.

Kanser tedavisi, fiziksel rehabilitasyon, cinsel rehabilitasyon ve psikolojik destek gibi farklı alanlarda ele alınmalı ve tedavi sürecinde ve sonrasında hastanın yaşam kalitesi en üst düzeye çıkarılmalıdır. Bu yaklaşım, hastanın tedaviye uyumu ve hayata olan bağlılığı artırarak, kanserle mücadelede daha başarılı sonuçlar elde edilmesine yardımcı olabilir.