İngiliz Tıp dergisi New England Journal of Medicine’da yayınlanan bir çalışmanın sonuçlarına göre; düzenli olarak kullanılan finasterid adlı ilacın genel olarak prostat kanserine yakalanma riskini %30 azalttığı, ancak yaşam sürelerini uzatmada ve ileri evre prostat kanserlerini önlemede etkili olmadığı görülmüştür.

Prostat kanseri, erkeklerde en sık görülen ve en çok yaşam kaybına neden olabilen kanser türlerinden biridir. Prostat kanserinin pek çok konuda bilinmezliğini sürdürmesi, ideal tedavi yöntemlerinin henüz net olarak ortaya konulamaması, uygulanan tedavilerin çeşitli yan etkilere yol açarak hastaların yaşam kalitesini önemli ölçüde düşürmesi, bu kanser türünün önlenmesini öncelikli yaklaşım olarak öne çıkarmaktadır.

Bir hastalığın önlenebilmesi için öncelikle o hastalığa neden olan faktörlerin tespit edilmesi gerekir. Prostat kanserinin oluşumunda da genetik ve çevresel faktörlerin etkili olduğu bilinmektedir. Ancak, bu faktörlerin neler olduğu henüz net olarak aydınlatılabilmiş değildir. O nedenle de, prostat kanserinin önlenmesinde etkili olduğu tespit edilen ilaç sayısı hayli azdır. Kontrollü çalışmalarla prostat kanserine yakalanma riskini azalttığı gösterilen ilk ilaç olan finasterid, prostat kanserinin önlenmesinde sayısı az olan ilaçlar arasında yer almaktadır. Finasterid; androjen (erkeklik hormonu) oluşumunda görevli bir enzimi engelleyip androjen miktarını azaltarak etki gösterir. Androjenlerin prostat kanseri gelişimindeki etkisi de düşünüldüğünde, ilacın prostat kanserinin önlenmesinde etkili olabileceği düşüncesi hayli kuvvetlidir. Yapılan söz konusu çalışma da amaç, finasterid’in prostat kanserinin önlenmesindeki etkisi incelenmiş ve bu etkinin ne düzeyde olduğu gözlemlenmiştir.

Bu çalışmada 60-65 yaşları arasında olan sağlıklı 18.880 erkek 2 gruba ayrılmış ve gruplardan birine 7 yıl süreyle düzenli olarak Finasterid uygulanırken, diğer gruba uygulanmamıştır. Daha sonra bu gruplar 18 yıl takip edilmiş ve sonuçlar analiz edildiğinde; Finasterid uygulanan grupta 989, diğer grupta 1412 erkeğin prostat kanserine yakalandığı görülmüştür. Ancak, Finasterid grubunda görülen prostat kanserlerinin 333’ü ileri evre olarak tespit edilirken, diğer grupta görülen ileri evre prostat kanseri sayısı 286 olarak belirlenmiştir. Bir başka deyişle, Finasterid grubunda genel olarak prostat kanseri daha az görülürken, ileri evre prostat kanseri sayısı daha fazla görülmüştür. Ayrıca, gruplar arasında yaşam süreleri yönünden de anlamlı bir fark görülmemiştir. Bu sonuçlar, Finasterid’in daha ziyade düşük riskli tümörleri önlediğini işaret etmektedir.

Sonuç olarak; Finasterid prostat kanserinin önlenmesinde etkin görünmekle birlikte bu ilacın yaygın kullanımı konusunda birtakım tereddütler mevcuttur. Çünkü Finasterid’in sadece; düşük riskli, kendi hallerine bırakılmaları durumunda ciddi tehdit oluşturmayan tümörleri önlüyor olması kuvvetli ihtimaldir. Nitekim bu konudaki pek çok çalışmanın sonuçları da bunu göstermektedir. Bu noktada Finasterid, yüksek oranda prostat kanseri riski taşıyan kişilerde belki uygun bir seçenek olabilir. Ancak yine de bu kişilerde dahi ilacı güvenle önerebilmek için henüz erkendir. Unutulmamalıdır ki; net ve güvenilir veriler olmadan bir topluma bir ilacı önermek, o toplumu ilacın bilinen, bilinmeyen tüm yan etkileriyle baş başa bırakmak demektir. Bu nedenle, bu ve bunun gibi güvenilirliği ispatlanmamış ilaçları önerirken ve kullanırken temkinli olmakta fayda vardır. Aksi takdirde, sağlığınızı korumaya çalışırken sağlığınızdan olabilirsiniz.