Meme kanserine yakalanan bir hastanın en büyük dileği hastalıktan kurtulmaktır. İlk tanıda hastalığa bağlı ölüm korkusu en üst düzeydedir. Metastaz yapmamış erken evre meme kanserinde hekimin hastaya yapacağı tedaviler sonrası hastalıktan kurtulacağını anlatması sonrası hasta için bir rahat nefes alma süreci başlar. Ameliyat, kemoterapi, gerektiğinde radyoterapi sonrası ana tedaviler tamamlanır ve hasta takibe alınır.

Bu sürece başlamadan önce hekim, yoğun tedavi sürecinin tamamlandığını, hastanın hastalıktan kurtulduğunu ve artık takip süreçlerinin başlayacağını anlatır. Yaklaşık 6 ay kadar süren yoğun tedavi sürecinde hasta onkoloji ekibine çok bağlanmış ve neredeyse bu ekiple yaşar olmuştur. Bu süreçte meme kanserli hastanın sağlık ekibine yakın olması aynı zamanda kendini güvende de hissettirir. Ne var ki bu süre tamamlanır, sağlık ekibi ile yakın temasın süresi dolmuştur ve 3-6 ayda bir takipler başlayacaktır. Hasta eski yaşamına dönecek ve rutin hayatına bıraktığı yerden devam etmeye başlayacaktır.

Tam bu süreçte hastayı yeni bir korku alır. Bu korkunun adı meme kanserinin nüks etmesi, yani hastalığın yeniden karşısına çıkması, yineleme korkusudur. İyileşmiş meme kanseri hastası takiplerde kendisi için her şeyin yapılmasını ve gerekirse çok sayıda tetkik yapılarak her kontrolde hastalığının nüks edip etmediğinin veya etmeyeceğinin anlatılmasını ister. Bu yazımızda sizlere tedaviler sonrası takip sürecinde gereksiz yapılan tetkikler ile ilgili bilgilendirmek istedik.

ASCO 2017’de sunulan bir çalışmaya göre takipteki erken evre meme kanserli hastalara, gereğinden fazla tümör belirteci (markır), kan testi ve görüntüleme testleri yapılmaktadır.

Çalışma

Çalışma kapsamında Doğu Washington ABD’de erken evre meme kanserli 2156 hastanın 2007- 2015 yıllarına ait sigorta kayıtları incelendi. Hastaların %84’ü 1. evre, %16’sı 2. evre meme kanserine sahipti.

Tüm hastalar tedavi sonrası takibe alındı. Takibe alınan hastalar tümör marker kan testleri (CEA, CA 15-3, CA 27.29) ve ileri görüntüleme yöntemleri (PET, bilgisayarlı tomografi ve kemik taraması) uygulanıp uygulanmadığı yönünden incelendi. Sonuçta hastaların 3’te 1’inden fazlasına (%37) gereksiz tümör marker kan testi istendiği bulundu. Ayrıca hastaların yaklaşık 5’te 1’ine (%17), gereksiz ileri radyolojik görüntüleme yapıldığı da bulundu.

Hangi hastalar tedavi sonrası daha yakın takip edilmeli?

Başlangıçta tümör boyutu 5 cm’den büyük olan veya 3’ten fazla koltuk altı lenf nodu sirayeti/metastazı olan evre 2B veya evre 3 hastalar yüksek riskli kabul edilir ve takiplerinde yukarıda saydığımız testler istenebilir. Fakat takip sürecindeki daha erken evre meme kanserli hastalar, ele gelen yeni bir kitle, uzun süreli ağrı gibi şüpheli şikayetlere sahip değilse gereksiz tetkikler istenmemelidir.

Tümör markırı kan testi veya ileri görüntüleme yöntemlerinin gereksiz uygulanmasının stres, zaman ve maliyet kaybı gibi birçok dezavantajı vardır. Ayrıca herhangi bir şikayeti olmayan hastalarda tümör markır tetkiklerinin çalışılması, hastalık tekrarının erken tespiti açısından etkili de değildir.

Hastalığın tekrarlama riski, koruyucu - adjuvan tedavilerle en aza indirilmeye çalışılmakla birlikte hastalığın tekrarlama korkusu, hasta ve yakınlarının yaşadığı en önde gelen endişedir. Bu süreçte psikolojik destek amaçlı uygulamaların hastaların endişelerini ciddi oranda azalttığı ve hastaların, kanserin tekrarlayıp tekrarlamayacağın bazen net bir şekilde öngörülemeyeceği gerçeğini kabul ettiklerinde korkularını daha kolay yendikleri görülmüştür. Ayrıca erken evre meme kanseri takibinde gereksiz testlerin istenmesinin önüne geçmenin en iyi yolu öncelikle hekim eğitimi olarak gözükmektedir.