Avrupa Üroloji Derneği Yıllık Kongresi'nde (EAU 2023) uluslararası bir araştırmacı ekibinin sunduğu çalışmaya göre, idrar tahlili ile elde edilen DNA'daki genetik mutasyonları ölçen bir idrar testi, hastaların belirti göstermesinden 12 yıl önce mesane kanserini tahmin edebilir. Bu test, eğer daha fazla çalışmalarla doğrulanırsa, genetik sebepler, sigara içme veya bilinen karsinojenlere maruz kalma nedeniyle mesane kanseri riski yüksek olan bireyler için bir kanser tarama aracı olarak hizmet edebilir ve gereksiz sistoskopilerin sayısını azaltabilir.

Mesane Kanserinin Önemi

Mesane kanseri, sık görülen kanserlerden biridir ve dünya çapında önemli bir sağlık sorunudur. 2020 verilerine göre, Türkiye'de her yıl yaklaşık 14.000 kişi mesane kanseri tanısı almaktadır. Türkiye, mesane kanseri görülme oranı açısından Avrupa ve dünya çapında ortalama seviyelerdedir. Türkiye'de mesane kanseri insidans (yıllık yeni kanser vakası) ve mortalite (yaşam kaybı) bakımından sırasıyla 6. ve 8. sırada yer almaktadır. 

Mesane kanseri riskini artıran en önemli faktör sigaradır. Bu kanser erkeklerde daha sık görülür ve en sık görülen yaş aralığı 65-75 yaşlarıdır. Ancak, mesane kanseri her yaşta görülebilir.

Mesane kanseri için halen bir rutin erken tanı tarama programı yoktur. Ancak, mesane kanseri için belirli risk faktörleri olan insanlar veya mesane kanserinde önceki bir geçmişi olan insanlar daha sık olarak mesane kanseri taramasına tabi tutulabilir. Bu taramalar arasında idrar testleri, mesane endoskopisi (sistoskopi) veya böbrek ve mesane ultrasonu gibi testler bulunabilir. Ayrıca, mesane kanserine daha yatkın olan insanlar düzenli olarak mesane taraması yapması önerilir.

Çalışmanın Detayları

San Francisco, Kalifornia'da bulunan Convergent Genomics tarafından geliştirilen UroAmp adlı test, mesane kanseri ile ilişkilendirilen 60 gen üzerindeki mutasyonları tespit etmektedir. Avrupa Üroloji Birliği (EAU) Kongresi'nde sunulan yeni araştırma, bu testin kapsadığı 10 anahtar gen üzerinde yoğunlaşan bir tarama modelini anlatmaktadır.

Eğitim ve doğrulama gruplarında, idrar testi, hastaların idrar örneklerinin %66'sında gelecekteki mesane kanserini doğru şekilde tahmin etti. Bu örneklerin bazıları, test edilmeden önce on yıldan fazla süre önce toplanmıştır. Araştırmanın sonuçları, hem mesane kanseri için bilinen risk faktörlerine sahip olan ve sistoskopi yapılan bireylerde hem de hastalık belirtisi olmayanlarda tutarlıydı.

Bu tür araştırmalar, kansere işaret edebilecek likit/sıvı biyopsilerde (örneğin idrar) moleküler değişiklikleri tespit etme becerimizin sürekli geliştiğini göstermektedir. Ancak, yakın gelecekte mesane kanseri için geniş kapsamlı bir tarama programı olmayacağı ve daha hassas tanı yöntemlerinin geliştirilmesi gerekmektdir. Genetik mutasyonlar için idrar testi, tekrarlayan mesane kanseri olan ve idrarda kan olan hastaların takibi sırasında sistoskopileri ve taramaları azaltmada değerli olabilir.

Sonuç olarak, tarama modeline dahil edilmesi uygun olan 10 gen belirlenmiştir. Bu model, genel olarak %88 hassasiyet ve yüksek dereceli tümörler için %97 hassasiyet ile eğitilmiştir; özgüllük ise %94'tür.

MGH/OSU doğrulama grubunda modellerin hassasiyeti %71 ve özgüllüğü %94'tür. Golestan grubunda ise hassasiyet %66 ve özgüllük %94'tür. Bu sonuçlar, daha önce bahsedilen %48 hassasiyet ve %100 özgüllük ile TERT-temelli tarama modeli ile karşılaştırıldığında başarılıdır.

İdrar toplanması ve teşhis arasındaki zaman aralığına göre analiz edildiğinde, teşhise yaklaştıkça hassasiyet artmaktadır.

Analiz, örnek toplamadan 7 yıl içinde teşhis edilen ürolojik kanserlerle sınırlandırıldığında, henüz belirti vermeyen kanseri tespit etme hassasiyeti %86'ya yükselmiştir. Bu oran, sadece TERT promotör mutasyonları testi için %57'dir.

Sonuç olarak, bu yeni idrar testi, erken dönem mesane kanserini tespit etmede umut verici bir yöntem olarak gözüküyor. Testin hassasiyeti ve özgüllüğü, mevcut tarama yöntemlerine göre önemli ölçüde iyileşme sağlıyor ve bu, mesane kanseri riski yüksek olan bireyler için erken teşhis ve tedavi olanaklarını artırabilir. Bu yöntem, ileride daha fazla çalışmayla doğrulandığında, gereksiz sistoskopilerin sayısını azaltarak hastalar için rahatsızlık ve sağlık sistemine yük getiren maliyetlerin düşürülmesine katkı sağlayabilir. Ancak, daha fazla araştırma yapılması ve bu testin farklı gruplar/toplumlar üzerindeki etkinliğinin değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu testin klinik uygulamalara entegrasyonu ve yaygın tarama programlarında kullanılması, mesane kanseri teşhis ve tedavisinde önemli bir ilerleme kaydedilmesine yardımcı olacaktır.