Meme kanseri tedavisinde önemli yeniliklerin eşiğindeyiz. ESMO 2023 Kongresi'nde sunulan yeni araştırmalar, tedavi olanaklarını arttırıyor. İşte bu gelişmelerden bazılarının derinlemesine bir incelemesi:

TROPION-Breast01 denemesinden elde edilen bulgular, daha önce tedavi edilmiş, operasyonu mümkün olmayan veya metastatik, hormon reseptörü (HR)-pozitif, HER2-negatif meme kanseri hastaları için datopotamab derukstekanın (Dato-DXd) yeni standart bir tedavi olabileceğini önerdi.

Checkmate 7FL ve KEYNOTE-756 denemelerinin her ikisi de, erken evre, östrojen reseptörü (ER) pozitif, HER2-negatif meme kanseri hastalarında neoadjuvan kemoterapiye bir immünoterapi eklemenin patolojik tam yanıt (pTY) oranını artırabileceğini öne sürdü. Böylelikle, hormon pozitif meme kanserinde immünoterapinin faydaları ilk kez bu kadar güçlü kanıtlarla gösterilmiş oldu.

Ve FALCON denemesinin nihai genel sağkalım (GS) sonuçları, menopoz sonrası hastalarda, endokrin (hormon baskılama) tedavi almamış, HR-pozitif, HER2-negatif ileri evre meme kanseri tedavisinde fulvestrant ve anastrozol arasında GS açısından anlamlı bir fark olmadığını ortaya koydu.

TROPION-Breast01: Dato-DXd ile Daha Uzun PFS

Faz 3 TROPION-Breast01 denemesinde, Dato-DXd, daha önce 1 ila 2 basamak kemoterapiyle tedavi edilmiş HR-pozitif, HER2-negatif, operasyon yapılamayan veya metastatik meme kanseri hastalarında araştırmacının seçimi olan kemoterapiye kıyasla, ilerlemesiz sağkalım (PFS) süresini uzattı.

Denemeye 732 hasta dahil edildi ve hastalar Dato-DXd (365 hasta) veya araştırmacının kemoterapi seçeneği (eribulin, vinorelbin, kapesitabin veya gemcitabin; 367 hasta) alacak şekilde rastgele atandılar ve hastalık ilerleyene, kabul edilemez toksisiteye veya diğer kesilme kriterleri karşılanana kadar tedaviye devam ettiler.

  • Ortanca PFS, Dato-DXd kolu için 6.9 ay ve kemoterapi kolu için 4.9 aydı (hazard oranı, 0.63; %95 CI, 0.52-0.76; P <.0001).
  • On iki aylık PFS oranı sırasıyla %25.5 ve %14.6 idi.
  • Ortanca genel sağkalım verileri henüz olgunlaşmamış olmasına rağmen, sonuçlar Dato-DXd ile iyileşme eğilimi gösterdi (hazard oranı, 0.84; %95 CI, 0.62-1.14).

Tedavi ile ilişkili yan etkiler, Dato-DXd kolu hastalarının %94'ünde ve kemoterapi kolundakilerin %86'sında meydana geldi. Derece 3 veya daha yüksek tedavi ile ilişkili yan etkiler sırasıyla %21 ve %45'te bildirildi.

Sonuç olarak Dato-DXd'nin daha önce tedavi edilmiş, metastatik, HR-pozitif meme kanseri olan hastalar için yeni bir standart tedavi seçeneği olabileceğini düşündüren verilere sahibiz. Eğer FDA (ABD Gıda ve İlaç İdaresi) onayı alırsa, Dato-DXd bu durumdaki hastalar için sacituzumab govitecan ve trastuzumab derukstekanın yanında potansiyel bir tedavi seçeneği olacaktır.

Checkmate 7FL: Nivolumab pCR Oranını İyileştiriyor

Faz 3 CheckMate 7FL denemesinde, yeni teşhis edilmiş, erken evre, yüksek riskli, ER-pozitif, HER2-negatif meme kanseri hastalarında neoadjuvan kemoterapiye nivolumab eklenmesi pTY oranını iyileştirdi.

510 hasta rastgele neoadjuvan kemoterapi (antrasiklin ve siklofosfamid) artı ya nivolumab (257 hasta) veya plasebo (253 hasta) alacak şekilde atandı. Cerrahi sonrası, hastalar sırasıyla nivolumab veya plasebo aldı, bunun yanı sıra araştırmacının seçimi olan endokrin tedaviyi aldılar.

  • Sonuçlar, nivolumab kolu ile plasebo kolu arasında önemli ölçüde daha yüksek bir pTY oranı gösterdi - sırasıyla %24.5 ve %13.8.
  • PD-L1 pozitif hastalar arasında, pTY oranı sırasıyla %44.3 ve %20.2 idi.

Neoadjuvan fazda derece 3-4 tedavi ile ilişkili yan etki oranı, kemoterapi ile birlikte nivolumab için %35 ve yalnızca kemoterapi için %32 idi. Nivolumab kolunda 2 tedavi ile ilişkili yaşam kaybı (pnomoni ve hepatit) ve kemoterapi kolunda ise yaşam kaybı bildirilmedi.

Bu bulgular, şu an için klinik uygulamalarımızı doğrudan etkilemese de artmış pTY'nin uzun dönemde klinik sonuçlara nasıl yansıyacağını daha fazla araştırmamız gerektiğini gösteriyor. Bununla birlikte, bulgular oldukça umut vaat ediyor; zira en sık rastlanan meme kanseri alt tipi olan hormon-reseptör pozitif kanserlerde, immünoterapinin olumlu etkiler sunabileceğine dair güçlü ipuçları sunuyor. Ayrıca, bu araştırma erken evre meme kanseri tedavisinde, immünoterapinin yararlarının sadece üçlü negatif kanserle sınırlı olmadığını ortaya koyan çalışmalara önemli bir katkı sağlıyor.

KEYNOTE-756: Pembrolizumab pTY Oranını İyileştiriyor

Checkmate 7FL çalışmasının gösterdiği üzere, KEYNOTE-756 araştırması da kemoterapiye bir immünoterapinin ameliyat öncesi dönemde eklenmesinin patolojik tam yanıt (pTY) oranlarını artırdığını gösterdi. Bu, özellikle heyecan vericidir çünkü hormon reseptörü pozitif (HR-pozitif) meme kanserinde daha önce immünoterapinin faydalı olduğuna dair bir kanıtımız yoktu.

Neoadjuvan (ameliyat öncesi) pembrolizumab ile kemoterapinin birleştirilmesinin hastalığın tekrarlamasını önlemede etkili olup olmadığını değerlendirmek için KEYNOTE-756'nın uzun vadeli izlem verilerine ihtiyacımız var. Bu kombinasyon tedavisinin standart tedavi yöntemi olarak benimsenmesinden önce, bu uzun dönem verileri son derece kritik bir öneme sahiptir.

FALCON: Fulvestrant ve Anastrozol Arasında Genel Sağkalım Farkı Yok

Faz 3 FALCON denemesinde, daha önceden endokrin tedavi görmemiş fakat bir basamak kemoterapi deneyimi olan postmenopozal, hormon reseptörü pozitif, HER2-negatif, lokal ileri veya metastatik meme kanseri bulunan hastalar incelendi.

Bu hastalar, fulvestrant veya anastrozol tedavisi almak üzere rastgele iki gruba ayrıldı. Toplamda 462 hasta çalışmaya dahil edildi; bunlardan 230'u fulvestrant, 232'si ise anastrozol tedavisi aldı.

Daha önceden belirlenen birincil sonuç ölçütü olan hastalıksız sağkalım (PFS) açısından, fulvestrant tedavisi alan grup anastrozol alan gruba göre önemli bir iyileşme gösterdi.

  • Fulvestrant ile ortanca PFS süresi 16.6 ay iken, anastrozol ile bu süre 13.8 ay olarak belirlendi (tehlike oranı, 0.80; %95 güven aralığı, 0.64-1.00; P = .049).

Fulvestrant tedavisinin PFS üzerindeki bu olumlu etkisi, özellikle karaciğer ya da akciğer gibi organlara yayılmamış hastalığı olan hastalarda daha belirgindi (tehlike oranı, 0.59; %95 güven aralığı, 0.42-0.84). Buna karşın, organlara yayılmış hastalığı olanlarda anlamlı bir fark görülmedi (tehlike oranı, 0.99; %95 güven aralığı, 0.74-1.33).

Son GS analizinde ise, fulvestrant ile ortalama genel sağ kalım süresi 44.8 ay, anastrozol ile 42.7 ay olarak saptandı; bu sonuçlar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmadı (tehlike oranı, 0.97; %95 güven aralığı, 0.77-1.21; P = .76).

Visseral yayılım göstermeyen hastalarda yapılan Faz 3 FALCON denemesinde, fulvestrant ile tedavi edilenlerde ortanca genel sağ kalım süresi 65.2 ay iken, anastrozol ile tedavi edilenlerde bu süre 47.8 ay olarak saptandı (tehlike oranı, 0.85; %95 güven aralığı, 0.60-1.20). Buna karşılık, visseral hastalığı olan hastalarda ortalama GS süreleri fulvestrant için 37.2 ay, anastrozol için ise 40.7 aydı (tehlike oranı, 1.06; %95 güven aralığı, 0.80-1.42). Bu veriler, visseral yayılımı olmayan hastalarda fulvestrant kullanımının ilk tedavi seçeneği olarak anlamlı bir uzun vadeli GS avantajı sunabileceğine işaret ediyor. Bu bulgular, fulvestrantın visseral metastazı olmayan hastalarda önemli uzun vadeli GS yararı sağlama potansiyelini desteklediğini ifade etmiştir.

Bu çalışmanın, metastatik hastalığı olan ve genellikle daha önce endokrin tedavi almamış bireyler üzerinde yoğunlaşması bir sorun teşkil edebilir. Bu durum, özellikle yeni tanı konmuş ve metastatik hastalığı olan hastalar için geçerli olabilir, ancak daha önceden tedavi görmüş hastaların genellikle ilk tedavi olarak endokrin tedaviye başvurdukları bilinmelidir.

Mevcut klinik uygulamalarda, bu çalışmanın sonuçlarına rağmen, genellikle birinci basamak tedavisinde endokrin tedaviyle birlikte CDK4/6 inhibitörleri tercih edilmekte ve tedavi seçimleri genellikle hastanın daha önceki endokrin tedaviye maruziyet süresine göre yapılmaktadır.

Ayrıca, fulvestrant grubu ilaçlar ile bir CDK4/6 inhibitörü kombinasyonunun, bir aromataz inhibitörü ile bir CDK4/6 inhibitörü kombinasyonundan daha etkili olup olmadığını değerlendiren çalışmalar devam etmektedir. Bu nedenle, endokrin tedavinin seçimi ve CDK4/6 inhibitörleriyle olan potansiyel sinerjisinin tam anlaşılması için bu çalışmaların sonuçları beklenmelidir.

*

Görselin açıklaması: Yazının görseli ChatGPT 4.0 tarafından şu komut ile oluşturulmuştur: "Bir grup bilim insanı, açık tonlarda bir fonda, kanser hakkında bir sunum izliyor. Suluboya çalışması."